Taksim Gezi Parkı direnişi ile gündeme tekrar gelen “polis şiddeti” insan hakları örgütlerinin de gündeminde yer alıyor. 2007 yılında PVSK içeriğinde yapılan değişiklikle polisin silah kullanma yetkisi genişletilmiş, polisin keyfi silah kullanımı arttırılarak MAZLUMDER’in verilerine göre, 2007’den bu yana 28’i gözaltında olmak üzere 128 kişinin ölümüne neden oldu.
Polis şiddetine karşı MAZLUMDER ve Baran Tursun Vakfı, polislerin silah kullanma yetkisini arttıran ve yaşam hakkı ihlallerine yol açan PVSK’nde değişiklik yapılması talebi ile Türkiye genelinde yürütülen “Dikkat polis geliyor” konulu kampanya başlatılmıştı. İstanbul ve Ankara’da yaşanan polis şiddeti tekrar gündeme gelmesi ile birlikte MAZLUMDER Genel Koordinatörü Nurcan Aktay ve Ankara Şube Başkanı Mehmet Can Çağlayan DİHA’ya polis şiddetine ilişkin açıklamalarda bulundu. MAZLUMDER Genel Koordinatörü Aktay, PVSK yürürlüğe girdikten sonra 132 insanın hayatını kaybettiğine dikkat çekerek, “Baran Tursun Vakfı ile birlikte 2012’nin sonlarından bu yana ‘Dikkat polis geliyor’ kampanyasını yürütüyoruz. Bu kampanyayı başlattığımızda insanlar daha fazla yaşamını yitirmesin diye afiş ve broşürler hazırladık. Fakat şu an bu sayı 130’u geçmiş durumda” dedi.
‘Polis şiddetinin durdurulması gerektiğini söylemiştik’
Kampanyada amaçlanan hedefin polisin silah kullanma yetkisinin sınırlandırılması olduğunu söyleyen Aktay, “Fakat mevcut kanunlarda polisin yargılanması bile olmuyor. Polisler ‘bizlere verilen görevi yaptık’ diye savunma yapıyor. Bu kanun ile birlikte polis adam öldürmeyi görevi haline getiriyor. Bundan dolayı bu kanunun değişmesi gerekiyor. Bu kampanya ile birlikte dava süreçlerini izledik. Davalar hakkında raporlar hazırladık. Emrah Parlak ve Cem Aygün’ün raporlarını hazırladık” diye konuştu. Aktay, Taksim Gezi Parkı olaylarının patlama noktası olduğuna dikkat çekerek, şunları ifade etti: “Hükümetin problemlere güvenlik konsepti içerisinden yaklaşmaya çalışması başka bir sorun doğuruyor. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da bulunan insan hakları dernekleri ile Ankara Vali Yardımcısı Fahri Aykırı ile bir görüşme gerçekleştirdik. Yaşanabilecek olumsuzlukları aktardık. Bu olayları sürdüren şey aslında yaşanan şiddettir. Bu olaylar şiddete tepki olarak sürüyor. Olayın nereye kadar gideceğini kestiremiyoruz. Başbakan’ın açıklamaları kışkırtıcıdır. Ankara’da yaşanan şiddetten dolayı çoğu zaman 40 bin insan toplanıyor. Başbakan’ın ‘benim valilerimle görüşebilirsiniz’ diye bir açıklaması vardı. Fakat biz Ankara valisinden randevu dahi alamadık.”
‘Helikopterlerden gaz atılıyordu’
“Son günlerle birlikte Ankara ve İstanbul’da şiddet olayı dozunu arttırdı. Helikopterden gaz bombalarının atıldığını kendi gözlerimizle gördük” diyen Aktay, şunları ifade etti: “Bütün bunlar bizi endişelendiriyor. Hükümetin daha farklı bir yöntem izlemesi gerekiyor. Çok fazla biber gazı kullanılıyor. Bu olay biber gazı, cop ile çözülemez. Bu olaylar ile birlikte çok sayıda insan yaralandı. Bundan dolayı Ethem Sarısülük çok ağır bir şekilde yaralandı. Ethem’in beyin ölümü gerçekleşti. Hükümete sesleniyoruz. Bunun şiddetle ile çözülemeyeceğini bilmesi gerekiyor. Polis emir alan bir memur. Bu olaylarda polis ile vatandaş ile karşı karşıya bırakılmış. Yaşanan onca şiddete rağmen bugüne kadar hiçbir polisin hakkında tek bir soruşturma bile yapılmış değildir. Bu da yurttaşlarda tepki yaratıyor. Polisin yurttaşlara şiddet uygulaması ve gözaltına almasına hiçbir engel yok. Bu gidiş kaygı vericidir. Polisin yetkilileri kısıtlanmalı ve sorgulanmasını talep ediyoruz.”
‘Polis ses bombası kullandı’
Ankara Şube Başkanı Mehmet Can Çağlayan ise, yaşanan olaylarda polisin tutumumun neden bu kadar sert olduğunu öğrenmek amacıyla bir ön izleme raporu hazırlamayı düşündüklerini ifade ederek, “Fakat polisin şiddetinin artmasından dolayı raporlama çalışmasına başlayamadık, şiddet devam ediyor. Ankara’da meydana gelen eylemlerde polis farklı şeylerde kullandı. Polis bu sefer ses bombası kullandı. Bizler görüntü almaya çalışıyorduk. Ses bombalarının atılması ile ciddi anlamda büyük tehlikeler yaşandı. Toplumsal muhalefete bu kadar sert yaklaşmak ciddi anlamda bizi kaygılandırıyor. Bizler insan hakları örgütleri olarak hak ihlallerini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bu çalışmaları yapan arkadaşlarımız çok zorluklar çekti. Kimi arkadaşlarımızın makineleri kırılırken kimi arkadaşlarımız da gözaltına alındı” dedi.
‘Polis gaz bombaları ile revirlere müdahale etti’
Çağlayan, Ankara’daki polis şiddetine ilişkin tanık olduklarını şu cümleler ile dile getirdi: “Bazı göstericiler ise polis tarafından binalardan atıldı. Biber gazı kapsülü ile yaralananlar oldu. Acil servisini arayan yaralı insanlara ‘sen eylemci misin’ gibi soruların sorulduğunu öğrendik. Eğer böyle bir olay varsa bunun sorgulanması gerekir. Ambulans gelmediği için birçok kişinin kendi çabalarıyla hastanelere gitmeye çalıştıklarını gördük. Çok yoğun bir şekilde gaz bombaları kullanıldı. Gözlemci olmamıza rağmen çoğu zaman polisten kaçtık. Bazı ara sokaklarda çok ciddi hak ihlallerinin yaşandığını gördük. Orada herhangi bir basın emekçisi olmadığı için ara sokaklarda insanlar çok zor anlar yaşadı. Bazen arkadaşlarımızı ara sokaklara gönderdik. Bunları görüntülemeye çalıştık. Ankara’da eylemin olduğu yerde birçok revir kurulmuştu. Polisin bu revirlere biber gazı ile müdahale ettiğini gördük. Kimi yaralılarında darp edildiğini gördük. Polis şiddetini artırdıkça eylemciler de kurdukları barikatlarla karşılık vermeye çalıştı.”
(Diha)