Feray Aytekin Aydoğan
“Onlara daha birkaç hafta önce istifa etmelerini tavsiye etmiştim, 650 liraya bile mecbur oldukları için kaldılar.”
BirGün gazetesinde Bilge Su Yıldırım’ın, Dilovası’nda yaşanan iş cinayeti sonrası hazırladığı haberde merdivenaltı atölyelerde çalışan Fatma bu cümleyi kuruyor. Siyasi iktidar 12. Kalkınma Planı’nda ve Orta Vadeli Plan’da kadınlara, gençlere günlük 650 liraya mecbur bıraktıkları bir yaşamı müjde olarak duyurmuştu.
Yeni nesil istihdam biçimi, aktif işgücü, iş-aile uyumu dedikleri yeni rejime uygun yeni istihdam biçimi. Esnek, geçici, sosyal güvenlikten, kamusal emeklilik hakkından yoksun, sendika üyeliğinin, toplu sözleşmelerden yararlanma hakkının yasaklandığı asgari ücretin altında çalışma koşulları. Hem kamuda hem özelde yeni istihdam biçimi büyük bir seferberlik halinde ve hızla hayata geçiriliyor. Aile yılı, zorunlu eğitim süresinin kısaltılması, esnek okul başlıkları bu istihdam biçiminin olağanlaşması için gündemde. Her şey patronlar için.
Dilovası münferit değil. Patronlara o yolu açan siyasi iktidarın politikaları.
Yalnızca İŞKUR İşbaşı Eğitim Programı’nı incelediğimizde amaçlananın ne olduğunu görüyoruz. Bu program kapsamında;
Öğrencilere ödenen ücret günlük 637 lira. İş arayanlar için 850 lira, işsizlik ödeneği alanlar için 425 lira.
Öğrenci olarak tanımladıkları yaş grubu, lise ve altı örgün eğitime devam eden çocuklar. Dilovası’nda iş cinayetinde yaşamını kaybeden Cansu’nun, Nisa’nın yaşında ve onlardan daha da küçük çocuklardan bahsediyorlar. Bu çocuk işçi programı…
Çocukların, gençlerin, kadınların aldığı ücretler için kullanılan ifade “cep harçlığı”. Yalnızca İŞKUR İşbaşı Eğitim Programı’nda değil bu amaçla düzenlenen tüm programlarda da “cep harçlığı” ifadesi kullanılıyor. Yasadışılığı yaşama geçirme hinliğinin karşılığı bu ifade. Cep harçlığı diyorlar ki asgari ücretin altında çalıştırabilsinler. Sendikalı olamasınlar, sosyal güvenlik, emeklilik, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarından yararlanamasınlar.
İşbaşı Eğitim Programı’nın başında “Bu sayede işverenler ihtiyaç duydukları işgücünü herhangi bir maliyete katlanma zorunluluğu bulunmadan kendileri yetiştirme imkânına kavuşmakta ve doğru işçi bulma olanağı elde etmektedirler” cümlesi yer alıyor. Emekçilerin, halkın bütçesi; çocukların, gençlerin, kadınların patronlar için bedava işgücü haline getirilmesi için kullanılıyor.
***
İşgücü Uyum Programı, İş Başı Eğitim Programları, Her Meslekte Kadın Eli Projesi, İŞKUR Gençlik Programı gibi isimlerle asgari ücretin de altında esnek, geçici, güvencesiz en altın da altında bir istihdam biçimi yaratılıyor. Yalnızca İŞKUR Gençlik Programı’nın üniversite öğrencilerine yönelik planlamada bu koşullarda çalıştırılacak üniversiteli sayısı 150 bin.
Dilovası’ndaki iş cinayeti “Aile Yılı” ile amaçlananın da fotoğrafı. Aile Yılı ile dedikleri; kadınların asli görevi patronların ucuz işgücü ihtiyacı için çokça çocuk doğurmak ve ev işlerinin yanı sıra sosyal devletin yapması gereken kreş, bakımevi gibi kamusal hizmetleri sağlaması. Kadınlar çalışacaksa da ucuza, esnek, güvencesiz, geçici çalışmalı.
Tuğba, Cansu, Nisa, Esma, Şengül, Hanım… Cenazeleri 3 ayrı mahalleden kalktı. 3 mahalle de kadınların, kız çocuklarının 15’inden 65’ine yoksulluğun gölgesinde, iş güvenliğinden yoksun, esnek, güvencesiz ucuz işgücü haline getirilen yerlerdi. Özellikle bakım emeğini tek başına üstlenmek zorunda bırakılan kadınlar ve kız çocukları için buralarda çalışma nedeni aynı zamanda evlerine yakın olması idi.
***
Yoksulluk artıkça ülkemizde doğum oranları düşüyor. Patronlar panikte. Bu düşüş patronların ucuz işgücü bulmalarının önünde büyük tehlike.
Doğum oranları tarihin en düşük seviyesinde. Yoksulluğun artışının en yoğun olduğu dönemlerde dahi bu denli sert bir düşüş yaşanmamış. Bu durumu yalnızca yoksullukla da açıklayamayız. 1990’lı yıllardan itibaren yeni doğan çocuk sayısı 1 milyonun altına hiç düşmemiş. 2001 krizinde dahi yeni doğan çocuk sayısı 1 milyon 300 bin iken 2024’te 937 bin. Toplam doğurganlık hızının 1,50’nin altında kaldığı il sayısı 2017’de 4 iken 2024’te 55. Toplam doğurganlık hızının 3 çocuk ve üzerinde olduğu il sayısı 2017’de 10 iken 2024’te sadece Şanlıurfa.
Bu yüzden bu bir felaket diyerek 2026-2035’i aile ve nüfus on yılı ilan ettiler. “Aile Yılı” çağrısı ülkemiz, Dilovası’nda 650 lira, okulda, hastanede, atölyelerde günlük 637 lira karşılığı hayatlar ülkesi olsun diyedir.
Laiklik mücadelesinin, kadın mücadelesinin yükselişi ile doğum oranlarının düşüşü aynı zamanda kadınların isyanı. Yaşadığımız her gün feminist mücadelenin sınıf ve laiklik mücadelesinden bağımsız olamayacağı hakikatinin kanıtı.




