Sendikal hakları için mücadele veren Ontex işçileri, iş temsilcilerinin atama usulüyle değil de sandık yoluyla seçilmesini isteyince, önce üye oldukları Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş sendikası tarafından tehdit edildiler, sonra da işten attırıldılar.
Dün Selüloz-İş İstanbul Şubesinde kendilerini her fırsata oyalayan Şube Başkanı Aydın Parlakkılıç ile toplantı yapan Ontex işçilerine, gazetecilerin gözü önünde temsilcilerin seçim yoluyla getirileceğinin sözünü almıştı. Ancak bugün iş başı yapmak için Bahçelievler’de bulunan fabrika önüne gelen işçilerden 15’i tazminatsız iş akitlerinin feshedildiğini öğrendiler. Bu karar karşısında şaşkına dönen işçiler, fabrikanın önünde direnişe başlayacaklarını söylediler.
SENDİKALAR İŞVERENE Mİ İŞÇİYE Mİ ÇALIŞIYOR?
Tekel işçilerinin haklı mücadelesinin Türk-İş yönetimi tarafından yarı yolda bırakılmasından sonra, “sendika ağalığı” meselesi çeşitli yönleriyle tartışılmıştı. Son dönemde yine Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş sendikası İstanbul şubesinin sendika üyesi olan ve sendikal hakları için mücadele veren Bahçelievler’deki Ontex fabrikası işçilerine karşı takındığı olumsuz tavır konuyu yeniden gündeme getirdi. Toplu İş Sözleşmesi’nde hiçbir talepleri sendika tarafından dikkate alınmayan işçiler, yirmi yıldır değiştirilmeyen TİS taslağına bazı meşru taleplerin eklenmesini isteyince sendikanın İstanbul Şube Başkanı Aydın Parlakkılıç ve Baş Temsilcisi Kemal Yıldırım’ın başını çektiği ekip tarafından önce tehdit edildiler, haklarını aramakta geri adım atmayınca işten edildiler. Ontex fabrikasında sendika temsilcisi konumundaki Kemal Yıldırım’ın aynı zamanda ustabaşı olduğuna dikkat çeken işçiler, “Sendikal haklarımız için mücadele ediyoruz diye bizi patron adına işten çıkarmakla tehdit ediyor, hem de sendika temsilciliği yapıyor. Bu nasıl bir çelişkidir?” dediler.
İŞÇİLERİN SENDİKADA TOPLANMASI ÇİRKİN GÖRÜNTÜYMÜŞ
3 yıldır Ontex’te çalışan işçi Hasan Ulaş Ekelik olayların nasıl geliştiğini ANF’ye şöyle anlattı: “Aralık ayında 50 kişi bir araya gelerek TİS görüşmeleri öncesinde, 8 saati, bazen de vardiyalı olarak 12 saati bulan işgününe rağmen hala asgari ücret aldığımız için şu taleplerimizi sendikaya iletmeye karar verdik: 1- %25 net zam, bundan geri adım atılmayacak; 2- Yakacak parasına zam yapılması; 3- Düşük maaşlı olan arkadaşlarımıza ek iyileştirmeler yapılması 4- İşyeri temsilcilerinin işçiler tarafından seçilmesi. Bu taleplerimizi iletmek üzere Selüloz-İş’in Aydın Parlakkılıç başkanlığındaki İstanbul şubesinden bir toplantı düzenlemelerini istedik. Önce, genel merkezden ödenek gelmediği bahanesiyle bu toplantıyı yapmak istemediler. Ama bizim ısrarımız üzerine 31 Aralık 2010’da bu toplantıyı yapmak zorunda kaldılar. Biz işçiler olarak daha erkenden gelmiş, salonda konuşuyorduk. Ontex’teki sendika temsilcilerinden Zeynel Dağ içeri gelip, ‘Siz kimsiniz ki temsilciler gelmeden burada toplanıp konuşuyorsunuz? Burada oturamazsınız’ diyerek bizi kovmaya çalıştı. Biz de tepki gösterdik. Bu defa baştemsilci Kemal Yıldırım geldi ve “Bu ne çirkin görüntü” diyerek kovmaya çalıştı. Biz de kendisini yuhalayarak dışarı attık.”
İŞÇİLERİN TALEPLERİNE FASA FİSO DEDİ
Daha sonra şube başkanı Parlakkılıç’ın ekibiyle birlikte geldiğini belirten Ekelik, şöyle devam etti: “Biz kendisine işyeri temsilcisinin davranışlarını aktararak istifa etmesini istedik. O da ortamı yumuşatmaya çalıştı. Kendisine taleplerimizi ilettiğimizde, ‘Siz bu gücü gösterin değil %25 zam, %50 zam bile alırım’ diyerek bizi oyaladı. Komitelerimizi kurmamızı söyledi. Bu toplantının sonunda Kemal Yıldırım’ın istifa ettiğini söylemesine rağmen, aslında Yıldırım hiçbir zaman istifa etmedi. Bir hafta sonra sendika tekrar toplandı. Biz TİS taslağında 20 yıldır değişmeyen maddelerin değiştirilmesini, disiplin kurulunda değişiklikler yapılmasını, kıdem tazminatının 45 üzerine çekilmesini, 1 Mayıs İşçi Bayramı ve 8 Mart Kadınlar Günü’nün tatil günü ilan edilmesini istedik. Kısacası taslakta işçilerin söz hakkı olmasını savunduk. Ancak Aydın Parlakkılıç bizim taleplerimizin yer aldığı kağıdı elinde sallayarak ‘Bunlar fasa fiso’ diye hakaret etti. Ayrıca bizi örgüt üyesi olmakla suçladı ve o gün toplantıda bulunmayan öncü arkadaşlarımızdan birinin kendisini örgütten kurtarması için ona yalvardığını söyleyerek iftira attı, aklınca bizi birbirimize düşürmeye çalıştı.”
SENDİKA İKNA ODASI KURARSA…
TİS taslağındaki değişiklik taleplerinden sonra hem sendikadan hem işverenden gelen saldırıların arttığına dikkat çeken Ekelik, “Bir baktık ki fabrikanın içinde işveren tarafından ikna odaları kurulmuş. Bu odalarda, işçileri bizimle bir araya gelmemeleri, bizimle toplantılara katılmamaları konusunda uyarıyorlar, katıldıkları takdirde kötü sonuçlarla karşılaşacaklarını söyleyerek tehdit ediyorlardı. Ama işin asıl çarpıcı yanı, bu ikna odalarının bir eşi de sendikada kurulmuştu ve orada da temsilciler işçilere aynı şekilde bizimle toplantıya girmemelerini ihtar ediyordu. Bu yüzden bizimle birlikte hareket eden birçok işçi, bu tehditler yüzünden geri çekildiler. Biz de durumu avukatımız Murat Özveri’ye bildirdik. Kendisi gelip sendikada yöneticilerin önünde, ‘İşçiler haklıdır. İdari maddelerin değiştirilmesi konusunun kesinlikle arkasında durulmalıdır’ dedi. Sendika yöneticileri de bunu kabul eder göründüler” diye konuştu.
TALEPLERİNİZ KABUL OLMAZSA İMZA ATMAYACAĞIZ DEDİLER, AMA ATTILAR
Ekelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlk TİS görüşmelerine işveren, avukat ve bize ‘Size %50 zam bile yaptırırım’ diyen Parlakkılıç başkanlığındaki sendika heyeti girmişti. Biz de o sırada işyeri temsilcilerinin değişmesi ve işçiler tarafından seçilmeleri için imza toplamaya devam ediyorduk. TİS sonrası ilk defa sendikada bir toplantı yapıldı. Parlakkılıç, çıkacak sonuçlara bizim onayımız olmadan imza atmayacağını söyledi. Ancak hiçbir talepimiz kabul edilmediği gibi sözleşmeyi imzaladıklarını öğrendik. Zam oranının %15’le sınırlı kaldığını, sadece 110 kişiye %1,30 iyileştirme verildiğini ifade eden Ekelik, “Biz hemen bunu protesto ettik ve bu toplu sözleşmeyi kabul etmeyeceğimizi söyleyerek toplantıdan çıktık.”
İşyeri temsilcilerinin belirlenmesi konusunda kendilerine seçim sözü verilmesine rağmen bunun tutulmadığına da dikkat çeken Ekelik “İşyerinde 330 işçiden 210’unun imzasını topladık. Buna rağmen işyeri temsilcisi önce işi geçiştirmeye baktı, sonra ‘Ben ne yapayım? Onlar öyle istiyor’ diyerek topu genel merkeze attı. En sonunda da bizi sahte imza toplamakla suçlamaya kadar işi vardırdı” ifadelerini kullandı.
TUVALETE GİDERKEN BİLE HABER VERECEKSİN, YOKSA KOVULURSUN
11 senedir Ontex’te çalıştığını anlatan Adil Ünlütürk de, “Buna rağmen hala asgari ücret alıyorum. 3 çocuğum var. Toplantılara katıldığım için hem bölüm şefi hem de sendikanın şube başkan yardımcısı olan Kadir Şaşmaz beni, ‘Bu toplantılara gitmeyeceksin. Bunun bir bedeli var. Seni işten çıkartırım. Tuvalete bile giderken haber vereceksin’ diye tehdit etti” şeklinde konuştu.
Temsilcilerin sivil polisleri hem fabrikanın hem de sendikanın önüne yerleştirdiğini söyleyen Ünlütürk, “Bunlar nasıl sendikacı ben anlamadım” dedi.
6 yıldır Ontex’te çalışan Muammer Kaygısız ise, amirleri Mustafa Özcan’ın kendisini sendikal faaliyetlerinden ötürü disipline vermekle tehdit ettiğini ve “Seni hiç uyarmadan işten çıkartacağım” dediğini söyledi.
SABAH İŞE GELDİLER ATILDIKLARINI ÖĞRENDİLER!
16 Şubat Aksaray’da bulunan Selüloz-İş sendikasında Şube Başkanı Aydın Parlakkılıç ile toplantı yapan işçiler, temsilcilerin seçim yoluyla seçilebileceğini sözünü aldılar. Ancak ertesi gün işe gelen işçiler, bu sözün tutulması yerine Selüloz-İş sendikasının işverenle ele ele verip 15 işçinin işine son verdiğini ortaya çıktı. Verilen iş feshi kağıdında ise şu gerekçelerin sıralanmış olduğu dikkat çekti: “İş yerinde zorla alıkoymak, fabrikanın önünde bildiri dağıtmak, iş gücünü yavaşlatmak, fabrikanın önünde yüksek sesle konuşmak”.
Sendika bürokratlarının işçilerin taleplerini görmezden geldiğini ve sendikalarda tam bir ağalık sisteminin hüküm sürdüğünü ifade eden İşçiler, “ Yasal işlemlerimizi yaptıktan sonra, direniş çadırlarını hemen kuracağız” dediler.