• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Kasım 30, 2023
  • Yayın İlkeleri
  • Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
  • Güncel
  • Sağlık
  • Sağlık
  • Psikoloji
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      Sosyal yardımlar yoksulluğun ilacı değil

      Sosyal yardımlar yoksulluğun ilacı değil

      Cumhur İttifakı’nın bilindik taktikleri: Ah bir kavga çıksa

      Cumhur İttifakı’nın bilindik taktikleri: Ah bir kavga çıksa

      Özgür Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ı övdü; "İşbirliğine devam" mesajı verdi

      Özgür Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ı övdü; "İşbirliğine devam" mesajı verdi

      Tuncer Bakırhan 'HEDEP' ismi kararına tepki gösterdi, Yeniden Refah'ı hatırlattı

      Tuncer Bakırhan 'HEDEP' ismi kararına tepki gösterdi, Yeniden Refah'ı hatırlattı

    • Yaşam
      Fırtına, kar, sağanak... Deniz taştı, ev ve işyerlerini su bastı, çatılar uçtu

      Fırtına, kar, sağanak... Deniz taştı, ev ve işyerlerini su bastı, çatılar uçtu

      Kalbimiz Hrant’ın mezar yeridir

      Kalbimiz Hrant’ın mezar yeridir

      Türkiye'de trans olmak: Var olma, yaşam ve aktivizm mücadelesi

      Türkiye'de trans olmak: Var olma, yaşam ve aktivizm mücadelesi

      İnsanlar Yaşlandıkça Neden Daha Erken Uyanır?

      İnsanlar Yaşlandıkça Neden Daha Erken Uyanır?

    • Türkiye
      Tahir Elçi İzmir'de anıldı: ‘Em te ji birnakın’

      Tahir Elçi İzmir'de anıldı: ‘Em te ji birnakın’

      Fırtına, kar, sağanak... Deniz taştı, ev ve işyerlerini su bastı, çatılar uçtu

      Fırtına, kar, sağanak... Deniz taştı, ev ve işyerlerini su bastı, çatılar uçtu

      Türkiye’ye otopsi

      Türkiye’ye otopsi

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli yapıldı

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli yapıldı

    • Dünya
      Ortaklıkları, farklılıklarıyla: Aşırı sağın yükselişi

      Ortaklıkları, farklılıklarıyla: Aşırı sağın yükselişi

      İsrail ve Hamas arasındaki geçici ateşkes son gününe girdi: Gözler sürenin uzatılıp uzatılmayacağında, İsrail baskı altında

      İsrail ve Hamas arasındaki geçici ateşkes son gününe girdi: Gözler sürenin uzatılıp uzatılmayacağında, İsrail baskı altında

      Kobane Davası: 'Şüpheden sanık yararlanmıyor, iddia güçleniyor'

      Kobane Davası: 'Şüpheden sanık yararlanmıyor, iddia güçleniyor'

      Sömürge törpüsü: İsrail’e mahpus olmak

      Sömürge törpüsü: İsrail’e mahpus olmak

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Hadislerin İncelemesi -1

      Hadislerin İncelemesi -1

      Ortaklıkları, farklılıklarıyla: Aşırı sağın yükselişi

      Ortaklıkları, farklılıklarıyla: Aşırı sağın yükselişi

      Sömürge törpüsü: İsrail’e mahpus olmak

      Sömürge törpüsü: İsrail’e mahpus olmak

      Türkiye’ye otopsi

      Türkiye’ye otopsi

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli yapıldı

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli yapıldı

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

      Mikroplastik Nedir? Canlılara ve Çevreye Nasıl Zarar Verir?

      Mikroplastik Nedir? Canlılara ve Çevreye Nasıl Zarar Verir?

      Filistin sorunu paneli yapıldı

      Filistin sorunu paneli yapıldı

    • Fotoğraf & Karikatür
      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Başka Türlü | Tamam da, dezenformasyon hangisi?

      Başka Türlü | Tamam da, dezenformasyon hangisi?

      Uykusuz'dan maden faciası kapağı: Size de fıtrat mı dediler?

      Uykusuz'dan maden faciası kapağı: Size de fıtrat mı dediler?

    • Kitap & Dergi
      Kitap Fuarı 40 yaşında

      Kitap Fuarı 40 yaşında

      Haftanın öne çıkan kitapları

      Haftanın öne çıkan kitapları

      Haftanın öne çıkan kitapları

      Haftanın öne çıkan kitapları

      Hedef gösterilen Ataol Behramoğlu'nun Bitlis'teki okur buluşması engellendi

      Hedef gösterilen Ataol Behramoğlu'nun Bitlis'teki okur buluşması engellendi

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Bilim, Ahlakı Açıklayabilir mi? Dini İnançlardan Bağımsız Bir Ahlak Anlayışı Mümkün mü?

Bilim, Ahlakı Açıklayabilir mi? Dini İnançlardan Bağımsız Bir Ahlak Anlayışı Mümkün mü?

Haziran 18, 2022 Dinler Tarihi, Felsefe 0 comments

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest
Frans de Waal
Yazar
Elif Helvacı
Uyarlayan
Çağrı Mert Bakırcı
Editör

Hieronymus Bosch’un üç kanatlı, ünlü tablosunda (The Garden of Earthly Delights; Dünyevi Zevkler Bahçesi) âlem yapan çıplak figürler, cennetvâri masumiyete bir methiye, bir övgü gibidir. Bu tablo, püriten uzmanlarca sıklıkla ileri sürülen “ahlakın çöküşü” ve “günah tasviri” olarak yorumlanabilmesi için bana kalırsa fazla mutlu ve huzurlu görünmektedir. Daha ziyade, insanoğlunun dünyaya düşmeden önceki utanç ve suçluluk duygularından muaf halini temsil etmektedir. Benim gibi primatologlar için, çıplaklık (cinsellik ve doğurganlığa referansla), kuşların ve meyvelerin bolluğu ve gruplar halinde hareket etmek oldukça tanıdıktır ve dini ya da ahlaki yorumlamaları gerektirmez. Bosch, insanlığı en doğal haliyle tasvir etmiş görünmekle birlikte, kendi ahlaki bakış açısını da üç kanatlı tablonun orta kısmında resmettiği eğlenen insanların değil de, en sağdaki kısmında rahiplerin, rahibelerin, açgözlü oburların, kumarbazların, savaşçıların ve ayyaşların cezalandırılması resmederek gösterir.

Dünyevi Zevkler Bahçesi, Bosch
Dünyevi Zevkler Bahçesi, Bosch

Beş yüzyıl sonra, hala dinin toplumdaki rolünün ne olduğu ile ilgili tartışmaya devam ediyoruz. Tıpkı Bosch’un yaşadığı dönemde de olduğu gibi, ana temamız “ahlak”. Tanrısız bir dünya öngörebilir miyiz? Böyle bir dünya “iyi” olur muydu? Bir dakikalığına günümüzde biyoloji ile köktendincilik arasındaki savaşı bir kenara bırakalım. Günümüzde, evrimden şüphe etmek için kanıtlara karşı oldukça dirençli olmak gerekmektedir; bu yüzden de evrimden şüphe duyanları ikna etmek amacıyla hazırlanan kitaplar ve belgeseller, aslında boşa emek kaybıdır! Bu materyaller dinlemeye hazır olanlara yardımcı olabilir;ancak esas hedef kitleye ulaşmada başarısızdır. Tartışma gerçeğin ne olduğundan ziyade, bu gerçekle nasıl baş edeceğimizle ilgilidir. Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı’dan geldiğine inananlar için, evrimi kabul etmek ahlaki bir cehenneme açılan kapı gibidir.

Bu Reklamı Kapat

 

Gurur Duyduğumuz Frontal Lob

Peder Al Sharpton yakın zamandaki bir video konferansının açılışında, yukarıdaki görüşü yeniden dile getirmiştir:

Eğer evrende bir düzen yoksa ve dolayısıyla düzeni sağlayan biri, bir güç yoksa, o halde neyin iyi, neyin kötü olduğunu kim belirleyecek? Eğer hiç kimse görevli değilse, o halde hiçbir şey de gayri ahlaki değildir.

Benzer şekilde, insanların Dostoevsky’den referansla Ivan Karamazov’un şu sözlerini hatırlayalım:

 

Eğer Tanrı yoksa, o halde komşuma tecavüz etmekte özgürüm!

Dürüst olmak gerekirse, kimsenin bu tür iğrenç davranışlar ile kendileri arasına sınır koyan tek şeyin inanç sistemleri olduğunu düşünmek güçtür. Neden insanlığımızın, yaşanabilir toplumlar için gerekli olan “benlik” kontrolümüz de dahil, içimizde oluştuğunu varsaymıyoruz? Dinden önceki zamanlarda yaşayan atalarımızın sosyal normlardan muaf olduğuna gerçekten inanan biri var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine hiç yardım etmemiş ve âdil olmayan anlaşmalar karşısında hiç şikayet etmemiş olabilirler mi? Mevcut dinler var olmadan önce, ki bu sadece birkaç bin yıl öncesiydi, insanlar kendi topluluklarının düzgün işleyip işlediği hakkında endişe taşıyorlardı. Din, ahlaktan bağımsız değildir (buna daha sonra döneceğim); ancak ahlakın kökeni olmaktan ziyade, onun üzerine inşa edilmiştir.

Beynimizde bulunan frontal (ön) lop.
Beynimizde bulunan frontal (ön) lop.

Yaratılışçılar da, özünde gerçeklere dayalı bilimsel tartışmaları hiçbir zaman kazanamayacaklarının farkındalar. Evreni Akıllı Tasarım olarak adlandırmaları gibi kendi bilimlerini kendilerine göre yorumlamalarının ve bu iddialarını doğrulayacak her haberin üzerine hevesle atılmalarının nedeni budur.

En yakın fırsat, Hauser olayıyla çıkmıştır. Harvard öğretim üyesi Marc Hauser, veri uydurmak da dahil olmak üzere 8 ayrı etik dışı davranışta (bilimsel bilginin kötüye kullanılması) bulunmakla suçlanmıştır. Hauser primat davranışı çalıştığı ve ahlakla ilgili yazılar yazdığı için, Hıristiyan internet siteleri seve seve “Hauser gibi tüm insanlar, insanlığın 1000 yıllık deneyimine ters düşen, ispatlanmamış önerileriyle terk edilmişlerdir” (Chuck Colson, 8 Eylül 2010) gibi iddialarda bulunmuşlardır. Önde gelen gazeteler “Eğer Hauser skandalı ahlak çalışan bilim insanlarının entelektüel açıdan aşağılanmasıyla sonuçlansaydı, bu o kadar kötü bir şey olur muydu?” (Eric Felten, 27 Ağustos 2010) diye sormuşlardır. Hatta bir dilbilimci bile bu durumun insan ile hayvan arasındaki ayrımı doğruladığı fikrine direnememiş ve “naif evrimsel varsayımlar”a karşı uyarılarda bulunmuştur.

Bununla birlikte tüm bunlar, yaradılışçıların geri çekilmeleri sırasında başvurmak zorunda kaldıkları çarpışmalar ve çatışmalardır. Yaratılışçılar, bu bilimsel skandalın üzerine de atlasa, dilbilimciler ya da psikologlar insanın biricikliğini de satmaya çalışsa, fark etmez. Sahtecilik, epidemiyolojiden fiziğe kadar bilimin tüm alanlarında meydana gelmektedir. Bilişsel bilim alanında insan ile hayvan arasındaki devamlılığın izinden gitmek kaçınılmazdır; bir kişinin etik ihlâl vakası bunu değiştiremez. Doğru, insanlık kendisini hayvanlardan ayırmak için kanıtlar bulmakta hiçbir zaman zorlanmamıştır, ancak bu yöndeki “kanıtların” çok azı 10 yıldan fazla bir süre çürütülmeden kalabilmiştir. Bu nedenle artık, sadece insanların alet yapabildiklerini, taklit yeteneği olduğunu, ileriyi düşünebildiklerini, kültürleri olduğunu, öz farkındalığının olduğunu, ya da başkasının bakış açısını alabildiklerini duymuyoruz.

Eğer kendi türümüzü son birkaç bin yıldaki teknolojik ilerlemeler olmaksızın düşünürsek, (her ne kadar şempanzelerinkinden üç kat daha büyük de olsa onlarınkinden farklı yeni bölgeler içermeyen) bir beyne sahip etten ve kemikten yaratıklar görürüz. Gurur duyduğumuz prefrontal korteksimiz kendine özgü boyutunda sonuçlandıysa bile, yeni nöron sayma teknikleri ile insan beyni maymun beyninin doğrusal olarak gelişmiş halinden ibaret olarak sınıflanmıştır. Kimse zekamızdan şüphe etmese de, yakın akrabalarımızda olmayan hiçbir temel arzu ve ihtiyacımız yoktur. Her gün maymun ve kuyruksuz maymunlarla etkileşim içindeyim ve tıpkı bizim gibi güç peşinde koşarlar, cinsellikten zevk alırlar, güvende olmak ve duygusal yakınlık isterler, bölgeleri için öldürürler ve güven ve işbirliğine değer verirler. Cep telefonları ve uçaklar kullandığımız bir gerçek, ama psikolojik altyapımız hala sosyal primattır. Hatta Washington D.C.’de kasıla kasıla gezen ve anlaşmalar yapan “alfa erkekleri” de buna istisna değildir.

Visually

Yardım Etmenin Hazzı

Charles Darwin ahlakın insan-hayvan kontinuumuna nasıl uyduğu ile ilgilenmiş ve İnsanın Türeyişi isimli eserinde şöyle önermiştir:

Her türden hayvan dikkat çekici sosyal içgüdülerle donanmıştır (…) ki kaçınılmaz olarak ahlaki sağduyu ya da bilinç kazanacaklardır; ta ki zihinsel güçleri iyi gelişene kadar. (…) insanda olduğu gibi.

Ne yazık ki, modern bilim camiası bu içgörüden sapmıştır. Robert Wright’ın Ahlaklı Hayvan (The Moral Animal) isimli kitabında yazdığı gibi, doğa %100 bencil olduğu için gerçek ahlaki eğilimlerin ne insanda ne de herhangi bir insan-dışı hayvanda var olamayacağını iddia etmişlerdir. Ahlak, bir kazan dolusu kötü eğilimin üzerini örten ince bir ciladır. Bu tutuma sahip “Maske Teorisi (Veneer Theory)” (Peter Railton’un “ahlaki kamuflaj” teorisine benzer) ile 1996 yılında yayınlanan İyi Huylu (Good Natured) isimli kitabımdan beri mücadele ederim. Asil özelliklerimizin kendimizden kaynaklandığını iddia ederken, zalim davranışlarımız için biyolojimizi suçlayacağımıza (bkz: “Hayvanlar gibi davranıyoruz!”), neden tüm hepsini evrimin bir ürünü olarak görmüyoruz?

Neyse ki, ahlakın sosyal bir içgüdü olarak büyüdüğünü söyleyen Darwinci görüş yeniden yeşermekte… Psikologlar, beynin duygu işleyen bölgelerinin aktive olmasıyla sezgisel olarak ulaştığımız ahlaki yargılara vurgu yaparken, ekonomistler ve antropologlar insanların bireysel çıkara dayalı modellerin önerdiğinden çok daha fazla işbirliğine eğilimli, özgeci ve adil olduklarını göstermişlerdir. Benzer şekilde, primatoloji içindeki yeni yapılan deneyler yakın akrabalarımızın kendileri hiçbir şey kazanmayacak olsa bile diğerlerinin çıkarına olacak şekilde davrandıklarını göstermiştir.

 

Şempanzeler ve bonobolar, bir kısmını kaybedecek bile olsalar, tanıdıkları birinin de yiyeceğe ulaşabilmesi için kendiliklerinden kapıyı açarlar. Kapuçin maymunları ise diğerleri için ödül aramaya hazırdırlar, örneğin ikisinden biri bizimle değişik renklerdeki markalarla değiş tokuş yapabilir konumda olan, yan yana kafeslere koyduğumuzda olduğu gibi… Markalardan biri “bencil”, diğeri “yardımsever”dir. Eğer değiş tokuş yapan maymun bencil markayı seçerse karşılığında bir parça elma alıyor; ancak yanındaki maymun herhangi bir şey alamıyordu. Diğer taraftan, yardımsever marka her iki maymunu da ödüllendiriyordu. Çoğu maymun baskın olarak yardımsever markayı seçme eğilimi geliştirdiler ve bu tercih, tepkiyle karşılaşma korkusu yüzünden değildi; çünkü dominant maymunlar (en az korkusu olan) en cömert olanlardı.

Kaşı sırtımı, kaşıyayım sırtını...
Kaşı sırtımı, kaşıyayım sırtını…

Özgeci davranışlar (altruizm) bir takım avantajlar sağladığı için evrimleşmiş olsa da, bu durum altta yatan motivasyonun bencil olduğu anlamına gelmez. Gelecekteki getirileri hayvanların zihninde nadiren canlanır. Örneğin, hayvanlar cinsel ilişkiye üremeyle sonuçlanacağı bilmeden girerler ve hatta insanlar, tam olarak bu nedenle ertesi gün hapı geliştirmek zorunda kalmışlardır. Bu durum, cinsel motivasyonun cinsel ilişkinin var olma nedeniyle ilişkisiz olmasından kaynaklanır. Aynısı, evrimsel sonuçlarıyla ilgisi olmayan özgeci dürtüler için de geçerlidir. Evrim ile motivasyon arasındaki bağlantısızlık, Maske Teorisyenleri için kafa karıştırıcıdır ve her şeyin nedenini bencilliğe indirgemeye yönlendirmiştir. Bu literatüre ait en fazla alıntılanan şu deyiş, onların görüşlerini güzelce özetler: “Özgeci birinin derisini kaldırın ve akan ikiyüzlü kanı görün!”

İçten gelen özgeci davranma yeteneğine sadece insanlar değil, diğer hayvanlar da sahiptir. Bunu her gün görüyorum. Yerkes Primat Merkezi’ndeki yaşlı dişilerden biri, Peony, zamanını diğer şempanzelerle birlikte dışarıda geçiriyordu. Artiritlerinin alevlendiği kötü günlerinde yürümekte ve tırmanmakta zorlanırdı, ancak diğer dişiler ona yardım ederlerdi. Örneğin, pek çok şempanzenin tımarlanmak için toplandıkları tırmanma yerine çıkmak için Peony zorlanırdı. Akrabası olmayan daha genç dişiler Peony’nin arkasına geçer, Peony dinlenmeye katılana kadar, ellerini onun arkasına yerleştirerek itmek için çaba harcarlardı.

Peony’nin suya ulaşmak için kalkıp epey uzakta olan musluğa doğru yavaşça hareket ettiğini görürdük. Genç dişiler bazen önden gider, biraz su alır ve Peony’ye getirirlerdi. Başta, ne olduğu hakkında hiç bir fikrimiz yoktu çünkü tek gördüğümüz bir dişinin ağzını Peony’ninkine yaklaştırdığıydı, fakat bir süre sonra durum açıklığa kavuştu: Peony ağzını genişçe açıyor ve genç dişi ağzından Peony’ninkine su fışkırtıyordu!

 

Bu tarzda gözlemler, sadece primatlarda değil aynı zamanda köpekler, filler ve hatta kemirgenlerle yapılan hayvan empatisi alanındaki araştırmalarla tutarlıdır. En tipik örnek, içlerinden birinin sıkıntısı olduğunu gördüklerinde şempanzelerin onu sarılarak ve öperek nasıl teselli ettiklerine dair gözlemlerdir. Ki bu davranışlar, bilim insanları tarafından binlerce örnekle analiz edildiği üzere, oldukça öngörülebilirlerdir. Memeliler birbirlerinin duygularına karşı duyarlıdırlar ve diğerlerinin ihtiyaçlarına tepki verirler. İnsanların evlerini iguana ve kaplumbağalarla değil de, kürklü etoburlarla doldurmalarının tüm nedeni memelilerin sürüngenlerin asla veremeyeceği şeyleri sunmasıdır. Sevgi verirler, sevgi isterler ve duygularımıza bizim diğerlerine gösterme şeklimizle aynı şekilde tepki verirler.

Memeliler, başkalarına yarım etmekten haz elde ediyor olabilirler, aynı insanların iyilik yaparak iyi hissetmeleri gibi… Doğa genellikle yaşamın olmazlarını -cinsellik, yemek, emzirme- haz verecek şekilde donatır. Bir araştırmada insanların bağış yaptıklarında beynin haz merkezinin aktive olduğu gösterilmiştir. Dolayısıyla, bu tür davranışlara bencil demek için herhangi bir neden yoktur. Bencil birey, ihtiyacı olan birinin yanından geçip giderken herhangi bir sıkıntı hissetmez. Biri boğulurken “bırak boğulsun”, biri ağlarken “bırak ağlasın” der. Bunlar gerçekten bencil davranışlardır ve empatik davranışlardan epey bir farklıdır. Biz vermenin hazzını gerçekten yaşarız ve büyük olasılıkla bunu yaşayan tek tür de biz değiliz, ancak bu haz bize diğerleri -ve yalnıca diğerleri- aracılığı ile ulaşır, dolayısıyla yardım etme gerçekte diğerleri yönelimlidir.

Aşağıdan Yukarıya Ahlak

Araştırmalar, primatların bir görevi salatalık karşılığında memnuniyetle yaptıklarını göstermektedir. Ta ki diğerlerinin tadı çok daha iyi olan üzüm aldığını görene kadar… Salatalık yiyenler sinirlenir, değersiz sebzelerini fırlatır ve grev yaparlar. Önceden oldukça iyi olan yemek diğerinin daha iyisini aldığını gördüklerinde tatsız hale gelir.

Bu duruma “eşitsizlik antipatisi” adı verilmiştir ve eşitsizlikten rahatsız olma, köpekler dahil diğer hayvanlarda da gösterilmiştir. Herhangi bir ödül almasa da öğretilen numarayı tekrar tekrar yapan köpeğin bir başka köpeğin aynı numarayı yapması karşısında sosis aldığını görünce artık numara yapmayı reddettiği görülmüştür. Bununla birlikte, araştırmacılar yakın geçmişte eşitsizlik konusunda beklenmedik bir durum rapor etmiştir: Şempanze çiftleriyle deney yaparken, daha iyi ödülü alanın da anlaşmayı reddettiğini görmüşlerdir; sanki her ikisi de aynı şeyi aldıklarında tatmin oluyorlarmış gibi gözükür. Primatlarda adalet duygusunun keşfine yaklaşıyoruz.

Bu bulgular, insan ahlakı açısından anlamlıdır. Filozofların çoğuna göre, kendimizi belirli bir ahlaki pozisyona yönlendiririz. Bir Tanrı inancımız yoksa bile, eğer ahlaki ilkeleri formüle ediyor ve bunları sonradan insan davranışına uyguluyorsak, bizim için bu süreç hala yukarıdan aşağıya doğrudur. Ancak, eğer biz de doğal bir eğilim yoksa, o halde insanları diğerlerini düşünmeleri için zorlamak ne derece gerçekçidir? Adalet ve eşitsizliğinin olmadığı durumlarda güçlü tepkiler geliştiriyor olmasaydık, insanları buna yönlendirmek ne kadar mantıklı olurdu? Kuşaklar boyunca bize miras kalan ilkelere karşı almamız gereken her bir kararımızın detaylı incelenmesi gerekiyor olsaydı bunun getireceğin bilişsel yükü düşünün. Bunun yerine, Hume-vari şekilde altta yatan nedenin arzularımızın esiri olmamız olduğuna inanmak mümkündür. Ahlaki sezgiler ve duygularla işe başladık, ki bunlar, aynı zamanda diğer primatlarla aramızdaki muazzam süreğenliği bulabileceğimiz yerdir. Deriyi kaldırdığımız yerden başlayarak ahlak geliştirmek yerine, sosyal hayvanlar olarak kendi altyapımızdan gelen kocaman yardım elini aldık.

Bununla birlikte, şempanzelere “ahlaki varlıklar” demek konusunda tereddüt etmek oldukça makuldür. Bunun nedeni, duyguların yeterli olmayışıdır. Mantıksal olarak tutarlı bir sistem oluşturmanın peşinde koşarız, ölüm cezasının yaşamın kutsallığı ile ilgili iddialarla nasıl uyuşacağını ya da seçilmemiş cinsel yönelimin yanlış olup olamayacağını tartışırız. Bu tartışmalar insana özgüdür. Diğer hayvanların kendilerini hiç etkilemeyen davranışların uygun olup olmadığını tartıştıklarına dair bir kanıtımız yok. Ahlak araştırmalarının en büyük öncülerinden Finn Edward Westermarck ahlaki duyguları neyin özel yaptığını şöyle açıklar:

Ahlaki duygular birinin o andaki durumundan bağımsızdır: iyi ve kötüyle çok daha soyut, kendilerinden bağımsız bir seviyede uğraşırlar.

İnsan ahlakını diğer türlerinkinden ayıran şey budur: Ayrıntılı düşünülmüş bir meşrulaştırma, denetleme ve ceza sistemlerinin, evrensel standartlarla birleşime göre hareket etme…

​​​​​​​Yardım Dilenen Belisarius, Jacques-Louis David
​​​​​​​Yardım Dilenen Belisarius, Jacques-Louis David

Tam bu noktada din devreye girer. “İyi Samiriyeli” gibi şefkati destekleyen öyküleri ya da adalete meydan okuyan ünlü “Sonuncu ilk ve ilk sonuncu olacak” sonuyla “Üzümbağı İşçileri” gibi sözlü eserleri düşünün. Buna bir de neredeyse Skinner tarzı ödül ve cezayı -cennete kavuşan bakirelerden günahkarları bekleyen cehennem ateşine kadar- ve Adam Smith’in deyişiyle “methedilme” arzumuzun sömürüsünü ekleyin. İnsanlar toplumun düşüncelerine karşı o kadar duyarlıdır ki, iyi davranmak için ihtiyacımız olan tek şey duvara yapıştırılmış bir çift gözdür, ki bu da bazı dinlerdeki her yerde aynı anda var olabilen Tanrı’yı simgeleyen, her şeyi gören göz imgesini açıklar.

Ateist İkilemi

Son birkaç yıldır Tanrı’nın yüce olmadığını (Christopher Hitchens) ya da bir yanılgı olduğunu (Richard Dawkins) savunan ve sesleri eskisinden daha gür çıkan ateizme alışmış durumdayız. Yeni ateistler kendilerine “zeki olanlar” derler, dolayısıyla inananların o kadar da zeki olmadıklarını ima ederler. Bilime güvenilmesi konusunda ve etiğin kaynağının doğalcı dünya görüşü çerçevesinde aranmasında ısrar ederler.

Dini kurumların ve temsil ettiklerinin -rahip, psikopos, mega vaizler, Ayetullah, ve haham – eleştirilmesini meşru görüyorsam da, dini değerleri olan insanları aşağılamanın kime ne faydası var? Ayrıca daha temel bir soru olarak, alternatif olarak bilimin önerdiği şey ne? Bilim, hayatın anlamının ne olduğunu ya da hayatlarımızı nasıl yaşayacağımızı söylemez. Biz bilim insanları, şeylerin neden oldukları gibi olduğunu ya da nasıl işlediklerini bulma konusunda iyiyizdir ve inanıyorum ki biyoloji bizim hangi tür hayvanlar olduğumuz ve ahlakımızın neden böyle şekillendiğini anlamada yardımcı olabilir. Ancak buradan hareketle ahlaki rehberlik önermesi abartılı görünür.

Batı toplumlarında büyüyen en katı ateistler bile, Hıristiyan ahlakının temel öğretilerini benimsemekten kaçınamazlar. Toplumumuz bunun içinde yoğrulmuştur: yüzyıldan fazla bir süredir başardığımız her şey (bilim bile!), ya din ile el ele ya da dine karşı gelişmiştir, ama asla ondan bağımsız değildir. Din olmadan ahlakın nasıl olacağını bilmek imkansızdır. Bunun için de ne şimdi ne de geçmişte herhangi bir zaman bir dini olmamış bir insan toplumunu ziyaret etmemiz gerekir. Böyle bir toplumun var olmayışı bizi bu konuda düşündürmelidir.

Bosch da aynı konuyla -ateist olmayla değil; çünkü bu o zamanlar için bir seçenek değildi- bilimin toplum içindeki yeri konusuyla uğraşmıştır. Resimlerinde kafalarında ters tüpler olan küçük figürler ya da şişe, damıtma balonu, tav fırını şeklindeki yapılar kimyasal araç gereçlere gönderme yapar. Simya o zamanlarda henüz ilerlemeye başlamıştı ve sahte doktor, büyücü ve şarlatanlarla ayırt edilemeyecek durumdaydı, ki Bosch bunları kolayca aldatılabilir seyirci kitlesiyle eğlenirlerken resmetmiştir. Simya, kendini bu etkilerden kurtardığında ve uydurma verilerle başa çıkmak için kendi prosedürlerini geliştirdiğinde bilimleşmiştir. Yine de bilimin toplumsal ahlaka katkısı, eğer varsa bile, sorgulanabilirdir.

Diğer primatlar kuşkusuz bu sorunların hiçbirine sahip değildir, yine de belirli türde bir toplum yaratmanın peşinde koşarlar. Örneğin, dişi şempanzelerin kavganın ardından taraf olan isteksiz erkekleri barıştırmak için birbirlerine doğru sürükledikleri, ellerinden silahlarını aldıkları; ve hiyerarşide üst sıralardaki erkeklerin topluluk içindeki kavgayı yatıştırmak için genellikle tarafsız arabulucu olarak davrandıkları gözlenmiştir.

Toplumu gözeten bu ipuçlarını, ahlakın insanoğlundan önce inşa edilmeye başladığının işareti olarak görmek mümkündür. Bugün olduğumuz yere nasıl geldiğimizin açıklamasında Tanrı’ya ihtiyacımız yoktur.

Diğer taraftan, eğer dini toplumdan koparabilseydik ne olurdu? Bilimin ve doğalcı dünya görüşünün bu boşluğu doldurabileceğinden ve insanları iyiye yöneltmek için gerekli ilham kaynağı olabileceğinden şüpheliyim. Belirli ahlaki bakış açısını savunmak için geliştirdiğimiz her tür sistem kendi ilkelerini, peygamberlerini ve kendini adamış müritlerini üretir, yani bir süre sonra herhangi bir din gibi görünmeye başlar.

 

Kaynaklar ve İleri Okuma
  1. Türev İçerik Kaynağı: The New York Times | Arşiv Bağlantısı
  • S. Herculano-Houzel. The Human Brain In Numbers: A Linearly Scaled-Up Primate Brain. (1 Ocak 2009). Alındığı Tarih: 25 Şubat 2019. Alındığı Yer: NCBI | Arşiv Bağlantısı
  • M. H. Ghiselin. (1974). The Economy Of Nature And The Evolution Of Sex. ISBN: 0520024745. Yayınevi: Univ of California Pr.
  • F. D. Waal. (2018). Bonobo Ve Ateist: Primatlar Arasında İnsanı Anlamak. ISBN: 9753421064. Yayınevi: Metis Yayınları.
  • Kaynak Evrim Ağaci

Yorumunuzu bırakın


İlgili Haberler

Akademik başarı için öz güven ve öz saygı, okula yönelik gelişen tutumdan daha mı önemlidir? Eğitim
Kasım 21, 2023

Akademik başarı için öz güven ve öz saygı, okula yönelik gelişen tutumdan daha mı önemlidir?

Bilinçli cehalet: İnsanların %40’ı bilgisiz kalmayı, bilerek tercih etmektedir… Felsefe
Kasım 20, 2023

Bilinçli cehalet: İnsanların %40’ı bilgisiz kalmayı, bilerek tercih etmektedir…

Tanrı ve Kötülük Problemi: Kötülüğün Var Olmasına İzin Veren Tanrı'nın Kudreti, Bilgeliği ve Mutlak İyiliğinden Bahsedilebilir mi? Dinler Tarihi
Kasım 13, 2023

Tanrı ve Kötülük Problemi: Kötülüğün Var Olmasına İzin Veren Tanrı'nın Kudreti, Bilgeliği ve Mutlak İyiliğinden Bahsedilebilir mi?

ZAMAN AKIŞI

Kas 29 16:34
Gündem

Sosyal yardımlar yoksulluğun ilacı değil

Kas 29 15:44
Emek

Emeklilerden sazlı sözlü eylem: 10 Aralık’ta Ankara’da yapılacak mitinge çağrı yaptılar

Kas 29 14:02
Eğitim

Eksi dokuz netle 4 yıllık üniversite

Kas 29 13:59
Ekonomi

TÜİK verileri: Ekonomiye güven kasımda geriledi

Kas 29 13:56
Gündem

Cumhur İttifakı’nın bilindik taktikleri: Ah bir kavga çıksa

Kas 29 13:46
Kültür & Sanat

TBWA/İstanbul’un BirGün için hazırladığı projeye Kristal Elma ödülü

Kas 28 16:43
Arkasayfa

Hadislerin İncelemesi -1

Kas 28 16:34
Bilim & Teknoloji

Elektrikli arabalarda gerçekten yangın tehlikesi var mı?

Kas 28 16:15
Bilim & Teknoloji

WhatsApp’ın web ve masaüstü sürümü için özellik geri dönüyor

Kas 28 16:13
Sağlık

Fazla kilolar reflüyü arttırıyor

Kas 28 14:55
Ekoloji

Kuzey Avrupa’dan Diyarbakır’a kuş göçü: İlkbahara kadar kalacaklar

Kas 28 14:12
Ekonomi

Türk-İş hesapladı: Açlık sınırı asgari ücreti 2 bin 623 lira geçti

Kas 28 14:04
Sağlık

Hep yeşilini tüketiyoruz oysa siyahı şifa deposuymuş! Üstelik 1 kaşık tüketmek yeterli oluyor

Kas 28 13:54
Gündem

Tahir Elçi İzmir’de anıldı: ‘Em te ji birnakın’

Kas 28 13:35
Gündem

Ortaklıkları, farklılıklarıyla: Aşırı sağın yükselişi

Kas 28 13:17
Ekonomi

Asgari ücrette geri sayım başladı: Hangi rakamlar konuşuluyor?

Kas 28 13:15
Gündem

Özgür Özel, İmamoğlu ve Yavaş’ı övdü; “İşbirliğine devam” mesajı verdi

Kas 28 13:09
Gündem

Tuncer Bakırhan ‘HEDEP’ ismi kararına tepki gösterdi, Yeniden Refah’ı hatırlattı

Kas 28 12:55
Sağlık

Bir hekim günde bin rapora imza atıyor!

Kas 28 12:53
Ekonomi

Kira krizine karşı ‘ev arkadaşlığı’

Kas 27 14:58
Gündem

İsrail ve Hamas arasındaki geçici ateşkes son gününe girdi: Gözler sürenin uzatılıp uzatılmayacağında, İsrail baskı altında

Kas 27 14:17
Gündem

Kobane Davası: ‘Şüpheden sanık yararlanmıyor, iddia güçleniyor’

Kas 27 13:55
Gündem

Sömürge törpüsü: İsrail’e mahpus olmak

Kas 27 13:40
Ekonomi

Kuzu etine 15 günde 45 lira zam

Kas 27 13:35
Gündem

Fırtına, kar, sağanak… Deniz taştı, ev ve işyerlerini su bastı, çatılar uçtu

Kas 27 13:04
Arkasayfa

Türkiye’ye otopsi

Kas 27 12:59
Kültür & Sanat

’14. İtalyan Sinemasıyla Buluşma Günleri’ başlıyor

Kas 27 12:36
Gündem

Batı’da savaş yorgunluğu: Biden-Scholz Planı

Kas 27 12:09
Gündem

Türkiye ve Almanya’da Anayasa Mahkemesi tartışması

Kas 26 19:51
Arkasayfa

TANRI’NIN İDEOLOJİSİ (8)