Kayıpların akıbetini sormak ve sorumluların yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda buluşan Cumartesi Anneleri, 271. haftada da, karanfiller ve kayıp yakınlarının fotoğraflarına taşıyarak bir araya geldi.
“Kaybedilenler belli, failleri nerede” yazılı pankartın açıldığı eylemde ilk konuşmayı, Mardin’in Dargeçit ilçesinde 1993 yılında henüz lise öğrencisiyken gözaltına alındığı 6 kişiyle birlikte kaybedilen Abdurrahman Coşkun’un yengesi Mukaddes Coşkun yaptı. “Abdurrahman’ı ömrünün en güzel yıllarında devlet kaybetti” diyen Coşkun, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, İsrail’e yönelik sözlerini “ikiyüzlülük” olarak nitelendirdi. Şunları ifade etti: “İsrail’in yaptıklarını kınıyorlar. İsrail’in yaptıkları karşısında sokaklara çıkıyorlar. Biz yıllardır sokaklarda sizin kaybettiklerinizi arıyoruz. Bizi neden görmüyorsunuz Başbakan? Bizim öldürülen çocuklarımızı tutuklanan kardeşlerimizi, zindanlara atılan yakınlarımızı neden görmüyorsunuz Başbakan? Sen, İsrail’den daha betersin Erdoğan. Bizim 14-18 yaşında çocuklarımızı öldürdün. İsrail Müslüman değildi bunları yaptı. Ama sen Müslüman’dın ama yine de bizlere bunları yaptın.”
‘MKE’YE AİT MERMİLERLE ÖLDÜRÜLDÜ’
Eylemde yapılan ortak açıklamayı okuyan Duriye Sezgin ise 28 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde bulunan 14 yaşındaki torunu ile Metin Budak’la birlikte bahçe bakımı için gittiği köyünde kaybedilen 61 yaşındaki Bahri Budak’ın hikayesini aktardı. Sezgin, askerler tarafından boşaltılan köye giden dede ve torundan bir daha haber alınamadığını belirtti. Sezgin, 11 yıl sonra köyde koyun otlatan Abdulbaki Budak tarafından eski bir dere yatağında bulunan kemik parçaları ve giysilerin dede ve toruna ait olduğunun teşhis edildiğini belirtti. “Aile, 9 Mayıs 2005’de Lice Savcılığı’na başvurdu. Savcı Taner Can’ın tuttuğu olay yeri tutanağında 10 adet sadece TSK’nin kullandığı Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’na ait boş mermi kovanı ve bir adet patlamamış mermi bulundu” diye konuştu.
‘ÖNCE KENDİ ADALETİNİZİ SAĞLAYIN’
Sezgin, 2006 yılında Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi’nin hazırladığı raporda bulunan kemiklerin Bahri Budak ile torunu Metin Budak’a ait olduğunun kesinleştiğini, iki kişinin TSK’ya ait G-3 ve G-1 piyade tüfeği ile öldürüldüğünü kaydetti.