Aslında Suriye’de yaşanan katliam yeni bir şey değildi, Uluslararası güçlerin Suriye müdahalesinden hemen sonra Suriye’de başlayan kıyım, gerek Esad rejim güçlerinin “muhalif” gruplara düzenlediği operasyonlarda, gerekse batı destekli grupların Esad yanlısı kesimlere düzenlediği saldırılarda sürekli tekrar etti, gerek Alevi gerekse Sünni binlerce Suriyeli bu mezbahanede kurban edildi.
Her iki cephe de birbirlerini katliamcılık ile suçladı durdu, Esad cephesinin başta İran, Rusya gibi müttefikleri, muhaliflerin Başta Türkiye olmak üzere, ABD gibi müttefikleri vardı, insan ölümü kirli propagandalara alet edildi, aynı ülke insanlarının ölümü intikam mantığıyla normal görüldü, cinayet sıradanlaştırıldı, insan hakları örgütlerine bol bol ceset istatistiği tutma işi kaldı.
Kürtler
Kürtler bu boğazlaşmanın dışında kalmaya gayret etti, iki cepheyi de iyi tanıyorlardı, Esad’ı, katliamları ve zındanlarından, bu baskı ve katliam sırasında batıyı da suskunluk ve ikiyüzlülüklerinden.
Ne arkalarında Esad gibi, Rusya, İran ve batı karşıtı cephe, nede muhalifler gibi, ABD, Türkiye ve emperyalist cephe, Kürtler yalnızdı, bunun bilinciyle hareket ettiler, bölgelerini savunma, kendilerini güvene alma, yeni bir sistem…
Esad karşısında ilerleyemeyen muhalifler, özellikler El Kaide’nin Suriye kolu El Nursa cephesi, ki militanlarının hemen hemen hepsi yabancı ülkelerden toplanmış taşeron cihatçı militanlardır, Suriye’nin Kuzeyi’nde bir “İslam emirliği” kurma yoluna gittiler, fakat orası Rojava’ydı ve Kürtlerin yurduydu ve Kürtler bu kez oldukça örgütlenmişlerdir, Esad’ı söküp attıkları toprakları Uluslararası çetelere bırakma niyetinde değillerdi, öyle de oldu ve çatışmalar…
El Kaide’yi tüm dünya tanır, El Kaide ve onun uzantıları, “terör”ü yöntem olarak kullanan bir cinayet şebekesidir, taşerondur, canidir, insanları yıldırmak için binlerce insan doğramış, bunun görüntülerini göğsünü gere gere tüm dünya’ya servis etmiştir, katildir, tanınır, bilinir.
El Kaide Irak’ta Ramazan boyunca çoğu camilere yapılan saldırılarda olmak üzere 1057 kişiyi öldürdü, işte bu cinayet şebekesinin Suriye kolunun kuralsız, alçakça saldırılarına direnen Rojava’nın çığlığını hiçbir devlet duymadı, iki cephe ve yandaşları kulaklarını Kürtlerin çığlıklarına kapatmıştı, bir avuç Kürt sosyal medya ve bir iki internet sitesinde ısrarla yüksek sesle çığlık atmaya başladı, “Rojava’da katliam var!”
Rojava’ya saldıran El Nursa, Kürtleri toplu halde rehin alma, Ceylanpınar’a ateş açıp insanları öldürüp Türkiye’yi savaşa dahil etme gibi bir çok yöntem denedi, bundan da hiç utanmadı, Bağdat’ta Cami’yi bombalayan ve “Ben yaptım” diye üstlenip bununla övünen cinayet şebekesi Rojava’da kim bilir neler yapar, yaptı da.
Türkiye ve Kürdistan’da yükselen tepkiler El Nusra’nın umurunda bile değildi, ama birileri bunu üzerine alındı, “İslamcılar”
Sosyal Medya’da dezenformasyon amacıyla yayılan birkaç fotoğraf ve video’yu gerekçe göstererek bir katliam olmadığını iddia ettiler, arkalarına AKP’li köşe yazarları ve gazeteleri de aldıktan sonra, El Nursa güzellemelerine giriştiler, utanmadan, alçakça.
Bunun nedeni sonra ortaya çıktı, bu İslamcılar, El Nusra’ya eleman temin eden, lojistik destek sağlayan kurum ve dernek sözcüleriydi, en az El Nursa’nın elleri kadar elleri kana bulaşmış, AKP iktidarının desteğiyle Yardım derneği adı altında cinayet şebekelerine cephane ve lojistik destek sağlıyorlardı, üstelik bu derneklerin çoğu da Kürtlerin yaşadığı coğrafya’yı mesken ediniyor, Kürt’ten aldığı yardımı mermiye çevirip, Rojava’lı Kürdün bedenine saplıyordu.
Kanıt istiyorlar, bak diyorsun bunlar çocuk cesetleri, ama bunlar teker teker öldürülmüş toplu halde öldürülmemiş diyorlar, bak diyorsun toplu katliam, beş on kişiyi öldürmek toplu katliam olmaz diyorlar, daha çok kan, daha çok vahşet istiyorlar, utanmıyorlar.
Bu yazının yazıldığı saatlerde Türkiye’deki İslamcı grubun desteklediği El Kaide ve ÖSO’nun imamları tanıdık bir fetva yayınladı.
“Onlar ‘Enfal’ hakkında soru sorarlar. De ki ‘Enfal’ Allah’ın ve elçisinindir. Allaha karşı gelmekten sakınınız, aranızı düzeltin, Allaha itaat ediniz… halkımıza: ’’Kuran’ın hükümlerine ve Peygamberimizin sünnetine istinaden aramızda rahmet ve şefkatle kâfirlere karşı şiddet ve gazapla davranalım.
Bunun üzerine aldığımız kararlar aynen uygulanmalı: Hıristiyan, Alevi ve Peygamberimizin sünnetini izlemeyenlerin mal ve mülklerine el konulacaktır”
Fetva aynen böyle.
Halepçe ile noktalanan Enfal’i çoğumuz hatırlarız, Enfal, Kürtlere yapılan soykırımın ayetle destelenme alçaklığıdır, Enfal operasyonunun emrini Basçı Saddam vermişti, şimdi ise aynı fetvayı Baas rejimine karşı savaştığını iddia edenler, katil de, katile karşı savaştığını iddia edenlerde aynı ayetle tecavüze ve katliama yelteniyor, bunu da İslam adına yapıyorlar.
Ortadoğu kıblesiz bir coğrafyadır, orada doğru, doğru, yanlışta yanlış sayılmıyor, cinayetler ancak bir ayete dayanarak işlenebilir, her katilin sığındığı bir ayet vardır mutlaka, aynı kitaptan alınmış, kitabilerin cinayet arenasıdır Ortadoğu, İsevi, Musevi, Muhhamedi… Bir Türk karakoludur Ortadoğu, yatsı namazı sonrası ulu orta işkence ve cinayet, mazlumun sesinin duyulmadığı, Allah yok, peygamberin izinde olduğu.. …
Çetin Yılmaz