Furkan Suresi 30.Ayet ‘’ Resul de şöyle der: “Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur’an’ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.’’
Bu ayet şu açıdan çok önemlidir. Hz. Muhammed’in kendisine dair bir gayb haberini aldığı ve Mahşer’ deki İlahi Mahkeme de olacak olan sorgulama gününde kendi ağzından yapacağı tanıklık beyanıdır. Bunun Kuran da yer alma sebebi elbette ki evrensel bir anlam olarak Kuran’ın, Müslümanların çok büyük bir kısmı tarafından her zaman terk edilmiş dışlanmış ve geri plana atılmış olarak önemsenmemiş olacağı olgusudur. Sorulması gereken soru şu olmalıdır ; Peki hani biz Müslümandık?
Diyanetin yaptığı anketlere göre; Yurt genelindeki yaklaşık 22 bin kişiye uygulanan anketle vatandaşların dini eğilimleri ve bunların gündelik hayattaki yansımalarının belirlenmesi amaçlanmış. Araştırmaya katılanların yüzde 50,9’unun kadın, tamamının ise 18 yaş ve üzeri olduğu belirtilmiş. Buna göre, katılımcıların yüzde 99,2’si İslam dinine mensup olduklarını belirtmiş. Sadece yüzde 0,4’ü İslam dışındaki diğer dinlere mensup olduğunu ya da herhangi bir dine mensup olmadıklarını ifade etmiş. Ayrıca dini inanışı Müslüman olan ülkelerin çoğunda yüzde 90 ı aşan oranda Müslüman nüfus olduğu belirtilmektedir.
Tanımsal olarak; İslam dinine inanan, bu dini benimseyen, bu dinin kurallarını kabul edip ibadet eden kişiye Müslüman, mümin ya da müslim denir. Bir Müslümanın en doğal özelliği gayet tabii Kur’an’a inanmasıdır. Birçok kişiye sorulduğunda ise Müslüman olduğunu belirtmiştir. Her şey bize göre günlük gülistanlıkken Müslüman olmak bu kadar basit (bir şahadetle) görülüyorken Yüce Allah bizim yanılmış olduğumuzu ayetlerle belirtmiştir. Örneğin ; Araf Suresi 179. Ayette ‘’Yemin olsun ki kalpleri olmasına rağmen anlamayan, gözleri olmasına rağmen görmeyen, kulakları olmasına rağmen duymayan, sadece hayvanlar gibi, hatta daha da şaşkın bir hâlde bulunan ve sonunda habersizmiş gibi davranan pek çok cin ve insanı cehennem için hazırlamışızdır.’’ Yine Furkan Suresi 44.ayette; ‘’Yoksa sen bunların çoğunun işittiklerini, aklettiklerini mi sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar.’’ Geçen sözlerden de anlaşıldığı gibi insanoğlunun yeri geldiğinde hayvan kadar bile aklını kullanamayabildiği şoke eden sert bir dille eleştirilir. Yine Yusuf Suresi 106. Ayette ; ’’ Onların çoğu şirke bulaşmış olmadan Allah’a iman etmez’’ Ayeti de çok dikkat çekicidir. Yüce Allah’ın tek affetmeyeceği günah şirk olduğuna göre Nisa 116. Ayet de ‘’Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez ama bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah’a şirk koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa dalıp gitmiştir.’’ Bu ayetlerden hareketle doğru sanılan inanç biçimlerinin irdelenmesi ve aklın daha çok kullanılması lazımdır. Demek ki Müslüman toplum olarak bizlerin, Kur’an’ı okumadan anlamadan başkalarının düşünceleriyle doğru sandığımız şeylere inanmamız çok büyük bir kısmımızı maalesef Cehenneme götürecek yollardan olacaktır. Araf Suresi 38. Ayette bu durum şöyle açıklanmaktadır.’’ Allah onlara: “Sizden önce gelmiş insanlar ve cinlerle beraber şu ateşe girin!” diyecektir. Oraya giren her toplum (ümmet), kendi yoldaşına lanet edecek; hepsi orada derlenip toparlanınca da sonrakiler öncekiler için şöyle diyeceklerdir: “Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar. Sen bunlara o ateşin azabını iki kat ver.” Allah diyecek ki “Hepinizin ki iki kat ama bilmiyorsunuz.” Bu ayetleri çok dikkatli incelememiz ve dini öğrenmede yoldaşlarımıza yol göstericilerimize dikkat edip , sorgulayıp tek rehberimiz olan Kur’an dan doğrusunu bulmamız gerekir. İyi bir Müslüman olmak ve Cennete gitmek dolayısıyla günahlardan arınmış olmak geleneğin sandığının aksine birkaç ibadetle yada hayatı boyunca yanlış yapıp bir tövbeyle arınmak mümkün değildir. Bunların aksine hayatın bütününe intikal eden bir amel, ahlak ve doğru şekilde inanılan bir inanç gayesi lazımdır.