Piyasa ekonomisi, ilk olarak Batı Avrupa’da feodal süreçten kapitalizme geçiş sürecinde oluşmuştur. Gerek eski çağlarda ve gerek feodal zamanlarda insan kitlesinin ekonomik tutumları hayatın normal akışından ayrılmazdı. Piyasa ekonomisinin ortaya çıkışında, ticaretin artması, ekonomide parasal sistemin gelişimi, şehirleşme, dinin iktisadi faaliyetlere bakış açısının değişmesi, kar etme güdüsünün ortaya çıkması önemli etkenlerdendir.
Piyasa ekonomisi kavramı, genel olarak ekonomideki kararların tamamen veya büyük oranda piyasanın özerk güçleri tarafından alındığı bir modeldir. Piyasa ekonomisi; yatırım, üretim ve dağıtım ile ilgili kararların arz ve talebe dayalı olduğu, mal ve hizmet fiyatlarının serbest fiyat sistemi içinde belirlendiği ekonomidir. Piyasalara giriş ve çıkışların kısıtlanmadığı, arz ve talebin, fiyatın tek belirleyicisi olduğu, piyasadaki ekonomik sorunların sadece fiyat ile çözümlendiği, hiçbir surette devletin ekonomiye müdahil olmadığı bir sistemdir. Bu amacı sağladığı ölçüde piyasa ekonomisi modeli başarılı olmuş sayılır. Bu başarıya ulaşabilmesi için ise piyasa mekanizmalarının dış müdahalelerden ve etkilerden oldukça uzak bir şekilde işleyebilmesi lazımdır. Bu nedenle de piyasa, hükümetlerden gelen doğrudan ve dolaylı müdahalelerin kaldırılmasını en önemli şarttır.
Serbest Piyasa Ekonomi Modeli, ‘’ laissez-faire, laissez-passer yani “bırakınız yapsınlar” ‘’bırakınız geçsinler ‘’sözcükleri ile anlatılır. Serbest piyasa modelinde hiçbir şekilde devletin piyasaya müdahalesi ön görülmemektedir. Ünlü iktisatçı, Adam Smith (1723-1790) bu sistemin öncülerinden sayılır. Yazmış olduğu ‘’Milletlerin Zenginliği’’ isimli kitap, iktisadın en önemli kitaplarındandır.
Adam Smith daha önceki bir akım olan merkantilist düşünceye (bir ekonomide ihracatı en üst seviyeye çıkarıp ithalatı en aza indirmeyi hedefleyen teori) karşı çıkmış ve iktisadi faaliyetlerin serbestleşmesinin önemini savunmuştur. İktisadi ve siyasal ortamın liberalleşmesini istemiştir. Modern Liberal Ekonominin kurucusu olarak kabul edilir. Adam Smith’in çalışmaları arasında en önemli olgulardan biri de ‘’Görünmez El Teorisi’’dir. Smith, piyasada kimsenin müdahalesi olmadan yapılan işlerin bir görünmez el tarafından düzenlenmiş gibi gösterip serbest piyasa ekonomisine olan güvenini anlatmak için kullanmıştır.
Piyasa ekonomisinin en önemli unsuru ise fiyat mekanizmasının işlemesidir. Piyasa ekonomisinin en önemli maddelerinden biri olan rekabetin gerçekten oluşabilmesi için rekabeti engelleyen bürokratik ve ekonomik şartların ortadan kaldırılması ve rekabet ortamının oluşmasını sağlayacak politikalar, piyasa ekonomisinin oluşması için gerekli unsurlardır. Devlet piyasadan elini çekmelidir. Rekabet, kaliteli ürünlerin daha uygun fiyatlarla sunulmasına olanak tanır ve tüketicilere geniş bir ürün yelpazesi sunar, işletmeleri ise daha verimli olmaya yönlendirir. Bu durum da yenilikleri teşvik eden bir ortam yaratır
Piyasa ekonomisinin diğer unsurları şunlardır:
-Ekonominin kendi işleyişine müdahale niteliğinde devletsel veya otonom plan, geniş kapsamlı iktisat politikaları olmamalıdır.
– Maliye politikası olarak vergiler ve harcamalar ekonomiyi etkileyecek bir şekilde olmamalıdır.
– Her alanda tam bir karar ve teşebbüs serbestliği olmalıdır.
Piyasalara giriş ve çıkışlarda hiçbir müdahale, koşul, engel olmaz. Piyasadaki ekonomi sorunları yine piyasada ve piyasa koşullarında çözülür. Çözümün yegane yolu sadece fiyattır. Arz ve talebin oluşturduğu serbest ortamda fiyat oluşur, ve fiyat piyasanın ekonomi anlamındaki tek belirleyicisidir.
Serbest piyasa ekonomileri kapitalist, serbest girişimci kurumlar olmak için uğraşır. Bu ekonomi modeli özel mülkiyeti esas alır. Bireyler ve işletmeler, kendi mülkiyetlerine sahip olabilir ve bu mülkiyetleri üzerinde istedikleri gibi serbest olarak tasarruf edebilirler.
Girişimcilik, serbest piyasa ekonomisinde kilit bir rol oynar. Girişimciler, fırsatları belirler, risk alır ve yeni işletmeler ve ürünler oluşturmak için kaynakları organize ederler. Serbest piyasa ortamı, yeniliği teşvik eder ve bireylerin yaratıcılıklarının ödüllendirilmesine izin verir.
Peki Serbest Piyasa Sanıldığı Kadar İyi mi?
Özellikle 1980’ler sonrası serbest piyasa ve serbest ticaret sayesinde kapitalist ülkelerin güçlendiği genel olarak anlatılır. Önceki zamanlardaki devletin çoğu sektöre hâkim olması doğrudan yabancı yatırımların engellenmesi ve ticari korumacılık yüzünden ülkelerin refaha ulaşılamadığından bahsedilir. Ancak Çin ve Amerika örneklerine bakarsak Amerika bazı ithal mallardan yüzde 55’e kadar gümrük vergisi alınmaktadır. Banka sektörlerinde yabancılar yönetici olamaz. Çin’de yine yabancı sermayeye büyük kısıtlamalar, yabancı firmalara fazladan vergiler ve hükümetin denetimine bağlı bir bankacılık sektörü vardır. Ayrıca iki ülkede de tekeller, yabancıya teşviğin zorlaşması ve mülkiyet hakkının yeteri kadar korunmaması örnek verilebilir. İki ülkede bu sayede güçlenmiştir. Hızlı büyüme de devlet eli oldukça önemlidir. Devlet korumacılığı ve sübvansiyonları gelişmişlikte büyük bir avantaj sağlar. Bir ülkenin gelişmesi için özellikle ilk aşamalarda kısıtlayan devletçi politikalar gereklidir. Banka sektörü çoğu zaman Merkez Bankaları’nın faiz politikalarına göre şekillenir. Mücadeleci politika, sanayi faktöründeki devlet koruması ve tekeli şu an ki güçlü ülkeleri güçlü yapan olgulardır.
Ayrıca piyasayı kendi haline bırakma durumunda ahlaki ilkeler hep maksimum seviyede kabul edilir ancak gerçekler öyle değildir. Bireyleri özgür bırakmak onların mükemmel kararlar vermesini beklemek gerçek dışıdır. Bireyler doğal olarak kendi çıkarlarına göre hareket edeceklerdir. Belirsizliklere karşı devlet eli korumacı bir güç sağlar. Bağımsız bireyler ve bağımsız şirketlerden oluşan çoklu piyasa kaotik bir ortam oluşturur. Devletin düzenleyici ve denetleyici kurumlarına ihtiyaç şart olur. Devlet etkisi serbest piyasa ekonomisini savunanların küçümsediği kadar önemsiz değildir. Devlet etkisiyle bireysel piyasalardaki temel amaç olan kâr elde etme dürtüsü, güç ve verimi arttırma dürtüsüne dönüşerek daha etkili olur.
Fırsat eşitliği kavramı ise piyasa ekonomisini savunanlar için adil bir kavram olarak görülse de gerçekler farklıdır. Örneğin bir lise de öğrenciler ders görsün. Hepsi aynı dersleri alıyor diye eşitlikten bahsedilemez. Örneğin hangi öğrenciler dershaneye veya özel derse gidiyorlar? Kış günü evi yoksulluktan soğuk olan karnı aç bir öğrenci, sıcak bir evde dengeli beslenen öğrenciyle eşit şartlar altında mıdır? Bunlar önemli sorulardır. Piyasa ekonomisinin bir kast sistemine yol açması sık karşılaşılan bir durumdur. Zengin bir ailede doğan çocuğun fakir bir ailede doğan çocuğa göre çok daha fazla fırsatı vardır.
Yine görünmez elin fiyatları doğal dengesine koyacağı durumu da pratikte hep öyle değildir. Örneğin A, B ve C Marketleri olsun. Bunlar her zaman rekabete girip 5 birim olan yumurtayı daha çok satmak için indirim yoluna gitmek zorunda değildir. Hepsi birleşip karar vererek 5 birimlik yumurtayı 15 birim fiyata satıp sonra yüzde 30 indirim yaptık diye 10.5 birime satarsa halk kendisine iyilik yapıldığını düşünebilir. Ama aslında zaten 5 birimle bile satılsa kâr elde edilecek yumurta 10.5 birime yükselmiştir. Devlet eliyle bir fiyat kontrol mekanizması olmadığı için bireyler kârlarını çok yüksek seviyelere çıkarırlar.
Diğer bir örnek olarak SMA ilaçlarını verebiliriz. SMA, kalıtsal ve ilerleyici bir kas hastalığıdır. İstemli kasların erimesine yol açar. Motor sinir hücrelerinin bir mutasyon nedeniyle SMN proteinini yeterli miktarda üretememesi sonucunda oluşan bu hastalık, uzun yıllar tüm dünyada bebek ölümlerine yol açan genetik geçişli hastalıklar arasında ilk sıradadır.
Bu hastalıkta bebekler en temel fonksiyonları (yutkunmak, yürümek, başı hareket ettirmek vb.) yapamıyor ve cihazlara bağlı yaşamak zorunda kalıyor. Çoğu hasta uzun süre hayatta kalamıyor. 2 yaşından küçük ve 21 kilodan hafif çocuklarda kullanılabilen ilaç tek doz halinde uygulanıyor. Tek seferde verilen bu ilaçla hastalarda iyi çalışmayan veya bulunmayan SMN1 geninin çalışan bir versiyonuyla değiştirilmesi hedefleniyor.
Peki neden pahalı: Çünkü hasta sayısı hem çok az hem de ilaca mecbur durumda. İlaç firmaları ucunda bir hayat olduğu için bu kadar yüksek fiyattan satıldığını açıklıyor. İlacında bunlara ek olarak tek seferlik olması fiyatın pahalı olmasına neden olarak gösteriliyor. Tek seferlik verilen bu ilacın maliyeti 2 ila 3 milyon dolar arasındadır. Bu şimdiki kurla 100 milyon TL ye yakın bir para demektir. Serbest piyasa da her şeyin çok serbest olması Küresel olarak böyle korkunç şeylere yol açıyor. Birinin hayatı birinin cebinin dolmasına bağlı kalıyor. Devletler ise buna saygı gösteriyor.
Serbest piyasa ekonomisinin başka dezavantajları ise;
Firmalar için en büyük motivasyon, kâr maksimizasyonu olduğu için etik olmayan bir şekilde ahlaki kurallara uymayarak maliyetlerini düşürmeye çalışırlar. Kâr elde etme dürtüsü etik olmayan ahlaksız davranışları teşvik eder. Etik olmayan bu yöntemlere örnek verirsek kalitenin azalması veya işçileri sömürmek (fazla çalışma, düşük ücret, işçilerin sendikalaşmasını engelleme vb.) bunlara dahildir. Ayrıca büyük firmalar, belirli pazarlara hâlâ tek hâkim olabilirler. Piyasaları da istedikleri gibi manipüle edebilirler. Bu zararları sınırlamak için bir üst el yani devlet müdahalesi gereklidir.
Kırsal ya da az insanın olduğu bir bölgeye mal göndermek veya hizmet sağlamak çok pahalıysa, serbest piyasa ekonomisine göre en mantıklı karar oradan çekilmektir. Bu, her zaman yenilikçi olaylardan yararlanmayacak kesimin giderek artması demektir, çünkü kârlılığa uygun olmayan yerlerde hizmet götürülmez.
Serbest piyasa ekonomisinde, yaşlılar, çocuklar veya hastalar gibi toplumun belirli kesimleri, çalışamaz duruma gelirler. Bunlar sefalete sürüklenir. Devlet yoksa, bu kişilere herhangi bir bir şekilde yardım ve imkân sağlanmasının yolu yoktur. ( sadakalar dışında) Sonuç olarak eşitsizlik iyice artar. Bir kesim kişi lüks içinde yaşayabilirken, diğerleri sağlık giderlerini karşılayamaz, yeterli beslenemez, bir barınağa sahip olamaz vb. Büyük gelir farklılıkları oluşur ve bu gelir adaletsizliğine ve sosyal savaşlara yol açar. Servet birikiminin en büyük payı, serbest piyasa ekonomisinin en tepedeki %1’lik kısmında meydana gelir. Bunlar, gelir sıkıntısı endişesi duymadan ihtiyaç duydukları kaynaklara erişebilen hanelerdir. Bunlarla fakir halk arasındaki fark giderek artar. Gelir adaletsizliğiyle Gini Katsayısı yükselir. Gini Katsayısı; bir ulus ya da bir sosyal grup içindeki gelir eşitsizliği veya servet eşitsizliğini temsil etmeyi amaçlayan bir istatistiksel dağılım ölçüsüdür. Gini katsayısının değer aralığı 0 ile 1 arasında olmaktadır. 0 değeri tam eşitlik 1 ise ülkedeki tüm servetin tek kişide toplandığını göstermektedir. Bu oran devlet müdahalesinin azalmasıyla yükselir.
Piyasa başarısızlıkları ise ciddi ekonomik krizler ve durgunluğa sebep olabilir. Piyasa başarısızlığının tipik örnekleri arasında 1930’ların Büyük Buhranı, 2008 yılındaki emlak piyasası çöküşü, 2009 küresel finansal bankacılık krizi, Korona ile başlayan 2020 krizi örnek olarak gösterilebilir. Bu dezavantajın nedeni, kâr amaçlı davranışlar üzerinde kontrol eksikliğidir. Yavaş ve istikrarlı kazançlar sağlayan yatırımlar yaratmak yerine, serbest piyasa ekonomisinde kısa vadeli karlar önceliklidir ve yüksek kaldıraçlı varlıklar, geri dönüşü belirsiz krediler ve en önemli olarak devlet müdahalesinin olmaması büyük sorun teşkil eder. Piyasa ekonomisinde mülkiyetin kutsanıp sınırsızca sahiplenebilme serbestisinin olması; dünya genelindeki kaosun çatışma ve savaşlarında önemli nedenlerindendir.
Dolayısıyla Serbest Piyasa Ekonomisi görüldüğü kadar masum değildir. Bebek yüzlü bir katil olarak tanımlanabilir.