• Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
    • Yaşam
    • Türkiye
    • Dünya
  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
    • Belgesel & Film
    • Eylem & Etkinlik
    • Fotoğraf & Karikatür
    • Kitap & Dergi
    • Müzik & Video
Adil Medya
  • Mayıs 20, 2025
  • Yayın İlkeleri
  • Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
  • Güncel
  • Sağlık
  • Sağlık
Adil Medya
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Politika
      Barış güvercini kostümünde bir şahin

      Barış güvercini kostümünde bir şahin

      Örgüt feshetti, iktidar pes etmedi: ‘Üye olmadan örgüt adına suç işleme’ maddesi üçüncüye gelmemeli

      Örgüt feshetti, iktidar pes etmedi: ‘Üye olmadan örgüt adına suç işleme’ maddesi üçüncüye gelmemeli

      Pepe’yi sevmek kolay, ya Pepe olmak? (I)

      Pepe’yi sevmek kolay, ya Pepe olmak? (I)

      Meclis Başkanlığı seçimi için geri sayım başladı

      Meclis Başkanlığı seçimi için geri sayım başladı

    • Yaşam
      Ennui Nedir? Can Sıkıntısıyla Olan Karmaşık İlişkimizden Neler Öğrenebiliriz?

      Ennui Nedir? Can Sıkıntısıyla Olan Karmaşık İlişkimizden Neler Öğrenebiliriz?

      Sağ – Sol Beyin Nedir? Beynin Yarısının Baskın Olması Mümkün mü?

      Sağ – Sol Beyin Nedir? Beynin Yarısının Baskın Olması Mümkün mü?

      Nuh’un Gemisi izleri Ağrı Dağı’nda mı? Araştırmacılardan çarpıcı bulgular!

      Nuh’un Gemisi izleri Ağrı Dağı’nda mı? Araştırmacılardan çarpıcı bulgular!

      Yoksulluk arttıkça çocuk sayısı düştü

      Yoksulluk arttıkça çocuk sayısı düştü

    • Türkiye
      Cumhuriyet’in altı çocuğu

      Cumhuriyet’in altı çocuğu

      52 yıldır unutulmadı

      52 yıldır unutulmadı

      Sosyal medya yazıları (1) - Dijital çağın insanları/Analog çocukluklar

      Sosyal medya yazıları (1) - Dijital çağın insanları/Analog çocukluklar

      Wayne’lerden Cumhuriyet’e Yolun İnşası

      Wayne’lerden Cumhuriyet’e Yolun İnşası

    • Dünya
      Putin ile Trump görüştü: "Süreç başlasın"

      Putin ile Trump görüştü: "Süreç başlasın"

      Pepe’yi sevmek kolay, ya Pepe olmak? (I)

      Pepe’yi sevmek kolay, ya Pepe olmak? (I)

      Dışişleri Bakanı Fidan'dan, Türkiye-Rusya-Ukrayna görüşmesi öncesi açıklama: Bundan sonraki aşamayı her beraber belirleyeceğiz

      Dışişleri Bakanı Fidan'dan, Türkiye-Rusya-Ukrayna görüşmesi öncesi açıklama: Bundan sonraki aşamayı her beraber belirleyeceğiz

      Trump: Perşembe günü İstanbul'a uçabilirim

      Trump: Perşembe günü İstanbul'a uçabilirim

  • Emek
  • Kadın
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Ekoloji
  • Sağlık
  • Bilim & Teknoloji
  • Yazarlar
  • Arka Sayfa
    • Fikir & Yazı
      Barış güvercini kostümünde bir şahin

      Barış güvercini kostümünde bir şahin

      Cumhuriyet’in altı çocuğu

      Cumhuriyet’in altı çocuğu

      52 yıldır unutulmadı

      52 yıldır unutulmadı

      Sosyal medya yazıları (1) - Dijital çağın insanları/Analog çocukluklar

      Sosyal medya yazıları (1) - Dijital çağın insanları/Analog çocukluklar

    • Belgesel & Film
      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Kapitalizmin Yeni Silahı: Prekaryaya Dönüştürülen Göçmen Emeği

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi Orhan Kemal

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      ''Gelincik'' Elini kirletmekten çekinmeyen bir polisin hikâyesi

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

      “Leyla ile Mecnun” ekranlara geri dönüyor

    • Eylem & Etkinlik
      Üçüncü Dünya Savaşı

      Üçüncü Dünya Savaşı

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Deniz Gezmiş - Metin Yüksel Birlikte Anılıyor

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Bizi uyutamazsınız; bu zulüm ne unutulur ne de affedilir!

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

      Anayasal Düzen ve Adalet Devleti paneli

    • Fotoğraf & Karikatür
      Metafor

      Metafor

      Günün karikatürü

      Günün karikatürü

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      LeMan'dan İsrail kapağı: Hangi hayvan hastaneleri vurur ki?

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

      Uykusuz bu hafta kapağına TOKİ'yi taşıdı

    • Kitap & Dergi
      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Kadire Bozkurt: Ben yazarken okur henüz yoktur

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Fuat Sürmeli'nin Yeni Kitabı Raflarda: “GÖLGEDEKİ GERÇEK”

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitap toplama düşkünlüğü

      Kitapların yalnızlığı

      Kitapların yalnızlığı

    • Müzik & Video
      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      4 gün sürecek 'Kuzey Fest'in programı belli oldu

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Efendiler Bunun Neresi Yalan

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Gökberk Uğurlu: “Düne takılı kalmak, önümüzü görmemizi engelliyor.”

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

      Grup Yorum üyeleri için dayanışma konseri

Emine K. Arslaner

Emine K. Arslaner

Allah’ın Bizden ‘Dindar Nesil’ Talebi Var mı?

Şubat 9, 2012 Yazılar 8 comments

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest

Ülke gündemi hergün yeni bir sansasyonla dalgalanırken belli bir konu üzerinde sabit kalmanız, kendi akıntınızın sürüklediği şelalelere doğru yol almanız mümkün olmuyor. 

“İstikrar” bizim gibi huzursuz zihinler için sadık kalınması zor bir disiplin.

Eğer tartışılan konu hakkında edecek kelamınız varsa ve sırf çizginizi bozmamak için susmak zorunda olduğunuzu hissediyorsanız, derhal vicdanınız dile geliyor ve savaş başlıyor. 

İşte bu nedenlerle “Hellenizm ve Kadın” konulu yazıların arasına, ‘dindar nesil’ tartışmaları sırasında kafama takılanlar sıkıştırılacak.

Geçelim…

Başbakanın ‘dindar nesil’ yetiştirme hayalini anlamak zor değil. Anlamakta zorlanılan konu, böyle bir neslin karşı alternatifinin ‘ateist nesil’  olarak tanımlanması ve bir kötü örnek olarak da “tinerciler”in hatırlatılması olabilir.

Burada ciddi bir bilgi eksikliğinden ziyade terminolojik kusur da söz konusu…

Dindar neslin karşıtı ateist nesil değil, dinsiz nesildir.

Dinsiz nesil ateist nesil değil, deist nesildir.

Deist; bir tanrı inancı olan ancak herhangi bir dine mensup olmayanlara denir.

Ateizm ise bir yaratıcının varlığına inanmama, onu yok sayma felsefesi olarak tanımlanır. Oysa Allah‘ın varlığına inanmayan biri onun varlığı veya yokluğu ile ilgili bir tartışmaya girmez.

Dolayısıyla ateizm yok sayılan bir yaratıcı varlığın düşmanlığını yapmak, iman sahiplerine saldırmak, dinleri horlamak değildir.

Ateizm, en uygun tabirle ‘tapım tanımamazlık’tır.

Ateizmi bilen ateist -dini tercihi sorulmadıkça-; Allah, din, kitap tartışmasına girmez; bunların düşmanlığını ise kesinlikle yapmaz.

Yurdumdaki ateistleri kasdetmiyorum tabi… Türkiye’de aşağı yukarı bütün ateistler din düşmanı olmasalar da, İslam düşmanıdırlar. Farkında olmadan kendilerine sayısız tanrılar edinmişlerdir ama sırf muhalif görüntüyü daha bir parlatıyor ve müslümanları çıldırtıyor diye ateist olurlar.

Başbakan muteber nesli ‘dindar nesil’, onun kötü karşıtını da ‘ateist nesil’ olarak ortaya koyarsa, kavram karmaşasından nükseden bu düşmanlık daha da pekişir.

Oysa, dindar bir Hıristiyan misyoner İslam’ı tahrif etmek için türlü entrikalar çevirirken, hiçbir dine düşmanlığı olmayan ateist “insanlığa daha çok nasıl faydalı olabilirim?” sorusuyla meşgul olup müslümanlara sayısız hizmetler sunabilir.

Demek ki ideal insan tipi ‘dindar’ değil, ‘ahlaklı’ olan insan tipidir.

“Dindar olmak ahlaklı olmanın şartıdır” diyorsanız, son derece dindar bir insan olduğunu bildiğimiz eski ABD Başkanı Bush’u ahlaklı kabul etmemiz gerekir.

İman dahi ahlaklı olmanın şartı değildir.

Eğer öyle olsaydı henüz Allah’ı arayan Hz. İbrahim’in ahlaksız olduğunu kabul etmemiz gerekirdi. Oysa gerek Hz. İbrahim, gerekse vahiy almadan önceki haliyle  Hz. Muhammed, son derece ahlaklı, hatta güzel ahlaklarıyla tanınan, bilinen insanlardı.

Ahlaklı insanın en mümeyyiz vasfı Kur’an’a göre ‘salih amel’ dir.

Bugün insanlığa hayrı dokunan bilim adamlarının büyük bir kısmının ne yazık ki ateist olduğu bilinen bir gerçektir. Bunun en mühim nedeni ise Hıristiyanlığın içindeki yüksek ahlaka ters (dünyaya gelen her insanın günahkar doğması, ruhbanlık müessesi vs gibi)  teolojik ayrıntılardır ama bu konuyu başka bir yazıda ele alalım.

Bu kavramları yerli yerine oturttuktan sonra gelelim ‘dindar nesil’ tartışmasında unutulan en mühim noktaya.

‘Dindar nesil’ tasavvurunun oluşumunda ilham alınan kaynak, -eğer İslam kasdediliyor ise- mutlaka Kur’an olmalıdır.

Kur’an‘da acaba çocuklara dini telkini farz kılan bir ayet var mıdır? Kur’an’a göre çocuğun dini eğitimini kim verir? Aile mi, devlet mi?

Her ne hikmetse onca yazılıp çizilmesine rağmen kimsenin aklına bu soruları sormak, cevaplamak gelmedi. Tabi bütün bu sorulara cevap ararken psikiyatrinin, pedagojik araştırmaların da bulgularını göz ardı etmemek gerekiyor.

Bir insan hayatındaki periyodlar Kur’an‘da şu ifadelerle anlatılır;

(…) “Böylece dilediğimizi belirli bir süreye kadar rahîmlerde tutar sonra bir bebek olarak çıkarırız. Artık kiminiz ergenlik çağına erişir, kiminize ölüm erken gelir, kiminiz de ne dediğini bilmez bunak bir ihtiyar oluncaya kadar yaşar.” (Hac/5)

Kur’an’daki Baliğ ya da Buluğ (Arapça: بالغ ya da بُلوغ‎) kelimelerinden kasıt -dilimizde de çoğu zaman aynı ifadeyle karşılığını bulan- ‘ergenlik çağı’dır.

Bebeklikten sonra başlayıp ergenliğe giriş dönemine kadar süren bu evrede çocuğun vicdan eğitimi başlar, gelişir ve sona erer.

Kur’an’dan çocuk eğitimiyle ilgili ele alabileceğimiz tüm ayetler modern psikiyatrinin verileriyle de örtüşür.

Şöyle ki;

İsviçreli ünlü psikolog Jean Piaget çocukluktan ergenliğe uzanan dönemi dörde böler;

1. Duyusal motor dönem (0-2 yaş)

2. İşlem öncesi dönem (büyüsel dönem) (2-5/6 yaş)

3. Somut işlemler dönemi (6/7-11/12 yaşlar) – (somut işlemsel dönem olarak da adlandırılır.)

4. Soyut işlemler dönemi (11/12 ve sonrası) – (formel işlemsel dönem olarak da adlandırılır.)

Bu süreç insanın hayaller ve realite arasında bocaladığı, savaştığı, verilen vicdani terbiyeyi kendi karakterinde somutlaştırdığı yoğun, yorucu dönemdir.

Altı yaşına kadar olan büyüsel dönemde çocuğun içgüdüsel davranışlarında büyüsel tepkiler etkin olduğu için, çocukla diyalog kurulurken tüm bu majik unsurların özgür bırakılması, abartılmaması gerekir.

Annelerimizin kapıya çarptığımız zaman bizleri teskin etmek için kapıyı suçlaması ve hatta kapıyı vurarak cezalandırması bu yüzden mükemmel bir eğitim tekniğidir.

Çocuğun bu döneminde çevresindeki herşey canlı birer objedir. Vicdan eğitimi de işte bu çağda başlar ve herhangi bir dış yönlendirme olmadığı sürece, örneğin kendisine ait olmayan birşeyi izin istemeden almaz çocuk.

Onu bu davranışa iten içgüdüler zamanla değişir, şekilden şekle girer ve son olarak yetişkin bir birey olduğu zaman mizacını oluşturacak unsurlardan biri olup karakterine yerleşir.

Örneğin bir gün oyuncağı izinsiz aldığı takdirde oyuncağın ona kızacağını düşünürken, öbür gün oyuncağı koruyan meleğin ona kızacağını düşünür, ertesi gün -atıyorum- oyuncağı almamasının nedeni bir canavarın kendisini yutabileceği endişesi olabilir.

Bütün bu majik devreler hızla hareket ederler ve zamanla çocuk tarafından realize edilirler. Bu süre sonunda çocuk istenen davranış şeklini benimsemiş ve karakteriyle harmanlamış olur.

Bu hassas dönemde yapılan en büyük hatalardan biri ebeveynlerin rol modeli olduklarını unutmalarıdır.

Kendisine yalan söylemenin sakıncalarından bahseden annenin yalan söylediğine şahit olan çocuk bocalar ve yalanın kötülüğünü bildiği halde onu bir davranış biçimi haline getiremez.

Bir başka yanlış, çocuğun büyüsel kurgularını realize etmeye zorlamaktır.

Bunlardan biri dini telkindir. Bu yaşlardaki dini telkinler doğuştan var olan doğallığa müdahale olacağı için çoğu zaman çocuk tarafından yanlış yorumlanır. Herşeyin -kendisi de dahil- herkes için var olduğunu zanneden ve ‘olmak’ fikriyle dünyaya gelen çocuğa kainatın bir sahibi olduğunu anlatmak onda ‘sahip olma’ fikrinin gelişmesine yol açar.

Anne ve babanın ‘sahip olma’ duygusunu destekleyen davranışları, örneğin çocuğun sahip olduğu bir takım meziyetlerinin eve gelen misafire abartılarak sunulması, alacağı sevginin ancak sahip olunacak şeylerle doğru orantılı olarak artacağı veya azalacağı duygusunun oluşmasına neden olur.

Böyle bir eğitim metodu erk’in, özellikle de Kapitalizm’in işine gelir.

Psikoloji’nin son 60 yıldır dile getirdiği ve halen tartışılan bu bulgular İslam’ın çocuk eğitimi perspektifine şaşılacak derecede uygundur.

İslam teslim olmak demektir, teslim almak değil. Çocuğa yapılacak dini telkin onun iradesine müdahale etmek, bir anlamda onu teslim almaya çalışmak demektir.

Bu yüzden Kur’an’da buluğ çağı ile, reşit olunan yaş bariz bir şekilde birbirinden ayrılır ve çocuk rüşdünü ispat edeceği çağa kadar dini hükümlerden sorumlu tutulmaz.

Sorumluluk reşit olma yaşı ile başlar ve bu yaş açık olarak zikredilmez.

Çünkü her insanın doğal bir harmonisi ve reşit olma yaşı vardır. Konuyla ilgili ayet durumu çok net izah etmektedir:

“Ve yetimleri nikâh çağına ermelerine kadar gözetip deneyin, o vakit kendilerinden bir rüşd hissettiniz mi hemen mallarını kendilerine teslim edin” (Nisa/6)

Ayette geçen ‘Beleğun nikâh’ (nikaha ermek ), fiziki olarak evlenebilecek yaşa ulaşmak, buluğa ermek demektir.

Çocuğun buluğa ermesi, akli melekelerini kullanabilecek yaşa geldiği anlamına gelmez.

Bugün modern hayat şartları veya hormonlu yiyeceklerden dolayı buluğ yaşı yediye kadar düşmüştür.

Yedi yaşında, daha akli melekelerini tam anlamıyla kullanamayan ve sorumluluk yüklenemeyecek durumda olan birine herhangi bir dinin tebliği yapılmaz, yapılırsa sağlıklı sonuçlar alınmaz.

Çocuk buluğ çağına kadar geçen süre zarfında ebeveynleri tarafından yönlendirilerek ve onları modelleyerek bir ‘ibadet alışkanlığı’ kazanabilir ancak bu durum, adı üstünde bir ‘alışkanlık’tan öteye gitmez. 

Bu şekilde yetiştirilen bir kişi için ‘din’ törensellikle anlam kazanacaktır ve kendisiyle benzer bir eğitime tabi tutulamamış veya tutulmamış kişileri kendi dininden saymayacak, dışlayacaktır.

İslam’a göre kişi kendi nefsinden sorumludur.

Çocuklar bir süre için anne ve babaya teslim edilmiş emanet, dahası bir imtihan vesilesidir.

Anne ve baba ancak örnek olmak suretiyle çocuklarını din ve ibadet hayatlarına ortak edebilirler.

Bilinçli dini tebliğ ise ancak akıl beliğ oldukları, yani insanlığa ait din, dil, milliyet, tarih ve kültür gibi zenginlikleri kavrayabildikleri bir çağda soracakları sorulara cevap olmak üzere aile tarafından sunulur.

Bir imtihan enstrümanı olan çocuğa ailenin sunması gereken en önemli eğitim, vicdani eğitimdir ve bu eğitim yalnızca iyi modellerin bulunduğu bir çevrede edinilir.

Paraya ihtiyacı olduğu halde sokakta bulduğu cüzdanı hiç tereddüt etmeden sahibine ulaştıran insan vicdani eğitimini doğru ve eksiksiz almış insandır.

Benzer bir durumda olan ve bulduğu cüzdanı aldığı dini terbiyeden dolayı sahibine ulaştıran kişi ise rasyonel hareket eden kişidir.

Kişi burada karşısındakine karşı bir sorumluluk hissetmez. Sorumluluk duyduğu tek durum vardır, Allah’a karşı kendi durumu.

Onu bu davranış biçimine sevkeden saik, yani cezalandırılma korkusu veya ödül alma arzusu ortadan kalkarsa, sahibi ortalarda görünmeyen bir malı sahiplenmek bu kişinin nazarında meşruiyet kazanır.

Kişi inancını yitirmese dahi, vicdani dürtüler davranış biçimi olarak karaktere yerleştirilmediği için küçük detaylar çoğu zaman önemsizleşir.

Çünkü bu insan işlediği her salih ameli bir zorunluluk duygusuyla yerine getirmektedir, sorumluluk duygusuyla değil. 

Zorunluluk duygusu bazen yorucu olur ve baştan itibaren ‘sahip olmak’ duygusuyla yetiştirilen insan gün gelir inandığı Allah’ın yerine farkında olmadan Altın Buzağıyı yerleştirir. 

Gelelim diğer tartışma konusuna…

Devletin dindar nesiller yetiştirmekle mükellef olduğunu düşünenler önce dünya üzerinde dini eğitim veren bir devlet örneği göstermeliler.

Devletten böyle bir hizmet bekleyen, devletin başındakilerin değişmesi ile birlikte değişecek ideolojik zihniyetten dolayı katlanmak zorunda kalacağı zillete de razı olur.

Öncelikle din eğitimini ve dini eğitimi ayırmak zorundayız.

Devlet din eğitimi verir, hatta vermelidir ancak dini eğitim veremez.

Oysa bugün Türkiye’de din eğitimi verilmediği halde Sünni İslam’ı vaaz eden bir sistem ve dini eğitim mevcuttur.

Nedir bunun sakıncası?

Türkiye’de yaşanan tek din Sünni İslam değildir.

Bu nedenle laik(!) Türk devletinin bir kurumu olan Diyanet’in mevcudiyetinin legalliği ile birlikte etik yapısı da tartışmalıdır. Sadece Sünni Müslümanlara hizmet veren bu kuruma aktarılan vergiler ne yazık ki sadece Sünni Müslümanlardan tahsil edilmemektedir.

Eğer Türk devletinin böyle bir kuruma ihtiyacı var ise, en azından yapısını İslam ahlakına uydurmalı ve kul hakkına riayeti esas kabul eden bir teşkilata çevirmeli; bu kuruma giden vergiler yalnızca Sünni Müslümanlardan tahsi edilmeli, örneğin ateistlerden diyanet vergisi alınmamalıdır.

Bu mümkün değil ise en azından bu kurumda tüm dinlere ve mezheplere yer açılmalıdır.

Aynı kısır döngüyü, ben merkezci algıyı dini eğitim sisteminde de görmekteyiz.

Sadece Sünni İslam’ı öğreten kurumlar olan imam hatip liseleri, devlet okulları statüsündedir.

İmam hatip liselerinin tarihi de çok ilginçtir.

CHP iktidarı zamanında açılan bu okulların amacı  laik, modern Türkiye Cumhuriyeti devletine uygun din adamları yetiştirmektir…

İyi de laik devlet niye din adamına ihtiyaç duyar ki?

Çünkü Türkiye’de sol iktidarlar da, sağ iktidarlar da hiçbir zaman laikliği tam anlamıyla kavrayamamış ve laik olamamışlardır.

Yetiştireceği kafasına uygun din adamlarıyla ülkedeki dini yapılanmaları kontrol etmeyi, diğer tabirle bir ruhban sınıfı oluşturmayı amaçlayan CHP zihniyeti, iktidarı sağ partilere kaptırınca kelimenin tam anlamıyla kazdığı kuyuya düşmüştür.

Genellikle Neo-osmanlıcı kafaya sahip sağ iktidarlar da imam hatiplerde Osmanlı medrese sistemini hakim kılmaya kalkışınca çatışmalar başlamıştır.

Neo-osmanlılıların görmek, anlamak, kavramak istemedikleri mesele Türkiye’nin, Osmanlı zamanındaki değerlerden ve alt yapıdan uzaklaşmış, daha farklı kimliklere bölünmüş bir yapıya sahip olduğu gerçeğidir.

Devlet eliyle desteklenen dini eğitimin ülkedeki kamplaşmaları artıracağını düşünemeyen muhafazakar akıl, ne yazık ki Osmanlı eğitim sistemini de aslında doğru dürüst bilmemektedir.

Osmanlı’nın zayıflamasının nedenlerinden biri eğitim sisteminde fenni ilimlerden uzaklaşması ve dini eğitime yoğunlaşmasıdır.

Bir başka dikkate alınması gereken husus da  imam hatip liselerinde sunulan dini eğitimin kalitesidir.

Din adamı değil de, ülkenin belli başlı kadroları için dini eğitim almış elemanlar yetiştirmek hedeflenince (din eğitimi değil de dini eğitim verilmeye kalkışılınca), sınava yönelik bir eğitim sistemi öncellendi ve beşeri ilimler ön plana çıkarılıp dini eğitim geriye itildi. 

Bu gelişme imam hatiplerdeki dini eğitimin kalitesini düşürdü ve ortaya Arapça’dan bihaber ancak lafzen Kur’an’ı Kerim okuyabilen, ağzından Allah kitap düşmeyen ama fani hırslarla malul, siyasi veya ticari hedefleri olan, vizyonsuz, maddi gücü ilahi bir lütuf gibi algılayan ideolojik bünyeler çıktı.

Gerçek şu ki; ne toplumsal planlamada ne de dinlerin kendi iç felsefelerinde din bir hizmet sektörü değildir.

Bir maddi üretim sektörü de değildir. Bu nedenle hiçbir devlet din adamı yetiştirmez.

Eğer devlete bu izni verecek olursak, dini eğitimin nasıl olacağını, hatta olup olamayacağını da o belirler.

Dini eğitim cemaatlerin işidir.

Ne gariptir ki bugün cemaat okulları da, tam anlamıyla Arapça’ya vakıf ve Kur’an’ı asrın idrakine sunacak İslam alimleri yetiştirmek yerine, Nijerli çocuklara Türkçe öğretmeyi tercih etmektedir.

Bu konuda dikkate alınması gereken bir diğer mevzu da ilahiyat fakültelerinin durumudur.

Bugün Batı’da hiçbir üniversitenin kilise bölümü yoktur.

İlahiyat kelimesinin tam karşılığı teolojidir. Teoloji tüm dinleri kapsar.

Oysa Türkiye’deki İlahiyat fakültelerinde imam hatip liselerinde verilen İslami eğitim teferruatlandırılır sadece.

Bir üniversite çatısı altındaki akademik din bilimlerinin tamamı İslam’a endekslenemez.

Endekslenirse ilahiyat eğitimi adı altında yapılan sahte akademizmden bahsedebiliriz ancak.

Bu fakültelerin kürsü başkanları Budizm’i İngilizce yorum kitaplarından okuyan ve aslından bihaber kişilerdir. Salt İslam alanında uzmanlaşmak isteyen bir akademisyenin dahi Budizm gibi bir dünya dinini aslından okumamış olması utanılacak bir hadisedir.

Bizim Hıristiyan teoloğumuz yoktur ama bol miktarda İsrailiyat teoloğumuz vardır.

Bu yüzden Batı’yı örnekler ama tanımayız. Çünkü asırlardır süren Batı aşkımıza rağmen bir türlü aklımıza oksidentalist enstitüleri kurmak gelmez.

Buna mukabil oryantalistlerin kitaplarından İslam’ı öğrenen teologlarımız kendilerine ‘din adamı’ derler.

Üniversite bilim üretir, din adamı yetiştirmez.

Bugün Türkiye’de ilahiyat fakülteleri din adamı yetiştirmeye zorlanıyor. Üstelik tek bir dine ait, tek bir mezhebin eğitimini almış din adamlarını…

Peki buradan mezun olanlar din adamlığı yapıyorlar mı? 

Bugün Türkiye’nin ilahiyat mezunlarını medya sektöründe, parlamentoda, bürokrasi ve diplomaside, devlet kadrolarının tamamında görebilirsiniz. Din adamlığı yapanların sayısı bir hayli azdır.

Özetlersek:

Eğitim ve öğretim farklı şeylerdir.

‘Eğitim’ çocuğu vicdani terbiyeye tabi tutarak bir davranış biçimini alışkanlık haline getirmesini sağlamaktır.

Öğretimde ise bir takım doğruları öğretmek, kimi zaman ezberletmek esastır.

Bu metodu esas alan eğitim sistemimizin adı yanlış konulmuştur aslında. Eğitim değil, öğretim sistemi olmalıydı.

 ‘İlmi taleb etmek’ gibi eğitimde son derece gerekli bir şartı önemsemeyen modern eğitim, ilmi talep edenden gelen ‘talebe’ kelimesini öğrenci, hocayı da öğretmen yapmıştır ancak ‘eğitim’ kelimesini unutmuştur.

Öğretimi herkes alır. Her çocuk yere çöp atmanın yanlış olduğunu bilir ancak bunu alışkanlık haline getirmek vicdani eğitimle ilgilidir ve bu eğitim 3 yaşında başlayıp 11-12 yaşlarında sona erer.

İslam’a göre ebeveynler çocuklarına model olmak suretiyle bir vicdan eğitimi kazandırırlar ve dini hayatlarına da bu süre zarfında çocuklarını ortak ederler. Bir aile çocuğuna kendi dinini ancak çocuk akıl beliğ, yani rüşdünü ispat edecek yaşa geldikten sonra bir tercih olarak sunabilir.

Ne dünya genelinde ne de akıl ve vicdana göre, devletin halkına belli bir dini eğitimi dayatması hoş karşılanmaz.

İmam hatip liseleri dini eğitim veren kurumlar olduğu için devlet okulu olmamalıdırlar.

Eğer olacaklarsa, benzer eğitimi ülkede yaşanan farklı dinlerde sunacak, örneğin papaz, haham okulları da kurulmalı veya kurulmuş olanlar varsa bunlar devlet okulu statüsüne kavuşturulmalıdır.

Devlet din eğitimi verebilir.

Bunun adına İlahiyat, yani teoloji denir. Teoloji fakültelerinde İslam, İsevilik, Musevilik, Uzak Doğu Dinleri gibi kürsüler kurulur.

İslam ağırlıklı bir teoloji eğitimi alan akademisyen, insanlık tarihinin tek tanrı öncesi varolan belgelerine islami bakış geliştirecek düzeyde eğitilir.

Bu şu demektir; iyi bir ilahiyat eğitimi sadece Arapça, İbranice, Süryanice gibi dillerden birini veya birkaçını değil, ölü dillerden birini de iyi bilmeyi gerektirir.

Daha güzel bir Türkiye daha özgür ve tarafsız bir eğitimle mümkündür.

Devlet erkanı tablet bilgisayarlarla insanların gözlerini boyayarak iktidarlarının ömrünü uzatmaya çalışmak yerine, gerçekten samimi, idealist ve vatanperver olmaya çalışmalıdır artık.

Ülkedeki eğitim sorununun tablet bigisayar eksikliği değil, zihniyet bozukluğu olduğunu farketmek bu alanda atılacak ilk adımdır.

www.eminearslaner.com

twitter.com/EmineNermin

8 Comments

  1. seçkin
    10 Şubat 2012 at 07:45

    teizm: bir geleneğe bağlı olan

    Ateizm: bir geleneğe bağlı olmayan

    Aslında İslama bağlı olmasam, bu ortamda ateist olurdum.

    normal/Anormal gibi.

  2. KAMİL GÜNGÖR
    10 Şubat 2012 at 08:58

    ŞU YAZDIĞINIZ YAZIYI VİRGÜLÜNE KADAR ONAYLIYORUM.TAM DÜŞÜNCELERİME VE HATTA TOPLUMUN BÜYÜK KESİMİNE DOĞRU SESLENMİŞ ÇAĞDAŞ BİR YAZI VE DÜŞÜNCE ÖRNEĞİ.

  3. Rüştü CAN
    10 Şubat 2012 at 11:39

    \\\\\\\”İslam’a göre ebeveynler çocuklarına model olmak suretiyle bir vicdan eğitimi kazandırırlar ve dini hayatlarına da bu süre zarfında çocuklarını ortak ederler. Bir aile çocuğuna kendi dinini ancak çocuk akıl beliğ, yani rüşdünü ispat edecek yaşa geldikten sonra bir tercih olarak sunabilir.\\\\\\\” yani çocuk rüşt çağına kadar ben müslümanım diyemeyecek , fenerbahçeliyim , kola içerim , haburger yerim , kot giyerim , şu artisti severim vs. kapitalist kültürün her zıkkımını öğrenecek ama Allah\\\\\\\’ı Kitabı , Peygamberini ve ahlakını öğrenmeyecek. Hanımefendi siz nerde yazı yazdığınızın ve kime hizmet ettiğinizin farkında mısınız?

  4. tekin özmüş
    10 Şubat 2012 at 13:01

    uvkumu açan bir yazıyi kaleme almış kardeşimiz,çok bilgilendim sağolsun.

  5. MAHMUT CELAL ÖZMEN
    10 Şubat 2012 at 16:21

    VAR! > ولتكن منكم أمة يدعون إلى الخير ويأمرون بالمعروف وينهون عن المنكر وأولئك هم المفلحون : \”Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.\” Kuran-ı Kerim » 3 / ÂLİ İMRÂN – 104

    وَإِذِ ابْتَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ ۖ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا ۖ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي ۖ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ : \”Hani Rabbi, İbrahim\’i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim\’e): \’Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım\’ dedi. (İbrahim) \’Ya soyumdan olanlar?\’ deyince (Allah:) \’Zalimler benim ahdime erişemez\’ dedi.\” Kuran-ı Kerim » 2 / BAKARA – 124

  6. Gürkan Gergin
    10 Şubat 2012 at 22:44

    Muhteşem, vizyoner, ufuk açıcı, incelikli ve net bildiğimizi zannedip aslında yanlş bildiğimiz pek çok hususu da irdeleyip doğrusunu ortaya koyan bir yazı kaleme almışsınız, tebrikler ve teşekkürler ediyorum. Ayrıca ilginç bulduğum bir husus ta yazının bu topluma Kemalist düsturların (Atatürkçülük, milliyetçilik, üstün toplumluk v.s.) endoktrinasyonel yollarla içselleştirtilmesinin yanlış olduğunu\’ da, maksadı o olamsa da, fâş etmesi, ortaya koyması… zannımca tüm öğretmenler ve Başbakan dahil tüm siyâsi erk ehli okuyup idrâk etmeli makâlenizi…

  7. cüneyt taşoğlu
    12 Şubat 2012 at 20:57

    \’\’Dindar olmak ahlaklı olmanın sartı değildir\’\’ görüşünüz yanlıştir. Siz dindar kavramını ezberlerinizle acıklamıssınız. Oysa kuranın dindar tarifi yaşamı kolaylaştıran demektir. Kurandaki din anlayışı kendisine \’\’yaşam\’\’ tarifini koyar. DİN YAŞAM DEMEKTİR

    \’\’ Size Allah dan ve eşçisinden HAYAT VERECEK birşey geldiğinde ona uyun\’\’ der. HAYAT VERECEK SÖZÜ BURDA OLAYI ACIKLAR SANIRIM…Hayatı kolaylaştırmak ise başkalarının hayatına zorluk cıkarmamak oldugu gibi bilakis yardımcı olmaktır.. Bu da ahlakın kendisidir. Yani din ile ahlakı ayıRma hakkınız yok.. Ahlaklı her insan dinlidir yani,,,

  8. orhan erdoğan
    25 Şubat 2012 at 15:12

    saygıdeger ASLANER
    YAZINIZI BEĞENİ İLE OKUDUM. ANCAK 3 GÖRÜŞÜNÜZE KENDİ ADIMA FARKLI BAKILMASI GEREKTİĞİ KANISINDAYIM.
    1. İBRAHİM\’İN YARATICISINI ARAMASI KONUSU MEAL VE TEFSİRLERDE SANKİ HENÜZ YARATICI ARAYIŞINDAKİ BİR İNSANDAN BAHSEDER GİBİ ANLATILMAKTADIR. HALBUKİ İLĞİLİ AYETLERE BAKILDIĞINDA İBRAHİM, KAVMİNE \”BUMUDUR BENİM İLAHIM\” ŞEKLİNDE HİTAP ETMEKTEDİR. YANİ BİR İSTHZA VAR HİTAPTA. ONLARIN TANRILARINI KÜÇÜMSEME, GÜÇSÜZLÜĞÜNÜ İSPAT ETME EYLEMİDİR ORADAKİ KONUŞMALAR.ELMALİLI MEALİNDEDE BU YÖNDE BİR TARİF VARDIR. VE DOĞRUSUDA BÖYLE OLMALIDIR. ZİRA HER DÖNEMDE HANİF DİN MEVCUTTUR VR ELÇİ OLACAK İNSANLAR DA BU HANİF DİN ÜZERE YAŞAMLARINI SÜRDÜRMÜŞLERDİR. TAKİ KENDİLERİ GÖREVLENDİRİLEREK KENDİLERİNE VAHYEDİLEN YENİ ŞERİAT GELENE DEK.
    2.\”İNSANLIK TARİHİNİN TEK TANRI ÖNCESİ VAR OLAN BELGELERİ\” GÖRÜŞÜNÜZ İNSANIN EVRİMLEŞEREK BU GÜNKÜ DURUMUNA GELMESİNİ SAVUNAN TEORİYİ ANLATMAKTA HER HALDE. HALBUKİ KURAN BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE HİÇTE BÖYLE BİR EVRİMLEŞMEDEN SÖZ ETMEMEKTEDİR. TAM KAMİL OLARAK, İSİMLERİ ÖĞRENMİŞ, İNANÇ VE DÜŞÜNCE ALANINDA DONATILMIŞ OLDUĞUNU GÖRMEKTEYİZ.CENAB-I HAK, MELEKLERE \”YERYÜZÜNE BİR HALİFE İNDİRECEĞİM DEDİĞİNDE MELEKLER;\”KAN DÖKÜCÜ VE NİFAK ÇIKARTICILARIMI?\” SORUSUNU HER HALDE İNSAN TÜRÜNÜN \”HALİFE- ARKADAN GELEN-\” OLDUĞUNU BİLDİKLERİ AÇIKÇA GÖRÜLMEKTE BU SORUDA. BU NEDENLE EVRİMLEŞME TEORİSİNİ ANLATAN \”TEK TANRI INANCI ÖNCESİ İNSANLIK TARİHİ\” İFADESİ KURANİ OLMAYAN VE RABBIMIZIN YARATILIŞI ANLATTIĞI, ÖĞRETTİĞİ AYETLERE TERS DÜŞEN BİR YAKLAŞIMDIR.
    3-EBEVEYNLERİN ÇOCUKLARINA, AKIL BULUĞ OLANA KADAR DİNİ TELKİNDE BULUNMALARINA HAKLARI OLMADIĞI GÖRÜŞÜ DOĞRU ANCAK REEL DEĞİLDİR. ZİRA ÇOCUKLAR AKIL BULUĞ OLANA KADAR HERTÜRLÜ TEİST, ATAİST, YADA İSLAM DÜŞMANLARININ HER TÜRLÜ ŞEYTANİ BOMBARDUMANI ALTINDA DEĞİLLERMİ. BU AMANSIZ, VAHŞİ SALDIRIDAN ÇOCUKLARIMIZI HÜMANİST BİR GÖRÜŞE KURBANMI ETMELİYİZ. ŞUNU SÖYLEYEBİLİRSİNİZ, BASKICI OLMADAN, YOBAZLIĞA VARAN YAKLAŞIMLAR OLMADAN, YAŞAMINDA İSLAMI UYGULAYARAK ÖRNEK OLMAK VE BERABER YAŞAMAYA ÇALIŞMAK.

Yorumunuzu bırakın


İlgili Haberler

KUR’ÂN’DA SINIFLI TOPLUM ELEŞTİRİSİ (1) Fikir & Yazı
Mayıs 18, 2025

KUR’ÂN’DA SINIFLI TOPLUM ELEŞTİRİSİ (1)

SISU  (Yaratıcı İrade/Mücâdele/Tekâmül) Fikir & Yazı
Mayıs 17, 2025

SISU (Yaratıcı İrade/Mücâdele/Tekâmül)

Zihinsel Sömürgecilik ve Medeniyet Krizi: İslam Dünyasının Ontolojik ve Epistemolojik Tutulması Fikir & Yazı
Mayıs 16, 2025

Zihinsel Sömürgecilik ve Medeniyet Krizi: İslam Dünyasının Ontolojik ve Epistemolojik Tutulması

ZAMAN AKIŞI

May 20 11:48
Arkasayfa

Barış güvercini kostümünde bir şahin

May 20 09:04
Gündem

Putin ile Trump görüştü: “Süreç başlasın”

May 19 13:33
Arkasayfa

Cumhuriyet’in altı çocuğu

May 19 13:16
Arkasayfa

52 yıldır unutulmadı

May 18 12:09
Arkasayfa

Sosyal medya yazıları (1) – Dijital çağın insanları/Analog çocukluklar

May 18 12:06
Ekonomi

95 ilaç geri ödeme listesine alındı

May 18 11:20
Ekonomi

Almanlar bizi kıskanmaya devam ediyor: Hasan’ın sepeti 8, Hans’ın sepeti 20 kez doluyor

May 18 11:15
Bilim & Teknoloji

Organlarınız kaç yaşında?

May 18 11:13
Arkasayfa

KUR’ÂN’DA SINIFLI TOPLUM ELEŞTİRİSİ (1)

May 17 13:06
Gündem

Wayne’lerden Cumhuriyet’e Yolun İnşası

May 17 09:41
Arkasayfa

Örgüt feshetti, iktidar pes etmedi: ‘Üye olmadan örgüt adına suç işleme’ maddesi üçüncüye gelmemeli

May 17 09:35
Gündem

Pepe’yi sevmek kolay, ya Pepe olmak? (I)

May 17 09:29
Ekonomi

Çalışamayan genç, iş arayan emekli, görünmeyen kadın: 2025’e böyle başlandı

May 17 09:24
Arkasayfa

SISU (Yaratıcı İrade/Mücâdele/Tekâmül)

May 16 22:56
Arkasayfa

Zihinsel Sömürgecilik ve Medeniyet Krizi: İslam Dünyasının Ontolojik ve Epistemolojik Tutulması

May 16 20:03
Arkasayfa

Herkes Biraz Kendi Tanrısına Benzer

May 16 15:20
Kültür & Sanat

Ennui Nedir? Can Sıkıntısıyla Olan Karmaşık İlişkimizden Neler Öğrenebiliriz?

May 16 15:16
Bilim & Teknoloji

Sağ – Sol Beyin Nedir? Beynin Yarısının Baskın Olması Mümkün mü?

May 16 15:14
Gündem

Nuh’un Gemisi izleri Ağrı Dağı’nda mı? Araştırmacılardan çarpıcı bulgular!

May 16 13:26
Ekonomi

İPA hesapladı: İstanbul’da 4 kişilik ailenin yaşam maliyeti belli oldu

May 16 13:17
Arkasayfa

Meclis Başkanlığı seçimi için geri sayım başladı

May 16 13:15
Gündem

İletişim Başkanlığı’ndan “yeni yargı paketi” açıklaması: 2 yılın altında ceza alanların da cezaevine girmesi sağlanacak

May 16 13:11
Gündem

Dışişleri Bakanı Fidan’dan, Türkiye-Rusya-Ukrayna görüşmesi öncesi açıklama: Bundan sonraki aşamayı her beraber belirleyeceğiz

May 16 13:02
Arkasayfa

Yiyen yesin ben yemezem

May 16 12:49
Arkasayfa

Bitsin artık kara zulüm, bayram benim neyime!

May 16 12:46
Gündem

İspanya’daki Bask deneyimi ve ETA örneğinden Türkiye’de Kürt meselesinde barış imkanları

May 16 12:18
Ekonomi

Çinli Global Times: 90 günlük tarife ateşkesi uzatılmalı

May 16 11:39
Arkasayfa

Sus! Öde ve katlan

May 15 13:22
Ekonomi

Mevduattaki yüksek faiz kördüğümü

May 15 13:19
Gündem

Sivas’ta KKKA alarmı! 8 kişiye tanı kondu, 1 kişi hayatını kaybetti