Ali Şeriati, Anne Baba Biz Suçluyuz eserinde muhafazakâr ailelerde kuşak çatışmasını ele almaktadır. Bilmiyorum, belki de ilginçtir ama o dönemin İran’ının muhafazakâr ailelerinde varolan durum neyse ülkemizde de pek bir değişiklik yok. Tek farklılık Şeriati Şii’lere sesleniyor.
Şeriati, muhafazakâr ailelerde yaşayan gençlerin modern bilimle, modern düşüncelerle karşılaştıklarında artık gençlerin bu hayat biçiminin çelişkilerini gördüğünü söylüyor. Peki sonra ne oluyor? Gençler seküler bir yaşama geçerek muhafazakâr değerleri küçümsüyor. Aileleriyle sorunlar yaşıyor. Bu aileler suçu çocuklarında arıyor ancak Şeriati’nin de ifade ettiği gibi Anne Baba sizler suçlusunuz diyerek onları hayatın artık bu değerlerle, bu inançlarla gençleri yetiştiremeyeceğini söylüyor.
Son dönemlerde gençlerde seküler bir yaşama geçme ve seküler değerleri benimsemeyi her dikkatli gözlemci görebilir. Gençler, internet çağında artık çelişkileri çok rahat bir şekilde görebiliyorlar. Bilginin bu kadar yayıldığı ve hızla ulaşıldığı bir dönemde sekülerleşme gücünü daha da arttırıyor. Üstelik sekülerliğin gücünü arttırmasının sorumluları veya reklamını yapanlar yine muhafazakârlar olmaktadır. Niçin? Şeriati’nin ifade ettiği gibi “Bir fikri düşünceyi kötülemek mi istiyorsun? Onu iyi savunma, kötü savun” sözü gereği sekülerlerin pek bir çaba içerisine girmesine zaten gerek yok. Savundukları değerleri kötü savunanlar ki çoğunlukla farkında olmadan karşı tarafı güçlendirmektedirler.
Üzgünüm ama gençler yasaklarla, çelişkilerle ve hurafelerle dolu bir hayat yaşamaktansa özgürlükçü, ilerici ve modern ekolleri temel alan bir hayatı tercih ediyorlar. Bunu daha anlamlı bularak dine karşı bir nefret besliyorlar.
Sadece gördüklerimiz dışında göremediklerimizin de çığ gibi büyük olduğu kanısındayım. Dikkat edilirse son 10 yıldır muhafazakâr giyim modelinde büyük bir değişim görüyoruz. Elbette herkes giyiminde özgürdür ve sonuna kadar özgür olmalıdır. Benim asıl vurgulamak istediğim esas yer şurasıdır: Bu giyim modeli giderek sekülerleşiyor. Daha modern diyebileceğimiz bir görünüme kavuşuyor. Oysaki 20 yıl önce kapanma tarzı sade ve gösterişsizken günümüzde gelinen değişim tam tersine gösterişli ve süslü bir haldedir. Muhafazakâr bir yaşama karşı olan gençler; bir yana, bu yaşamla modern yaşamı sentez yapan gençlerin sayısı da azımsanmayacak kadar fazladır.
Ali Şeriati’nin yıllar önce İran şartlarında söyledikleri gerçekleşiyor. Çünkü Şeriati, bir aydın bakışıyla bu yaşamın çelişkilerle dolu olduğunu görerek eğitim alan her gencin veya dış dünyayı görenlerin bu yaşamda tutunamayacağını belirtiyor. Hadi itiraf edelim ki üniversite eğitimi almış birçok genç daha seküler bir yaşamı benimsiyor. Muhafazakâr olarak giren seküler olarak çıkıyor. Elbette istisnalar var ancak, bu var olanı değiştirmeye yetmiyor.
Muhafazakârlıkta tıpkı her şeyin değişimi gibi değişip çağa ayak uydurmaya çalışıyor. Nitekim öyle olmasaydı seküler bir dünya görüşünün ağır bastığı bir yüzyılda tutunamazdı. Bu değişim bir taraftan geleneği bırakmazken diğer taraftan modern değerleri de alarak sentez yapıyor. Ancak yine de yeterli değil. Her geçen zaman zarfında eriyor. Çünkü ayak uyduramama sorunu ciddi bir sorun. Bunun nedeni basit: Değişim bu iletişim çağında çok hızlı ve buna yetişemiyor.
Aydınlanma projesi belki istenilen bir seviyeye gelmemiş olabilir. Postmodernistlerin birçok eleştirileri de haklı olabilir. Ancak Aydınlanma düşünürlerinin açtığı bu seküler yol, şu an en güçlü ve en iyi alternatifi oluşturan tek yol gibi duruyor.
Peki ne yapmalılar? Şeriati’nin ifade ettiği gibi aileler suçu gençlerde değil, önce kendilerinde aramalılar. Tek bir penceren değil, geniş penceren yaşama bakmalılar. Gençleri anlamalı ve onlara baskı uygulamamalılar. Bazı temel değerlerde diğer görüşten olanlarla uzlaşma yoluna gitmeliler.
Fikirler değişiyor, yaşam değişiyor, madde değişiyor, mekân değişiyor kısacası hemen hemen her şey değişirken bazı kalıp düşünce ve yaşantılar değişmiyor. Bu çağda, bu yaşam ne kadar başarılı olabilir?
Göreceğiz!
Yılbaşı yaklaşırken yine sokaklara çıkarak insanlarla konuşacaklar ve Milli Piyangonun, yılbaşı kutlamanın haram olduğunu söyleyecekler. İyi ama, insan kayırmak, zulmetmek, iftira atmak, hırsızlık yapmak, komşusu açken tok yatmakta haramken bunları niye söylemiyorsunuz?
Göreceksiniz, söylemeyecekler!
Niçin bu saydıklarım daha önemliyken siz sadece nüsuklar ve Milli piyango üzerinde duruyorsunuz? Ben muhafazakâr bir ailede yaşayan bir birey olarak bunları yazıyorum. Maalesef bu dünya görüşüyle dünyaya gelip daha sonra gerçekleri öğrenen gençler önce çelişkiler yaşıyorlar. Bu çelişki gençleri bir taraftan arada bırakırken diğer taraftan uzaklaştırıyor.
Ahmet Özkaya kimdir?
mail: [email protected]
1993 yılı Kadıköy doğumludur. İlköğretim ve liseyi İstanbul’da tamamladı. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi coğrafya bölümünde bitirdikten sonra, Marmara Üniversitesi’nde Pedagojik formasyon eğitimi almıştır. Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Enstitüsü’nde tezli yüksek lisansa devam etmektedir. Post-Coğrafya kitabının yazarıdır. Ayrıca çeşitli dergilerde makaleler ve popüler bilim platformlarında yazılar yazmaktadır.