Kimi liberal çevreler ve MİT’in eskileri Erdoğan’ın 19 Ağustos kayyumlarından sonra da ‘Abdullah Öcalan 1 Eylül’de ‘PKK’nin silahları bırakması için çağrı yapacak ve yeni bir çözüm süreci baslayacak’ derler mi?
Dememeleri lazım. Lakin onlar yeni bir çözüm süreci beklentisini diri tutmayı sürdürecekler.
Bu onların bir tür görevi.
Lakin gerçekler çok farklı!
Erdoğan 19 Ağustos’ta yeni bir darbenin butonuna bastı: Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyeleri’ne kayyum atandı. Birileri ‘Kayyumlarda Erdoğan’ın iradesi yok, bu Soylu ve Bahçeli işi’ diyecek.
Kayyum darbesinin ertesi günü Diyarbakırlı bir yurttaşın sosyal medyada çıkan demeci bunlara yanıt gibi. 60 yaşlarındaki yurttaş şöyle diyor: “AKP diye bir parti yok; küçük MHP var, büyük MHP var. AKP, ırkçılığa soyunmuş şovenist bir partiye dönüşmüş.”
Kürt-Kürdistan sorunu ve buna bağlı her gelişme bir tür turnusol.
Levent Gültekin muhafazakar demokrat bir yazar ve siyasetçi. Benim de zaman zaman okuduğum, takip ettiğim bir aydın. Tweetir’da bir Milyondan fazla takipçisi var. Bazen muhafazakar ve milliyetçi yanı sıçrıyor:
“Belediyelere kayyum atanması… Millet iradesine yani ülkeye yapılmış bir darbedir. “Bu Kürtlere yapılmıştır” diyerek ayrımcılık yapmanın dahası hak, hukuk, adalet, demokrasi mücadelesi için kurulan birliktelik ruhuna zarar vermenin anlamı yok.”
Bu kayyum meselesinde darbe kime yapılmıştır?
Gültekin’e göre Kürtlere yapılmamıştır! Hatta ‘bu Kürtlere yapılmıştır demek ayrımcılık oluyor.’
Bu kadar sığ. O’na ‘milliyetçi refleksin kabarmış’ dersem kızacak. Kızsın.
Sosyal bilimci ve akademisyen Melek Göregenli Gültekin’e tavsiyede bulunmuş:
“Ayrımcılık konusunda biraz çalışsanız.. öyle olmuyor ayrımcılık. Sistematik olarak Kürtlere farklı davranılıyorsa ayrımcılık oluyor, bunu görmeden dayanışma falan olmaz. Bir grubun kolektif hakları yok sayılıyor.”
Barış aktivisti, ekonomist ve siyasetçi Tuna Bekteviç’in şu yazdıklarını ilk ders olarak incelemesini öneriyorum:
“Türklerin Kürtlere karşı bitmek tükenmek bilmeyen nefreti, kini ve paranoyası korkunç bir hastalıktır! Bu akıl dışı saplantı nesiller boyunca bir toplumun gerçek bir Devlet olmasının önünü kesmiştir!
Söze başlarken “Bazı” Türkler demek isterdim. Lakin lafı kıvırmanın bir anlamı yok. “Bazı” değil; yandaşı veya muhalifi toplumun maalesef “büyük çoğunluğu” bu vaziyeti benimsemiş görünüyor.”
Ayrımcılık konusunu çalışır mı?
Sanmıyorum, biraz kibirli sanki. Olsun ben yine de ona önermiş olayım.
HDP kayyum darbesine inat sokakta. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir gazetecinin partisinin tutumunu sorması üzerine şöyle yanıt verdi:
“Bu tür olaylar yaşanınca sokağa çıkmak, protesto etmek gibi durumları doğru bulmuyoruz.”
Kılıçdaroğlu, çok değil daha geçtiğimiz yıl Ankara’dan İstanbul’a “Adalet” için yürümüştü. O gün adaletsizliğe karşı ayaktaydı. HDP O’nu yalnız bırakmamış ve eşlik etmişti. Kayyum ile ikinci defa görevinden alınan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk bir çağrı beklemeksizin O’na eşlik etmişti.
Bugün adaletsizliğe karşı ayakta olan HDP’yi yalnız bırakıyor.
HDP’den yapılan dayanışma çağrısına rağmen Türk ve arkadaşlarını yalnız bırakıyor.
Turnusol o kadar berrak ki…!
İşleri manipülasyon olanların ismini yazmadım. Çekindiğimden değil de isimlerini yazmaya değer bulmadım.
Siz onları tanıyorsunuz.
Gültekin gibi Kılıçdaroğlu da net görülüyor.