Fatih Polat
Gazze ve Suriye’de, merkezinde ABD’nin olduğu ve Fransa, İngiltere ve bölgesel aktörlerin çeşitli düzeylerde rol aldıkları iki plan eş zamanlı işliyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Netanyahu’yu ikna ettiği “barış” sürecine dair konuşurken, “Erdoğan çok güçlü biri, Hamas ona büyük saygı duyuyor” ifadelerini kullanması boşuna değildi. MİT Başkanı Kalın’ın “kırılgan bir barış” diyerek adlandırdığı süreçte, Trump’ın Gazze planına Hamas’ın kazanılmasında Erdoğan ve MİT etkili oldular.
Aynı günlerde ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Amiral Brad Cooper’in girişimleriyle, Halep’te yaşanan çatışmalı süreçte ateşkes ilan edilmesi ve ABD’li yetkililerin Şam’da HTŞ yönetimi ile SDG yönetimini bir araya getirmesine tanıklık ettik.
HTŞ ile SDG arasında ABD ve Fransa’nın garantörlüğünde gerçekleşen görüşmelerin devamı olarak SDG Komutanı Mazlum Abdi, askeri bir heyetin 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması konusunda Şam’a gideceğini duyurdu. Rudaw’ın haberine göre Abdi “Temel gücü olarak yer alacağımız yeni bir Suriye ordusu kuruluyor” diye konuştu. Abdi, önceki akşam Ronahî TV’ye verdiği röportajda ise, “Okullarda Kürtçenin resmi dil olması gerek. Henüz bu konularda görüşme yapılmadı. Kürtçe eğitim ve kültürel haklar konusunda özel bir heyet Şam’a gidecek” dedi. Abdi’nin bu sözleri, şu ifadeleriyle birlikte bütünlük oluşturuyor: “Suriyeliler olarak kendi sorunlarımızı kendimiz çözmek istiyoruz. Türkiye bu konuda olumlu bir rol oynayabilir. Türkiye olmadan Suriye’de bir çözüm çok mümkün değil. Türkiye’nin kaygılarını dikkate almak gerek. Bizim Türkiye ile açık kanallarımız var ve bu görüşmelerin devam etmesini istiyoruz.”
ABD ve Fransa’nın garantörlüğünde gerçekleşen temaslara ek olarak, Ankara ile de açık olan kanallar ve İmralı ile temaslardan şu an açısından ortaya çıkan denge, tüm aktörlerin eski konumlarından bir adım geri çekildikleri bir fotoğrafa işaret ediliyor.
Bu hızlı trafik esnasında Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, 8 Ekim’de Ankara’ya geldi ve gelişmeleri Fidan ile paylaştı. Aynı gün Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani Ankara’ya gelerek Erdoğan, Fidan ve Kalın ile görüştü. Ardından da Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin Türkiye’deydi. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Bağdat yetkililerinin, PKK’nin 11 Temmuz’da Süleymaniye’deki silah imha sürecinde gözlemci olarak bulunduklarını hatırlatalım.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı da, Türkiye ve Suriye arasında 12 Ekim’de toplantı düzenleneceğini duyurdu. Dışişleri Bakanı Fidan, Milli Savunma Bakanı Güler ve MİT Başkanı Kalın’ın katılacağı toplantı bu yazı yazılırken henüz gerçekleşmemişti.
Aynı günlerde Suriye ile ilgili önemli bir gelişme daha oldu. ABD Senatosu, Suriye’ye yönelik 2019’da yürürlüğe giren ve Beşar Esad rejimini hedef alan Sezar Yasası yaptırımlarının savunma bütçesi kapsamında kaldırılmasını onayladı. Yasa, inşaat, enerji ve askeri bakım gibi önemli sektörleri kapsıyor. Yasanın adı, 2011-2014 yıllarında Suriye hapishanelerinde işkence gören binlerce kişinin fotoğrafını kaçıran sahte isimli bir muhbir olan “Caesar”dan geliyor.
ABD, Fransa ve İngiltere ile birlikte, Suudi Arabistan, BAE, Katar başta olmak üzere bölgenin birçok ülkesinin çeşitli yatırım işlerine girişeceği Suriye sahası, Gazze’deki planın benzeri biçimde okunmalı. Suriye’de inşaat işleri açısından Türkiye’nin AKP döneminde ‘popüler’ hale gelen firmaların en önde olduğunu hatırlatalım. Anadolu Ajansı, 7 Ağustos 2025 tarihli, ‘Şam Uluslararası Havalimanına 4 milyar dolarlık yatırım’ başlığını taşıyan haberinde, Kalyon İnşaat, Cengiz İnşaat ve TAV İnşaat’ın da içinde bulunduğu konsorsiyumun, anlaşma kapsamında 8 yıl içinde havalimanının yıllık yolcu kapasitesini 31 milyona çıkaracak rehabilitasyon ve yeni inşa faaliyetleri gerçekleştireceğini duyurmuştu. Anlaşma, Colani’nin (Şara) bulunduğu bir törenle imzalanmıştı.
Trump’ın Gazze’yi Ortadoğu’nun Rivierası olarak yeniden inşa etme hedefi gibi, Suriye’deki yatırımlar için de bir istikrar amaçlanıyor. Fark edileceği gibi Ankara, bu süreçte, SDG’ye yönelik üslubunu bir nebze yumuşattı.
Ankara, Hamas’ı Trump’ın Gazze planına ikna etmek için harcadığı çaba karşılığında, Suriye’de kendi hassasiyetlerinin ABD ve İsrail tarafından dikkate alınmasını murat ediyor olmalı.
Önümüzdeki günlerde Suriye’deki yeni durumu biraz daha net görebileceğiz.




