Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (BAK) “Savaşsız bir dünya için uluslararası buluşma” sempozyumunun 6.sını Taksim Hill Otel’de gerçekleştirdi.
‘SEÇİMLERDE KONFORCULAR BİR TARAFTA, DEVRİMCİLER DİĞER TARAFTA’
Sempozyumun açılış konuşmasını BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras yaptı. Küresel BAK’ın kurucularından olan Uras, Ortadoğu ve Akdeniz ülkelerinde gelişen isyanlarla birlikte diktatörlüklerin sallandığını ve sevindirici alt üst oluşların yaşandığını söyledi. Uras, buradaki halklarla dayanışmanın önemine dikkat çekti.
Türkiye’de de Kürt bölgelerinde askeri militarizme karşı barış ve özgürlük seslerinin yükseltilmesinin önemli olduğunu söyleyen Uras, geçen günlerde yaptığı Mahmur Kampı ziyaretine ilişkin gözlemlerini aktardı: “Savunulan özerk demokratik yapının orada yaşam bulduğunu gördüm. Kadınların hakimiyeti söz konusuydu. Mahallelerde kurulan komitelerle herkes söz söyleme hakkına sahipti ve kendi hastanelerini, kendi okullarını yapmışlardı.”
“Savaşın galibi savaşın kendisidir” diyen Uras, Mısır ve Libya liderlerine ‘halkınızın sesine kulak verin’ çağrısı yapan Başbakan’a “bölge halklarının sesine kulak ver” çağrısı yaptı.
Ufuk Uras, yaklaşama seçimlere ilişkin ise “Seçimlerde CHP, AKP gibi konforforcular bir tarafta, devrimci gruplar ise diğer tarafta mücadele edecek” dedi.
‘SORUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN BATI’DAKİ ŞOVENİZM KIRILMALI’
Açılış konuşmasının ardından sempozyumun ilk bölümünde, “Kürt sorununun önemi ve güncelliği, barışın kazanılması için atılacak adımlar, toplumlararası barışın sağlanması, savaşın toplumsal, ekonomik ve insani maliyetleri” gibi konular üzerinden konuşmalar yapıldı.
Küresel BAK sözcülerinden Şenol Karakaş, “Kürt illerinde neresi kazılsa toplu mezarlar çıkıyor” dedi. Cumartesi Anneleri’nin oturma nedenlerinin bu gerçekliğe dayandığını ifade eden Karakaş, Kürt sorununun çözümü için Batı’daki şovenizmin kırılması ve Kürt halkının uzattığı barış elinin tutulması gerektiğini söyledi. Karakaş, diyalog ve politik tartışmalarla sorunun çözülmesini ve Kürt halkının taleplerinin kabul edilmesini istedi.
‘BU SAVAŞIN BEDELLERİ TÜRKLERE VE KÜRTLERE ÖDETTİRİLDİ’
Öğretim üyesi Maya Arakon, PKK’nin asimilasyona karşı başlattığı mücadeleye TSK’nın operasyonlarla cevap verdiğini ifade etti. Arakon, savaş nedeniyle 50 binden fazla can kaybı yaşandığını, 17 bin 500 insanın kaybedildiğini söyledi, sakat kalanların, göç etmek zorunda kalanların ve savaşın psikolojik tramvasını yaşayan gençlerin durumuna dikkat çekti.
1988-2004 yılları arasında askeri harcamaların 100 Milyar Dolar olduğunu söyleyen Arakon, bu parayla yapılacak çok şey olduğunu belirterek, “Mesela her ay 2 milyon haneye asgari yardım yapılması mümkündü” dedi. Arakon, TSK’da yaklaşık 800 bin er ve erbaşın görev yaptığına işaret etti.
Emniyet Müdürlüğü’ne ayrılan bütçenin ise 120 bin Dolar olduğuna dikkat çeken Arakon, “PKK’yle mücadele adına yürütülen bu savaş sonucunda Türklere ve Kürtlere büyük bedeller ödettirildi” dedi.
‘NE ZAMAN TEŞVİKİYE’DEN ASKER CENAZESİ KALKAR, BU SAVAŞ O ZAMAN BİTER’
“Ne zamanki Teşvikiye Camii’nden bir asker cenazesi kalkacak, bu savaş o zaman bitecek” diyen Aragon, operasyonlara çıkarılan askerlerin emekçi çocukları olduğuna dikkat çekti.
‘DURUŞMADA BİLİNMEYEN DİLLE TRT ŞEŞ’DE YAYIN’
Arakon, Kürt halkının anadiline vurulan prangalara dair şöyle konuştu: “KCK davasında halkın temsilcilerinin Kürtçe savunmasına izin verilmezken, Başbakan bölge halkını Kürtçe selamlıyor. Davada Kürtçe bilinmeyen bir dil olarak tutanaklara geçirilirken devlet kanalı TRT Şeş’de gün boyu Kürtçe yayın yapılıyor. Bu durum bir kamera şakası olmalı.”
Öğretim Görevlisi Ronayi Gönen ise anadilin bir halkın kimiliğini, kültürünü, varlığını yansıttığına vurgu yaptı, “Bir halkın anadilini yok ederseniz, halkı yok etmiş olursunuz” dedi. Kürt halkının anadiline sınırların konulmasına devam edildiği sürece barışın mümkün olamayacağını ifade eden Gönen, “Bırakın halklar kendi dillerinde türkülerini, şarkılarını söylesinler” dedi.
‘KİMSESİZLER MEZARLIĞINA GÖMÜLMEK İSTİYORUM, BELKİ FEHMİ ORADADIR’
Hanım Tosun ise eşi Fehmi Tosun’un gözaltında kaybedilmesi sürecini, bulunması için verdiği mücadeleyi ve bir Kürt olarak savaşın üzerindeki etkilerini anlattı. Tosun, siyasetçilere “Bir kaç dakikalığına kendinizi bizim yerinize koyun. Çocuğunuzun ya da eşinizin, bir yakınınızın gözaltında kaybedildiğini düşünün. Ne yapardınız?” diye seslendi.
Toplu mezarlara her kepçe vurulduğunda yüreğinin sızladığını ve kazıların başlamasıyla birlikte geceleri uyuyamadığını ifade eden Tosun, şöyle dedi: “Bu toplu mezarlardan her an Fehmi’nin kemikleri çıkacak diye bekliyorum. Her zaman beni kimsesizler mezarlığına gömün demişimdir, belki Fehmi oradadır diye.”
Kazıların Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde yapılmasını talep eden Tosun, kayıpları araştıran komisyonların ise tarafsız olmasını istedi.
BU SAYININ ÇOK, ÇOK, ÇOK ÜZERİNDE
Savaşta ölen çocuklar üzerine konuşan Bir Göz De Sen Ol İnisiyatifi üyesi Sezai Temelli ise savaşta hayatını kaybeden çocukların raporunu tuttuklarını, sayının sürekli arttığını belirtti. Ulaştıkları sayının 428 olduğunu kaydeden Temelli, bölge insanının bu rakamların ‘çok, çok, çok’ üzerinde çocuğun öldürüldüğünü söylediğine işaret etti. “Önce kendi ülkemizdeki savaşı görmeden başka ülkeler için konuşmanın anlamı yok” diyen Temelli, şartsız siyasi af getirilmesini, seçim barajının düşürülmesini, özerkliğin sadece Kürt bölgesinde değil tüm coğrafyada hayata geçirilmesini istedi.
‘ÖZERKLİK; BÖLÜNME DEĞİL, YÖNETİME KATILMADIR’
Küresel BAK sözcüsü Ümit Şahin ise özerklik konusunda yaptığı konuşmada, ulusalcıların, Kemalistlerin yaygara kopardığı biçimiyle özerkliğin kopma, bölünme anlamına gelmediğini, her bireyin yönetime katılması anlamına geldiğini ifade etti.