İyi diye tarif edebileceğimiz süslü kelimelerle donatılmış anayasalar ne işe yararlar ? Bu sorunun cevabını verirken hem kendimize hem içinde bulunduğumuz topluma ve tabi bütün dünyaya karşı dürüst davranmak zorundayız.
Bugün yürürlükte olan anayasadaki kulağa hoş gelen ifadeler gerçek hayatta ne anlam ifade ediyor ki yeni anayasanın daha iyi yazılması özgürlükler açısından olumlu bir anlam ifade edebilsin. Gerçekten özgür bir toplumsal hayat arayışı ile mi bir anayasa yazmaya çalışıyoruz? Eğer asıl amaç daha özgür bir toplumsal ilişki kurmaksa bugünkü anayasanın gayet özgürlükçü düzenlemelerini uygulamaktan neden kaçınıyoruz. Mevcut anayasanın ayıplarını ortadan kaldırmaktan daha kolay ve acil olan mevcut anayasadan kaynaklı hakların hayata geçirilmesi için tutarlı bir çabanın içinde olmaktır. Bırakın bu yönde bir kararlılık içinde olmayı, neredeyse tam aksi uygulama içine girip bir yandan da yeni anayasa yazma iddiası nasıl izah edilebilir?
Çok açık biçimde ifade etmeliyiz ki Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı istismar edilmekte, bir taraftan iktidar gücünü frenleyen mevcut anayasadan kaynaklı ayak bağları ortadan kaldırılırken diğer yandan mevcut rejimin önemli meşruiyet krizlerinden birini oluşturan anayasa imajı düzeltilmek istenmektedir. Türkiye’nin değişim arayışının bir imaj sorunu olarak ele alınması önemli bir handikaptır. AB sürecinde atılan kimi adımların da bu kaygılarla içinin boşaltıldığını biliyoruz. Bu sefer tek tek maddeler düzeyinde değil bir bütün olarak anayasa değişikliği ile imaj kurtarma çabası içine girilmiştir. Özgürlükleri güvence altına alacak bir yapısal dönüşüm bir yana daha kötü bir noktaya doğru sürükleniyoruz.
Olağan üstü hal dönemlerini aratmayan uygulamaların yeni anayasa perdesi ile örtüldüğü bir ülkede gerçekleri anlatmak çok daha zor olacak. İyi şeyler olacağı, vaadine inanmış izlenimi veren bir muhalefet tarzı ile elde edilebilecek hiçbir şey kalmamıştır. Toplumun gazını alma ve beklentilerini yönetme operasyonuna bilerek ya da bilmeyerek ortak olan muhalefet dinamikleri bu süreçte iktidardan daha ağır sorumluluk taşımaktadırlar.
Bu oyunu teşhir etmeye dönük çaba içine girmek ve gerçek özgürlük alternatifinin mücadelesini vermek yerine, estirilmek istenen havaya teslim olmuş girişimlere umut bağlamak sadece muhalefet aktörlerinin kafa karışıklığı ile izah edilemez. Kişisel alışkanlıklar, korunması gereken çıkarlar, gözetilmesi gereken pozisyonlar bu suç ortaklığının asıl nedenidir.
Evet bu yazıda bir niyet ve irade sorgulaması yapıyoruz. Bu sorgulamayı yapmaktaki amacımızsa kimsenin kişisel tavrını polemik konusu yapmak değil. Doğrudan kendi geleceğimiz. Bugünümüzü ve yarınlarımızı bir biçimde şekillendirecek olan bir hukuk metninin hangi niyet ve irade doğrultusunda hazırlandığını sorgulamadan anayasa yazmaya kalkmak kendimizi kandırmak değilse nedir?
Ben İçişleri Bakanına kızmıyorum. O gayet “samimi” biçimde bir niyet ve irade beyanında bulunuyor. Asıl kızılması gerekenler, bu açık tabloya rağmen bizim demokratikleşme yalanına inanmamızı bekleyenlerdir.
Ne yazık ki bir kez daha görmekteyiz ki, “ormanı katleden baltanın sapı” yine o ağaçlardan seçilmiştir.