Madencilik; Yeraltındaki maden cevherlerinin araştırılması, çıkarılması ve işletilmesiyle ilgili teknik ve yöntemlerin bütünüdür. Yer kabuğunda bulunan cevher, endüstriyel hammaddeler kömür ve petrol gibi ekonomik ekli doğal hammaddeyi sağlamaktır. Ekonomik önemi bulunan mineralleri rasyonel bir şekilde endüstriye sağlamak için geliştirilmiş uygulamalı bilim dalıdır. Maden yataklarının aranması, projelendirilmesi, işletilmesi ve çıkarılan madenin zenginleştirilmesi ile ilgili işlem faaliyetlerini içerir. Madencilikte ilk defa bir patlayıcı çeşidi olan kara barut 1627 yılında, Slovakya’da bir maden kuyusunun açılması sırasında kullanılmıştır. Bu kasabada 1762 yılında dünyanın ilk madencilik akademisi de kurulmuştur.
Tarihte bilinen en eski maden Güney Afrika da yer alan Esvatini’daki Aslan Mağarası‘dır. 43.000 yıllık olduğu radyo karbon tarihleme yöntemiyle tespit edilen bu sahada, Paleolitik Dönemi insanları demir ihtiva eden hematit madeni çıkarmışlardır. Benzer yaşlardaki Neandertal Dönemi insanların silah ve kesici alet yapımında kullanılmak üzere çakmak taşı madenciliği yaptıkları sahalar ise Macaristan’da bulunmuştur. Son yüzyıllarda Sanayi Devrimi ile büyük gelişme yaşayan madencilik sektörünün yararları kadar daha büyük olan zararları da söz konusudur.
Çevre; Tüm canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortam olup, bu ortamdaki hava, su, toprak gibi doğal çevrenin fiziksel unsurları; bitkiler, hayvanlar, bakteriler gibi biyolojik unsurları; insanların doğal, sosyal, maddesel kaynakları kullanımlar ve işletmelerinden doğan ekonomik çevre unsurları; insan topluluklarının demografik yapısı, barınma, sağlık, eğitim ve kültürel ihtiyaçlarının temin biçimleri ile tarihi ve kültürel değerlerinin oluşturduğu sosyal unsurlardan oluşan bütündür. Madencilik işletmeleriyle doğal kaynaklar insanların refahı için bir açıdan ekonomiye kazandırılırken, öteki açıdan ekolojik çevreye verilen büyük tahripleri ve zararları çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Unutulmaması gereken şey; Çevre olduğu sürece hayat vardır. En az insanlar kadar Her bitkinin her hayvanın her canlının yaşama hakkı vardır. Günümüzde yaşayan canlı türleri tüm Dünya tarihindeki türlerin yüzde 1 i kadardır ve son yüzyıllarda bu yok oluşun en büyük etkeni insanoğludur.
Dünya da şu an güncel olarak kullanılmakta olan maden çıkarma metotları ne olursa olsun, Dünya üzerinde her türlü maden işletmeleri büyük miktar da arazi ve çevre bozulmalarına ve doğal çevrenin tahribine sebep olmaktadır. Madencilik işletmeleriyle doğal kaynaklar olan madenler ve mineraller insanların maddi olarak refahı için bir taraftan ekonomiye kazandırılırken diğer taraftan ekolojik çevreye ve canlı sağlığına verilen büyük zarar ve bu zararların büyük etkileri göz ardı edilmektedir. Maden faaliyetlerinin yapıldığı alanlarda ve özellikle de açık işletme yöntemi ile çalışılan sahalarda, çalışmalar sırasında oluşan etkiler yüzünden topografya, iklim, jeolojik yapı tamamen değişmekte ve bitki örtüsünün de yok olmasına neden olmaktadır.
Tozlar ve Ses Kirlilikleri: Özellikle madenlerin zenginleştirme önceleri işlemleri olarak adlandırılan maden taşlarının kırılması, öğütülmesi ve bloklanması faaliyetleri sırasında gerekli önlemler alınsa bile çok miktarda toz ve gürültü oluşabilir ve bunlar yakın veya uzak çevreye zarar verebilir.
Sıvısal Artıklar: Hemen hemen tüm zenginleştirme işlemlerinde su kullanılmaktadır. Tesise girişte genellikle doğal ve katkısız olarak bulunan su, tesisi içine birçok çözünmüş ağır metaller, çeşitli reaktifler ve değişime uğramış katıları içine çekmiş olarak terk eder. Ayrıca bu sular pH değeri çok düşük veya yüksek olabilir. Bu şekildeki suyu detaylıca arıtmadan çevredeki diğer ortamlara vermek zararlı olmaktadır.
Katısal Artıklar: Cevherleri zenginleştirme faaliyetleri sonucunda madenin değerli kısmı alındıktan sonra geri kalan ve katısal artıklar kısmının atılması gerekir. Bu katı artıkların düzensiz depolanması ve atmosferik şartlarda bozunabilmeleri çevreyi çok olumsuz olarak etkiler.
Gazsal Artıklar: Çeşitli işlemler sonucunda oluşan gazlar atmosfere kirletici etki yapmaktadır. Ozon tabakasında tahripler çoğalmaktadır.
Bu konu her zaman popülerliğini korumaktadır. Örneğin altından yola çıkarsak Bir nişan yüzüğü üretiminde gerekli olan altın için 20 tona yakın toprağı yerinden kaldırmak gereklidir. Altın madenciliğinin, yakınındaki su kaynaklarına çok büyük zararlı etkileri oluyor. Altın madeninin atıklarında arsenik, civa, bunların yan ürünleri, asitler ve siyanür olmak üzere üç düzineden fazla zehirli madde bulunuyor.
Altın Madenciliğinde Büyük Tehlike; Siyanür: Siyanür, hidrojen siyanür (HCN) veya sodyum siyanür (NaCN) gibi kimyasal bileşiklerde bulunan çok güçlü bir zehirdir. Siyanür, çok zehirli bir maddedir ve solunum, ağız yoluyla alınması veya deriye nüfuz etmesi yoluyla vücuda girebilir. Siyanür, vücuttaki hücreleri oksijensiz bırakarak çalışır. Bu, hücre ölümüne ve organ hasarına neden olabilir.
Siyanür, çok zehirli ve öldürücü olduğundan, her organizmada zararlı bir etki bırakır. Belirli bir miktarın üzerinde doğaya verildiğinde içme sularında zehirlenmelere sebep olmasının yanında, gaz evresine geçince oluşan bazı bileşikleri ile ve hidrojensiyanür ile de çok zehirleyici etkiler yaratır. Siyanürün yüksek oranda zehirliliği tüm bilimin ortak görüşüdür. Ayrıca siyanür canlı vücuduna maruz kaldığı an aniden büyük bir akut bir zehirleyici etkisi yapar. Yakın dönemde yaşanan çevre felaketlerinde de çevredeki canlılarda birkaç gün içinde toplu ölümlerin yaşandığı görülmüştür. Siyanürün parçalanma sonunda oluşan bileşiklerin sadece su üstünde değil su altında çoğu balıklar içinde zehirli düzeydedir. Bunlardan siyanat, maden işletmelerinde kullanılan siyanürün asıl parçalanma ürünüdür. Siyanürün parçalanmasından oluşan siyanat ,sularda detaylıca belirlenemez ancak, çok uzun süre kalıcı olarak suda durduğu görülmektedir. Başka bir parçalanma ürünü olan amonyak ise balıklar için siyanür kadar zehirli olarak biliniyor. Siyanatlar, tatlı su balıklarında ani ölüm sendromu yaratmışlardır. Siyanatlar canlı organlarında da birikebilme özelliği gösterirler. Siyanojen klorür gibi öteki parçalanma ürünlerinin de balıklar ve canlılar için serbest siyanürden daha zehirli olabildiği araştırmalarca belli olmuştur. Siyanür kaplı bir bitkiden sadece 500 gram yiyen 250 kg ağırlığında bir hayvan kısa süre içinde ölüyor olması da korku vericidir. Siyanürle maden işlenmesinde siyanürün en tehlikeli durumları maalesef bu saydıklarımızla da bitmiyor. İşlem sonucu oluşan kimyasaldaki çamur ve suda serbest siyanürün hidrojenle birleşip HCN gazı oluşturmasıdır. Bu durum çok zararlı bir etki yapar. Oluşan HCN gazı havada hızla yayılarak ortama dağılmaktadır. Günümüzde Dünya altın üretiminin % 85′i siyanürle, % 15′i ise başka yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Kimyasal bileşimi (CN) olan siyanür, özellikle asidik ortamda siyanojen gazı (HCN) oluşturur Bu gaz yüksek dozlarda vücuda solunum yolu ile alındığında çok zehirli özellik gösterir.
Madencilik faaliyetleri, faaliyetleri yapan ülkelerde ekonomik refah üzerine olumlu etkiler yapsa da kısa ve uzun vadede Dünya ya büyük zararlar verir. Canlılar ve çevrenin yıkımının etkileri, Dünya nın atmosferinde oluşan etkiler sağlanan kazançtan çok daha fazla maddi ve manevi zararlar verir. Oluşan negatif etkileri ekonomiksel pozitif etkiler asla tolere edemez.
Kuran ve Ekolojik Denge
Burada değinilmesi gereken diğer bir nokta da çoğu zaman göz ardı ettiğimiz doğayı ve çevreyi koruma olgusunun dini açıdan önemidir. İlahi bir ölçüye göre yaratılmış doğanın İlahi dengesini bozmak caiz değildir.
Kamer 49 da ‘’Biz, yarattığımız her şeyi bir ölçüye göre yaratırız.’’ Hicr 19 20 de ‘’Yeri uzattık, içine oturaklı dağları yerleştirdik. Orada her bitkiyi dengeli olarak bitirdik. Yeryüzünde sizin için de rızkı size ait olmayan kimseler (akıllı varlıklar) için de yaşam alanları oluşturduk.’’ Yeryüzündeki İlahi ölçüye dikkat çekilir. Bu dengeyi herhangi bir şekilde beşeri olarak bozmak insanlara zarar getirecektir.
Rahman Suresi 6 -9 da ‘’Yıldızlar ve ağaçlar; her ikisi de Allah’a secde ederler. Göğü yükseltti ve dengeyi (mizanı) kurdu.
Kurulu dengede aşırılık yapmayın. Ölçüyü hakka uygun yapın. Eksiltip de kurulu dengeye yazık etmeyin. Bakara Suresi 205 de ‘’Eline fırsat geçince tabiatı bozmaya, kaynakları ve nesilleri etkisizleştirmeye çalışır. Allah tabii düzenin (tabiatın) bozulmasını istemez.’’
Ayetlerinde de vahyedildiği gibi insanoğlunun bu şekilde doğayı bozacağı bellidir. Kuran da Yüce Allah ekolojik dengenin korunması için tüm varlık alemine öğüt vermiş ve doğanın ekolojik dengesine yapılacak her türlü müdahaleyi şeytanın telkini olarak aktarmıştır. İnsanlar bu tarz davranış ve hareketlerden men edilmiştir. İnsanlar bunların zararları konusunda uyarılmıştır. Bu doğrultu da doğadaki mizanı bozacak olan herhangi bir olay lanetlenmiştir. Dünyanın kendi kendine süregelen dengesine bencilce bir şekilde insanoğlunun müdahaleleri sonunu düşünmeden yapılan hatalar özellikle uzun vadede maddi ve manevi büyük hatalara neden olur. Bu dengeyi bozan en büyük durumlardan biri de madencilik faaliyetleridir.
Lüks maden sevgisi ve takıntısı da insanları felakete sürükler. Nitekim Al-i İmran 14 de ‘’Kadınlar, çocuklar, yığınla altın ve gümüş, cins atlar, en’am ve ürünler insana, içi gidecek kadar süslü gösterilmiştir. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Kalıcı güzellikler, Allah katındadır.’’ Altın da buna örnektir. Her ne kadar kendi ülkemizde ve Dünya da bu tarz madencilik faaliyetlerinin doğaya ve çevreye zararları ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılmış olsa da maddi çıkarlar her zaman doğal dengenin bozulmasını göze alma korkusunun önüne geçmiştir. Tüm bunların sebebi olan bencillik, gösteriş ve lükse merak Kuran a aykırı hareketlerdir. İnsanların başka insanlara anlık caka satmaları sebebiyle yaptıkları gösterişli bilezikler, yüzükler ve kolyeler için Dünya ya verilen zararlar korkunç boyuttadır. Lüks yaşamın gereksinimleri insanın doğayı daha fazla tahrip etmesine yol açar. Bu durum kapitalizmin bir sonucudur. Çıkarılan altınların sadece küçük bir kısmı endüstriyel kullanılır. Çoğu şahsi zevkler ve bir statü göstergesi olarak kullanılır. Gerçek olmayan suni yaratılan ihtiyaçlar devre dışı bırakılmalıdır. Yine bir başka örnek olarak Motor hacimleri büyük arabalarda oluşan karbon salınımı atmosferde arttıkça sera gazı emisyonu oluşarak iklim değişikliklerine neden olur. Bu da Dünyamızda daha önce olmadığı kadar aşırı sıcak ve aşırı soğuk havalar, buzulların erimesi gibi ekstrem hava olayları yaşatıyor.
Belki de madenciliğin insanlık tarihine en büyük hasarı silah sanayiindeki gelişmelere neden olması olmuştur. İnsanlık tarihi madenlerden yapılan silahlarla kana bulanmış milyonlarca insan ölmüştür. İnsanlık tarihi artık bir atom bombasını daha kaldıramayabilir.
Sonuç olarak bu konuda bilinçlendirmeler artmalı, çevre sorunlarına daha çok değinilmeli ve bu tarz tehlikeli uygulamalardan vazgeçilmelidir. Mensubu olduğumuz dinin bu konudaki vahiylerini bilmeliyiz. İlahi Dengeyi özellikle de lüks madencilik, servet aşkımız ve kendi kişisel zevklerimiz için bozmanın karşılığı bize ve önümüzdeki nesillere felaket olarak dönecektir.