ADİL MEDYA / ÖZEL
Haber : Fatma Akbulut / Hatice Dağlı
KUR’AN VE SOSYAL ADALET
Yazar İhsan Eliaçık Ankara İlahiyat Fakültesi’nde “Kur’an ve Sosyal adalet” konulu konferans verdi. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği konferansta Eliaçık 2,5 saat konuşarak son yarım saatini sorulara ayırdı. Büyük bir ilgiyle dinlenen konferansta adilmedya.com muhabirleri Zeynep Duygu, Fatma Akbulut ve Hatice Dağlı da oradaydı. Konferansın ana başlıklarını ve ses kaydını aşağıda bulabilirsiniz.
Kuran-ı Kerim ismi
Her kitabın bir ismi vardır.Ve o isimler kitabın içeriğini yansıtır.
Kur’an; toplayan, toplanan şey, toplanmış ayetlerden oluşan vs gibi anlamlara gelir.Kuran, yazılı bir metindir fakat Kuran’ı yorumlayanlar genelde onun mucizevi bir metin olduğunu söyleyerek ve ondan ebcet hesabı çıkararak onun anlamını dondurmuş vaziyettedirler.Bu nedenle Kuran’a dönülmeli ve onu hayata indirgeyerek yaşanılır hale getirilmelidir.Çünkü insan canlı bir varlıktır.
Kerim; vermek, şeref, cömertlik gibi anlamlara gelir. Kenz’in zıttıdır. Kapitalist mülkiyet ilişkisinde olduğu gibi biriktiren şeref ve haysiyet sahibi olamaz. Ve bu kitap, cömertliği ifade eder. Kişi biriktirdiği zaman şeref sahibi olmaz, biriktirmediği, verdiği sürece şeref sahibi olur. Vermek ve şeref, kerem kavramını içinde barındırır.
Ekrem ve Kerim Kavramı
1)‘Kerem’, Allah’ın sıfatı olan özel bir isimdir.
(Alak 3) Allah, kerimdir.
2)Bu kitap, kerim olan bir elçinin sözüdür.
Kuran, bu esasları barındıran kitaptır. Kitabın adı üzere Kuran’a ‘Kerem’ kavramıyla bakılmalıdır.
Nüzul sırasına göre ilk 6 yıl boyunca Kuran’ın ‘Hayır’ dediği kısımlara bakıldığında itiraz noktalarının ne olduğu görülecektir.
İlk İtiraz(Alak 6/14)
Zenginlik arzusu, tuğyan ve hegemonya.Kur’an, ilk sosyal tespit olarak zenginliğe dikkat çekerek başlıyor.
Burada iki kavram ortaya çıkmaktadır; tuğyan ve müstağni. Müstağni; zenginliği kendisine yeterli gören, para, mal-mülkü putlaştırıp yardımı esirgeyen, paylaşmayandır ve insanoğlu tarih boyunca hep bu şekilde tuğyana uğramıştır. Kuran’ın ilk isyanı budur.
İlah-Otorite-Hegemonya
İçindeki kışkırtıcı dürtüye hayır denilemiyorsa o, kişinin ilahı olmuştur. İlah öyle bir şeydir ki ne isterse o yerine getirilmelidir.
Allah’tan Başka İlah Yoktur ne demek?
Kuran’ın ilah dediği insanlardır, tahtadan, taştan, heykellerden oluşturulan tanrılar değildir. Örneğin; Firavun ilahlığın sembolüdür. Sembollerin Allah ile savaştırılmasının anlamı yoktur.
İnsanlar bilgiyi, iktidarı, malı kendisinde biriktiriyorsa orada bir ’LÂ’ olmalıdır.Otoriteyi ret söz konusudur.
Kelime-i Şehadet
Kelime-i şahadet, Lehu’l Mülk ile başlar.(Araf 158)
Mülk, sahip olduğumuz şeyler anlamına gelir. Resul ise mülkün Allah’a ait olduğunu söyler. İlah insanla birlikte anlaşıldığı gibi mülk de insanla anlaşılmalıdır.
İnsanlık tarihi, mülkiyet savaşlarıyla doludur. Örneğin; şeytan ve Âdem kıssası.(Taha 120)
Kuran’ın Zühd
Zahid bir insan eline geçen şeylerle ne şımarır nede kaybettiğinde üzülür.Şeref ve cömertlik ise buradan bellidir. Bize Ait Olan Ne? Alın teri İle Elimize Geçen Ne?
Bedenimize, ailemize, doğumumuza biz karar vermedik. Yada bulunduğumuz konuma biz karar vermedik. Dolayısıyla emeği olmadan doğuştan gelenleri kullananlar şeref sahibi değildir. Alın teri yoksa insanoğlu bir hiçtir. Maddeyi yaratan biz değiliz. Sadece şekil vereniz. Sahiplenirsek şirke düşeriz. Kuran’daki şirk işte budur.
İçinde Yetim Ve Yoksul Olmayan Namaz
Kuran almayı değil sürekli vermeyi öğütlüyor. Yani insanlara; ‘ihtiyaçları için yardım isteyin’ demiyor, ‘İhtiyacı olanlara yardım edin.’ diyor. Fakat komşun açken tok yatıyorsan, insanlar açlık sınırındayken, villa üstüne villa alıyorsan, sokaklar, dilenci, öksüz, yoksul, garip, çaresiz, kimsesiz doluyken bu villalarda sabahlara dek yünlü seccadelerde namaz kılıyorsan vay haline!
Dıştan namazlı, niyazlı içten zavallı bir dindarlık!
Dışı Müslüman içi kapitalist bir ehl-i namazlık!
Sosyal Adalet
Kuran’ın en önemli mesajı sosyal adalettir. Ona şifre aramak için başvurmak, onu zikir amaçlı kullanmak ve sevap kazanmak için yüzünden okumak; Kuran’ın etrafında gürültü koparmaktır. Oysa Kuran’ı sadece anlamak için okumak sevaptır.Kuran ilk 37 sure boyunca putlardan bahsetmemiştir.
İlk mesajlarda bir inanç savaşı yoktur. Yani inananlar ve inanmayanlar savaşı yoktur. İnanmayanları inandırma davası değildir. O dönemin zengin, mal-mülk sahibi, her şeyi belirleme yetkisini kendinde gören, namaz kılıp oruç tutan Ebu Cehil örneği. Şöyle ki; Ebu Cehil’in şahsında anlatılmak istenen zenginlerin müstağnileşerek insanlar üzerinde emir ve yasak koymaya kalkması ve böylece haddindi aşması toplumun en önemli sorunudur. Kuran’ın da daha ilk surelerinde neye ‘Hayır!’ diyerek isyanı başlattığına dikkat ediniz!
Demek ki o dönemin en önemli sorunu inanç sorunu değil mülk sorunuydu.
İman-Salih Amel İlişkisi
‘Siz iman ettik diyerek cennete gideceğinizi mi düşünüyorsunuz?’
‘İman edenler ve Salih amel işleyenler ancak kurtulmuştur.’
Görülüyor ki imanın hemen ardından ameli salihin gelmesi iman ile amel arasında kopmaz bir bağ olduğunu göstergesidir. İnandım deyip hiçbir pratik ortaya koymamak kişide aslında imanının olmadığı manasına gelir. Demek ki iman, görünen bir şeydir.
Kavmin İleri Gelen Şımarmış Servet Sahipleri
İslam’ın ilk dönemlerinde gerçekleşen savaşlar, inandık-inanmadık savaşları değildir. Peki, baba ve evladı karşı karşıya getiren bu savaş ne içindir?
Servet biriktirmekten şımarmış kavmin ileri gelenlerinin servetlerini kaybetme korkusuyla bu savaşlar gerçekleşmiştir.
9 Çete
İlk 6 yıl boyunca Necm suresine kadar Mekkeli zengin ve tefeci bezirganlar yani servet sahiplerinden oluşan bir guruptur.(Ebu Cehil, Velid B. Muğire, Umeyye b. Halef, Ebu Leheb…)
Bu Kız Çocukları Hangi Suçundan Dolayı Toprağa Gömülüyor?
Mekkeli zengin ve tefeci bezirgânlar yani servet sahipleri, Kâbe’ye getirilen mallardan ve hacdan elde edilen gelirleri, o dönemin yoksullarına borç olarak veriyorlardı. Fakat bu yoksullar borçlarını ödeyemeyince Mekkeli zengin ve tefeci bezirgânlar bu borç karşılığında erkekleri köle olarak alıyor, kadınlarını ve kızlarını da genelevde çalıştırıyorlardı. Kadınlarını ve kız çocuklarını genelevde çalıştırmak istemeyenler çözümü, onları toprağa gömmekte buluyorlardı.
İslam Mekke’de Devrimci Bir Gençlik Hareketi Olarak Doğmuştur.
Muhammed Peygamber’in devrimci hareketine ilk yanıt veren 40 kişiden 35’ini 17 ve 20 yaş arası gençler oluşturmuştur.
Sonuç:
‘Hiç Kimse İki Efendiye Kulluk Edemez, Ya Allah’a Tapacaksınız Yada (Para Tanrısı) MAMON’ a!’
Biz aslında Allah’a inanmıyoruz. Çünkü inanmak güvenmek demektir.’Allah var korkma’, demek aslında ‘Hayat var, toprak, su, hava, rızık kaynakları var, kardeşlerim var, bunlar daha büyük, kalıcı, sıcak, güvenmeye ve dayanmaya daha layık demektir. İşte böyle bir toplumda yaşayan için korku yoktur, kaygı da olmayacaktır.
Her türlü baskıya, zulme ve zorbalığa meydan okuyarak, insanoğlunun inancına, düşüncesine ve emeğine zincir vurulamayacağını haykırmalıyız. Bunlar için harekete geçmeliyiz.
Konferans sonrası kitap imzalama
Konferans sonrası bir grup öğrenci ile sohbet
www.adilmedya.com