Olası bir başkanlık referandumuna karşı çıkmak için beş neden
DENİZ COŞAN
Başkanlık sistemi konusunda referandum gündeme geldiğinden bu yana “halka gitmenin neresi kötü” gibi bir söylem çeşitli çevrelerce dile getirilmeye başlandı. İlk bakışta mantıklı gözüken bu söylem gerçekten doğru mu? Demokratik normlara uygun, şeffaf, katılımın, propaganda imkânının eşit olduğu bir dönemdeymişiz gibi ortaya atılan bu söylemler dikta rejimine rıza üretmek dışında bir anlam ifade etmiyor. İşte nedenleri:
1 OHAL ve darbe sonrası korku ortamı
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında hükümetin darbecilere operasyon adı altında işten attığı, soruşturma açtığı binlerce eğitimci, sağlıkçı, kamu personeli var. Bunların da önemli bir kısmı sol görüşlü olduğu bilinen sendikalara mensup. Bu sayede insanları korkutup söz söylemelerinin önüne geçildi. Eyleme, basın açıklamasına katılmak bile yurttaşlar açısından korku vesilesi oldu. “Başıma bir şey gelir mi” duygusu yayıldı. Böyle bir durumda seçim ve özgür propaganda ortamı nasıl sağlanacak?
2 Asla denetlenemeyen seçimler
Mevcut durumda dahi Anadolu’nun belli bölgelerinde mülki idarenin, koluk kuvvetlerinin baskısı/gözetimi altında sandığa gidiliyor. Aşiretler, ağalık yapıları oyları kontrol ediyor. Böyle bir ortamda oy çalma, hile vb… durumlarla karşılaşılsa bile Erdoğan’ın aleyhine bir şikayetin olma ihtimali çok az. Bu şikâyetlerin mevcut durumda sağlıklı değerlendirilmesi ise bir hayalden ibaret olacak. Seçim hilelerini denetleyecek bir bağımsız gözlem, bir yargı mekanizması var mı, o da ayrı bir tartışma konusu.
3 İktidara sınırsız propaganda imkânı
Medyanın neredeyse tamamen kontrol altına alındığı, muhalif seslerin KHK’lerle kapatıldığı bir ortamda özgür bir tartışma ortamı olamaz. Başkanlığın ne anlam ifade ettiğini halka anlatacak olan kesimlerin TV’lerde kendini ifade şansı yok denecek kadar az. Devlet kanalı yine Erdoğan ve başkanlık propagandası yapacak, havuz medyası aynı şekilde, patron medyası ise utangaç bir destekçilik yapacak. Muhalefet sadece sosyal medyayı kullanmaya çalışacak. Argümanlar halka anlatılamayacak. Devlet olanakları yine iktidara açılacak. Dev mitinglere ulaşım imkanı, billboardlar vs… kullanılacak.
4 Güneydoğu’daki çatışma koşulları ve HDP
7 Haziran’dan beri Güneydoğu’da süren savaş ortamı sağlıklı bir seçime olanak tanımıyor. Silahların gölgesinde kurulacak sandıklardan çıkacak sonuç da önceden hesaplanmış oluyor. Öte yandan bölgenin birinci partisi HDP’nin başkanları tutuklu, vekilleri ve belediye başkanları da içeride. Halkın iradesi böyle bir dönemde sandığa yansımayacak.
5 Referandumun kendisi demokratik mi?
Rejim değişikliği gibi önemli bir konuda iki seçeneğe indirilmiş bir (evet/hayır) referandumu yapılacak. Bütün bir ülkenin tarihine, geleceğine yönelik böylesine büyük bir değişim, oy kapma adına basitleştirilecek, insanlar neyi oyladığını bile tam olarak bilemeyecek. “Erdoğan iyi miydi kötü müydü” gibi bir eksende geçecek seçimler sonrası, ülkenin yasama yürütme yargı mekanizması tamamen değiştirilecek. Eski düzenden de yeni düzenden de memnun olmayan ya da daha farklı düşünen pek çok parti ya da özgün görüş bu süreçte silinip gidecek. Bu seçimin gerçek, katılımcı bir demokrasi ile ilgisi olmayacak.