Türkiye’de fark edilmese de her yıl mayıs ayında büyük bir iç göç yaşanıyor. Binlerce kişi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan ülkenin batısına doğru hareket ediyor. Bu hareket kasım ayında tersine dönüyor. Mevsimlik tarım işçilerinin bu göçü 20 yıldır yaşanıyor ve yalnızca ölümlerle gündeme geliyor.
Soframızdaki her üründe onların emeği var. Karadeniz’de fındığı, Ege’de zeytini, Çukurova’da pamuğu, İç Anadolu’da buğdayı, Marmara’da şeftaliyi, Akdeniz’de sebzeyi onlar hasat ediyor. Mayıs ayı başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki evlerinden çadırlarını yüklenerek çıkıyorlar ve her bölgede tarlalarda, bahçelerde çalışıyorlar. 20 yıldan fazla süredir sürüyor bu iç göç. Mevsimlik tarım işçilerinin yolculuğu genellikle kasım ayı sonunda evlerine dönmeleriyle sona eriyor.
Mevsimlik tarım işçilerinin adı, tarlalarda, bahçelerdeki üretimleriyle değil, daha çok bu yolculuk sırasında yaşanan trajik olaylarla gündeme geliyor. Ceylanpınar’da 2007 yılında 10 işçinin ölümüyle sonuçlanan facia unutulmuş değil ancak, her yıl onlarcası benzer kazalarda hayatını kaybediyor. Mevsimlik işçilerin son kaybı Ankara’nın Polatlı ilçesinde oldu. 6 Temmuz’da Türktaciri köyünde 5 yaşındaki Esra Dil, Sakarya nehrinde boğularak yaşamını yitirdi
Borçlarını ödemek için…
Esra’nın babası İsmail Dil, Şanlıurfa’da 15- 35 TL arasında değişen yevmiyelerle günlük işlerde çalışıyordu. Ancak 5 çocukla geçim sağlamak kolay değildi ve daha çok kazanacağı bir iş arayışına girdi. 53 yaşındaki Dil, yakınlarının aracılığıyla Polatlı’daki işi buldu. Akçakale’deki köyünden 5 çocuğu ve eşiyle birlikte ilk kez çalışmak için ayrılan Dil, Türktaciri Köyü’nde çobanlık yapmaya başladı. Köyde bir de kalması için ev verilen Dil’in umutları 6 Temmuz’da Esra’nın hayatını kaybetmesiyle sona erdi. Hayvanları otlatmak için köy dışına çıkan Dil’in çocukları da evlerinin hemen yanındaki okulun bahçesindeki derme çatma Oyun alanında bir süre eğlendi. Sonra el ele tutuşan çocuklar, yürüyerek Sakarya nehrinin kıyısına gitti. Burada dengesini kaybeden Esra, sulara kapıldı. 5 çocuklu Dil ailesinin ilk mevsimlik işçi olma yolculuğu yalnızca iki ay sürdü. Aile, Esra’nın cenazesiyle Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine bağlı Gölbaşı Köyü’ndeki evlerine döndü.
Milliyet’e konuşan baba İsmail Dil, ailesine bakmak için borçlandığını, bunu ödemek için de Polatlı’daki işi kabul ettiğini söyledi. İlk kez mevsimlik işçi olarak çalıştığını belirten Dil, “Borcumu ödemek için yola çıktım. Ama Allah izin vermedi, evladımızı kaybettik ve döndük. Eşim de bu olayın ardından hastalandı. Kızımızı kaybetmemizin acısına dayanamadı. Şimdi onun tedavisiyle uğraşıyoruz. Bu nedenle de çalışamıyorum. Burada zaten iş yok, güç yok. Ne yapacağımızı bilemiyorum” dedi.
Kansere rağmen…
Çocuklarını kaybeden Dil ailesi evlerine geri döndü ama olayın yaşandığı Polatlı’da hala binlerce mevsimlik işçi tarlalarda çalışmayı sürdürüyor. Türktaciri köyünde çadırlarda kalan mevsimlik tarım işçilerinden 63 yaşındaki Halil İlingi, 15 yıldır yaşamlarının bu şekilde olduğunu anlattı. Şanlıurfa kent merkezinde bir gecekonduda yaşadığını belirten İlingi, her yıl mayıs ayı başlarında eşi ve 6 çocuğuyla çalışmak üzere evlerinden ayrıldıklarını söyledi. Son 7 yıldır Polatlı’da çalıştığını kaydeden İlingi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Burada bir çadırda 8 nüfus kalıyoruz. Sıcak su yok; yeme, içme, banyo, tuvalet, elektrik hepsi sorun. Hayatım boyunca çalıştım ama bir günlük sigortam yok. Yeşil kartımız var. Devletimizden Allah razı olsun. O kart olmasaydı halimiz daha kötüydü. Kanser tedavisi gördüm ama çalışmaya devam etmek zorundayım. Bilinsin de istemiyorum, çünkü iş verilmeyeceğinden korkuyorum. Eşim bir aydır hasta, çadırda yatıyor. Yeşil kart sayesinde onu doktora götürüp ilaç alabiliyorum.
‘Bizimkisi yoksulluk yani…’
Dekar başına 65 TL ücret alıyoruz. Bu üç yıldır böyle. Üç yıldır zam olmadı. En büyük sıkıntımız bu. Çünkü ailece çalışarak ortalama 20 bin TL kazanıyoruz. Bunun yarısı burada gidiyor, yarısını da eve döndüğümüzde harcıyoruz. Urfa’dan buraya gelmek için sadece araca 1400 TL verdim. Masrafımız da büyük. Fiyatlar belirlenirken, bunların da dikkate alınmasını istiyorum. Ama olmuyor. Bizimkisi yoksulluk yani…”
Bilanço çok ağır
Polatlı’nın Türktaciri Köyü’nde geçen yıl bir traktörün devrilmesi sonucu da römorkta bulunan 32 işçi yaralanmış, 17 yaşındaki Pınar Akbaş ise ölmüştü. 2011 yılında ilçeye bağlı Müslüm Köyü’nde Ankara Çayı’nın üzerindeki derme çatma köprü çökmüş ve 2 işçi yaşamını yitirmişti. Yaklaşık bir ay önce de ilçede yaşanan sel felaketinde 5 çadır, kullanılamaz hale gelmişti. Bunun üzerine, kaymakamlık kazaları önlemek için işçilerin çadırlarını nehir ve karayolu kenarına kurulmasına izin vermeme kararı almıştı.
Suriye’deki iç savaştan Türkiye’ye sığınan ailelerden bazıları da mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Yıllardır bu işi yapan aileler, Suriye’den gelenlere yardımcı oluyor. 9 çocuklu Abdullah El Halil onlardan biri. Savaşın şiddetlenmesiyle can güvenliklerinin tehlikeye girdiğini düşünerek Şam yakınlarındaki evlerini terk ettiklerini dile getiren Halil, 2 yıl önce Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine taşındığını kaydetti. Halil, “Ailemin geçimini sağlamak için bu işi yapmaya başladım. Eski işimi ve evimi özlüyorum. Başlarda zorluk çektik. Hâlâ alışamadım ama yapmaya mecburum” dedi.
50 yaşındaki Halil Akbaş da, 8 çocuğu ve eşiyle bir çadırda kalıyor. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinden olan Akbaş, Mersin’de yaşadığını belirterek, “Yaşam ve çalışma koşullarımız çok zor. Çocuklarımız da bize yardım ediyor. Bu işi çaresizlikten yapıyoruz. Kazandığımızla da ancak yılı geçirebiliyoruz” diye konuştu.
Çadır okul var ama…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Mevsimlik Tarım İşçilerinin Yaşam Şartlarının İyileştirilmesi Projesi (METİP) kapsamında yıllardır özellikle tarım işçilerinin çocuklarına yönelik çalışmalar yürütülüyor. Bu kapsamda Polatlı’da bir de çadır okul bulunuyor. İşçilerin çocuklarınıneğitim hayatlarını sürdürebilmelerini amaçlayan okula rağmen birçok çocuk ailelerine yardımcı olmak amacıyla okul yerine tarlalara gidiyor.
10 yaşındaki Murat İlingi, 5. sınıfa geçmiş. Ancak şimdiye kadar hiç tam zamanlı okula gidememiş. Ailesiyle birlikte mayıs ayı başında evlerinden ayrıldığı ve kasım ayına kadar dönemediği için okul bu süreler arasında devam ettiği bir yer olmuş. Murat, bu yıl tarlalarda çalışmaya başlamış, daha önce yaşı küçük olduğu için çadırın işleriyle ve kardeşleriyle ilgileniyormuş.
“Bu yaşam şeklinden memnun değilim” diyen Murat, arkadaşlarını ve okulu özlediğini anlattı. Okumayı sevdiğini ancak düzenli olarak okula gidememesi nedeniyle istediği başarıyı gösteremediğini belirten Murat, “Hep şehirde yaşamak isterdim. Buraya gelmek istemezdim. Herkes yaz tatili yaparken ben çalışmak zorundayım. Bu değişsin istiyorum” diye konuştu.
-Milliyet-