Colani’nin Beyaz Saray’da ağırlanması 1946’dan bu yana Ortadoğu’da ABD ekseni karşısında konumlanan Suriye’nin ABD’nin yörüngesine girmesinin miladı oldu. Kanlı dönüşümün 2’nci evresinde alınacak daha çok yol var.
Suriye’deki HTŞ yönetiminin lideri Colani’nin Beyaz Saray ziyareti Ortadoğu’da 7 Ekim sonrasında inşa edilmeye başlanan ABD-İsrail eksenli düzenin en önemli çıktılarından birisi. Zira 1946’daki bağımsızlığından bu yana ilk kez bir Suriye liderinin Beyaz Saray’da ağırlanması her yönüyle bir milat. ABD Başkanı Trump’ın Ahmet Şara’yı (Colani) ağırlaması Suriye’nin ABD yörüngesine bağlanmasının resmi ilanı oldu. Colani’ye övgüler düzen Trump, Suriye’nin Ortadoğu “barış planının büyük bir parçası olacağını” söyledi. Şara da ziyaretin ABD ile işbirliğinin başlangıcı olduğunu deklare ederken “Yeni Suriye”, IŞİD’e karşı kurulan ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun 90’ıncı üyesi yapıldı. HTŞ’nin Adalet Bakanı Mazhar el Veys de “şeriata uygun” sözleriyle bu kararı onayladı. Colani’nin ziyareti, emperyalizm ve siyasal İslamcılar arasındaki işbirliğinin yeni evreye taşınması ve Ortadoğu’da da yeni bir denklemin başlaması demek.
***
Soğuk Savaş sırasında Ortadoğu iki süper güç arasında bölünmüştü. Seküler, Arap milliyetçisi yönetimlerin işbaşında olduğu Libya, Suriye, Yemen gibi ülkeler SSCB’nin etki alanındaydı. Suudi Arabistan, BAE, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Ürdün gibi monarşinin hükmettiği ülkeler ise ABD emperyalizminin sadık müttefikleriydi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından 1991’den sonra tüm yollar “mutlak hegemon güç” Washington’a çıkmaya başladı. İsrail, Suudi Arabistan, BAE, Katar, Bahreyn gibi Arap ülkeleri ABD eksenindeki konumlarını daha da perçinledi. Çemberin dışında kalan İran, Irak, Libya ve Suriye felç edici yaptırımlar, sık sık bombalamalar, açık-gizli müdahaleler ve rutin şeytanlaştırmayla karşı karşıya kaldı.Kapitalizmin-liberalizmin mutlak zaferinin ilan edildiği, “tarihin sonu” tezlerinin piyasaya sürüldüğü 1991-2000 yılları arasında ABD’nin dünyaya nizam verme girişimleri aralıksız sürdü.
21. yüzyıla adım atılmasıyla birlikte yeni bir dönemin de kapıları aralanacaktı. ABD merkezli liberal dünyanın parıltıları dökülmeye başladı. 2001’deki İkiz Kule saldırılarının ardından “Bush doktrini”ni devreye sokan ABD, Afganistan işgalinin ardından Irak üzerinden Ortadoğu’ya da tankıyla, tüfeğiyle, askeriyle girdi.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bu süreçte ortaya atıldı. 2004’te ortaya saçılan BOP ile birlikte bölgenin bir bütün olarak ABD-İsrail çıkarları doğrultusunda dönüşümüne start verildi. Emperyalizm Ortadoğu’da yeni bir tasarıma girişirken suç ortakları da “siyasal İslamcılar”dı. Birer kullanışlı aparatlar olarak siyasal İslamcı rejim ve aktörler piyasaya sürüldü. Yeşil Kuşak’ın mamulü siyasal İslamcılar, rejimi, iktidarı, devlet dışı aktörüyle emperyalizmin emrine amade olurlarken İran, Suriye, Yemen, Libya gibi aktörler hala “eski dönem” bakiyesi olarak Amerikan eksenli dönüşümün önünde birer engellerdi.
2011’de patlak veren Arap Baharı ayaklanmaları ABD öncülüğündeki “kolektif emperyalizm” ve İsrail’in Ortadoğu’daki sistemi dönüştürmenin vesilesi oldu. “Kanlı Bahar”ın yarattığı büyük çalkantıların başlarında İran’ın “direniş ekseni” güç devşirse de Ortadoğu’nun kanlı bir mayın tarlasına dönüştürülmesi uzun vadede emperyal güçlerin planlarına çalışacaktı. Bölge alt üst olurken yaşananların etkisiyle ABD liderliğindeki koalisyon da içeriden ikiye bölündü. Katar ve Türkiye bir tarafta, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri diğer tarafta konumlandı. Ancak başlangıçta her şey istediği gibi gitmese de ABD her iki tarafı da kontrol ederek aynı hedefler doğrultusunda kullandı.
2017’den 2021’e kadar Katar’a uygulanan Körfez ablukası, İran’a karşı birleşik bir cephe oluşturma çabalarının önünde bir engeldi. Ancak hızla şekillenen bölgede bir süre sonra bu geçici engel de aşıldı, tüm aktörler ABD şemsiyesi altında ana hedef için yan yana hizalandı.
***
ABD ve İsrail’in kaos stratejisi istenilen hızla ilerlemese de işliyordu. Libya, Yemen, Suriye içeriden çökertilirken kanlı bir “vekalet savaşı”na sürüklendiler. Ağır ama emin adımlarla ilerleyen süreç sonrasında 7 Ekim 2023 Hamas saldırısı bir dönüm noktası oldu.
Fırsatı kaçırmayan İsrail Gazze, Lübnan, Suriye ve de İran’a savaş açarak kanlı senaryoyu hayata geçirmeye girişti. Filistinli direniş örgütleri, Hamas, Hizbullah gibi yapılar çökertildi. 8 Aralık 2024’te de Colani liderliğindeki HTŞ üzerinden Esad yönetimi yani Suriye devre dışı bırakıldı. Suriye düşünce İran etkisizleştirildi, Rusya ve Çin, Ortadoğu’dan uzaklaştırıldı. ABD’nin İsrail birlikte “şimdilik” hâkimiyeti başladı. İsrail’in Gazze saldırılarının 733’üncü gününde kabul edilen anlaşma sonrasında liderleri yanına alarak 13 Ekim’de Şarm El Şeyh’te “barış şovu” yapan Trump, bunun “Yeni bir Ortadoğu için tarihi bir şafak” olduğunu söyleyecekti.
***
13 Ekim itibarıyla Ortadoğu’nun kanlı dönüşümün birinci aşaması geride kalacak, ikinci aşaması resmen başlayacaktı. Bu yeni evrenin bir çıktısı olarak da Colani, Beyaz Saray’a çağrılacaktı. Öncesinde de Şara’nın Amerikan generalleriyle basket şovları bir halkla ilişkiler çalışması olarak servis edilecekti.
Yeni Suriye Amerikan sistemine entegre edilirken SDG’nin Şam’a entegrasyonu için de girişimler sürüyor. Her ikisi de birbirini tamamlayan süreçler ve biri ötekinden bağımsız değil. Şara’nın Washington’a biatını sağlamlaştırması Suriye Kürtlerini de etkileyecek. Şara’nın sözleri ve “koalisyon”a katılması Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) 10 Mart Anlaşması çerçevesinde Şam’a entegrasyonu için bir baskı yaratacak.
Washington Şam ve SDG arasında denge tutturmaya çalışırken Türkiye’yi, Kürtleri, HTŞ yönetimini de hizada tutmaya çalışıyor. Colani Suriyesi ABD’nin Ortadoğu’daki, SDG de Suriye’deki en önemli ortaklarından. Her iki tarafa da kimi tavizler verdirerek Ortadoğu’daki kanlı dizaynın merkez ülkelerinden Suriye’nin genel tabloyu bozmasına izin vermek istemeyecektir. Colani ziyareti de gösterdi ki ABD Suriye’den çıkmamak üzere konuşlanmanın yollarını döşüyor. Evrensel’den Yusuf Karadaş’ın da değindiği üzere, “Ziyaret, 1956 Süveyş krizinden bu yana Ortadoğu’da ABD-İsrail ekseni karşısında konumlanmış bulunan Suriye’nin ABD eksenine bağlanması yönünde atılmış yeni ve önemli bir adım oldu. Suriye’nin ‘IŞİD ile Mücadele Koalisyonu’na katılması ise ABD’nin SDG ile sürdürdüğü IŞİD ile mücadeleyi Suriye’ye yayarak üsler kurmasının önünü açan bir gelişme olarak anlam kazanıyor.”
Ortadoğu’da ABD-İsrail eksenli kanlı dönüşüm sürecinin ikinci evresi emperyal çıkarlar ve İsrail’in güvenlik paradigması öncelenerek ilerletiliyor. Süreç yeni gerilimler üreterek ilerlerken gelişmeler Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor ve de etkiliyor.




