Bu da yeni moda:
Suç bulamazsan “casusluk”la suçla… Onu kanıtlama imkânı yok nasılsa… Sen at iftirayı; o, casus olmadığını kanıtlasın…
İyi biliyorum; çünkü MİT TIR’ları davasında mahkemenin delil yokluğundan vazgeçtiği iddiada Yargıtay ısrar ettiği için, halen casusluk suçlamasıyla yargılanıyorum. Yargıtay diyor ki;
“Suriye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi, senin haberi okumuş ve Türkiye’yi şikâyet etmiş.”
Eeee?
“Demek ki sen casussun.”
Gülmeyin, gerçek bu… Suriyeli bir büyükelçi, yazdığım haberi okudu diye 20 yıl hapis istemiyle yargılanıyorum.
Daha kötü örnekler var:
Osman Kavala da “casusluk”tan tutuklu. Savcılık, Amerikalı Henry Barkey ile telefonda 93 saat görüştüklerini iddia ediyor. Barkey dedi ki; “Ben eşimle bile o kadar konuşmadım. Kavala’yı birkaç kez ayaküstü görmüşümdür, ama bir kez bile telefonla konuşmadık.” Savcılığın elinde kanıt var mı? Yok. Ama Kavala 2,5 yıldır tutuklu.
Dün de, TELE1 Ankara Temsilcisi İsmail Dükel ile Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız gözaltına alındı. “Askeri ve siyasi casusluk”la suçlandıklarını, yandaş basından öğrendik. Meğer “Türkiye’nin Libya ve Idlib’deki savaş planlarını sızdırmışlar.”
Hükümetin oralarda kirli işler çevirdiği belli… Nitekim Müyesser, ordunun Idlib’de uğradığı saldırının ancak 43 gün sonra, bir şehit haberiyle ortaya çıktığını yazmıştı. Kars’taki bir şehit haberine dair mesajından sonra da bizzat İçişleri Bakanı Soylu tarafından hedef gösterilmişti. Soylu o tweet’inde Müyesser’i “PKK sevicisi” ilan ederken, “Benim üzüntüm, devlet gömleği giymiş pespayelerle iş tutmandır” diye yazmıştı. Oradan anladık ki, hedef Müyesser değil, onun bilgi aldığı, Soylu’nun hoşlanmadığı askeri kaynaklar…
Müyesser üniversiteden arkadaşımdır: Gülenci savcıların kumpasıyla 16 ay hapis yattı. Bu kez de Erdoğan kumpasıyla içerde… Avukatıyla mesaj göndermiş: “Devlet içinde kimin kiminle kavgası varsa bizim üzerimizden yapmasın” diye. Filler tepişiyor yukarda… Belli ki, Ağustos’taki YAŞ zirvesine kadar bu derin tepişme sürecek böyle…