Kasası boş bir Irak Kürtlerin, Sünnilerin ve Şiilerin taleplerini nasıl karşılayacak, siyasi istikrarı nasıl tesis edecek? Irak’ın yeni başbakanı Abadi için 2015 yılının yanıtlanmayı bekleyen en zor sorusu bu olacak.Suriye’de de çatışma 2015’te sona ereceğe benzemiyor. Yani IŞİD’i besleyen kaos 2015’te sona ermeyecek.
2015’in son günlerinde 2015 yılına girerken yazdıklarıma dönüp baktım.
2015’te Ortadoğu’ya dair beklentilerim son derece karanlıkmış fakat pek çoğu gerçekleşmiş.
Maalesef 2015’te olanlar 2016’da da Ortadoğu’daki resmin daha parlak olmayacağını gösteriyor.
Şunları yazmışım 2014 bitip 2015 başlarken:
2014 Ortadoğu için ulus devletin çözülmeye devam ettiği, sınırların fiili olarak ortadan kalktığı, yeni ittifakların kurulduğu, Amerika, Türkiye, Mısır, Körfez ülkeleri gibi geleneksel aktörlerin mevzi kaybedip IŞİD gibi devlet dışı aktörlerin güç kazandığı bir yıl oldu.
2014’te Ortadoğu siyasetini şekillendiren iki önemli dinamik ortaya çıktı: IŞİD’in yükselişi ve petrol fiyatlarının düşmesi. Bu dinamikler 2015’te de bölgeyi şekillendirmeye devam edecek gibi görünüyor.
Musul’un IŞİD’in eline geçmesi ile başlayan süreç Türkiye’den bölge Kürtlerine, Amerika’dan İran’a pek çok aktörün stratejik hesaplarını değiştirdi.
Bölgedeki çatışmalara dahil olmamak için yıllarca direnen Obama yönetimi, IŞİD’in Irak ve Suriye’de önemli kazanımlar elde etmesinin ardından, bu ülkelere müdahaleye zorlandı.
IŞİD’in yükselişi Irak’taki dengeleri de değiştirdi.
Yıllarca Maliki’yi destekleyen İran, IŞİD tehdidi karşısında daha güçlü ve meşru bir merkezi hükümet kurmanın gerekliliğine inandı ve Maliki’den desteğini çekti, yerine Haydar El Abadi’yi getirdi.
Yıllardır çatışma içinde olan Erbil ve Bağdat IŞİD’e karşı mücadeleyi tek başlarına sürdüremeyeceklerini anlayıp ortak hareket etme kararı aldılar. Bu ‘kader birliği’ hem Kürtlerin bağımsızlık hayallerini ertelemelerine sebep oldu hem de Erbil ve Bağdat arasındaki tarihi petrol anlaşmasının zeminini oluşturdu.
Iraklı Kürtler bağımsızlık taleplerini rafa kaldırmış olsa da IŞİD’in yükselişi bölge Kürtleri için tarihi bir fırsat penceresi açtı.
IŞİD’e karşı Irak’ta ve Kobani’de verdiği etkili savaş, Kürtlere, özellikle de PKK’ya bağlı gruplara, dünya kamuoyu nezdinde sempati kazandırdı. Amerikan Kongresi’nden Avrupa başkentlerine pek çok platformda PKK’nın ‘terör örgütü listesinden çıkarılması’ konuşulmaya başlandı.
Batılı ülkelerden Barzani’ye bağlı Peşmergelere silah yağmaya başladı. IŞİD’in yarattığı kaostan faydalanıp peşmergeler zengin petrol kaynaklarına sahip olan Kerkük’ün kontrolünü ele geçirdi.
Yıllarca Türkiye’den çekindikleri için PKK’nın Suriye kolu PYD’ye mesafeli duran Amerika, Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesini önlemek için PYD’ye doğrudan silah yardımı yaptı, Irak ve Suriye’de ortak hareket etmeye başladı.
Bu durum IŞİD’in ilerleyişi ile zaten gerilmiş olan Türk-Amerikan ilişkilerini daha da gerdi.
Petrol fiyatlarının düşmesi 2014’te hem bölge hem de dünya siyasetini etkileyen bir başka faktör oldu.
Bu düşüş Rusya, İran, Venezuela gibi petrol üreticisi ülkelerin ekonomilerini zorlarken Suudi Arabistan bu düşüşü hem Amerika’nın kaya gazı piyasasını zorlamak hem de İran’ın elini zayıflatmak için kullandı.
Azalan petrol gelirleri İran’ın Batı ile nükleer müzakerelerde elini zayıflattı, Bağdat’ın Erbil’in Kerkük’ü kontrolü altına alıp Kerkük petrolünü ihraç etmesine göz yummaya zorladı.
IŞİD ve petrol fiyatlarının düşmesi ile ortaya çıkan dinamikler 2015’te de hem bölge hem de dünya siyasetini etkilemeye devam edecek.
IŞİD’in mevcut strateji ile ortadan kaldırılması zor, özellikle de Irak ve Suriye’de istikrarsızlık ve çatışma devam ederken.
Irak’ta kurulan yeni hükümet ümit vadediyor fakat Irak’ın istikrarı önünde hala kocaman bir sorun var: ekonomi.
Kasası boş bir Irak Kürtlerin, Sünnilerin ve Şiilerin taleplerini nasıl karşılayacak, siyasi istikrarı nasıl tesis edecek? Irak’ın yeni başbakanı Abadi için 2015 yılının yanıtlanmayı bekleyen en zor sorusu bu olacak.
Suriye’de de çatışma 2015’te sona ereceğe benzemiyor.
Yani IŞİD’i besleyen kaos 2015’te sona ermeyecek.
Irak ve Suriye’de devam eden IŞİD tehdidi Obama yönetimini uzun vadeli yeni açılımlara zorlayabilir. Washington PYD ile daha uzun soluklu bir angajmana girebilir.
Bu, Türkiye’nin üzerindeki kendi Kürt meselesini çözmesi baskısını artıracağı ve Türk-Amerikan ilişkilerinde gerginliğin devam edeceği anlamına geliyor.
Düşen petrol fiyatları başka dinamikler de doğurabilir.
Rus ekonomisi Batı’nın uyguladığı yaptırımlar ve petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle oldukça zor durumda.
Aynı şekilde İran da yaptırımların ve düşen petrol fiyatlarının baskısı altında.
Bu durum Rusya ve İran’ı Suriye politikalarını yeniden gözden geçirmeye, İran’ın nükleer müzakerelerde Batı ile anlaşma konusunda daha hızlı davranmaya zorlayabilir.
Bunlar 2015’e girerken yazdıklarım. Şimdi 2015’te neler olduğuna bakalım…
Batı’da Libya’dan Doğu’da Yemen’e Ortadoğu’da devletler çözülmeye devam etti.
IŞİD, Suriye ve Irak arasındaki sınırı anlamsız kıldı, Suriye topraklarının yarısını, Irak topraklarının üçte birini kontrol altına aldı.
Amerika IŞİD ile mücadele çerçevesinde PYD ile Kobani’de sinyalini verdiği angajmanı derinleştirdi. Bu durum Türkiye’nin Kürt meselesini daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi, Amerika ile ilişkileri gerdi.
IŞİD’in yükselişi Bağdat ve Erbil arasında bir yakınlaşma sağladıysa da Abadi Irak ekonomisinde yaşanan sıkıntıların da etkisiyle istediği reformları yerine getiremedi, mezhepçi politikalara son veremedi.
İran ve Batı nükleer müzakereleri imzaladı ve Amerikalı ve İsrailli yetkililere göre Tahran Suriye’den Devrim Muhafızları’na bağlı askerlerinin çoğunu çekti.
Bunlar 2015’in başında öngördüklerimiz…
Öngöremediğimiz en önemli gelişmelerden bir tanesi IŞİD’in 2015’in sonlarına doğru ‘devletleşme’ projesinde yaşadığı güçlükler.
Bu nedenle ‘El Kaideleşme’ yoluna girerek Batı’ya karşı terör faaliyetlerini artırması.
Öngöremediğimiz bir diğer önemli gelişme Rusya’nın Suriye’ye direkt askeri müdahalesi.
Yaptırımlar yüzünden zor günler yaşayan Rusya’nın Suriye’de maliyetli bir askeri angajmanı göze alamayacağını düşünmüştük fakat görünen o ki Putin maliyeti ne olursa olsun Rusya’yı Ortadoğu’da ana aktörlerden biri haline getirmeye kararlı.
Ve bunda büyük oranda başarılı da oldu.
Rusya’nın müdahalesi Esad karşıtı cephenin politikalarının altını oydu ve Rusya’yı, özellikle Suriye meselesinde,çözümün merkezine oturttu.
Türkiye Batı’yı kuzey Suriye’de bir ‘uçuşa yasak bölge’ kurmaya ikna etmeye çalışırken Rusya, Suriye’ye SA-17 gibi gelişmiş hava savunma sistemlerini yerleştirerek ve kuzey Suriye’ye yönelik saldırılarını artırarak kendi fiili ‘uçuşa yasak bölge’sini kurdu.
Amerikan uçakları ‘Azaz koridoru’ denen ve Türkiye’nin Suriye stratejisi için çok önemli olan bölge üzerinde uçmayı kesti.
Reuters’ın Amerikalı yetkililere dayandırdığı habere göre Türkiye de Rus uçağının düşürüldüğü 24 Kasım’dan bu yana IŞİD karşıtı koalisyonun kuzey Suriye üzerindeki hava harekatına katılmıyor.
Rusya kuzey Suriye hava sahasındaki boşluktan yararlanarak hava operasyonlarını artırdı, Batı ve Türkiye destekli Suriyeli muhalifleri vuruyor.
Böylece Türkiye’nin kuzey Suriye’deki etki alanını daraltıyor.
Asıl amacı Azaz koridoru denilen, Halep’in doğu yakasını Türkiye ile birleştiren ve rejim karşıtı güçler için bir lojistik koridor görevini gören bölgeye baskıyı artırarak Halep ve Türkiye arasındaki bağı kesmek.
Böylece Rusya rejim güçlerinin Halep ve İdlib’e ilerlemesini kolaylaştırmayı umut ediyor…
Eğer Rusya’nın kuzey Suriye’de oluşturduğu fiili durum 2016’da devam ederse ve Azaz koridoru düşerse Türkiye’nin Suriye stratejisi büyük sekteye uğrayacak.
Türkiye’nin bu senaryoyu önlemek için yapabileceği çok bir şey yok.
İş Amerika’ya ve onun önderliğindeki koalisyona kalıyor.
Amerika Rusya’nın restini görüp kuzey Suriye’deki hava operasyonlarına devam edebilir.
Ama Washington’dan son haftalarda gelen sinyaller Amerika’nın bunu yapmayacağı yönünde, tabii eğer IŞİD Azaz’da önemli kazanımlar elde edip Halep’i tehdit etmezse.
Ayrıca 2016 Amerika’da seçim yılı… Obama yönetimi Rusya’yı karşısına alacak riskli adımlar atmak isyemeyecektir.
Tüm bunlar 2016’nın Suriye meselesinin çözümünde kilit yıl olmayacağına ve Türkiye için işlerin daha da güçleşeceğine işaret ediyor.
GÖNÜL TOL