İPA’nın hazırladığı rapora göre sosyal güvenlik sisteminin dengesi AKP döneminde bozuldu. Çalışan-çalışmayan oranı şaştı. Popülist politikalarla bozulan sistemden en çok olumsuz etkilenen kesim emekliler oldu. SGK de bu politikalar nedeniyle ciddi ve büyük zararlar gördü.
Sercan SİNECAN
Son dönemde belediyelerin borçları üzerinden tartışmaya açılan sosyal güvenlik sistemine ilişkin İstanbul Planlama Ajansı bir rapor yayımladı. Raporda AKP’nin 2002’den bu yana yürüttüğü politikalarla sosyal güvenlik sistemini yozlaştırdığı, bunun da çalışan aktif nüfusun çalışmayan pasif nüfusu karşılama oranı anlamına gelen aktüeryal dengeyi bozduğu ifade edildi.
Bozulmadan en çok etkilenen kesimin emekliler olduğu vurgulanan raporda EYT’lilerin ise günah keçisi ilan edildiği hatırlatıldı. Sistemin düzeltilmesi için de yapısal reformlara ihtiyaç olduğuna dikkat çekildi.
∗∗∗
POPÜLİST POLİTİKALAR
Raporda sistemde var olan sorunlar şöyle sıralandı:
• İKTİDARDA KALMA ODAKLI POPÜLİST SİYASET ANLAYIŞI: Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin mevcut duruma gelmesinin en büyük nedeni, adil bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmadan ziyade iktidarı sürdürme odaklı olarak hayata geçirilen popülist siyaset anlayışıdır.
• SIK SIK ÇIKARILAN AFLAR: Sık çıkarılan sosyal güvenlik afları, bir taraftan popülist siyasi yaklaşımın uzantısıyken diğer yandan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun alacaklarını takip ve tahsil yetenek ve kapasitesindeki yetersizliklere işaret etmektedir. Yapılandırma ve aflarla birlikte borçları tahsilat oranı yüzde 55’lerden yüzde 10’lara kadar düşmüştür. Bu da sosyal güvenlik sistemine siyaseten verilen zararın boyutlarına işaret etmektedir
• KAYIT DIŞI İSTİHDAM: TÜİK tarafından yayımlanan işgücü istatistik bültenlerinde 2021 yılına kadar kayıt dışı çalışan oranlarına yer verilirken artık bu oranlara yer verilmemektedir. En son verilen kayıt dışı çalışan oranının yüzde 30’lar seviyesinde olduğu bilinmektedir. İster tamamen ister kısmen gerçekleştirilen kayıt dışı istihdam, devletin prim kaybına uğramasına ve sosyal güvenlik sisteminin gelir-gider yapısının bozularak sosyal güvenlik açıklarının artmasına yol açmaktadır. Kayıt dışılık aynı zamanda, çalışanların hak kaybına yol açmakta, aynı zamanda prim gelirlerini azaltmaktadır.
• İSTİHDAM YAPISI: İstihdam alanındaki işgücüne katılma oranının düşüklüğü, işsizlik oranının yüksekliği, kayıt dışı istihdamın boyutu gibi faktörler aktüeryal dengeyi kalıcı ve sürekli şekilde olumsuz yönde etkilemektedir.
• İŞGÜCÜNE KATILIM: Türkiye işgücüne katılma oranı açısından OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer almaktadır. OECD ülkelerinin 15+ yaş grubu için işgücüne katılım oranı ortalaması %70,2 iken Türkiye’de bu oran %55,1’dir.
• YÜKSEK İŞSİZLİK ORANLARI: Türkiye OECD ülkeleri arasında işsizlik oranı en yüksek ülkeler arasında yer almaktadır. Yüksek işsizlik oranları, kayıt dışı istihdam ve ücretlerin boyutuyla birleştiğinde sosyal güvenlik sisteminin prim kapasitesini önemli ölçüde aşağıya çekmektedir.
• KURUMSAL YAPIDAKİ EKSİKLİK VE YETERSİZLİKLER: SGK’nın kurumsal kapasite eksiklikleri, denetim yetersizlikleri, harcamalarda ciddi yolsuzluklara kapı aralamaktadır. Sadece basına intikal etmiş SGK yolsuzluk olayları araştırıldığında Yenidoğan Çetesinden ilaç yolsuzluklarına, tıbbi cihaz yolsuzluklarından sahte ilaç ve şişirilmiş özel hastane faturalarına kadar çok sayıda olayla karşı karşıya kalınmaktadır.
Kurumsal eksiklik ve yetersizlikleri şu şekilde özetlemek mümkün:
• Kurum alacaklarının takibiyle ilgili yazılımlarda entegrasyon sorunu bulunmaktadır.
• Muhasebe sisteminde tahakkuk esaslı sistemin tam olarak uygulanamamasından dolayı yoğun olarak çalıştırılan emanet hesapları nedeniyle finansal tabloların güvenilirliğinde sorunlar mevcuttur.
• Prim alacağı karşılığı kurum mülkiyetine geçen taşınmazların nakde çevrilmesinde etkinlik bulunmamaktadır.
• Kiraya verilen taşınmazlarda rayiç değer uygulamalarında sorunlar bulunmaktadır. Kurumun gelirini olumsuz etkileyecek şekilde rayicin altında kiralama uygulamaları söz konusudur.
• Alacakların takip ve tahsilatında ciddi zafiyetler bulunmaktadır.
• İcra ve haciz süreçleri sağlıklı işlememektedir.
∗∗∗
EN ÇOK EMEKLİLER ETKİLENDİ
Raporun sonuç bölümündeyse şunlara dikkat çekildi:
• Mevcut durumda sosyal güvenlik sistemimiz sosyal ve insani sürdürülebilirlik niteliklerini kaybetmiştir. Emekli sayısı artarken emeklilerin milli gelirden aldığı pay azalmış, emekli aylıkları göreli olarak düşüş göstermiştir. Sosyal güvenlik sistemi gelir dağılımını azaltma fonksiyonunu kaybetmiştir.
• Bütçeden SGK’ye yapılan transferler toplamı 2022 yılında tarihi düşük seviyeye inmiş, 2023 yılında nispi bir artış göstermiş olmasına rağmen 2002-2023 dönemsel ortalamasının altında bir oran olmuştur. Yani, son yıllarda bütçe kaynaklarından SGK’ya yapılan transferler reel anlamda azalmıştır.
• Mevcut haliyle sosyal güvenlik sistemi, dürüst ve kayıtlı çalışan işletmelerin rekabet gücünü azaltmaktadır. Yeni istihdam yaratmayı güçleştiren bir yapıya sahiptir. 2010 yılında emekli aylığı ödemelerinin GSYH’ye oranı yüzde 6,8 iken 2022 yılında bu oran yüzde 4,5’e kadar düşmüştür. Bunun anlamı, 2010 yılından 2022 yılına kadar geçen dönemde emeklilerin milli gelirden aldığı payın reel olarak yüzde 34,6 oranında azaldığıdır.
• Bununla beraber, emeklilerin milli gelirden aldığı payın 2016’dan beri düşme eğiliminde olduğu ise sistematik olarak gözden kaçırılmaktadır. Emeklilerin milli gelirden aldığı payda EYT’lilerden ötürü yalnızca 2023’te hafif bir yükseliş olmuş, ancak bu bile 2021 ve öncesindeki oranlardan geride kalmıştır. Ayrıca bütçeden Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan transferlerin hem GSYH’ye hem de merkezi yönetim bütçesine oran olarak 2023 yılında önceki yıllara göre oldukça düşük seviyelerde gerçekleşmesi de sosyal güvenlik sisteminin bütçeye yük olduğu tezini çürütmektedir.
• Bütçe yönetiminden mali disipline, şeffaf kamu ve maliye yönetiminden israfa son veren ve kaynakları yerinde kullanan bir kamu maliyesi sistemine kadar çok sayıda yapısal reform ihtiyacı vardır. Yapısal reformlar yerine ekonominin bütünselliğini ihmal eden günübirlik palyatif uygulamalar, faturayı dar gelirli kesimlere, ücretlilere, emeklilere çıkaran yaklaşımlar tercih edilirse gerçek ve sürdürülebilir çözümlere erişmek mümkün değildir.
∗∗∗
SGK’YE TRANSFER AZALDI
Raporun en dikkat çekici bölümlerinden birisi merkezi yönetim bütçesinden SGK’ye yapılan transfer oldu. Buna göre 2009’da bütçeden SGK’ye yapılan transferin GSYH’ye oranı yüzde 5,2 iken bu oran 2022’de yüzde 2,6’ya kadar düştü. Geçen ise sadece yüzde 3,3’te kaldı. Transferlerin merkezi yönetim bütçesine oranı ise 2009’da yüzde 19,6 iken 2022 ve 2023’te ise yüzde 13,3 olarak gerçekleşti.
Raporda SGK’ye yapılan transferlerin Hazine Yardımı ve Görevlendirme Gideri olarak yapıldığı hatırlatıldı. SGK’ye yapılan katkı ödemelerini içeren Hazine Yardımı 5510 sayılı Kanunla oran ve ödeme yöntemi belirlenen ve belirli düzende devam eden devlet desteği anlamına geliyor. SGK’nin prim üretme, takip ve tahsilat kapasitesine bağlı olarak artıyor. Eski adı görev zararı olan görevlendirme giderleri ise SGK prim sisteminden kopuk şekilde yıllar itibariyle yapılan siyasi ve politik müdahalelerle, SGK’ye çoğunluğu fatura karşılığı olmak üzere yaptığı ödemeleri içeriyor. Bu ödemelerin bir kısmı işverene sağlanan SGK teşviklerini de kapsıyor. Dolayısıyla bunlar SGK’ye gerçek anlamda bir kaynak transferi anlamına gelmiyor.
Raporda son yıllarda ‘devlet katkısı mahiyetinde olan’ Hazine Yardımı’nın bu transferler içindeki oranının azaldığına dikkat çekildi. Örneğin SGK’ye bütçeden yapılan transferlerde Hazine Yardımı’nın oranı yüzde 74,7 iken bu oran 2023’te ise yüzde 43,1’e geriledi.
∗∗∗
İKTİDARIN TEZLERİ GEÇERSİZ
Rapora katkı sunanlardan İPA Akademik Koordinatörü Doç. Dr. Burak Cop BirGün’e değerlendirmelerde bulundu. Cop, raporun iktidar çevrelerinin sosyal güvenlik sistemine ilişkin dile getirdiği tespitleri geçersiz hale getirdiğini söyledi. Cop şunları söyledi: “Emeklileri bütçe üzerinde yük olarak gören anlayışı sorgulamak gerekiyor. Devlet onlara lütufta bulunmuyor, onlar haklarını alıyorlar. GK’ye bütçeden ayrılan pay da 2020’den beri keskin bir düşüş eğiliminde. 2020’den beri bir düşüş görüyoruz.”
2020 yılının sosyal güvenlik sistemi için bir milat olduğunun altını çizen Cop şöyle devam etti: “EYT’lilere haklarının verilmesiyle beraber emekli sayısı bir yılda 2 milyon kişi arttı, buna rağmen emekli aylıklarının bütçe içindeki oranı beş ya da on yıl önceki seviyeye ulaşılamıyor. Demek ki sistemin tıkanmasının faturası EYT’lilere kesilemez. Popüler bir konu olduğu için belirtelim; fatura belediyelerin SGK’ye olan borçlarına da kesilemez. Sosyal güvenlik sisteminin 1990’lı yıllardan daha beter durumda olmasının başlıca sebeplerinden biri işgücüne katılım istatistiklerinde en kötü durumdaki OECD ülkesi olmamızdır. Devletin prim gelirlerinin düşmesi SGK’nin neden mali bir çıkmazda olduğunu anlamamızı sağlıyor.”