AFİŞİN YÜKSEK VERSİYONU İÇİN TIKLAYINIZ!..
* * *
Oruç, eşitlenmeyi, benzemeyi, anlamayı öğretir.
Oruçtan anladığımızı iftarda paylaşıyoruz.
Alem-i cihanın hakkı için israfta olanı insafa çağırıyoruz.
Fildişi kulelerinde iftar yapanların dibine yer sofralarımızı seriyoruz.
Oruç iftarla başlar!
Yediklerimiz Rabbin ikramı; tükettiğimiz insanlığımızdır.
İnsan olarak şereflendirildiğimiz alemde, insan kalabilmek için İNSAF diyoruz.
Şatafatlı iftar sofralarından açlığın kol gezdiği dünyaya nasıl bakılır?
Oradan yoksulluk nasıl görülür gibi oryantalist merak değil bizimkisi. Gerçeği arıyoruz.
Çünkü biliyoruz ki birinin varlığı diğerinin içinde gizlidir.
Şatafatlı sofranın davetsiz misafiridir yoksulluk.
Çılgınca tüketimin ve israfın gözlerine bakar.
İnsafsızlığın şahididir, izansız olan insanlığa o yol gösterir.
Bana bak! der fukara.
Bana bak ve çeki düzen ver kendine.
Fukara, hakkı çalınandır. Allah’ın nimetlerinden alıkonandır.
Dünyadan sürgün edilen kuştur, ölen balıktır.
Şimdi oruç günlerinde onlara bakıp kendimize çeki düzen veriyoruz.
Her mahluka hakkını teslim edip kendi hakkımıza razı oluyoruz.
Aç gözlülüğümüzü şükürle ıslah edip, yoksulluğumuza karşı duruyoruz.
Davetimiz var.
İsrafta olanı insafa davet ediyoruz.
Nimetlerimizi paylaşarak çoğaltıyoruz. İnfak ile zenginleşiyoruz.
Kenz ile biriktirilen fakirliğimizi omuzlarımızdan atıp, orucun tokluğu ve hafifliği ile özgürleşiyoruz.
Oruç günlerinde fildişi kulelerde iftar açanlara, o kulelerde hizmet eden emekçileri hatırlatıyoruz.
Ağzına zeytinini atarken bir taraftan da hizmet eden asgari ücretliyi.
Kaldırım taşlarının altındaki kum tanelerini hatırlatıyoruz.
Bir de tüketip durduğumuz eşyalar dünyasında tükenmiş olan insanlığı iftarla yeşertmeyi.
Oruç toprak, iftar da su.
Haydi kardeşler, çamurumuzu yoğuruyoruz.
ADEMOĞLU, iftarın ruhuyla yeniden doğuyoruz!