“Gezi’deki mescit isyanın simgesidir. Hem kurulması, hem de yıkılması ve yeniden kurulması, Türkiye için bir dönüm noktasıdır.”
Prof. Dr. Veysel Batmaz ile Taksim Gezisi İsyanları sohbeti:
Yazarımız ve Yayın Danışmanımız olarak, özellikle twitter’da yoğun bir ihbar kampanyasına konu oldunuz. Neden?
6 Haziran’da fakültedeki odamın kapısına, şu duyuruyu astım: “TAKSİM’E GİDENLER İÇİN “GLOBAL MODERNİTE VE İLETİŞİM” ve “ARAŞTIRMA UYGULAMALARI” DERSLERİ FİNAL SINAVLARI SONRASI İÇİN, REKTÖRLÜK TARAFINDAN DAHA ÖNCE BİR HAK OLARAK VERİLMİŞ OLAN YÖNETMELİKTE BULUNMAYAN “TELAFİ” SINAVI NİTELİĞİNDE SINAV YAPMAK ÜZERE DEKANLIĞA BAŞVURMUŞ DURUMDAYIM. KABUL EDİLMEZSE GİDENLERE 20 PUAN EK NOT VERECEĞİM. Prof. Dr. Veysel Batmaz.” Bu duyurunun twitter veya diğer sosyal ağlarda dolaşacağını ve olumlu olumsuz tepkiler çekeceğini zaten en aptal iletişim profesörü bile bilir. Amacım twitter’a sakız olmak değil, temel bir adaletsizliği, hatta mağdur olanların bile fark etmediği bir adaletsizliğe belki düzeltilebilir diye dikkatleri çekmek ve Taksim’e meraktan veya iradeli olarak giden öğrencilerin final sınavlarında, bu önemli toplumsal olguya katılmış olmalarından dolayı mağdur olmamalarını sağlamaktı. Çünkü, biliyorsunuz benim fakültem iletişim fakültesi ve bu tür toplumsal olgular doğrudan kitlelerin, kitle veya kişisel iletişim teknolojilerinin ve politik yapıların canlı laboratuvarları olduğu için, öğrencilerin mutlaka, hangi görüşten olurlarsa olsunlar bulunmaları, gözlem yapmaları gereken bir yer. Hem katılmaktan dolayı mağduriyeti önlemek, hem de öğrencilerin böylesine yegane bir toplumsal olayı bizzat yaşamaları ve meslekleri açısından öğrenim sürecine girmeleri ve hem de bu İsyanı desteklediğim için bu duyuruyu astım ve adalet eylemini başlattım.
Hemen, twitter’da sizin hakkınızda, “gezi eylemlerine başörtülüleri tehditle yolluyor” türünden, özellikle İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’in twitter hesabına mesajlar yağdı.
Evet, YÖK’e ve Rektörlüğe, ellerinde kanıt olduğunu iddia ederek ihbar tweetleri, mesajları yollamışlar. Akgençlik veya Alper Terzioğlu adlı kişinin twitt hesabı merkezli işe sanki beni destekliyor ve teşvik ediyormuş gibi Profesör Rektör Yunus Söylet’i de katmışlar. İki örnek veriyorum:
onlarbunlarabout 7 hours ago
RT @bekirgur: Dün duyurduğum,Taksim’e gidenlere +20 puan ile ilgili V Batmaz’ın İÜ rektörü @yunussoylet hocaya gönderdiği açıklama: http://t.co/FcZb2T4R4w
49zerdemmoments ago
RT @AlperTerzioglu: BU BIR iHBARDIR “Taksim’e gidenlere 20 puan ‘ek not’ vereceğim.”Prof.Dr.Veysel Batmaz İstanbul Üniversitesi http://t.co/5mPt5uNXjo
Bu konuda şu linkte yaptığım açıklama ise, herhalde ihbar yapanlara “kapak” olmuştur: http://www.vistilefblog.blogspot.com/2013/06/zorunlu-aciklama.html .
Artık açıkçası, muktedir (taraftarları vasıtasıyla), bir profesörün nasıl not vereceğine de karışmaya başlamıştır. Bu tehlikeli ve uyarılması gereken bir gidiştir.
Siz, öğrencilerinizle değil ama tek başınıza Anti-kapitalist Müslümanlar grubu ile zaman zaman Taksim’e geldiniz. Fakat daha sonradan pek uğramaz oldunuz. Neden?
Temel nedeni zamansızlık ama teorik bir nedeni de var. Bu nedenleri de yazdım adilmedya.com’da yayınlanan iki yazımda: http://www.adilmedya.com/veysel-batmaz/yazar/16 ve http://www.adilmedya.com/taksim-gezisi-isyani-nasil-sonlanmali-h37176.haber . Bence ilk yedi günden sonra isyan artık direnişe dönüştü. Direniş de asildir ancak iktidar, toplumsalın politik tarafından kovulduğu bir direnişi istismar edebilecek tüm otorite ve iletişim kanallarına sahiptir. Yazılarımda bunlardan bahsettim. Hatta benimle hemen hemen aynı düşünenler fakat farklı sonuç çıkaranlar da var. İştirâki’den Onur Şahinkaya şu çok önemli saptamayı yapıyor: “Diktatör diyelim, muktedir diyelim, o yüksek iradenin her kararında sözüm ona sandıkta kazandığı egemenlik yeniden tecelli ediyor. Bu tür egemenlik kullanımı, özellikle mülk ve hareket özgürlüğüne gerçek anlamda sahip şehirli orta sınıfların tepesinde bir sopaya dönüşüyor. Hayat tarzına müdahale vb. laflarla muğlâklaştırılan meselenin esası budur.” http://www.istiraki.blogspot.com/ Gerçekten de mesele budur Taksim’de… Gerisi ideolojik gürültü.
Peki Taksim İsyanı nasıl sonlanıyor?
Şu anda Başbakan görüşmeler yapıyor; her fani gibi yenilgiyi tattı. Taksim’de en önemli simge mescit idi. Onun inşa edilmesi, egemen otorite tarafından yıkılması ve yeniden yapılması adeta toplumsal olanın, sayıca çok yüksek temsiliyeti olmasa da, simgesel taleplerinden biriydi. Müstebit, mescit’i de yıktı. Oraya cami yapma ısrarından olan bir otoriteydi üstelik bu. Toplumsal isyan zaten çok önce bitti, zaman vermem gerekirse 2-3 Haziran gibi. Ondan sonrasına direniş diyorum. Politik alanın marjinal bir ifadesi olarak ortaya çıkıyor. Bir email grubuna yazdığım şu durum söz konusu: Demek istediğim şu: Politik olan toplumsaldan korkar, politik olandan değil. Benim duyurumda da, sözlü olarak bu konuyu idare ile paylaşmamda, toplumsal olanı savunmak, politik olanı dışlamak vardı ve hedef tahtasına oturtuldum. Teorik olarak yetersiz de olsa, fanatik politik kitle (burada akgençler, sol marjinallerin de sezgileri kuvvetlidir bu konuda) hemen sezerler bu ayırımı. Şu anda, toplumsal olmayan politik direnişten artık iktidarın korkacak bir şeyi kalmamıştır ve Tayyip Erdoğan politik iletişimi yeniden ele geçirmiştir. Taksim olgusu işte bu ayırımla incelenmeli… Politik olan artık karşıtı politik olanın (iktidarın) çikleti olmuştur. (…) dostuma bu nedenle katılamıyorum. Hatta ben tersini düşünüyorum. Bülent Arınç ve Abdullah Gül ve Hizmet Cemaatinin Taksim olayını aynı benim gibi ikiye ayırmasının da altında yatanın, (…) dostumun (i.e.: Erdoğan’ın) analizinin yanlış olma ihtimalini yükseltiyor. Hepimiz biliyoruz ki, Arınç ve Gül (Manisa-Bursa-Kayseri merkezli) ve Cemaat de bütün Türkiye’de, AKP içindeki vergi verenleri, katma değer yaratanları ve vatandaşlık ilişkisi ile devletle ilişki kuranların politik temsilcileri. Onlar da aynen benim gibi düşünüyorlar. Yani mesele toplumsal olarak karmaşık ve eklektik bir yapıda ortaya, “bana karışma” isyanı ile çıkan sosyal muhalefet ile; marjinal sol kesimlerin mal bulmuş magribi gibi bu muhalefetin son vagonuna takılması (band-wagon) sonucundaki politik direnişin arasındaki ayırımdadır. Şu anda direnişi yani ikincisini ve iktidara yarayan episodunu seyrediyoruz. Taksim’de meraktan gezen (…) dostum güzel ve doğru tespitlerde bulunmuş ama çıkardığı sonuç, isyan ile direniş ayırımı yapamadığından, yanlış…
Kısacası zafer gibi gözüken aslında otoritenin geri çekilmesidir, ilk fırsatta boşalttığı boşluğu doldurur.
Teşekkür ederiz….
www.adilmedya.com