Bayazıt İlhan
Geçtiğimiz Cumartesi günü hekim ve diş hekimi muayenelerinde yurttaşlardan alınan katılım paylarında fahiş artış yapıldı. Yılbaşında memur ve memur emeklisi maaş zammının yüzde 11,54, diğer emeklilerin maaş zammının yüzde 15,75 olduğu bir ülkede muayene katılım payı zammı yüzde 200 ile 548 arasında değişiyor.
En yüksek artış eğitim ve araştırma hastanelerindeki (EAH) muayenelerde, yedi TL’den 45 TL’ye tam 6,4 kat. Bunun anlamı şudur, 14 bin 469 TL maaş alan bir emeklimiz aylığını almaya bankaya gittiğinde şeker hastalığı, tansiyon, kalp, göz, kulak, böbrek, karaciğer, bilcümle hastalıkları için muayeneleri ve aldığı ilaçlar nedeniyle maaşının kuşa döndüğünü görecek. 22 bin 104 TL alan asgari ücretlimiz ise ilaç almak için eczaneye gittiğinde katlanan katılım payını ödemeden ilacını alamayacak, sorumlusu olmadığı halde eczacı ile tartışacak.
ARTMASA OLMAZ MIYDI?
Öyle ya, işsizliğin, yoksulluğun bu kadar arttığı, insanların barınamadığı, beslenemediği bir ülkede bu kadar yüksek zamlar neden yapılır? Sağlık Bakanlığı zammı sosyal medya hesabından bakın nasıl duyurdu: “TBMM’de kabul edilen GSS kanunundaki değişiklik sonrası SGK tarafından 17 yıl sonra İLK DEFA katılım payında bir fiyat düzenlemesi gerçekleştirilmiştir. Yapılan değişiklik ve düzenleme ile sağlık kurum ve kuruluşlarına başvuruların gerekli ölçüde yapılması hedeflenmiştir.”
Büyük ve koyu yazılanları açıklamada olduğu gibi yazdım. Her ifadenin üzerinde çalışıldığı ve öyle servis edildiği çok açık. Yıllardan sonra, zam değil “fiyat düzenlemesi” yapılmış. Değişiklik ve düzenlemenin hedefi gereksiz hastane başvurularını engellemekmiş. “Gereksiz” dedikleri, sürekli artan hastane başvurularının sebebi bilim ve akıl dışı, piyasalaşmış, üzerinden kâr etme üzerine kurulu sağlık sistemidir. Gelin bu fiyat düzenlemesine zam diyelim, öyledir de. Peki ihtiyaç var mıdır?
Biliyorsunuz sağlık harcamalarını asıl olarak Sosyal Güvenlik Kurumu, Genel Sağlık Sigortası (GSS) sistemi üzerinden yapıyor. Kamu hastanelerine ve anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarına, ilaçlara ödemeler buradan yapılıyor. Ergün Demir ve Güray Kılıç’ın çalışmaları ile ilk defa 2019 yılında öğrenmiştik, GSS aslında açık değil fazla veriyor, fazlası da emeklilik sisteminde kullanılmak üzere aktarılıyor. Yurttaşlardan hiç katılım payı alınmasa bile primler sağlık harcamaları için yeterli. Dr. Ergün Demir’i kaybettik, yeri doldurulmaz. İş başa düştü, katılım paylarına yapılan zamlar nedeniyle GSS gelir ve giderlerindeki son duruma bakayım dedim.
T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün konuyla ilgili son verileri 2024 yılı ilk dokuz ayını kapsıyor. Bu dönemde 669 milyar 324 milyon lira prim toplanırken 666 milyar 65 milyon TL’lik toplam sağlık harcaması yapılmış. Bunun dışında, çalışanların ödediği tedavi katılım payı 14 milyar 256 milyon TL. Rakamlar ortada, GSS fazla veriyor, katılım payı almadan da yurttaşlarımıza sağlık hizmeti vermek mümkün. SGK sağlık harcamalarından aldığı katılım paylarıyla kâra bile geçiyor. O zaman bu zamlar neden? Bunların söylendiği gibi artan sağlık harcamalarından değil siyasi tercihlerle yapıldığı çok açık.
FARKLI ARTIŞLAR
Burada da dikkat çekici incelikler var. En yüksek artışın yaşandığı EAH, üniversite hastaneleri ve şehir hastaneleri zaten sağlık hizmetinin çoğunu üreten yerler. Sağlık Bakanlığı’nın elinde 107 EAH var. Bu hastanelerden 64’ü Sağlık Bilimleri Üniversitesi, 36’sı ise diğer 33 tıp fakültesi ile ortak kullanımda. Buralarda yurttaşlar her muayene için 45 TL katılım payı ödeyecek. Özel hastanelerde ise artış oranının daha düşük tutulduğunu, 15 TL’den 50 TL’ye yüzde 200 olduğunu görüyoruz. Özel hastanelerde fark ücreti ve otelcilik hizmetleri dahil değişik biçimlerde alınan ücretler pek çok yurttaşımızın ödeme gücünü aşıyor. Bundan kurtulmak için imkânı olanlar tamamlayıcı sağlık sigortası yaptırıyor, ancak görece düşük kâr oranları nedeniyle bu hastaları kabul eden hastaneler her geçen gün azalıyor. Sizin anlayacağınız, dert bir değil.
Bu hayat pahalılığında 45 TL nedir ki demeyin, hastalar dolmuş parasını komşudan borç alıp hastaneye gidiyor. Son düzenleme aile hekiminden sevkli gidilirse katılım paylarının yarısının ödenmesini öngörüyor, bu da zaten baktığı nüfus ve iş yükü çok fazla olan aile hekimlerinin üzerinde bir de sevk verme baskısı oluşacağını gösteriyor. Birinci basamakta güçlendirme yapılmaksızın yapılan bu düzenleme yeni sorunlara yol açabilir. Halen merkezi hastane randevu sisteminde randevuların yüzde 10’u aile hekimlerine ayrılmış durumda, bu oranın yetip yetmeyeceğini, artırılması gerekirse zaten muayene randevusu alamayan diğer hastaların neler yaşayacağını hep beraber göreceğiz.
Siyasal iktidar yoksulları daha da yoksullaştıracak, sağlığa erişimi zorlaştıracak kararlar alıyor. Çözüm emekten yana politikalarda, bu politikaları uygulayacak iktidarı kurmakta, yani örgütlü mücadelede yatıyor.