Fatih Üniversitesi Spor Kültür Daire Başkanlığı’nın düzenlediği ‘Sıralardan Kürsülere Bir İnsan Portresi: Ömer Dinçer’ söyleşisinde konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye’deki devlet anlayışında bir paradigma değişimine yol açtıklarını söyledi.
Dinçer konuşmasında, ağır bir ekonomik krizden geçildiğini belirtirken krizin yol açtığı sosyal etkilerin 2012 yılı sonuna kadar süreceğini tahmin etti. Bilindiği gibi krizin yol açtığı en önemli sosyal etkilerin başında işsizlik ve sonuçları geliyor.
Kamuda esnekleştirme ve işi güvencesinin ortadan kaldırılması anlamına gelen yasal düzenlemelerin söz konusu olduğu Kamu Reformunun yönetim kısmına vurgu yapan Dinçer, Türkiye’deki işsizliği dünyadan verdiği işsizlik oranları ile ‘dengeleme’yi de ihmal etmedi.
İspanya’da işsizlik oranının yüzde 20, Doğu Avrupa ülkelerinde yüzde 15’in üzerinde olduğunu ifade eden Dinçer, Türkiye’de ise işsizliğin yüzde 14,5’e ulaştığını söyledi.
Dinçer, işsizliğin istatistiki rakamlarla telaffuz edilecek kadar kolay olmadığını, bunun sosyal etkileri de olduğunu tespit ettiği konuşmasında, işsizlik oranının yüksekliğinin gerekçesini de açıkladı. Dinçer, “ Bu kadar ağır işsizlik ne için var? Çünkü çok genç nüfusumuz var. Bu bizim için her zaman övünülecek bir durum ama eğer iş kapasitesi ve yeni iş imkanları yaratamıyorsak bu bizim için ciddi bir sorun oluşturuyor” dedi.
Dinçer’in konuşmasının devamında dile getirdikleri, neredeyse ekonomik krizden çalışanları sorumlu tuttuğunu düşündürecek türden iddialar barındırıyor. İşsizliğin sebeplerinden birini de; ‘vasıfsızlık ve meslek sahibi olamamak’ olarak açıklayan Dinçer, buna organize sanayi sitelerinde veya gazetelerde yayınlanan ‘eleman aranıyor’ ilanlarına rağmen işsizliğin devam ediyor olmasını gerekçe gösterdi.
‘Vasıflı’ olanları da suçlamayı ihmal etmeyen Dinçer, üniversitede okuyanların ise genellikle mezuniyetten sonra yönetici olacağını veya masa başında çalışacağını sandığını kaydetti. Dinçer, insanların çoğunun kendi mesleğini icra etmek için hayata hazırlanmadığını iddia ederek, öğrencilere üniversiteyi bitirdikten sonra işsiz kalmak istemiyorlarsa işlerini iyi bilmeleri gerektiğini söyledi.
“Mutlaka her birimiz bir işi rakiplerimizden daha iyi bilecek şekilde bilgi ve donanımla kendimizi hayata hazırlamalıyız” diyen Dinçer, lise mezunlarının yüzde 70’inin, üniversite mezunlarının da yüzde 45’inin işsiz olduğunu ifade etti.
İşsizliğin çözümü için son yıllarda AKP Hükümetinin demokratikleşmeye önem vermesinden ötürü muhalefet tarafından ‘bu kadar işsizlik varken bizim neyimize demokratikleşme? Terör varken demokratikleşme çabası neden?’ diye eleştirildiğini savunan Dinçer, “Ülkenin asli meselelerini, birikmiş tarihi sorunlarını çözmek için çalışıyoruz. Demokrasinin ekonomik gelişmeyle, barışı artırmayla, Türkiye’de terörü çözmeyle doğrudan ilgisi var” diye konuştu.
AKP Hükümetinin 2003’ten bu yana demokratikleşme üzerine ciddi çalışmalar yürüttüğünü söyleyen Dinçer, son zamanlarda yürütülen demokratikleşme çalışmalarının iktisadi gelişmeye katkısı olacağını ileri sürdü.
AKP hükümetinin devleti sosyal yükümlülüklerden ‘özgürleştiren’ düzenlemelerini merkeze milleti koymak olarak savunan Dinçer, “Kamu yönetimi reformu ve anayasa değişikliği çalışmaları, Türkiye’de devlet anlayışında, devlet odaklı yönetimden halk ve millet odaklı yönetime geçişi sembolize eder. Paradigma değişikliği vardır. Merkezdeki devleti değiştirip oraya milleti koyuyor. Devleti korumak yerine milletin ihtiyaçlarını ve ona hizmeti esas alıyor. Bu durum, Türkiye’de statükoyu rahatsız etmiştir” dedi.