Hasta olunduğunda hissedilen “paçavra” durumunun ortadan kalkması için yapılan çorbalar, nane, limon ve bir çok bitkiden mütevellit karışımlar, ek olarak yine de bazı ilaçların alınmasına engel olmuyor. Kullanacağımız ilaçlarla ilgili daha dikkatli davranmamıza katkısı olup olmayacağını bilemeyiz ama bazen endişeyi arttırabilir de

Sami Gürkahraman
Kafa karışıklığına meydan vermemek için bir şeyi önemle ve dikkatlice vurgulamam gerekiyor: Bu yazıda grip ve olası mevsimsel soğuk algınlıklarından korunmak için yapılan aşılar ve bu grup hastalıklara neden olan virüslere karşı kullanılan, “anti-viral” ilaçlar konumuz dışındadır. Bu yazıda tartışacağımız ilaçlar; sıklıkla soğuk algınlığı ve gribin doğal seyrinde ortaya çıkan bazı şikayetleri azaltan veya kontrol altına alan (semptomatik tedavi için kullanılan) ilaçlardır.
Soğuk algınlığı olarak adlandırılan hastalık grubunda ve gripte kullanılan ilaçlar; öksürüğü kesen, burun tıkanıklığını gideren, boğaz ve kas ağrılarını azaltan, nefesi rahatlatan ve ateşi düşüren reçeteli / reçetesiz ilaçlardır. Bu ilaçların birincil etkisi, hastanın günlük aktivitelerini yerine getirmesini kolaylaştırmalarıdır. Ancak, bu ilaçların bir kısmı -hepsi değil- içeriklerindeki bazı etken maddeler, tek başlarına veya başka diğer maddelerle kombine edildiklerinde, kalp damar sistemi üzerine ciddi olumsuz etkilerde bulunabilirler. Bu yan etkiler, sağlıklı insanlarda rahat tolere edilebilirken, kalp damar hastalığı olan insanlardaki etkileri tehlikeli olabilir. İlaçların yan etkileri, basit bir çarpıntıdan, hastaneye yatmaya ve nadiren de olsa daha ciddi hayati sorunlara neden olabilir.
Yukarıda sözünü ettiğim ilaçların bu olumsuz önemli özelliklerinden bahsederken konun daha iyi anlaşılması için manken olarak grip hastalığına atıfta bulunarak anlatımı sürdürmeye çalışacağım.
* * *
Sıradan soğuk algınlığında bile, doktora gitmeden önce, grip olup olmadığı konusunda şüpheye düşecek aylardayız. Çünkü grip, herkesçe bilinen, oldukça popüler bir hastalıktır ve bazen bu soğuk aylardaki mevsimsel hastalıklar, griple karıştırılabilirler. Gribin, bilimsel olarak tespit edilen çeşitliliği dışında, kamuoyunda kuş gribi, domuz gribi ve bazen de coğrafyaya göndermelerle Hong Kong gribi, Rus gribi ve İspanyol gribi gibi popüler adlandırmaların “H bilmem kaç, N bilmem kaç” HN tipleriyle ilgili olduğunu bilmemiz, sağlık otoritelerinin önlemler ve aşılamalar için söyleyecekleri dışında bir anlam ifade etmemektedir. Gribin alt tiplerine karşı bağışıklıklama her yıl yapılabilir.
Eylül ayından sonra, serin ve soğuk havaları daha çok hissedeceğimiz bu günlerde, grip aşısı yaptırmanın zamanı da gelmiş oluyor. Bu aylarda soğuk algınlığı ve grip vakalarında artış nedeniyle aşı yaptırmayan veya bu imkana sahip olmayan insanların kalabalık yerlerde en azından maske takmaları akıllıca olabilir. Bu dönemde, kimimiz bir an önce hastalıktan kurtulmak için yorgan döşek yatmadan iyileşmenin mümkün olamayacağı hissine kapılıp eve kapanabilir, türlü türlü sıvı ve karışımlarla destek tedavisi uygulama fırsatımız olabilirken, kimimiz -ama en kötüsü- de her şeye rağmen hasta şekilde çalışmak zorunda kalanımızım bu ilaçların kudretine daha fazla güvenip başka seçeneği olmadığını düşünerek, eczaneden reçetesiz ilaçları almak zorunda kalmasıdır. Çünkü soğuk algınlığı ve grip hastalığında belirtileri hafifleten ilaçların çoğu, çoğu insana kendini iyi hissettiriyor. Bu ilaçları yalnızca gribi ayakta atlatmaya çalışanlar değil, evde dinlenenler de alıyorlar. Fark; işe gitmek zorunda olanların daha fazla almak zorunda kalmaları olabilir. Aslında belki de soğuk algınlığı belirtilerini azaltmanın risksiz olan yöntemlerinden biri; Barış Manço’nun şarkısında reçetesini verdiği gibi limon kabuğu ve nanenin etkisinden yararlanmaktır. Bu şarkıdaki tarife olan inanç, geleneksel tıbbımıza olan güvenin çocukluğumuzdan beri test edilmiş olması değil; annelerimize olan güvenden dolayı olduğunu düşünüyorum. Yoksa, bütün ananevi şeyler, her zaman masum ve iyi hissettirici olmayabilir.
Desen: Sami Gürkahraman
Grip, influenza, flu, paçavra hastalığı
“Grip” kelimesinin etimolojisi hakkında ayrıntıya girecek bilgim yok ama bir kaynaktakileri ve bildiklerimi harmanlayıp özetleyebildiğim kadarıyla Galya (büyük bir bölümü Fransa topraklarında kalan Batı Avrupa’da yerleşik geniş coğrafi ve tarihsel bölge) yerlilerinin dilinde “bulaşmak” manasına gelen ”gripan” kelimesinden köken alıyor. Bu kelime bir çok dilde de “yakalamak” manasında ve yaklaşık 4000 yıllık bir tarihin akışımda grip var. Anlayabildiğim kadarıyla, en genel olarak “adlandırma”, tarihi ve dönemsel olarak hastalığın etkisi ve yerelliğiyle çelişebiliyor. Ortaçağ Latincesinde “influentia” kelimesinden türeyen, “yıldızların yaydığı ve insanları etkileyen bir sıvı” olduğu düşünülürken, İtalyancada “influenza”, daha sonra “yıldızların etkisiyle meydana geldiği düşünülen bir hastalık” manasında kullanılıyor. İnfluenza di febbre scarlattina, “kızıl ateş salgını” anlamına geldiği ve bu tür ifadenin XVI. yüzyılın başlarından itibaren kaynaklarda yer bulduğu tıp tarih araştırmalarında belirtiliyor. 1743’te İtalya’da bir salgın döneminde “nezle ateşi salgını” olarak adlandırıldı. Sonradan da İngilizce “influenza” olarak yazılmaya başlandı ve Viktorya döneminin ilk zamanlarında ise “flu” olarak kullanıldı. Günümüzde bilimsel olarak, grip etkeni “İnfluenza virüsü” olarak adlandırılıyor. Bu ayrıntıya değinmemin bir nedeni var: Yukarıda sıralananlardan farklı olarak türkçede daha “gerçekçi” ve hastalık hakkında dikkat çekici olduğunu düşündüğüm adlandırmayı sizinle paylaşmak için bu adlandırmamevzusuna girdim. Anadolu’da gribe, halk arasında “paçavra hastalığı” dendiğiyle ilgili bir genel kabul var hekimler arasında. Ya da ben öyle sanıyorum. Bu adlandırmayı kullanan veya bilen insanlar, muhtemeldir ki iyi derecede bulmaca çözebilen insanlardır. Gribin insanları harap ve bitap düşürdüğü iyi bilindiğine göre, bu adlandırma “halk dili”nde daha çarpıcı şekilde hastalığı tanımlamaktadır. Hastalığı insan yaşayınca öğreniyor. Doktorların hastalarıyla grip hakkında konuşurken paçavra hastalığı dediklerine hiç tanık olmadım. Ben de bu sıfatı pratisyenken hiç kullanmadım… Hem hastalığı bu kadar iyi tanımlayan bir adlandırma ve hem de kullanımına tanık olmamak biraz çelişkili değil mi? Aslında halkımız insanlara lakap takmayı veya bir olayı özetleyecek kısa adlandırmayı çok sever ve tutar… Gerçekten de paçavra hastalığı tabirini halk arasında kullanılıp kullanılmadığına dair en iyi kaynak, toplumsal gerçekçi romancıların eserleri olabilir. Bu adlandırmayı aramamız ve orada bulmaya çalışmamız en doğrusu olabilir. Bu romanlarda taşrada grip hastalığına “paçavra hastalığı” dendiğiyle ilgili Fakir Baykurt, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal’in okuduğum bazı romanlarında -kullanmış olsalar bile- hatırlamıyorum. Belki çok sayıda toplumsal gerçekçi roman okumuş daha dikkatli insanlar, grip hastalığına “insanın kendini işe yaramaz hissettiği” bu “hal”e karşılık gelen Anadolu tabirini kullanan toplumsal gerçekçi yazarları ve romanları sıralayabilirler. Gündelik hayatı aksatan, halsizlik, bitkinlik, kas ağrıları, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğaz ağrısı, öksürük, ateş ve bilimum ağrıların eşlik ettiği bu durumda, eskimiş ve işe yaramaz manasında kullanılan “paçavra” ile insanın bu durumunu “özdeş” halde iyi tarif eden “gibi” sıfatlamasının “cuk” oturduğunu ve Galyalılardan daha iyi tarif ettiğini itiraf edebilirim. Bu hâl ve bu perişan durum; hastanın kendini hissettiği o melanet durumu en iyi anlatan sözcük olabilir ve ben de hasta olduğumda kendimi aynen “paçavra” gibi hissetmiştim. İşte bu belirtilerin ortadan kalkması için yapılan çorbalar, nane, limon ve bir çok bitkiden mütevellit karışımlar, -işe yarasın veya yaramasın- ek olarak yine de bazı ilaçların alınmasına engel olmuyor. Sıklıkla bu aylardan başlayan ve sonraki 4-6 ay boyunca da karşılaşmaya devam etme olasılığımızın yüksek olduğu grip ve soğuk algınlığıyla ilgili ayrıntıları bilmemizin, kullanacağımız ilaçlarla ilgili daha dikkatli davranmamıza katkısı olup olmayacağını bilemeyiz ama bir konuda ayrıntıyı bilmek rahatlatıcı da olabilir; ama bazen endişeyi arttırabilir de.
* * *
Hocamız Hipokrat, M.Ö. V. yüzyılda Sicilya’da ordu içerisindeki bir grip salgınını bildirmiştir. Kayıtlara geçmiş en eski salgın ise XVI. yüzyılda Malta’da başlayan ve Sicilya üzerinden Avrupa’yı etkisi altına alan salgındır. İspanyol gribi olarak bilinen ve bir günah gibi onlara atfedilen, ama aslında İspanya’nın isim babalığını hak etmediği bu salgına kadar; 1580, 1780-1782, 1830-1833, 1847-1850, 1889-1892 salgınları önemli salgınlardır.
İspanyol gribi
1918’den itibaren “İspanyol nezlesi” (Spanish flu) olarak adlandırılan bu salgın, aslında İspanya’da başlamadı. I. Dünya savaşına katılan bir çok Avrupa ülkesinde zaten harap ve bitap düşmüş toplumun daha da karamsarlığa ve paniğe sürükleneceği düşünüldüğünden, bir çok ülkede ve savaşan Avrupa’da kuşkusuz egemenlerin işine gelmediği için, çok sayıda ölüme neden olan bu salgının etkilerinin bilinmemesi amacıyla sansür uygulandı. Ancak garibim İspanya savaşa girmediği ve dolayısıyla böyle bir sansür de olmadığı için basın, çarşaf çarşaf bu gribin neden olduğu geniş çaplı ölümleri ilk ve sonraki kezler ele aldı ve “İspanyol gribi” olarak anmaya başladı. Yani Çin’in Covid 19 pandemisinde salgını gizleyerek, savaşa katılan Avrupa ülkelerinden farklı bir şey yapmadığını düşünebiliriz.
İspanyol gribi
* * *
Grip, İnfluenza virüsünün solunum yollarını doğrudan etkilemesiyle ve bu enfeksiyona gösterilen bağışıklık tepkisinden kaynaklanan hasarla meydana gelir. Bulaşma, duyarlı bir bireyin enfekte bir bireyden gelen aerosoller veya solunum salgılarıyla gerçekleşir. Beş yaşından küçük ve 65 yaşından büyüklerde ciddi sorunlara neden olabilir. Huzurevi sakinleri, kışla gibi kalabalık ortamlar ve okullar hastalığın yayılmasını kolaylaştırır. Müzmin akciğer veya kalp hastalığı olan, sigara içen ve bağışıklık sistemi ile ilgili problemi olan hastalarda hastalığın seyri daha sorunlu olabilir. Erkenden fark edilince anti-viral ilaçlarla virüslerin çoğalması engellenebilir. Anti-Viral tedavi için geç kalındıysa hastalık belirtileri ortaya çıkar bu belirtilerin azaltılması için; burun damlaları, tabletler, şuruplar, buhar ve spreyler kullanılır. İşte bizi ilgilendiren ve dikkat etmemiz gereken ilaçlar da bu ilaçlardır.
* * *
İngiltere’de, grip ve soğuk algınlığı şikayetleri, kullanılan dekonjestan (burun kanallarını açıcı) ilaçlarda bazı etken maddelerin kalp ve damar sistemi üzerindeki etkilerinin, ülkenin ilaç düzenleyici kurumu olan MHRA (Medicines and Healthcare products Regulatory Agency) tarafından yakından takip edildiğini daha önce konuya duyarlı olduğumuzdan biliyoruz. Bu konudaki haberler yalnızca İngiltere’de değil, bir çok merkezde önemli araştırma konusu da olmuştur. Bu ilaçların kalp damar sistemi ve beyin üzerine olan etkileri, MHRA’nın yaptığı kontroller ve raporlarla güvenlik araştırması sonrası ayrıntılı olarak ortaya kondu. MHRA, grip belirtilerini azalmak için kullanılan bazı ilaçların tansiyonu yükselttiğini, kalp hızını arttırdığını ve felce neden olduğunu, kendi internet sitelerinde yayınladı. MHRA, kontrollerden sonra bu ilaçlarla ilgili en son durumu ve ilacın etkilerinin kullanıcıya iyi anlatılması gerektiğiyle ilgili bir güncellemeyi de yaptı.
Çarpıntısı olan ama bu nedenle henüz doktora gitmemiş veya ritim bozukluğu tanısı almış, daha önce yüksek tansiyonu olan, daha önce göğüs ağrısı nedeniyle acil servis veya doktora başvurmuş, baypas ameliyatı geçirmiş veya kalp damarlarında stent olan hastalar, kalpten çıkan aort damarında genişleme olan hastalar, daha önce felç geçirmiş veya beyin ile ilgili ameliyat geçirmiş hastalar, kalp yetmezliği tedavisi gören hastalar ve bacak atardamarlarında darlık olan hastalar soğuk algınlığı veya grip hastalığının belirtilerini azaltan ilaçların terkibinde; klorfeniramin, dekstrometorfan, fenilefrin, psödoefedrin ve oksolamin gibi etken maddelerin bulunması halinde önce ilgili birincil doktorlarıyla iletişime geçmeleri, geçemiyorlarsa kullanmamaları veya reçeteyi yazan doktorla bu konuyu konuşmaları, grip ve soğuk algınlığıyla ilgili eczaneden reçetesiz ilaç almamalarını önemle belirtmek gerekir. Bunlardan en iyi bilineni psödoefedrein olduğundan, bazı sağlık profesyonelleri, buna yönelik olarak dikkati çekmektedirler.
Bu arada Trump’ın manasız bir şekilde kötülediği ama yine de gebelerde ve grip olanlarda “yalnız başına”, yani başka bir etken madde ile kombine edilmeden en güvenilir olarak kabul edilen “parasetamol” adlı ağrı kesici, belki de soğuk algınlığı ve grip için kullanılabilecek en masum ilaçlardan biridir. Parasetamolün kombine edilmiş formlarındaki etken maddeler de kalp damar hastalıkları açısından mutlak doktor önerisine dahildir.
Bir reçetenin burun tıkanıklığı, kas ve/veya sırt ağrısı, düşük ve bazen de yüksek ateş için en sıklıkla kullanılan ve bazen de reçetesiz alınabilen ilaçların çoğunun kalp damar sistemi üzerindeki etkileri prospektüste (kutudan çıkan ve banka sözleşmelerinde olduğu gibi küçük puntolarla yazılmış, ilaç hakkında bilgi veren kâğıt) yazdığını önemle ve bir kez daha hatırlatmak iyi olacaktır.
Özetle; soğuk algınlığı ve gripte kullanılan burun açıcı damla ve spreyler, öksürüğü kesen şuruplar, gargaralar, pastil ve haplar, yukarıda belirtilen kalp damar hastalıklardan biriyle ilgili bir rahatsızlıkları varsa, birincil doktorlarının tavsiyesi olmadan ilaç almamaları daha iyi olabilir. Sağlık otoriteleri, bu tür ilaçların merkezi olarak satışını kontrol edebilirler. Reçetesiz ilaç satışını bu teşhisi almış hastalarda yasaklayabilir ve özellikle kalp damar sistemini ilgilendiren hastalık tanısı almış hastalara bu ilaçların satışını sınırlandırabilirler. Bu ilaçların kısa süreli kullanımları, olası risklerin gelişimini veya gelişmemesini garanti etmez.
NOT: Bu yazı, sağlık önerileri içermemektedir. Konu hakkındaki düşüncelerimi yansıtmaktadır. Yazıya katkıları için Dr. Şiran Keske ve Dr. Alpay Çeliker’e teşekkür ederim.


Desen: Sami Gürkahraman


