İngiliz gazeteleri ilk sayfalarının neredeyse tümünü, İngiltere’nin yeni hükümetinin birinci tam gününü ve detayları netleşen koalisyon anlaşmasını değerlendirmeye ayırmış.
Fakat, bu konudaki yorumlara geçmeden önce, Türkiye ile igili bir değerlendirmeye yer verelim.
“Türkiye AB’siz de yapabileceğini düşünüyor”
Times gazetesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Times ile birlikte diğer bazı Avrupa gazetelerine de verdiği röportajı yayınlamış. Gazete, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin olumsuz tutumundan dolayı yüzünü Müslüman dünyasına döndüğünü yazıyor.
Times‘ın Ankara’daki muhabiri Charles Bremner, Cumhurbaşkanı Gül’ün Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi kabul edip etmemeye karar vermesi gereken tarihi bir kavşakta olduğunu söylediğini aktarıyor.
Abdullah Gül röportajda, Avrupa Birliği’nin Kuzey Kıbrıs’la ilgili sorunlardan dolayı Brüksel-Ankara müzakerelerini durdurmuş olmasını da eleştiriyor.
Cumhurbaşkanı Gül’ün, Türkiye’nin adaylığına bakışları nedeniyle özel olarak eleştirdiği Avrupa liderleri ise Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel.
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusundaki tavrında değişiklik olduğunu gözleyen Times muhabirinin izlenimi şöyle:
“Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için devam eden isteğini vurguladı, fakat kullandığı ton, Ankara’nın Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin kararlı bir şekilde İran, Arap dünyası, Afrika ve Latin Amerika’da ilişkilerini geliştirmesinden bu yana kazandığı yeni iddialı tonu yansıtıyor.”
Bremner, Türkiye’nin güçlü ekonomik büyümesi ve 73 milyonluk nüfusuyla, zaten serbest ticaret yapabildiği Avrupa Birliği’ne üye olmadan da devam edebileceğine dair giderek güçlenen bir inanca sahip olduğunu da ifade ediyor.
Gazete Türkiye’nin üyeliğini savunanların, bu şekilde, Batı ile İslam dünyası arasında bir ilişki kurulacağını düşündüklerini, karşı çıkanların ise Türkiye’nin laiklikten uzaklaşmasını, neredeyse 60 yıldır NATO üyesi olan ülkenin Batı modelinden uzaklaştığını savunduklarını da belirtiyor.
Liberal-Muhafazakâr ‘evliliği’
Muhafazakâr Başbakan David Cameron ile Liberal Başbakan Yardımcısı Nick Clegg’in bugün düzenledikleri basın toplantısının fotoğrafları tüm gazetelerin ilk sayfasına yerleşmiş.
Daily Telegraph gazetesi iki parti arasındaki koalisyonu, “Özel bir ilişki” diye değerlendiriyor manşetinde.
Times gazetesi ise “Tam bir İngiliz devrimi diyor,” Muhafazakâr-Liberal koalisyonu için.
Guardian gazetesinin manşeti “Mutlu çift (başbakanlık konutu olan) 10 Numarada” derken, Independent gazetesi, koalisyon hükümetini evliliğe benzeten yorumları daha ileri götürerek, “Ben Nick Clegg, iyi ve kötü günde sen Dave’i liderim olarak kabul ediyorum” diyor ilk sayfasında.
Financial Times’in manşetinde Nick Clegg’in “Sadece yeni bir hükümet değil, yeni bir siyaset de oluşturuyoruz” sözlerine referansla, “Liderler ‘yeni siyasetin’ şafağını gördüler” var.
Cameron: En favori şakam; Nick Clegg
Tüm gazetelerin öne çıkardıkları fotoğraflarda ilginç olan, “mutlu çift” ifadelerine, iki liderin basın toplantısındaki belki de en zor anlardan birinde çekilmiş fotoğraflardan birinin eşlik etmesi.
Tüm gazetelerde de yer alan bu anda, bir gazeteci Muhafazakâr lider David Cameron’a “Geçmişte ‘En favori şakanız nedir?’ diye sorulduğunda “Nick Clegg” diye yanıtlamıştınız, bundan pişmanmısınız” diye soruyor, Nick Clegg de, Cameron’un cevabı sırasında, espri yaparak toplantıyı terkedeceğini söylüyor.
Manşetlerin ötesine geçtiğimizde ise, gazeteler koalisyon hükümetinin ne kadar sağlam ve kalıcı olduğu konusunu tartışıyor ve bu noktada üçe ayrılıyor.
Daily Telegraph gazetesi, hem bakanlıkların dağılımı hem de kilit konulardaki hükümet programı üzerinden yapılan anlaşmanın, liderlik anlamında sağlam bir koalisyon vadediyor, fakat uygulamada sorunlar çıkabileceğini savunuyor.
Times gazetesi ise Cameron ve Clegg’in beş yıl iktidarda kalacak bir hükümet için yola çıktıklarını, İngiltere’nin radikal bir yeni siyasi manzaraya kavuştuğunu belirtiyor.
Guardian gazetesi ise koalisyon hükümetini yönetmenin zor olacağını ve ilk çatlağın bankacılık sektöründeki düzenlemeyi kimin yapacağı konusunda daha şimdiden ortaya çıktığı görüşünü işliyor.
Financial Times gazetesinin yazarı Philip Stephens ise, son 80 yılda barış döneminin ilk tam koalisyonunu kuran liderlerden Cameron’un, siyasi kariyerini riske attığını, Nick Clegg’in riske attığının ise partisinin geleceği olduğunu söylüyor.
İşçi Partisi’nin ilk yeni lider adayı David Miliband
Gazete ayrıca, koalisyon hükümeti ilkelerinin açıklanmış olmasına rağmen, en önemli konu olan, bütçe açığı için hangi kesintilerin yapılacağının hâlâ netleşmemiş olduğuna dikkati çekiyor.
Tüm gazetelerin yer verdiği, İngiltere’de dünün önemli bir başka gelişmesi ise, artık anamuhalefette olan İşçi Partisi içinde Gordon Brown’u kimin takip edeceği yarışında ilk ismin açıklanmış olması.
Eski Dışişleri Bakanı David Miliband, partinin önemli isimlerinden Alan Johnson’un da desteğini alarak dün “İşçi Partisi’ni İngiltere’nin reformcu gücü olarak yeniden yapılandırmaya hazır olduğunu” açıklamıştı.
“Twitter’ı hacklemedim”
Daily Telegraph da, sosyal iletişim sitesi Twitter’ı hacklemekle suçlanan Zonguldak’lı öğrenci Bora Kırca’nın, hacker olduğunu kabul etmediğini fakat bu mikro-blog sitesinde kaos yarattığı için özür dilediğini yazıyor.
Twitter’da karşıdaki kişinin onayını almadan onu takipçiler listesine eklemeyi sağlayan bir açık bulan 17 yaşındaki Bora, bu sayede, Barack Obama, Bill Gates, Demi Moore gibi dünyaca ünlü birçok kişinin kendisini takip etmesini sağlamış.
Daily Telegraph muhabiri ile konuşan Kırca, Twitter’da bir açık bulduğunu ve bunu site yöneticilerine gönderdiğini fakat cevap alamadığını ve sonra da bu açığı İnternet üzerinden paylaştığını anlatıyor.