Geçtiğimiz haftanın ana konusu AKP’nin eski Başbakanlarından Ahmet Davutoğlu’nun şu sözleriydi:
“Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa, birçok insan, insan yüzüne çıkamaz.”
Ana muhalefet ve kimi çevreler Davutoğlu’nun karanlık bir süreci ifşa edeceğini sandı. Meclise soru önergesi verenler bile oldu. Adeta herkes “yanlış” anlamak istedi.
En karanlık dönemlerin hükümet yetkilisi ve Başbakanlığın yapan zat kendi döşediği duvarın tuğlasını çeker miydi?
Kimileri çekebileceği yanılgısına kapıldı. Tuğlayı çekmedi.
O konuşmasında aslında çok net konuşmuştu: “6-8 Ekim olayları esnasında çözüm süreci adı altında Türkiye’nin kamu düzeninin nasıl yerle bir edildiğini görmek lazım. O zaman arkadaşlarımı topladım. O gün devlet görevini yürütenler bilirler, benim teröre karşı nasıl bir tavır aldığımı. Ve onlara şunu söyledim: Sayın cumhurbaşkanımız olağanüstü kongrede bize görevi tevdi ederken ‘iki emanetim var’ dedi. ‘Çözüm sürecine devam edeceksiniz ve FETÖ’yle mücadele edeceksiniz.’ Dolayısıyla şimdi bu çözüm sürecini derhal durdurmamız yanlış anlaşılır. Ama onlara son bir şans, eğer çözüm süreci varsa, verilir. (…) Bırakmazlarsa, seçim dolayısıyla, bir müddet seçim ortamının bir gereği olarak sabredilse bile, seçim sonrasında mutlaka şiddetli bir terörle mücadele başlatmak zorunda kalabiliriz. Buna göre hazırlıklarınızı yapacaksınız…”
Davutoğlu iki itirafta bulunmuş oluyordu: 1-) Çözüm Süreci hükümetinin bir kurgusuydu ve 2-) “Şiddetli bir savaş”a hazırlık yapıyordu.
Bir yandan kalekollar yapılırken diğer yandan güvenlik paketleri meclise getiriliyordu. 7 Haziran 2015 seçim yenilgisi ardından kaos ve darbe planı O’nun Başbakanlığında uygulandı! Yine O’nun Başbakanlığı’nda DAİŞ imzalı terör saldırılarında seçim mitingleri, barış ve insani yardım toplantıları kana bulandı!
Kanlı ve karanlık bir dönemin uygulayıcısı bu dönemi ifşa edebilir miydi?
Hayır.
Nitekim tek bir ifşa da bulunmadı.
28 Ağustos Çarşamba akşamı katıldığı TV 5 televizyonunda sözlerine açıklık getirdi: “Bu MHP ve Partime (AKP) sitemimdi.” Ve sonrada ekledi “terörle en büyük mücadeleyi ben verdim.”
20 Temmuz 2015 Meclis darbesinin Başbakanı da Davutoğlu’ndan başkası değildi. 23 Temmuz 2015’te çözüm sürecinin bitişi ve yeni bir savaşı ilan eden de oydu!
Küçük enişte bütün bu dönemlerdeki rolünün hakkını istiyor.
Davutoğlu bir süredir kendi partisine karşı muhalefet pozlarında. Babacan-Gül ekibinden Davutoğlu’nun Erdoğan’ın oyuncusu olduğu türlü paylaşımlar var. Şöyle diyorlar: ‘Başbakanlığında Abdullah Gül’ün önünü kesti ve bugün yeni bir görevi var. Babacan-Gül merkezli AKP içi muhalefeti doğmadan etkisiz kılma planının başına geçmiş bulunuyor.
Aynı merkezden bir şey daha söyleniyor: 23 Haziran İstanbul seçimlerindeki ittifak ve muhalefet merkezini dağıtmak da var.
Davutoğlu başarılı olur mu?
Epey silik! Başbakanlığındaki gibi…
Ne işgal edecek niyeti var ne de cesareti.
İşi o kadar da kolay değil lakin görevin de epey çalışkan…!