Rejimin soğuk yüzü bu insanları yurtlarından etmişti. Sadece televizyonlardan duydukları İstanbul, Ankara, Adana, ve Antalya gibi Türkiye’nin bir çok kentinde yaşamak zorunda kalmışlardı. 3 4 ailenin bir arada yaşadığını anlatan Karakaş bir çok meslek sahibi olan bu insanların burada ancak su ve mendil satabildiklerini söyledi ve ekledi ‘bunlar şanslı olanları…’
Karakaş;
Şuan park ve bahçelerin ev sahipliği yaptığı Suriyeliler için sivil toplum örgütleri kış ayları gelmeden bu konuyla ilgili çalışma yapılmasına dikkat çekmiştir.
İşte o yazı;
Kenar-ı Dicle değil, Saraçhane!
Birkaç ay önce yan apartmana Suriyeliler taşındı. Bir daireye üç aile yerleşti. Nüfusları 20’yi buluyordu. Haberi alanmahalleli -hiç abartmıyorum- seferber oldu. Yiyecek, giyecek, battaniye… para… İnsanlar imkânları nispetince yardıma koştu. Sonra Fatih’te dilenen Suriyelilerle karşılaşmaya başladık. Arapça konuşarak el açan insanların sayısı gün geçtikçe artıyordu. Dile getirebildikleri tek bir cümle vardı: “Ya eği, Suriye!” Dillerinden bu ifade dökülürken elleri açıkoluyordu. Kadın, erkek, çocuk… Sokakta karşımıza çıkan bu insanların iyi kötü başlarını sokabilecekleri bir evleri var sanıyorduk. Yokmuş. Parkları mesken edinmişler.
Elleri açık yardım bekleyen bu insanların mahcubiyetleri yüzlerine vuruyor. Bizler, o insanları mahcubiyetleriyle sokakta bırakıp işimizin evimizin yolunu tutuyoruz. Onlar gün boyunca el açıp aman diliyor, akşam olunca ailelerinin yanına dönüyorlar… Evlerine dönüyorlar, diyemiyoruz. Döndükleri yer park… Uzaklardayken haklarını savunduğumuz insanları yanı başımızda kimsesizliğe terk etmek…
Savaştan kaçan bu insanların kimi öğretmen, kimi tüccar, kimi amele, kimi mühendis, kimi doktor… Ama şu an işlerini yapacakları bir zemin yok.
Önlerinde iki seçenek var. Birinci seçenek; su veya mendil satmak.
Bu işi yapabilmeleri için İstanbul’u az çok tanıyor olmaları, su ve mendilin sokakta satılabileceğini bilecek kadar İstanbul tecrübesine sahip olmaları gerekir. Sonra ufak da olsa bir sermaye. Su alabilecek parası olacak ki, su satabilsin. Dolayısıyla herkes bunu yapamıyor. Su-mendil satarak çoluğuna çocuğuna en azından ekmek alacak parayı kazanma çabasında olanlar var.
İkinci seçenek; dilenmek. Yukarıda anlattığım gibi dilenmek zorunda kalanlarla Fatih’te her gün, her saat karşılaşıyoruz.
Meselenin özü şu: Su ve mendil satanı da dileneni de temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun. Kalacak bir yerleri yok. Yiyecek yemekleri yok. Giyecek elbiseleri yok. Yıkanamıyorlar.
Fatih Saraçhane Parkı’nda, Şehzadebaşı Camii’nin önündeki parkta, Balat’ta, Küçükpazar’da, Haliç’te…
Fatih’in yanı sıra Bahçelievler’de, Pendik’te, Kartal’da…
İstanbul’un yanı sıra Adana’da, Mersin’de, Antalya’da…
Bugün dışarıda kalmaya elverişli bir hava var her şeye rağmen. Önümüz kış. Yarın yağışlar başlayacak. Yağmur, kar… Rüzgâr… Kışın dondurucu soğuğunda bu insanlar dışarıda kendi hallerine terk edilebilir mi?
İçler acısı bir insanlık dramı bu. Türkiye’nin farklı şehirlerine dağılan ve gittikleri yerlerde sokakta kalan, parklarda yatan bu insanlar vicdanlarımızın konukları. Kimliği, inancı, mezhebi ne olursa olsun vicdanlarımızı sığınak bilip buralara kadar gelmiş Muhacirler. Onlara Ensar olacak kardeş gerek bugün.
Duyarlı insanların sosyal medya üzerinden başlattığı birkaç yardım kampanyasından haberdarım. İHH’nın parklarda yaşayan Suriyeliler için ciddi bir çalışma yürüttüğünü, birkaç aileyi eve yerleştiğini biliyorum. Fakat bu iyi niyetli çalışmalar sorunu çözmeye yetmiyor. Sayıları yüzü bulan yardım kuruluşlarının organize olarak bir yardım seferberliği başlatması bir çözüm olabilir. Valilikler ve belediyeler zor durumda olan bu insanların yardımına koşabilir, koşmalıdır. Bu konuda kişisel yardımlarda bulunmakla birlikte valilikleri, belediyeleri, yardım kuruluşlarını harekete geçirecek bir çalışma da yapılabilir.
Unutmayın; burası ne Kenar-ı Dicle, ne de Fırat’ın kıyısı. Kurdun kapacağı da koyun değil sadece. Fatih’e, Pendik’e, Kartal’a, Bahçelievler’e… Adana’ya, Antalya’ya, Mersin’e (…) kadar gelmiş Suriyeli muhacirler, göz göre göre kurtlara yem olacak.
Son söz medyaya. Sokakta hepimizin gördüğünü siz nasıl görmüyorsunuz, nasıl görmezden gelebiliyorsunuz?
Haber10