Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği’ni Türkiye’yi oyalamakla suçlarken, ‘eksen kayması’ tartışmalarını sayfalarına taşıyan gazetelere de çattı: “İsrail destekli uluslararası basın da aynı şeyi söylüyor. Talimatı aynı yerden alıyorlar. Bunu yabancı basın dedi diye sen neden yemeyip içmeyip bu iftiraları, bu kara propagandayı hemen kendi gazetene taşıyorsun?”
Trabzon’da bulunan Başbakan Erdoğan, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden fahri doktora unvanı alırken ve TOKİ’nin toplu açılış ile anahtar teslim törenlerinde yaptığı konuşmalarda özetle şunları söyledi:
BASIN TALİMAT ALIYOR: Önceki gün yine manşet attılar, ‘Türkiye Batı’dan kopuyor, Türkiye yönünü Arap ülkelerine döndü’ diye yaygara koparıyorlar. Açın bakın İsrail basınına da inadına aynı şeyi söylüyorlar. İsrail destekli uluslararası basın da aynı şeyi söylüyor. Talimatı aynı yerden alıyorlar. Bunu yabancı basın dedi diye sen neden yemeyip içmeyip bu iftiraları, bu kara propagandayı hemen kendi gazetene taşıyorsun? O yabancı gazete, İsrail’e hizmet etmek için kurulmuş. Peki sen kime hizmet ediyorsun?
KİRLİ ELLER DEVREDE: Biz korkmayacağız, bu kara propagandaya boyun eğmeyeceğiz. Değil Türkiye’deki taşeronlar, tüm dünya basını üzerimize gelse, üzerimize her türlü iftira kampanyalarını gönderseler, bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Türkiye, ne zaman büyük bir ülke olma yolunda kararlılıkla ilerlemeye başladıysa bazı kirli eller devreye girdi. Türkiye ekonomisi ne zaman atağa geçtiyse, kirli senaryolar devreye sokuldu. Türkiye ne zaman uluslararası itibar kazandı, ne zaman güçlü bir devlet olma yolunda tarihi adımlar attıysa içeriden de dışarıdan da tahrikler devreye sokuldu.
YAVUZ’UN KEMİKLERİ: Eğer biz bugün zulüm karşısında susarsak, emin olunuz, Fatih Sultan Mehmet’in kemikleri sızlar. Eğer biz bu çocukların ölümü karşısında gözümüzü yumarsak, inanın, Trabzonlu Yavuz Sultan Selim’in kemikleri sızlar.
RAHATSIZ OLMUŞLAR: Bizim Gazze için sesimizi yükseltmemizden rahatsız olmuşlar. Arap kardeşlerimizle yakınlaşmamızdan rahatsız olmuşlar. Türkiye’nin ekseni kayıyormuş, Batı’dan kopuyormuş, Yahudi düşmanlığı varmış. Yalan üstüne yalan söylüyor, iftira üzerine iftira atıyorlar.
OYALADILAR, OYALIYORLAR: Biz ne zaman AB’ye müracaatı yaptık? Adı daha Avrupa Birliği değildi. Avrupa Ekonomik Topluluğuydu. 1959 müracaat, resmi müracaat 1963. O günden bugüne öyle talihsiz bir ülke yok. 50 yıl bizi oyaladılar. Hâlâ oyalıyorlar, onu da söyleyeyim. Biz yırtınıyoruz, çırpınıyoruz. Özellikle bir bakanlığı sadece bu iş için kurduk. Biliyorsunuz, bir devlet bakanımız başmüzakereci olarak sadece bu işi takip ediyor, sadece AB üyesi ülkelerde fellik fellik dolaşıyor. Bütün bunlara rağmen oyalıyorlar.
İNÖNÜ DÖNEMİ: Potansiyelleri, zenginlikleri dikkate alındığında özellikle 1923 ve sonrasındaki heyecanına, atılımlarına, reformlarına bakıldığında Türkiye’nin bugün olması gereken yer, bu seviyelerin çok daha üzerinde olması gerekir. Kabul edelim ki kuruluş ruhu özellikle 1940’lar ve sonrasında aynı heyecanla devam etmedi, ettirilmedi. Demokrasiye korkuyla bakıldı. Korku toplumu meydana getirildi.
IRKÇI, DİNCİ DİL: Bizde ne zaman Arap dünyası ile ilişkilerimiz ilerlemeye başladı, Özal zamanında da oldu biliyorsunuz, yatırımlar ne zaman gündeme gelse, gizli bir el devreye giriyor, gizli bir propaganda kampanyası yapılıyor ve bu işbirliği engelleniyor. Atılan başlık şu ‘Araplar bizi arkamızdan vurdu’ Bu tür, son derece çirkin iddia hemen gazete manşetlerinde kendisine yer buluyor. Ne zaman bir Arap işadamı Türkiye’de arzı endam etti, başlık şöyle ‘Yeşil sermaye, İslamcı sermaye, Arap sermayesi’ gibi ırkçı, dinci, ayrımcı, yeniden ayrımcı bir dil sahne alıyor.
İRAN’LA NÜKLEER TAKAS: Türkiye ne bir ülkenin yanında durmuş ne bir ülkeyi karşısına almıştır. Türkiye sadece attığı imzanın arkasında durmuş, devlet ciddiyetine yakışanı yapmıştır. Bizim de bir onurumuz var, izzetimiz var. ’Bu millet bir kabile milleti değil’ diyorum, bunu her zaman söylüyorum