Zabunoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, nükleer enerjinin uranyumdan elde edilen ısıya dayalı bir teknoloji olduğunu, elde edilen su buharından sonraki elektrik üretimi aşamasının termik santrallerle aynı mantıkla işlediğini anlattı.
Türkiye’de barajlardan elektrik üretiminin hemen hemen doygunluk aşamasına yaklaştığını, enerji açığını karşılayabilecek ölçüde büyük baraj projelerini gerçekleştirme olanağının kalmadığını ifade eden Zabunoğlu, enerji üretiminde, güvenli ve çevreci olmak kaydıyla, Türkiye’nin tüm doğal kaynaklarının maksimum seviyelerde kullanılması gerektiğine işaret ederek, nükleer enerjinin fosil yakıtların en büyük alternatifi olduğunu kaydetti.
Nükleer santral kurulan bölgelerin turizme, tarım ve hayvancılığa olumsuz etkisi olmasının beklenmediğine işaret eden Zabunoğlu, dünyadaki önemli turizm bölgelerinde de nükleer santrallerin çalıştığını aktardı.
Kömür ve benzeri fosil yakıtlı santrallerin atıklarının çevreye salındığını, kullanılmış nükleer atıkların idaresinin ise çok daha farklı bir yaklaşım gerektirdiğini dile getiren Zabunoğlu, bu reaktörlerde çevreye salınımın fiziksel olarak mümkün olmadığını, atık yönetimi ”geçici depolama ve nihai tasfiye” adımlarından oluştuğunu aktardı.
Zabunoğlu, atıkların tehlike oluşturmadığını da belirterek, Türkiye’nin 2006’daki tüm ihtiyacını karşılayacak 1000 megavat-elektrik gücündeki 23 nükleer reaktörden yaklaşık 20 sene boyunca çıkan kullanılmış nükleer yakıtın tamamını muhafaza etmek için yaklaşık 10 metre derinliğindeki olimpik bir havuzun yeterli olacağını ifade etti.
Elli yıllık geçmişi olan nükleer teknoloji kullanımında bugüne dek yalnızca iki önemli kazanın olduğunu anımsatan Zabunoğlu, 1979’da ABD’deki ”Üç Mil Adası Nükleer Santrali’nde gerçekleşen kazanın, reaktör kalbini yeterince soğutma noktasında çıkan sorunlar nedeniyle büyüdüğünü anlattı.
Zabunoğlu 1986’da Çernobil’de yaşanan kazanın ise reaktörün dış koruma kabının olmaması nedeniyle, ciddi çevresel etkilere sebep olduğunu belirtti.
Zabunoğlu, yanlış bilgilenme nedeniyle nükleer santrallerin radyasyon yaydığı yönünde yanlış kanaatlerin bulunduğunu ifade ederek, ”Oysa nükleer santrallerin bildiğimiz anlamda bacası bile yoktur. Radyoaktif atıklar çevreye salınmaz. Nükleer reaktörler nedeniyle alınan toplam risk diğer temel elektrik üretim yolları ile karşılaştırıldığında çok daha düşüktür” diye konuştu.
AA
Türkiye’de barajlardan elektrik üretiminin hemen hemen doygunluk aşamasına yaklaştığını, enerji açığını karşılayabilecek ölçüde büyük baraj projelerini gerçekleştirme olanağının kalmadığını ifade eden Zabunoğlu, enerji üretiminde, güvenli ve çevreci olmak kaydıyla, Türkiye’nin tüm doğal kaynaklarının maksimum seviyelerde kullanılması gerektiğine işaret ederek, nükleer enerjinin fosil yakıtların en büyük alternatifi olduğunu kaydetti.
Nükleer santral kurulan bölgelerin turizme, tarım ve hayvancılığa olumsuz etkisi olmasının beklenmediğine işaret eden Zabunoğlu, dünyadaki önemli turizm bölgelerinde de nükleer santrallerin çalıştığını aktardı.
Kömür ve benzeri fosil yakıtlı santrallerin atıklarının çevreye salındığını, kullanılmış nükleer atıkların idaresinin ise çok daha farklı bir yaklaşım gerektirdiğini dile getiren Zabunoğlu, bu reaktörlerde çevreye salınımın fiziksel olarak mümkün olmadığını, atık yönetimi ”geçici depolama ve nihai tasfiye” adımlarından oluştuğunu aktardı.
Zabunoğlu, atıkların tehlike oluşturmadığını da belirterek, Türkiye’nin 2006’daki tüm ihtiyacını karşılayacak 1000 megavat-elektrik gücündeki 23 nükleer reaktörden yaklaşık 20 sene boyunca çıkan kullanılmış nükleer yakıtın tamamını muhafaza etmek için yaklaşık 10 metre derinliğindeki olimpik bir havuzun yeterli olacağını ifade etti.
Elli yıllık geçmişi olan nükleer teknoloji kullanımında bugüne dek yalnızca iki önemli kazanın olduğunu anımsatan Zabunoğlu, 1979’da ABD’deki ”Üç Mil Adası Nükleer Santrali’nde gerçekleşen kazanın, reaktör kalbini yeterince soğutma noktasında çıkan sorunlar nedeniyle büyüdüğünü anlattı.
Zabunoğlu 1986’da Çernobil’de yaşanan kazanın ise reaktörün dış koruma kabının olmaması nedeniyle, ciddi çevresel etkilere sebep olduğunu belirtti.
Zabunoğlu, yanlış bilgilenme nedeniyle nükleer santrallerin radyasyon yaydığı yönünde yanlış kanaatlerin bulunduğunu ifade ederek, ”Oysa nükleer santrallerin bildiğimiz anlamda bacası bile yoktur. Radyoaktif atıklar çevreye salınmaz. Nükleer reaktörler nedeniyle alınan toplam risk diğer temel elektrik üretim yolları ile karşılaştırıldığında çok daha düşüktür” diye konuştu.
AA