Yunanistan 1981’de Avrupa Birliğine üye oldu. 2001’de Avrupa Para Birliğine (APBye) üye oldu; kendi parasını tedavülden kaldırıp yuroyu (“euro”) kullanmağa başladı. Yuronun tedavül mıntıkasında para politikasını Avrupa Merkez Bankası (AMB) belirlemektedir. AMB, neoliberal umdeler uyarınca devletlerden bağımsız olup mıntıkada fiyat istikrarını muhafaza etmekle yükümlüdür. Yani Yunan devletinin Yunanistan’da ekonomiyi idare etmek için para politikası uygulama imkânı yoktur. Yunan devletinin yuronun kurlarını ayarlama imkânı da yoktur. Yuronun dolar, sterlin, yen vs. kurunu, dünyanın dört bir yanında döviz piyasalarında döviz alıp satanlar belirlemektedir. Yani Yunan devleti, gerektiğinde ülkenin dış ticaret açığını devalüasyonla düzeltmeye de muktedir değildir.
AB devletleri 1997 İstikrar ve Büyüme Anlaşmasıyle üye devletlerde bütçe açığının gayrisafi yurt içi hâsılanın yüzde 3’ünü aşmaması; kamu borçlarının gayrisafi yurt içi hâsılanın yüzde 60’ını aşmaması üzerinde anlaşmış idi. Anlaşma, sureta ortak para kullanımına geçmeyi kolaylaştırmayı amaçlıyordu. Aslında anlaşma, ekonomilerin daralıp işsizliğin artması hâlinde devletlerin genişletici maliye politikası uygulamamak hususunda birbirlerine verdikleri bir taahhüttü.
Yunanistan AB’nin nispeten yoksul ülkelerinden biridir. (Yuro bölgesinde satın alma gücü paritesiyle 2008’de fert başına GSYİH ortalaması 33452 yuro, Yunanistan’da 29356 yuro idi.) Yunanistan’da işsizlik oranı AB ortalamasından yüksektir; yoksulların oranı daha yüksektir, gelir dağılımı AB vasatına göre adaletsizdir.
Buhranın çıkışı
2009’da Yeni Demokrasi Parti hükûmeti zamanında o yılın bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hâsılaya oranı yüzde 3.7 olarak açıklanmıştı. 2009 Eylülünde PASOK partisi iktidara geldi. PASOK hükûmeti 2009 bütçe açığının gerçekte GSYH’nın yüzde 12.0’si olduğunu açıkladı. Avrupa’da sermaye çevrelerinin basını Yunanistan devletini bütçe açığını küçük göstererek alacaklılarını aldatmakla suçladı. Bu basında Yeni Demokrasi Parti hükûmetinin 2004-2009’da kamu sektöründe istihdamı yüzde 10, maaşları yüzde 30 artırmış olması eleştirilmeye başladı. Bütçe açığının gerçek boyutu açıklanınca kredi değerlendirme kuruluşları Yunan devlet tahvillerine, bonolarına biçtiği kredi notunu düşürdü. Yabancı alacaklılar ve finans kurumları, Yunan devletine borç verirken yüksek riziko primi içeren yüksek faiz haddi talep etmeye başladı. Yunanistan devletinin birikmiş borcu büyük olduğundan bu borca ödeyeceği yüksek faiz oranı büyük faiz ödemelerine yol açıp bütçe dengesini daha da bozma tehlikesi yarattı.[1]
Yunanistan devleti yüksek faiz oranlarının yaratacağı borç sarmalına düşmemek için acilen AB devletlerinden ve IMF’den daha makul faiz hadleriyle daha uzun vadeli kredi talep etti.
AB ve IMF, 2010 Nisan ortasında Yunanistan’a (ceste ceste kullandıracakları) 110 milyar yuro kredi açmaya karar verdi. Yunan devleti de buna karşılık emekli maaşlarını kısacak, emeklenme yaşını 60a çıkaracak, memur maaşlarını kısacak; özel sektörde işçi çıkarmayı kısıtlayan yasağı kaldırarak istihdamı esnekleştirecek; dolaylı vergileri artıracak yasama faaliyetine girişti. Plana göre Yunan devleti bütçe açığının gayrisafi yurt içi hâsılaya oranını her yıl azaltarak 2014 yılında AB’nin kabul ettiği eşik olan yüzde 3’ün altına düşürecektir. Yunan halkı hayat standardını düşürerek (en az) dört yıl geçinmeğe çalışacaktır.
Arka planı
Devletlerin bütçe dengesi, gayrisafi yurt içi hâsıla artışına bağlıdır. Kamu gelirleri (vergi gelirleri) yurt içi üretimden, gelirden sağlanır. Dış ticaret fazlası yurt içi iktisadî faaliyetleri artırır, dış ticaret açığı yurt içi iktisadî faaliyetleri zayıflatır. Yunanistan mal ve hizmet dış ticaretinde açık vermektedir. Bu açık, devletin üretim ve gelirlerden sağladığı vergi gelirlerini azaltıcı etki yapmaktadır. Yunanistan’da mal ve hizmette dış ticaret açığının gayri safi yurt içi hâsılaya oranı 2000-2007’de, yani dünya buhranından da önce, ortalama yüzde 12 idi. İspanya’nın ve Portekiz’in de benzer boyutlarda dış ticaret açığı var. Bu ülkelerin mal ve hizmet dış ticaretinde açık vermelerinin bir sebebi Almanya’nın dış ticaret fazlasıdır.
Almanya’da 1999’dan beri imalat sanayiinde ücretler bastırıldı; birim işgücü maliyeti dönem boyunca yüzde 14 azaldı.[2] Buna karşılık Yunanistan’da bu yıllarda birim işgücü maliyeti sabit kaldı. Portekiz’de birim işgücü maliyeti bu süre içinde yüzde 5 arttı, İspanya’da yüzde 28 ve İtalya’da yüzde 46 arttı. Bu Akdeniz ülkeleri Almanya’da birim işgücü maliyetinin azalmasından mağdur olmaktadır. Almanya’da üretilen mallar, Yunanistan, Portekiz, İtalya ve İspanya’da üretilen mallara nispetle ucuzlamakta; bunlar aralarında serbest ticaret yaptığından Almanya bu ülkelerle ticaretinde fazla vermekte; başka ülke piyasalarında da Alman üreticiler Akdeniz bölgesindeki rakiplerini ezmektedir.
Birim işgücü maliyeti artış farkı, ücret artış farklarından kaynaklanıyor ise bunu enflasyon oranlarındaki farkla açıklamak mümkün. 1999-2008’de tüketici fiyatları Yunanistan’da yüzde 35, İspanya’da yüzde 34, Portekiz’de yüzde 30, İtalya’da yüzde 24, Fransa’da yüzde 19, Almanya’da yüzde 17 arttı.[3] Aynı parayı kullanan ülkelerde bu enflasyon farkı nasıl oluşuyor? Ticareti yapılan malların yuro fiyatı bütün yuro ülkelerinde aşağı yukarı aynıdır. Enflasyon farkı, ülkeler arası ticareti yapılmayan mal ve hizmetlerdeki mahallî fiyat artış farklarından kaynaklanmaktadır. Emekçilerin geçimini korumak için ücretleri, maaşları tüketici fiyat artışları oranında artırmak gerekir. Ancak Yunanistan’da, İspanya’da vs. ücretler enflasyon oranında artırıldığında bu, birim işgücü maliyetlerini Almanya’nınkinin, Fransa’dakinin üzerine çıkarmaktadır. Bu işgücü maliyet artış farkı da ticareti yapılan malların fiyatlarına yansıyacaktır. Öyle olunca Yunanistan, İspanya gibi enflasyonun nispeten yüksek olduğu, işçilerin reel ücretlerinin korunduğu ülkelerde üretilen mallar fiyatta Almanya, Fransa’da üretilenlere karşı rekabet edememektedir. Bu rekabet zaafı neticesinde Yunanistan gibi ülkelerde hem ihracat yapan, hem de ithal mallarla rekabet eden sektörler mağdur olmaktadır. Bu sebepledir ki “Yunan buhranının kökü Almanya’dadır” diyenler var (Flassbeck 2010).
Kamu borcu
Yunanistan devleti dış ticaret açığını azaltmak için devalüasyon yapamamaktadır. İthalatı kısıtlayamamaktadır. Bütçe açığını merkez bankasından borçlanarak karşılayamamaktadır. Ama bütçesini denkleştirmek ve birikmiş borcunu ödemek zorundadır. Tek çare, Yunanlı emekçilerin emeğini ucuzlatmak, yani millî hâsıladan emekçilerin yararlandığı payı azaltmaktır. Emeği ucuzlatmak, yani ücret ve maaşları azaltmak birim işgücü maliyetini azaltır; dış ticaret açığını azaltır; ayrıca bütçe harcamalarını (maaş yükünü) azaltır. İkincisi, millî hâsıladan emekçilerin yararlandığı payı azaltmak için kamu hizmetleri, transferleri azaltılır. Bu da kamu harcamalarını azaltarak bütçe dengesini kurmaya yarar. Bütün bu saydığımız tedbirler gelir dağılımını yüksek gelir grupları lehine değiştirerek yüksek tüketim eğilimli grupların payını azaltıp nispeten düşük tüketim eğilimli grupların payını artırarak ülkede tasarrufları artırıp ihracatı artırabilir. AB’de büyük devletlerin istediği tedbirler bunlardır.
Bu tedbirlerin alternatifi yüksek gelir sahibi grupları vergilendirmek, vergi kaçırmalarını önlemektir. Bu suretle bütçe açığı azaltıbilir. Ancak PASOK iktidarı doğrudan vergi gelirlerini artırmaya çalışmak yerine dolaylı vergi oranlarını artırdı.
Kamu borcu sadece Yunanistan’ın sorunu değildir (tabloya bakınız). AB’nin büyük devletleri kamu borcunu tutan finans kurumlarının (bankaların) İspanya’yı, Portekiz’i, İtalya’yı da aynı yüksek faiz baskısı altına almasından endişe ettiklerinden, IMF ile birlikte 110 milyar yuroluk krediyi açtı. Böylece finans kurumlarını bu devletlerin tahvillerini alırken iflas tehlikesi bahanesiyle yüksek faiz talep etmekten caydırmaya çalışıyorlar.
Bazı ülkelerde kamu borcu (GSYİH’ye yüzde oranı)
2007a | 2007b | 2010 b | |
Almanya | 41 | 65 | 82 |
Fransa | 67 | 70 | 92 |
İspanya | 35 | 42 | 68 |
İtalya | 105 | 112 | 127 |
Portekiz | 71 | 71 | 91 |
Yunanistan | 114 | 104 | 123 |
Kaynak: Merkezî devlet borcunda kaynak Dünya Bankası (World Development Indicators, 11.4.2010); kamu kesimi borcunda kaynak Cechetti, Mohanty, Zampolli, 2010, 3.s., Tablo 1.
a sütunu merkezî devlet borcu. Genel ve katma bütçeleri içerir. (Central government debt.)
b sütunu kamu kesimi borcu. Merkezî devlet ile mahallî idare borçlarını içerir. (General government debt.)
AB devlet temsilcileri 10 Mayısta, bankaların İspanya, Portekiz devletlerinin (ve kamu borcunu ödemekte sıkıntıya düşebilecek sair devletlerin) iflas etmesi ihtimali üzerine spekülasyon yapan bankalara karşı bu devletlere kullandırmak üzere 720 milyar yuroluk ilâve bir fon oluşturdu. Bu devletlerin iflası edebileceği beklentisiyle spekülasyonun, yuronun dolar karşısında değeri üzerine spekülasyona dönüşüp dünyadan fonların yurodan çekilmesine yol açacağından da çekinilmektedir. Onun için bu fonun işlevi sadece devletleri iflastan kurtarmak değildir; aynı zamanda yuronun itibarını ve değerini korumaktır.
Tabloda görülen kamu borç stokları ilerde büyük siyasî sorunlara gebedir. Çünkü şimdiye kadar yuronun arkasındaki güçlü ekonomilere güvenerek düşük faiz haddiyle borç veren finans kurumları artık bundan sonra daha yüksek ‘risk primi’ içeren faiz hadleriyle borç tutmağa başlayabilir. Bu durumda kamu borcunu faiziyle birlikte ödeyebilmek için devletlerin vergi gelirlerinden çok büyük payları borç ödemeye tahsis etmeleri gerekebilir. Vergi gelirlerinin faiz ödemelerine tahsisi, son tahlilde rantiye sınıfın (banka hissedarlarının, banka yönetimlerinin) emekçi sınıfların ürettiği hâsılada arslan payına el koymasına varır.
Çözümü zorlaştıran bir husus da Avrupa ülkelerinde nüfusun yaş bileşimindeki değişmedir. 2010’da Avrupa’da çocukların ve yaşlıların çalışabilir yaştaki nüfusa oranı (yaşa göre bağımlılık oranı) yüzde 46 olarak tahmin edilmektedir. Avrupa’da doğurganlık oranları değişmezse, 2025’te bu bağımlılık oranının yüzde 55, 2050’de yüzde 71 olacağı hesaplanmaktadır. Yunanistan’da yaşa göre bağımlılık oranı 2010’da yüzde 48; 2025 ve 2050 tahminleri de yüzde 54 ve yüzde 79’dur (Spengler 2010). Doğurganlık oranları zamanla azalırsa bu bağımlılık oranları daha da yükselecektir. Demografik yaşlanma eğilimi çalışma çağındaki nüfusun omuzundaki vergi yükünü zaten çok artıracaktır. Buna ilâveten geçmişten kalan bir kamu borcunu Avrupalı emekçilerin ödemesi zor görünmektedir.
Kaynaklar
Bramble, Tom. “Greek Crisis Makes the Case For Socialism” Socialist Alternative. 11 Mayıs 2010. http://www.sa.org.au
Cechetti, Stephen G., M S Mohanty ve Fabrizio Zampolli. “The Future of Public Debt: Prospects and Implications”. 2 February 2010. Conference Draft.
European Trade Union Institute “Open letter coordinated by the European Trade Union Institute”. 28.04.2010. http://www.social-europe.eu/2010/04/open-letter-to-european-policymakers-the-greek-crisis-is-a-european-crisis-and-needs-european-solutions/
Flassbeck, Heiner. “Die griechische Krise hat deutsche Wurzeln“ http://www.finanzen100.de/person/Heiner+Flassbeck/ 04.03.2010.
Kaiser, Arvid; Lange, Kai. “Deutsches Lohndumping sprengt die Währungsunion”
http://www.manager-magazin.de/unternehmen/artikel/0,2828,678880,00.html 10.3.2010.
Michas, Takis. “Aux origins de la crise grecque”. http://www.libe.ma/Aux-oirins-de-la-
crise-grecque_a9322.html?print=1. 02.03.2010.
Mitsopoulos, Michael; Pegalidis, Theodore. “Vikings in Greece: Kleptocratic Interest Groups in a Closed, Rent-Seeking Society”. Cato Journal, 29. c. 3. sayı. Güz 2009. 399-416.
Sapir, Jacques. “La crise grecque, un camouflet pour l’euro et la BCE”. http://www.marianne2.fr/La-crise-grecque,-un-camouflet-pour-l-euro-et-la-BCE_a185102.html
Spengler, “Ignore that Keynes behind the arras”. Asia Times Online. atimesonline.com 10.5.2010.
Wehr, Andreas. “Bei dem Gezeter um Hellas geht es vor allem um Machtfragen in der EU”
http://www.indymedia-letzebuerg.net/index.php?option=com_content&task=view&id=42589&Itemid=27 5.3.2010.
Zeise, Lucas. “Griechenland Wird Zum Testfall Für Die Währungsunion”
http://www.indymedia-letzebuerg.net/index.php?option=com_content&task=view&id=42259&Itemid=27 5.3.2010.