• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Temmuz 19, 2025
  • Yayın İlkeleri
  • Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
  • Güncel
  • Sağlık
  • Sağlık
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      Kobani Davası kararında sokak polemikleri

      Kobani Davası kararında sokak polemikleri

      “İnanmak” istemeyin artık

      “İnanmak” istemeyin artık

      Türk, Kürt, Arap peki sonrası?

      Türk, Kürt, Arap peki sonrası?

      Türk, Kürt, Arap birliği nöbete

      Türk, Kürt, Arap birliği nöbete

    • Yaşam
      Sağlıklı beslenirken dişlerinizden olmayın! Sebzeler diş minesi için tehlikeli olabilir

      Sağlıklı beslenirken dişlerinizden olmayın! Sebzeler diş minesi için tehlikeli olabilir

      Kerbela(lar), Yezit(ler) ve Aleviler

      Kerbela(lar), Yezit(ler) ve Aleviler

      Kurdish Monitoring raporu: Kürtçeye yönelik en çok engelleme kamusal alanda yaşandı

      Kurdish Monitoring raporu: Kürtçeye yönelik en çok engelleme kamusal alanda yaşandı

      Çocuğu için part-time çalışmaya geçen işçi geri tam zamanlıya dönebilir mi?

      Çocuğu için part-time çalışmaya geçen işçi geri tam zamanlıya dönebilir mi?

    • Türkiye
      Biz ‘barış’ ihtimaliyle umutlanırken CHP’ye ne olacak?

      Biz ‘barış’ ihtimaliyle umutlanırken CHP’ye ne olacak?

      Kobani Davası kararında sokak polemikleri

      Kobani Davası kararında sokak polemikleri

      Konser iptal, beton serbest

      Konser iptal, beton serbest

      “İnanmak” istemeyin artık

      “İnanmak” istemeyin artık

    • Dünya
      Türk, Kürt, Arap birliği nöbete

      Türk, Kürt, Arap birliği nöbete

      Yetenekli bay Barrack görevde

      Yetenekli bay Barrack görevde

      Yetenekli bay Barrack görevde

      Yetenekli bay Barrack görevde

      Brezilya’da halkçı referandum örneği

      Brezilya’da halkçı referandum örneği

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Biz ‘barış’ ihtimaliyle umutlanırken CHP’ye ne olacak?

      Biz ‘barış’ ihtimaliyle umutlanırken CHP’ye ne olacak?

      Kobani Davası kararında sokak polemikleri

      Kobani Davası kararında sokak polemikleri

      Konser iptal, beton serbest

      Konser iptal, beton serbest

      “İnanmak” istemeyin artık

      “İnanmak” istemeyin artık

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Üçüncü Dünya Savaşı

      Üçüncü Dünya Savaşı

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

    • Fotoğraf & Karikatür
      Metafor

      Metafor

      Günün karikatürü

      Günün karikatürü

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

    • Kitap & Dergi
      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitapların yalnızlığı

      Kitapların yalnızlığı

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Geceleyin Sınırdan Geçtik

Geceleyin Sınırdan Geçtik

Mayıs 27, 2013 Yaşam 0 comments

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest

Kaç gündür gökyüzünü kaplayan toz zerrecikleri şehri sıcak bir sarıya bulamış, sıkıcı bir hal bedenimizi ve şehri sarıp sarmalamıştı. Soluk alıp verirken dahi genzimizin çamurla sıvandığı hissi vardı. Terli ellerimizle dokunduğumuz her şey üzerinde çamurdan parmak izlerimiz kalıyordu.  Uzaklardan Suriye taraflarından yükselip gelen toprak kokusu ve tozunu nihayet, son iki gece  yağan yağmur şehrin üstüne boca etmiş, gökyüzü yeniden berraklaşmıştı.

Sabah günün ilk ışıklarıyla uyandığımda pencereden gök yüzüne baktım. Gökyüzünde yer yer beyaz bulutlar olsa da hava berrak ve dingindi. Bir fotoğrafçı daha ne ister ki diye düşündüm, bu gün Amik ovasına doğru yol alma zamanı…

Baharın gelişiyle Amik ovası çoktan yeşermiş, tarlalara biber, mısır, pamuk ve bezelye ekilmiş ve Altınüzüm’de bağ budama zamanıydı. Son iki yıldır bu ovadaki tarlalarda ve fabrikalarda işlerin büyük bir kısmını, ülkelerindeki çatışmalardan ve savaştan kaçıp ülkemize sığınan, uluslararası yasalar gereği mülteci, sığınmacı olarak tanımlanan ama bizim hükümetimizce ısrarla “misafir” gibi belirsiz statüde bırakılan Suriyeliler çalıştırılıyor. Kamplarda, çadırlarda ve evlerde yaşamaya çalışan bu insanlar sabah erkenden traktörlerin ve kamyonetlerin kasalarına doldurulup tarlalara gördürülüyor. Öyle ki, bazen kamplarda dışarı çıkışlar yasaklansa dahi sırf çalışmaları için sabah saat 6 ile 8 arasında, çalışacaklara, kapılar açılıyor, çıkış izini veriliyor.

 

O sabah saat 6 civarı İslahiye’ye gitmek için Kilis Garajına gidiyorum. Bu garaj, bir zamanlar çevresindeki dokumacı ve kendirci tezgahlarının yer aldığı mağaraların ağızlarının taş duvarlarla kapatılmasıyla oluşmuş, şehrin ortasında dev bir çukuru andırıyor ve eskiden beri burası Kilis ve Antep’in ilçe ve köylerine giden minibüslerin garajı olarak kullanılıyor. Bu çukur her gün binlerce insan tarafından dolup boşalıyor.

Sabahın bu erken saatlerinde dahi insan dolu bu çukura giriyorum. Girer girmez sağda duvar dibinde bir grup insan görüyorum. Taş duvar dibine oturmuş, yatmış, çömelmiş tuhaf bir kalabalık. İlk başta kimler, kaç kişiler, kim çocuk,  kim büyük seçemiyorum çünkü, güneşin ısısıyla üzerlerini bir buğu kaplamış, belli ki gece boyunca yağan yağmurdan ıslanan elbiseleri güneşten kuruyor. Yaklaşınca bunların Suriyeli sığınmacılar olduğunu anlıyorum, bu günlerde Suriye’de yaşama koşulları gittikçe zorlaşıyor. Savaş ve çatışmalar bir yana iki yılı aşkındır süren savaş sonucunda iş olanakları tamamen bitmiş, yiyecek ve temiz su konusunda ciddi sıkıntılar olduğu gelen haberler arasında. En son Halep’e giden gazeteciler sokakların çöplerle dolduğunu, yaşlıların ve çocukların sokaklarda ekmek dilendiklerini ve bu insanların her iki taraftan keskin nişancılar tarafından katledildiklerini söylüyorlar.

Grup yaklaşık yirmi beş kişi, çoğunluğu çocuk ve kadın, üç erkek var 15-16 yaşlarında. Sanki hepsi siyah elbiseler giymiş, öyle görünüyor ama iyice yaklaşınca tüm elbiselerinin çamura bulandığı ve bu yüzden koyulaştığını görüyorum. Bu dev çukurun içinde çamura bulanmış elbise ve ayakkabılarıyla orda duvar dibinde iç içe geçmiş bu insanlar yüzleri güneşe dönmüş, sessiz, derin bir uğultuyla dünyaya bakıyorlar. Bakıyorlar ama etrafı görebildiklerinden şüpheliyim çünkü, onlara bakan benim gibi insanlara o kadar tepkisizler ki, sadece birbirlerine sığınmışlar ve sanki bir beden olmuşlar. Çocuklar kadınların koyunlarına, dizlerine sokulmuş, kadınlar birbirlerine dayanmış, çaresizlik ve korkuyla sanki bir vücut olmuşlar. İstisnasız herkesin yüzleri kararmış ve gözlerinin altında siyah halkalar oluşmuş, mecalsiz sabah güneşinin ılıklığına bırakmışlar bedenlerini. Dikkatli baktıkça elbiselerinin, çamurdan ve geçtikleri mayınlı alandaki dikenli tellerden olsa gerek, yırtılıp, birer paçavraya döndüğünü fark ediyorum. Bazı çocuklar ayak yalın, ayakkabısı olanlarında sınır boylarının kımızı toprağının çamuruna bulanmış ve kadınların ayakları çıplak aynı çamurla sıvanmış.

Benim yaklaşmamla, topluluk bir an gözlerini bana çevirdi ve devindi, sanki bir gövdenin uzuvları imiş gibi yandaki genç erkek önce kımıldadı sonra doğruldu. Yaşananlar belli ki hepsini birbirine kenetlemişti, onlarca gözden, elden, ayaktan ve baştan oluşan bir gövdeyi oluşturmuştu. Dudaklar kıpırdıyor ama sadece bir uğultuya dönüşüyor. Bu devingen devasa gövde siyah paçavralar içinde sanki toprağın içerisinden doğmuş ya da toprak onları kusmuş gibi görünüyordu. Saçları keçeye dönmüş kız çocuklarının gözleri bu kara gövdenin üstüne serpiştirilmiş boncukları andırıyor. Bu gözlerde ki anlam ne? Korku mu? Yorgunluk mu? Dehşet mi?

Sonunda bu devingen gövdeden bir parça ayrılıyor bana doğru uzanıyor. En büyük erkek bu sanırım, gözlerinin altında ki mor halka iyice belirginleşiyor. Bir kaç haftalık uzamış seyrek sakalları tenine yapışmış. Ağzından çıkan kelimelerin Arapça mı, Kürtçe mi ya da Domari mi olduğunu anlamaya çalışıyorum, sonunda hepsi olduğunu, belki de farkında olmadan Ortadoğu’nun kadim dillerini bir birine harmanlayarak oluşturduğu karma dile konuşuyor. Kelimelerden anlayabildiğim; Suriye, Halep, Haydariye gibi yer isimleri, nizam, sınır, mayın tarlası, jandarma, şebbiha, uçak, kazan bombası gibi kelimeler. Konuştukça daha anlaşılır oluyor bu dil. Sonra gece boyunca yağan yağmur, sığındıkları camiden dışarı atılmaları.

Sınırı anlatıyor. Ortadoğu’nun kadim topraklarını bıçakla yarar gibi çizilen, sonra mayın döşenen dikenli tellerle çevrili ölüm tarlalarının diğer tarafından günlerce beklemelerini, zeytin ağaçlarının altına sığınmalarını, kadınların ve çocukların asırlık ağaçların gövdelerindeki kovuklarda uyuduklarını ve elde kalan ve pula dönen Suri’lerin (Suriye poundu) büyük kısmını da sınırı kontrol eden muhaliflere verdiklerini ve dün gece sabaha karşı yağmur altında, Kilis’de sabah ezan sesini duyulduğunda sınırı -altında ölümün saklandığı toprakları- geçtiklerini anlatıyor. Sonra akşam karanlığında buraya Antep’e geldiklerini, yakınlarda sığındıkları camiden kovulunca bu duvarın dibinde gecelediklerini nefes almadan, benim anlayıp anlamadığımı bilip düşünmeden anlatıyor. O kadar konuşuyor ama bir “açlık ve ekmek” sözcükleri yok konuştuğu onca kelime arasında. Oysa açlık çocukların ve kadınların yüzlerini kaplamış, mecalsiz bırakmış onları, gözlerinin feri sönmüş. Aklına mı gelmiyor, insanı içten içe kemiren o duygu yitmiş mi yoksa? 

Urfa’ya gitmek istediklerini, orda akrabaları olduğunu belki iş bulabileceklerini, soluksuz, durmadan bu karma dilce konuşuyor. Sözdür belleği canlı tutan diye düşünüyor belki… Belki de, yazamayacağı için anlatıyor yada çaresizliğini bilsin diye kedilerinden gayrı birisi… O konuşurken gözüm duvar dibinde, çamura bulanmış, üç tek kadın ayakkabısına ilişiyor. Bir tek kare alıyorum, kişisel tarihime not düşmek için. Bu kareye her baktığımda, şu öndeki, eşini kaybeden, bana fısıldıyor “geceleyin sınırdan geçtik, ölüm gömülü topraklardan, ışıksız ve suskundu zeytin ağaçları – yıldızlar da sustu-  yağmura kandı tekimiz, halebi mor sahtiyandan biçilmiştik”

Kimdi bu insanlar? Kim oldukların ne önemi vardı ki, onlar sınırlarla dört parçaya bölünmüş dağların çocukları Kürtler miydi? Asırlar öncesi Ganjdan “büyük yürüyüşe”başlamış,“gadjoların” aşağılayıp horladığı, Domlar (Çingenler) mıydı? Yoksa neredeyse tüm Ortadoğu’ya yayılmış Sünni, Şii, Hristiyan Araplar mıydı?  Ne önemi vardı ki savaş ve ölümden kaçmış, mayın gömülü topraklarda ölümün üzerinden yürüyerek geçmiş, buralara sığınmışlardı.

O gün boyunca o tekini yitirmiş ayakkabının fısıltısıyla dolandım Amik ovasını, kampın kapısından binlerce sığınmacının boşaldığını, kamyonet kasalarına ve traktör römorklarına doldurulup ucuz iş gücü olarak, çapaya, bağ budamaya, bezelye toplamaya ve diğer işlere götürüldüklerini ve mecbur oldukları bilinerek, günlük 5 ile 20 lira arası fiyatlarla çalıştırıldıklarını, evlerine dönmek için savaşın bitmesini belediklerini dinledim onlardan. (KVT/HK)

Bianet 

Yorumunuzu bırakın


İlgili Haberler

Sağlıklı beslenirken dişlerinizden olmayın! Sebzeler diş minesi için tehlikeli olabilir Yaşam
Temmuz 18, 2025

Sağlıklı beslenirken dişlerinizden olmayın! Sebzeler diş minesi için tehlikeli olabilir

Kerbela(lar), Yezit(ler) ve Aleviler Fikir & Yazı
Temmuz 16, 2025

Kerbela(lar), Yezit(ler) ve Aleviler

Kurdish Monitoring raporu: Kürtçeye yönelik en çok engelleme kamusal alanda yaşandı Fikir & Yazı
Temmuz 15, 2025

Kurdish Monitoring raporu: Kürtçeye yönelik en çok engelleme kamusal alanda yaşandı

ZAMAN AKIŞI

Tem 18 13:40
Bilim & Teknoloji

Beynimiz bir şeyin gerçek olduğunu nasıl biliyor?

Tem 18 13:38
Ekonomi

Son dakika… Rekabet Kurulu harekete geçti: Mastercard ve Visa hakkında soruşturma başlatıldı

Tem 18 13:37
Gündem

Sağlıklı beslenirken dişlerinizden olmayın! Sebzeler diş minesi için tehlikeli olabilir

Tem 18 13:35
Arkasayfa

Biz ‘barış’ ihtimaliyle umutlanırken CHP’ye ne olacak?

Tem 18 13:31
Arkasayfa

Kobani Davası kararında sokak polemikleri

Tem 18 13:29
Arkasayfa

Konser iptal, beton serbest

Tem 18 13:27
Arkasayfa

“İnanmak” istemeyin artık

Tem 18 13:03
Ekonomi

Ücret ve maaşlara el koyma dönemi başlıyor

Tem 18 13:00
Arkasayfa

Türk, Kürt, Arap peki sonrası?

Tem 18 12:58
Gündem

Türk, Kürt, Arap birliği nöbete

Tem 18 12:56
Ekonomi

Maaşa bloke, hayata ipotek: Borçla yaşam, ölümle çalışmak

Tem 17 15:45
Arkasayfa

Ticaret Bakanlığı duyurdu: Fiyat etiketlerine yeni düzenleme

Tem 17 15:26
Emek

Kamu işçileri: İş, ekmek yoksa grev var!

Tem 17 15:19
Arkasayfa

15 Temmuz’da tarih mi yazıldı?

Tem 17 15:05
Arkasayfa

Her zaman barış için….

Tem 17 15:01
Arkasayfa

Artık Cumhur yetmiyor

Tem 16 22:23
Arkasayfa

Orta Doğu Çatışmalarının Yansımaları: Kürt Kartı ve Mezhep Ayrılığı Tuzağı

Tem 16 22:04
Arkasayfa

Darbe ve Demokrasi

Tem 16 15:58
Arkasayfa

Türkiye düşünüyor

Tem 16 15:42
Gündem

Özgür Çelik Silivri’den Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafını paylaştı

Tem 16 15:39
Arkasayfa

Numan Kurtulmuş süreç komisyonu için grup başkan vekillerini toplantıya çağırdı

Tem 16 15:02
Ekonomi

En düşük emekli maaşı belli oldu

Tem 16 14:58
Gündem

İstanbul’daki şehir içi minibüslerde yeni dönem! Para üstü derdine son

Tem 16 12:25
Gündem

İmralı heyeti, Bakan Tunç ile görüştü: Demirtaş’ın tahliyesi dahil her konu konuşuldu

Tem 16 12:15
Arkasayfa

Cumhur üçlenir mi?

Tem 16 12:05
Ekonomi

Toprağa küstürdüler

Tem 16 11:59
Arkasayfa

Kerbela(lar), Yezit(ler) ve Aleviler

Tem 15 12:46
Arkasayfa

Kurdish Monitoring raporu: Kürtçeye yönelik en çok engelleme kamusal alanda yaşandı

Tem 15 12:37
Arkasayfa

Laf ebeliği yetti gayri, buna gerçekten var mısınız?

Tem 15 12:24
Arkasayfa

Şikefta Casene’den Lozan’a, Şeyh Mahmud’dan PKK’ye Kürtler ve hakları