Fatih’te İnşa Kültürevi‘nde gerçekleştirilen Emperyalizme ve NATO’ya Karşı Eylem Birliği (EKEB)‘in düzenlediği panelde Fehim Taştekin, İslam Özkan ve Seda Altuğ konuştu.
Farklı ideolojik zeminlerden grupların bir araya gelmesiyle kurulan ve her ay düzenlenen emperyalizm ve NATO karşıtı eylemlerle sesini duyuran Emperyalizme ve NATO’ya Karşı Eylem Birliği (EKEB) cumartesi günü saat 13:00 – 17:00 arasında, “Son Yıllarda Yaşananlar Işığında Türkiye, Ortadoğu, Emperyalizm” ismiyle bir panel düzenledi.
Basri Özgür’ün oturum başkanlığını yaptığı panelde Fehim Taştekin, İslam Özkan ve Seda Altuğ birer konuşma yaptı.
Konuşmalardan ana başlıklar şu şekilde:
-Şablonlara takılmadan, tıkır tıkır işlediği söylenen büyük planlara çok inanmıyorum.
-İç ve dış dinamikler var. Her plan kusursuz işlemez. Bölge dinamiklerinde çok sayıda çelişki var.
-Amerikan yönetimi de bazı öngörülerde bulunuyor. Gizli yazışmalarda bunlar var.
-Ortadoğu rejimleri devrilirse İslamcılar alternatif olacaktı. Bu böyledir. Bu realite üzerinden ilişkiler geliştiriyor.
-Libya’da Nato’nun rolü değişti, Suriye’de vekalet savaşı oluyor. İç dinamiklerin kirletildiği bir süreç var ve bu iç çatışmaya dönüştü.
-Diktatörlükler sekülerliğin garantisi olarak desteklendi. İran devriminin önüne geçmek için sünni gruplara yatırım yapıldı. Körfez ülkelerinde güvenlik konsepti oluşturuldu. Katar, Suut üsleri bunun örneğidir.
-İsrail’i koruyacak düzenin sürdürülmesinde işbirliğine yarayan Mısır, Ürdün rol üstlendiler.
-Petrol için statükonun devamı isteniyor.
-Arap baharı dalgası ekonomik bunalımların bir sonucuydu aynı zamanda. Ekmek onur hürriyet sloganları öne çıktı. Tunus’ta birçok talep belediyeyi ilgilendiriyordu. Daha sonra özgürlük talepleri dâhil oldu.
-Küresel güçler halkları kendi haline bırakmadı. İsrail’in güvenliğini önemliydi.
-Müslüman Kardeşler, Amerika ile işbirliği yapacakları garantisini verir gibi durdular. Müslüman Kardeşler’den küresel sistemle çatışan bakış açısı görmedim.
-Suriye’nin ekonomik olarak kendine yeten bir durumu vardı. Kapitalist müdahale oraya girmek istiyordu. -Libya’daki durum, sistemin yeniden seküler güçlere devredilmesini amaçlıyor, eski yapıya geri dönen bir düzenleme ile karşı karşıyayız
İslam Özkan
-Bu mevzuda öncelikle teorik bir çerçeve çizilmeli. Post-kolonyalizm dönemini yaşıyoruz.
-Emperyalizm siyaset etme biçimidir, sömürgecilik yerleşik kolonilerin varlığına ihtiyaç duyar.
-Yirminci yüzyılda sömürgeciliğin küreselleşme adı altında tezahür ettiğine inanıyorum.
-Hegemonya kavramı önemli; Gramscici anlamında. Rıza üretimi kavramı önemli… Medya aygıtları, propaganda aygıtları…
-Amerika’da hâkim olan akım, uluslararası sistemin bir denge içinde oluştuğunu söyler. Halbuki bizatihi emperyalist güçler tarafından oluşturulur, hiçbir şey kendi kendine oluşmaz.
-Genel hatlara bakılırsa emperyalist güçler kendini dayatırlar.
-Neoconlar militarist emperyalist ise demokratlar Pax Amerikana dedikleri çerçevede, soft power dediğimiz ikna edici süreci izler.
-11 Eylül’e bakarak rıza üretimi yerine klasik sömürgeciliğe dönüş olduğu söyleniyor ama bunlar her zaman karşılıklıdır; oranları değişebilir. Her iki anlayış da iki farklı yöntemi kullanabiliyor.
-Küreselleşme yanlıları ile ulus devlet yanlıları arasında tartışma olduğu görülür.
-İmparatorluklarda fetihten başka bir yöntem olarak ikna da önemlidir. Devşirme olmadan ayakta duramaz.
-Hardt ve Negri yirminci yüzyılda emperyalizmin merkezi olmadığına ve post modern bir karaktere sahip olduğunu ifade eder.
-İngiltere statükonun bozulmasını istemez, Amerika yapbozdan yanadır; sürekli yeni statükolardan yanadır.
-Arap baharı bunun örneğidir. Arap baharı ile bu statüko henüz kurulamadı, buna uğraşıyorlar.
-Mısır bunun bir örneğidir. Suriye’de bir arada olan ülkeler Mısır’da ayrıştılar.
-Amerikan emperyalizminde resmi ideoloji yok ama İngiltere ve Fransa’da var.
-Amerikan emperyalizmi için toplumsal anlamda eleştirel bir düşünce yok birkaç isim dışında.
-İdealleri yükseltenler var sadece… Fukuyama bunun önemli bir örneğidir.
-Kissinger, Diplomasi kitabında, Amerika’nın başka ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesini ısrarla savunduğunu iddia eder. Biricikliğine inanan bir sistem var orada.
Fehim Taştekin:
-Libya’da üç el-Kaideci grup var. İslamcılarla seküler liberaller arasında kavga yaşandı. Başbakan dayanamadı, ikinci ve üçüncüsü atandı. Kaotik bir yapı var, petrol üretimi durma noktasına geldi.
-Halife Haftar ordu kurdum dedi, Amerika buna rıza gösterdi. Otoriteyi tesis ederse Amerika destekler bu hareketi. Ülke, ülke olmaktan çıktı. Haftar son çare gibi duruyor, şimdi onu deniyorlar.
-Mısır’da Müslüman Kardeşler’e dönük olarak “ülkeyi felakete götürecekler” diye bir kaygı var. Başkanlık deklarasyonu yayımlamışlardı. “Bu Mübarek’ten bile daha diktatör bir iktidar yaratacak.” diye görüldü.
-Suriye’deki rejim kirli bir rejim ama küresel sisteme refleksif bir tavırları vardır İsrail meselesinden dolayı.
-Toplum Esed yanlısı ve karşıtları diye ikiye bölündü. Başından itibaren silahlı çatışma oldu, Cisr eş-Şuğur’daki katliam insanları korkuttu. Rejim bu kadar gaddar olmasaydı bu kadar uzamazdı bu iş.
-Nusra başından beri vardı.
-Şimdi rejimin yıkılmayacağı görüldü, onurlu bir çıkış arıyorlar. “Rejim kalacak, Esed gidecek” planı yapılıyor. Herkes birbirini tüketecek Suriye’de, böyle bir durum var.
Seda Altuğ:
-Suriye meselesi bu aşamadan sonra küresel bir mesele oldu. Amerika ve Rusya anlaşmadan silahlar susmayacaktır.
-Esed’i artık devirmek yerine siyasi çözümü zorlamaya dönük bir süreç olacak. Esed’i devirme opsiyonunun gerçekçi olmaktan çıktığını söyleyebilirim.
-Suriye sahası soğuk savaş dönemi gibi, farklı etkenler cirit atıyor.
-Rojava’ya bombalar yağmıyor, belli bir güvenlik durumu yaşanıyor. PYD’yi Esed yanlısı diye suçladılar, onlar “üçüncü yolcuyuz” diye açıkladılar.
-Hendeklerin kazılması, kapıların kapanması falan PYD yönetiminin Şam’a yakınlaşmasını sağladı
Fehim Taştekin:
-2012 Temmuzundan beri üçüncü yol takip ediyorlar, demokratik özerkliği inşa ediyorlar. Kantonlar tamamen PYD inisiyatifinde değil. Tamamen Öcalan’ın demokratik özerklik planı Rojava’da ortaya çıktı. Türkiye için arzu edilmeyen bir durumdur bu, Türkiye ters köşeye yattı.
-Suriye’de medeniyet havzaları tehdit altında, birlikte yaşama kültürü tehdit altında. Rojava’daki sözleşmeler esin kaynağı olabilir.
-Amerika, Afrika ve Asya’daki dengelere odaklanıyor, Ortadoğu ile çok fazla uğraşmak istemiyor. Amerika ile İran arasındaki yakınlaşma sonucunda Suud, Amerika’ya bozuk çalıyor.
-Suud bundan sonra Suriye’de daha seçici davranacak, bazı grupları destekleyecek bazılarını desteklemeyecek; Amerika’yla ortak hareket edecek. Türkiye’den daha fazla esnekler diplomaside. Türkiye dış politikasında iddialara rağmen Amerika’nın yedeğinde olduğunu görüyoruz.
-Irak işgalinin pasif ortağıdır Türkiye, Afganistan’da istihkam görevini üstlenmiştir. İşgali sevimli gösteren taraftır.
-Balkanlarda Amerika ile ortak hareket ediyor.
-Abdullah Gül Amerikan gazetelerine verdiği demeçlerde “Amerika ile Türkiye’nin çıkarlarının yüzde 95’inin çakıştığını görebiliriz” demiştir.
-Özgün bir siyasetten bahsedemeyiz ama bazen rol oynamaya çalıştı. Lübnan’da hem Şii, hem Sünniler le görüştü. Sonra sadece Sünni unsurlara dayanınca kaybetti ve Sünnici bir görüntü verdi.
-Türkiye ve İran, Filistin ve mezhep üzerinden var olabilir Ortadoğu’da. -One minutele yakaladığı itibarı Mavi Marmara ile kaybetti.
-Yapmaması gereken bir şeyi yaptı, mezhebi kanalları kullanmaya başladı, kaybetti.
-Bu alanda İran kaybetmez Türkiye kaybeder.
-Suriye tutarsızlıklarla dolu bir süreç oldu. Libya’da başlayan kaosta Türkiye sorumlulardan biridir. Kimse bunu konuşuyor, yerel güçler “Türkiye defol” diyor.
-Arap Baharının en kaybeden ülkesi Türkiye’dir.
-Emevi Camii’nde namaz kılacağız demek bütün Ortadoğu’nun efendisi olacağız demektir.
-Suriye’deki iç çatışmayı alevlendirdi Türkiye. Kürtleri ve Alevileri yok saydı.
-Suriye’de bundan sonra kim olursa olsun Türkiye ile barışık olamayacak.
-Hem iktidar, hem muhalefet Türkiye’yi sorumsuzlukla suçluyor. İslam Özkan -Arap baharı Suriye’de neden tıkandı diye sormak gerekiyor.
-Direniş ekseniyle ılımlı eksenin kesiştiği fay hattıdır Filistin.
-Ilımlı ya da direniş ekseninin mihenk taşıdır. 1967 sınırlarına onay veriyorsanız ılımlı eksensiniz.
-Türkiye bunu yapıyor. Hamas, Türkiye’nin yedeğinde gibi görünüyordu.
-Sıfır sorun politikası nispeten iyiydi. 80 yıllık politikaların dışına çıkılmıştı.
-Acaba bu, izin verilmiş bir politika mıydı? İran’a karşı Türkiye’nin sahaya sürüldüğü gerçeğiydi. Sahaya sürüldü Türkiye, aracılık yaptı.
-Suriye’nin Türkiye ile ilişkisi ekonomik temelde idi, İran’la stratejik temeldedir.
-Türkiye ile Suriye federasyon gibiydi bir dönem. Suriye’nin reformları yapmadığı kara propaganda ile duyuruldu Türkiye tarafından. Seda Altuğ -Neden 99’dan sonra Türkiye ile Suriye arasında böyle bir yakınlaşma oldu? Kürt meselesi ile yakından ilgilidir bu durum.
-Mevcut çatışmalı süreç iki tarafı birbirine yakınlaştırdı. 2000’den sonra Suriye’de Kürtlere dönük operasyonlar arttı. -Sıfır sorun hangi grupların aleyhine oldu, ona bakmak lazım. Türkiye, emperyal süreçte pozisyonunu yükseltmeyi hedefledi. Türkiye Batı bloğunun yanında yer almaya devam ediyor, oyundan ayrılmadı.
İslâmî Analiz/Haber Merkezi