Devletlerin terör eylemlerine karşı önlem alma hakları, sorumlulukları ve yükümlülükleri vardır; bunları da temel hak ve özgürlükler çerçevesinde yapmaları beklenir.
Önce PKK, 2012’den bu yana AK Parti hükümetleriyle süren diyalogun sona erdiğini açıkladı, kısa süre sonra 20 ve 22 Temmuz’daki eylemleriyle de bu diyalog sayesinde süren “çatışmasızlık” ortamına son verdi.
IŞİD de 20 Temmuz’da Türkiye’deki ilk intihar eylemini yaptı. Daha önce 5 Haziran’da HDP’nin Diyarbakır seçim mitingini de bombalamışlardı, ama o intihar eylemi değildi; Suruç’ta 34 kişiyi öldürdüler.
O gece Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye ve Irak’taki IŞİD ve PKK mevzilerini vurmaya başladı.
***
Türkiye hemen hemen o günlerde İncirlik Üssü’nü de ABD önderliğindeki anti-IŞİD koalisyon uçuşlarına açtığını açıklamıştı.
Ülkede bir defada en fazla insanın öldürüldüğü en büyük terör eylemini 10 Ekim’de Ankara’da 103 kişiyi katlettikleri intihar saldırısıyla IŞİD yaptı.
İstanbul Sultanahmet’te 12 Ocak’ta bir başka intihar saldırısında 10 Alman turisti öldürdüler.
Ertesi gün Antalya’da 3 Rus pasaportlu IŞİD zanlısı yakalandı; dün Moskova bunlardan birisinin Rusya’daki terör eylemleri nedeniyle 2013’ten bu yana arananlar listesinde olduğunu açıkladı; zaten Rusya ile uçak krizi nedeniyle darbe yemiş Antalya’da turizmi hedef alıyorlardı.
Dün Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sultanahmet saldırısından itibaren iki gün içinde Türk topçu ve tankçısının Suriye ve Irak’taki IŞİD hedeflerine 500 kadar atış yaparak 200 kadar IŞİD militanını (Türk resmi söyleminde öldürmek anlamına gelmek üzere) “etkisiz hale getirildiğini” söyledi.
***
IŞİD terörizmiyle belli ki devam edecek mücadeledeki görünüm bu.
Gelelim PKK cephesine.
***
Geçtiğimiz yaz aylarında terör eylemlerine yeniden başlamasıyla birlikte PKK’nın başka bir hareket hattı izlemeye başladığı da anlaşılmıştı.
Belki de Nihat Ali Özcan’ın tahlilinde olduğu üzere (Suruç’un tam karşısındaki) Kobani’de IŞİD’i püskürtmelerinde ABD hava kuvvetleri ve (Türkiye üzerinden geçip giden) Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi askerlerinin topçu desteğinin rolünü görmezden geliyorlardı.
Ama tamamen Suriye’deki iç savaş koşullarında mümkün olan Kobani’deki “özyönetim”, ya da özerklik modelini, Türkiye’de HDP’nin iş başında olduğu bazı belediyelerde uygulamak istedikleri ortaya çıktı.
***
Hendekler, kazıldı barikatlar yükseltildi, buna karşın hükmet o bölgelerde sokağa çıkma yasağı ilan etti, askeri birlikleri ağır silahlarıyla yerleşim alanlarına soktu, çatışmalar başladı.
Bu çatışmalarda bugüne dek, ciddi kısmı iki ateş arasında kalan (çoğu yaşlı ve çocuklardan oluşan) siviller olmak üzere yüzlerce kişi öldürüldü.
Çatışmalarda yalnızca canlar kaybedilmiyor, insanların hakları da kayba uğruyor.
***
İnsanların yaşama hakları, huzur içinde barınma hakları, sağlık hizmetlerine, eğitim hizmetlerine, seslerini medyada duyurma imkânları, belediye hizmetlerine erişim hakları, hatta ekmeğe, suya erişim hakları kayba uğruyor terör ortamında.
Devletlerin terör eylemlerine karşı önlem alma hakları, sorumlulukları ve yükümlülükleri vardır; bunları da temel hak ve özgürlükler çerçevesinde yapmaları beklenir.
Bugünlerde 1128 imzalı bir dilekçede “barış” talebinin “Kürt siyasi hareketinin” taleplerinin kabulü yoluyla istenmesi hükümetin imzacıları “ihanet” suçlamasıyla hedefe koymasına neden oldu.
***
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, sokağa çıkma yasağına karşı yapılan itirazlar üzerine karar vermeyi, devletlerin saldırılara karşı kendisini koruyacak önlemleri alma hakkı gerekçesiyle geri çevirdi.
Dün Türkiye’ye gelen İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond, Türkiye’nin “PKK saldırılarına karşı kendisini savunma hakkı” olduğunu söyleyerek PKK’nın “saldırıları durdurmasını” istedi.
Dün iki saatlik bir güvenlik toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çatışmaların uzamasını askerlerin PKK’nın tuttuğu bölgelere bugünkünden de sertlikle girmesinin sivil can kayıplarını artıracağı endişesine bağladığı basına yansıdı.
***
PKK’nın içeride olduğu gibi dışarıda da umduğu desteği bulamadığı anlaşılıyor.
Bu durumun getirdiği hayal kırıklığıyla PKK terör eylemlerini daha ürkütücü boyutlara sıçratabilir mi?
En son 11 Ocak gecesi Diyarbakır Çınar’da emniyet binasına yaptığı saldırıda, binanın yanındaki lojmanda üçü çocuk olmak üzere altı kişiyi öldürmeleri, dün Nusaybin’de bir okul bahçesine teneffüs sırasında ses bombası atılması haberi bu tırmanışın göstergeleri olabilir mi?
Ümit edelim olmaz, ama PKK’nın elinde ne varsa sonuna dek kullanma aşamasına geldiğinin işaretleri alınıyor.
****
Bir yanda bu tırmanışa karşı hükümetin anayasal hak ve özgürlükler çerçevesinde önlem alma zorunluluğu var, diğer yanda şiddet ortamının devam etmesiyle artan can kayıpları, hak ve özgürlük kayıpları.
Gerçekten zor günlerden geçiyoruz.
MURAT YETKİN