Şansölye Merz’in Türkiye gezisinden sonra Türk basını en çok “bavul sahnesi” tartışıldı. Merz, Türkiye ziyareti için yola çıkarken eşiyle birlikte makam arabasından indi, bagajdan bavulunu indirdi. Bavulunu, evraklarını, yedek takım elbisesini kendisi taşıdı ve gösterişsiz bir şekilde uçağına bindi. İndiğinde de valizi elindeydi. Bu sahneler Türk basınında ve sosyal medyasında günlerce tartışıldı.
Alman okurlarım, “Ne var ki bunda” diyecektir. Mesele şu: Türkiye’de devleti yönetenler, özellikle de Başbakan, Cumhurbaşkanı seviyesindekiler asla bavula ellerini sürmez. Çevrelerinde onların çantasını, şemsiyesini, elbisesini taşımakla görevli insanlardan bir ordu vardır. Hatta camide Cumhurbaşkanı’nın pabucunu taşıyan görevliye bile rastlanmıştır. “Yoksul bir ülkede bu gösterişli hizmetli kalabalığı ve onlarca araçtan oluşan koruma ordusuna gerek var mı” diye soranlar Erdoğan’dan şu cevabı almıştır: “İtibardan tasarruf olmaz.” İşte Merz’in fotoğrafı o yüzden çok tartışıldı. Almanya niye itibardan tasarruf ediyordu ki :)) ? Gezi, Türkiye ile Almanya, hatta doğu ile batı arasındaki siyasal kültür farkını bir kez daha ortaya koydu.
Ziyaretin içeriğine gelince: Ne yazık ki asıl tartışılması gereken sorunlar, “bavul” polemiğinin gölgesinde kaldı. Tahmin edildiği gibi, Türkiye’de muhalefet ve medya üzerindeki baskılar, rejimin otoriterleşme eğilimi, hukukun tamamen ortadan kaldırılması, Merz’in gündeminde değildi. Bütün anketlerde önde görünen ana muhalefeti de ziyaret etmeyi düşünmedi bile… Bir Cumhurbaşkanı adayının, İstanbul Belediye Başkanı’nın hapiste olmasına, ancak basın toplantısındaki bir soruya cevap verirken değindi; Kopenhag Kriterleri’ni hatırlatıp Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devletiyle uyuşmayan kararlar alındığını, yargının bağımsızlığıyla ilgili bazı hususların, kendilerinin beklentisine uymadığını söylemekle yetindi. Erdoğan, bu yumuşak cevabı artık gelenekselleşen söylemiyle karşıladı: “Bizim de Ankara kriterlerimiz var”. Yani? ”Artık demokrasi, hukuk devleti bizi ilgilendirmiyor; kendi yolumuzda yürüyoruz.”
Genelde Avrupa, özelde Almanya, Türkiye’yi mültecileri bekleyen bir sınır karakolu ve silah satışı için karlı bir pazar olarak görüyor, Erdoğan’ı övüp Türkiye’de demokrasi mücadelesi verenlere sırtını dönüyor. Umarım pişman olduklarında çok geç olmaz.