İşgal altındaki Gazze Şeridi ve Batı Şeria ile Kudüs-ü Şerif’i içine alan Filistin topraklarının bir bütün ve bölünmez olduğu vurgulanan deklarasyonda, daha önce düzenlenen İKÖPAB konferanslarında, özellikle de 2009 İstanbul Deklarasyonu’nda kabul edilen “ırkçı İsrail işgaline karşı direniş ve Filistin Devleti’nin kurulması hususlarında Filistin halkının hakkını destekleyen tüm kararlar” teyit edildi.
Deklarasyonda, ırkçı İsrail’e, gerilimi ortadan kaldırma, ivedilikle askeri kuvvetleri Filistin şehir ve köylerinden geri çekme, bütün yerleşim faaliyetlerini durdurma, sivillere ve yerleşim yerlerine saldırmayı durdurma ve Filistin topraklarından kuşatmayı kaldırma çağrısında bulunan PAB Karma Komitesi’nin 14 Eylül 2001 tarihinde kabul ettiği kararına bir kez daha atıfta bulunuldu.
Deklarasyonda, Kudüs-ü Şerif konusunun Arap-İsrail ihtilafının esas konusu ve bölgedeki istikrarsızlığın nedeni olan Filistin sorununun merkezinde bulunduğuna dikkat çekilerek, “Kudüs-ü Şerif şehri sorununun, İslam dünyasının tamamı için hayati önemi, bu şehrin İslami yapısı ve çok kültürlü kimliği ile İslamın ve Hıristiyanlığın mukaddes mekanlarının kutsallığını koruma gerekliliği” vurgulandı.
Deklarasyonda, “siyonist İsrail saldırısı ve adaletsiz ablukasıyla karşı karşıya olan Filistin halkının azmine saygı duyulduğu” ifade edilerek, Birlik Genel Sekreteri’nin, Kudüs komitesi ve İslami Kalkınma Bankası da dahil olmak üzere bütün devletlerin, teşkilatların ve kurumların çabaları övüldü.
Deklarasyonda ayrıca, İslam ve Hıristiyanlığın Kudüs-ü Şerif’te ve çevresinde bulunan mukaddes mabetlerine karşı ırkçı İsrail’in devam eden tahrikleri ile Harem-i Şerif, El Aksa Camisi ve çevreleyen alan altında yürüttüğü kazı ve tünel çalışmalarından duyulan derin endişe ifade edildi.
Yerleşimler ile şehrin içinde ve etrafında inşa edilen tecrit duvarı ve Filistinlilerin kutsal mekanlarda ibadet etmeleri de dahil, hareketleri ve şehre girişlerinin engellenmesi yoluyla geri kalan Filistin topraklarından tecrit edilen kutsal Kudüs-ü Şerif şehrinde uygulanan bu tür yasadışı eylemlerin zararlı sonuçlarından ayrıca rahatsızlık duyulduğu ifade edilen deklarasyonda, Filistinli mültecilerin evlerine koşulsuz geri dönme hakkı vurgulandı.
Deklarasyonda, dünyanın her tarafındaki Müslümanlara ve Hıristiyanlara El Aksa Camii, özellikle Kudüs-ü Şerif şehrindeki kutsal alanlar, tarihi miras ve mirasın korunması için birlikte çalışma çağrısında da bulunuldu.
Deklarasyonda ayrıca, siyonist İsrail’in Kudüs şehrinde Filistinli nüfusunun azaltılması, tarihi ve medeniyete ait mahiyeti ile Arap ve İslam kimliğinin değiştirilmesi, şehrin Filistinli çevresinden ayrılması ve şehrin etrafında duvarların inşası, böylece Hıristiyan ve Müslümanların Kudüs-ü Şerif’te ibadet yerlerine erişimlerinin engellenmesini hedefleyen politikaların da reddedildiği bildirildi.
Gazze Şeridi’ne kara geçişlerinin yanı sıra, deniz ve hava çıkışlarının da açılması için çağrıda bulunulan deklarasyonda, “Gazze Şeridi’nde kuşatma altındaki Filistin halkının azmini takdir eder, Gazze Şeridi’ndeki adaletsiz ablukanın kaldırılması yönünde harcanan bütün çabaları destekleriz” ifadesine yer verildi.