Ölümünün üzerinden 12 yıl geçti… O hala Türkiye’nin en çok konuştuğu, en çok tartıştığı isimlerden biri…16 Kasım Cuma ölüm yıldönümüydü. Malatya’da başlayıp, Fransa’da sürgünde biten öyküsü Türkiye’nin yakın siyasal yaşamındaki tartışmaların, ve kırılmaların özeti gibi aslında… (yazar burada okura, güzel bir Ahmet Kaya şarkısı açıp yazıyı öyle okumasını tavsiye ediyor zira kendisi yazarken öyle yaptı)
Beni vur beni onlara verme
“Abi siyasi görüşünü paylaşmıyorum ama şarkılarını çok seviyorum”. Gençliğimde Ahmet Kaya’ya dair en sık duyduğum cümlelerden biriydi. Onunla aynı siyasi yelpazede olmayanlar bile, o sesin ve o yorumun karşısında işte böyle teslim olurdu.
Gençliği benimkiyle aynı dönemlere denk gelenler için, aşkı, isyanı ve kavgayı yeni yeni öğrenmeye başladığımız yılların en önemli isimlerinden biriydi Ahmet Kaya. Yaşasaydı, bugünkü olaylarla ilgili siyasi tavrı ne olurdu, o tavrı paylaşır mıydım bilmiyorum zira yaşadığı yıllarda da katılmadığım pek çok açıklaması vardı ama yaşadıkları düpedüz haksızlıktı.
Diyarbakırlıymış adı Bahtiyar
Türkiye 12 Eylül sabahına Kenan Evren’in sesiyle uyandı. İşkenceler, gözaltında kayıplar, faili meçhuller, tutuklamalar ve Diyarbakır cezaevi. Çıkanların yıllar sonra anlattıklarıyla kanımızı dondurduğu o utanç yılları ve belki bugün konuştuğumuz pek çok travmanın başladığı yer. Ahmet Kaya ilk ciddi çıkışını o yeri ve o yılları anlattığı albümüyle yaptı. “Diyarbakırlıymış adı Bahtiyar, suçu saz çalmakmış, öğrendiğim kadar” diyordu.
1987 yılına gelindiğinde, Özallı yıllar çoktan başlamış, yaşanılanlar sanki hiç olmamış gibi bilinçaltına itilmişti. 80 mağduru gençler, Özallı yıllarla birlikte yetişmeye başlayan apolitik kuşağı hayretle izliyor, Ahmet Kaya şarkılarıyla isyan ediyorlardı olup bitene; “Hani Benim Gençliğim Anne”.
Şarkılarım dağlara
1990’larla birlikte Türkiye özel televizyonlarla ve siyasette yeni yüzlerle tanıştı. Mesut Yılmazlar, Tansu Çillerler dönemiydi artık. Şehirde bunlar olurken, kırsalda işler iyice karışmıştı. Türkiye adını” terör mü, kürt sorunu mu” koyacağını bilemediği bir döneme girmişti artık. Ülkenin dağlarında işler böyle karışıkken, Ahmet Kaya satış rekorları kıran o albümü çıkarmıştı “Şarkılarım Dağlara”.
Ama hayat işte, kavga kadar aşk da hayata dairdi. Ahmet Kaya’yı Ahmet Kaya yapan da buydu galiba, kavgadan yana hislerini paylaşmasan bile, aşktan yana görmezden gelemiyordun. Dağlara yazılan şarkılara kızanlar, “Kum Gibi Ezip Geçme” dediği şarkıyla sevgiliye efkarlanıyordu belli ki. Bu albümün tüm Türkiye genelinde kırdığı satış rekorunun başka bir açıklaması olamazdı yoksa.
Bu ne çıldırtan denge
1997 yılında Ahmet Kaya’nın yolları dönemin İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’la kesişti. Erdoğan okuduğu şiir yüzünden hapis cezası alınca sanat dünyasından ilk açıklama Ahmet Kaya’dan geldi. “Benim düşünce özgürlüğüm ne kadar önemliyse, Recep Beyinki de o kadar önemli”. İşte bu tarihten sonra bir dönem aynı yolda yürüdüğü arkadaşlarıyla arasını açacak o süreç başladı. Ahmet Kaya artık haremlik selamlık otellerin açılışına katılıyor, türban eylemcisi kızları destekliyordu. “Bir yanımız bahar bahçe, bir yanımız yaprak döker, bu ne çıldırtan denge” dediği albümü ise rekora koşuyordu
Hoşçakalın gözüm
1999. Yer; Magazin Gazetecileri Derneği ödül töreni. Ahmet Kaya Kürtçe bir albüm yapacağını ve klip çekeceğini açıkladı, çatal bıçaklar havada uçuştu. Hikayenin sonrası malum, arka arkaya gelen davalar, adeta bir linç kampanyasına dönüşen tepkiler, Fransa’ya kaçış, sürgün yılları ve vatanından çok uzaklarda duran bir kalp. Ve Fransa yılları sırasında yazdığı, ölümünden bir yıl sonra çıkan o albüm; “Hoşçakalın gözüm”. Daha önce hiç tereddüt etmeden “Başıma Sıkar Giderim” diyen Ahmet Kaya şimdi “ Giderim Buralardan Bir Gece Vakti Ama Ya Beni Sararsa Memleket Hasreti” diyordu bu sefer yarı ürkek, yarı kırgın…
Nerden baksan tutarsızlık
2009 yılında Açılım’ın startı verildi. Kürtçe hemen hemen her alanda serbest kalacak denildi, ilk Kürtçe televizyon, üniversitede ilk Kürtçe bölüm açıldı. O gün Ahmet Kaya’ya çatal bıçak fırlatanlar televizyonlarda Kürtçe şarkılarda halay çekmeye başladı. Bir yanda Habur girişlerinin batıda yarattığı travma, öte yanda KCK operasyonları, açlık grevleri, her gün gelen şehit cenazeleri. Velhasıl kelam bugünlerde iklim, Ahmet Kaya’nın vakti zamanında dediği gibi “Bu ne yaman çelişki” iklimi.
Son söz
Herkesin ağzında bir “Analar ağlamasın” sloganı var şimdilerde. Oysa, bir anneye söylenebilecek en güzel sözü çok zaman önce söylemişti Ahmet Kaya, “Saçlarına Yıldız Düşmüş Koparma Anne”…
Cansel Poyraz/ CNN Türk