Haber: Eylem Sezgin
Gezi direnişi döneminde kurulan Yeryüzü Sofraları gibi birçok toplumsal eylemin isim babası, fikir babası olan Lütfü Oflaz, “Yeryüzü cenneti” başlıklı bir yazı yayınladı. Her dönemin zalimlerine karşı gösterdiği destansı direnişi nedeniyle “Efsane direnişçi” denilen Lütfü Oflaz, bu yazıda yaptığı analizde “Her yer Yeryüzü Sofraları gibi olursa, yeryüzü cennet olur” yorumunda bulundu.
İşte yazar, düşünür Lütfü Oflaz’ın o yazısı…
Yeryüzü cennetini kurabiliriz; yaşadığımız yeri cennete çevirebiliriz.
İşte yeryüzü cennetinin bir modeliydi Yeryüzü Sofraları…
Yeryüzü Sofraları sınıfsız, sınırsız, savaşsız bir dünya idealinin ete kemiğe büründüğü sofralardı.
Herkes bağdaş kurup bu yer sofralarına oturuyordu.
Herkes ekmeğini, yemeğini, suyunu birbiriyle paylaşıyordu.
Farklı sınıflara mensup insanlar bu sofralara oturduklarında eşitleniyordu.
Bu sofralarda eşit olmak, yan yana olmak, hoşgörülü olmak, paylaşmak, dayanışmak, birbirine dokunmak, birbirini tanımak, birbirine saygı duymak gibi değerler yaşatılıyordu.
Farklı inançlardan, farklı yaşam tarzlarından insanlar bu sofralarda tek vücut oluyordu.
Tüm farklılıklar bu sofralarda buluşuyor, gökkuşağı gibi bir renk cümbüşü oluşturuyordu.
Kimsenin kimseyi dışlamadığı, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği sofralardı bunlar.
Bu sofralarda herkese yer vardı.
Bir barış, bir gönül sofralarıydı Yeryüzü Sofraları.
Yeryüzü cennetini müjdeleyen sofralardı Yeryüzü Sofraları.
Zaten ben de bu sofraların adını Yeryüzü Sofraları koyarken, yeryüzü cenneti idealinden esinlenmiştim.
Yeryüzü cennetinde eşitsizliğe, adaletsizliğe yer yoktu.
Yeryüzü cennetinde “Altta kalanın canı çıksın” diyen vahşi kapitalist zihniyete yer yoktu.
Yeryüzü cennetinde birinin yiyip birinin bakmasına yer yoktu.
Yeryüzü cennetinde kula kulluğa yer yoktu.
Yeryüzü cennetinde insanın insanı sömürmesine yer yoktu.
Yeryüzü cennetinde hiç kimsenin hiç kimseye üstünlüğü yoktu.
Yeryüzü cennetinde baskıya, zorbalığa, tahakküme yer yoktu.
Yeryüzü cennetinde “Böl, yönet” deyip insanları bölerek yönetmeyi amaçlayan zihniyete yer yoktu.
Yeryüzü cennetinde zulme, savaşa yer yoktu.
Yeryüzü cennetinde özgürce yaşamak, farklılıkların birlikte yaşaması esastı.
Yeryüzü cennetinde paylaşmak, dayanışmak, yardımlaşmak esastı.
“Sen de olanı paylaş, insanlaş” dediğim bir zihniyet esastı.
Yeryüzü cennetinde “Hep bana” diyen bir bencillik değil, toplumculuk esastı.
Yeryüzü cennetinde becerin kadar üretmek, ihtiyacın kadar tüketmek esastı.
Yeryüzü cennetinde ozon tabakasını delen, buzulları eriten, yağmur ormanlarına zarar veren vahşi kapitalist üretim tarzı olmayacaktı.
Aşırı tüketimi pompalayan bir üretim tarzının yerini, ihtiyaçları karşılayacak bir üretim tarzı alacaktı.
Doğayı katledecek kadar insafsız vahşi kapitalist üretim tarzı son bulacaktı.
Üretimde de tüketimde de ölçü israf değil, insaf olacaktı.
İşte Yeryüzü Sofraları bu yeryüzü cennetinin bir modeliydi, yansımasıydı.
İnanıyorum ki her yer Yeryüzü Sofraları gibi olursa, yeryüzü cennet olur.
www.adilmedya.com