Rabbim
Beni ne olur daha iyi bir insan yap!
Yap ki, kaybedenlerden olmayayım
Onurunu,
Dostlarını…
-1-
Altını ve gümüşü
BİRİKTİRİP DE
Doları ve Euro’yu
Faturalarını ödeyemeyen,
Evlenemeyen,
İş bulamayan,
Ezilenler için harcamayanların
CANLARI
CEHENNEME!
-2-
Üç beş çapulcu istiyor diye
Allah’ın bana giydirdiği bu Rebeze’yi
Yeşil saraylarla değişemem anlıyor musun(uz)?
Bir varmış bir yokmuş
Ah, eline taş alabilen bir Filistinli varmış
Senin o taşı atacak bir düşman tankın varmış!
Ya benim? Benim elimdeki taş, ey Filistinlim!
Ben taşımı kime atayım?
Ne mutlu sana ki, seni vuracak olanlar belli; sevgili düşmanın İsrael!
Beni vuran da yok, ama kan kaybediyorum!
Sana konvoylar kalkıyor, insanlar sokaklarda
Ya ben? Ben kalıyorum elim böğrümde
Madenlerde, vardiyalarda, sabahçı kahvelerinde
Elimde gazete iş ilanı sayfaları
Sana taş alacak param bile yok!
Seni ayakta tutacak bir düşmanın var
Benim düşmanlarım hep dostlarım!
Elimdeki taşı kimin alnının çatına indireyim ha?
Ben sana değil, sen bana ağla ey Filistin!
-3-
Annemi… Annemi bulun bana
– Anne! Anne beni ne diye doğurdun? Doğurdun da ne ile yoğurdun?
Bunlar kim anne?
Bu kurallar? Bu izdiham…
Bu yeşil elbiseliler, bu dağlılar…
Bu bıyıklarını kesip sakal bırakanlar…
Bu temiz kıyafetliler, bu vida yürekliler
Her yere monte edilen seyyar karakterler
Bu portatif cemaatler, naylon imamlar
Vahyin ışığında karanlık yayınevleri, özgün batışlar, özgür demlenmeler…
Kulluğu Kur’an’la bombalayanlar!
Bu fıkhın insanı yok anne,
Vicdanın Muhammed’ini, Muhammedî Ferisilik’te boğmuşlar.
Her yerde “kahrolsun Tağut” ama
Tağut yerinde uygun adım, kahırla dolu olan biziz be anne!
Yaşı otuz üzeri ertelenmiş bekârlar!
Otuzunda çocuk sahibi erken çökmüş kafalar!
Hiçbir şey yapamayınca e bari yabancı dile merak salanlar!
Jeepine tüp gaz takan maymunlar kim?
Her şey var hamdolsun! Bir insan yok…
Bak ölüyor yüreği göğsünde atanlar.
Hey! Dilenci Dayze! (teyze)
Uzat ellerini, ağla bana
“İlacımı alamadım” de
“Bak ellerim şişti, Gültepe’den geliyorum” de
“Oğlum çok yalnızım” de…
Üzgünüm Teyze, ben sana yardımcı olamayacak kadar dış haberlerdeyim!
Hiçbir zaman senin için kalkmayacak konvoylar
Çünkü sen bir Gazzeli değilsin, anlıyor musun?
Sen Türksün, Türk öğün, çalış dilen! Anla bunu dayze, anla…
Üzgünüm Ceylan, sen de kusura bakma
Gelemem Diyarbakır’a…
Senin tek suçun ölümünün popüler olmaması!
-4-
Kusura bakma Esad
Bu başvurduğun elli yedinci iş görüşmesi
Yerel yönetimler değil, okusaydın bir Kamu Yavşaklığı
Şimdi seni bir Bankaya İmam yapmıştık!
Hadi git
Zaman Gazetesi dağıt, bir cemaat evinin münafığı ol, başka çaren mi var sanki?
Zabıt kâtipliğine hazırlan
Devlet Tağutu her daim Özel Sektör Tağutundan iyidir!
Aldırma sen belediyeden iş alan radikal,
Profesyonel anlamda “Seyyid Kutubist” mühendis ağabeylerine!
En azından maaşını zamanında alırsın,
Müstear isimle başkalarına tevhvid falan anlatırsın
“Yaz kızım” derse sana hâkim!
Aldırma, sen de yaz…
Sakız çalanların mahkûmiyetini yaz, altına da not düş
Kerizi bol olan bir ülkenin krizi de bol olur diye.
-5-
Sen, hey sen!
Özel Harekat Emmoğlu!
Gebert! On ikiden vur, Şırnak’ın çocuklarını…
Sonra da bana feysbukundan yaz, safını iyi belirle diye!
Türk bayraklı resimlerinin altına da gururla notlar düş
Hepsini geberteceğiz diye…
Ama unutma emmoğlu, Kürtler çok doğuruyor
Bizim kuru çökelek, muz ve çilekle beslenmiş bebelere benzemez oranın çocukları
Propaganda, öfke ve ötekileştirilmeyle beslenir çoğu
Senin o pozlar verdiğin kaleşlerle
Ancak resmini çizersin dağlara faşistliğin
Şerefin, aldığın maaşın ve yıllık iznin kadardır.
Ah bir anlasaydın…
Uydum hazır olan Kapitalizme…
Allah’ım! Beni nimet verdiklerinin yoluna ilet,
Jeep,
İhale,
Kat,
Sarışın sekreter,
Demokrasi verdiklerinin yoluna ilet;
Hira, Rebeze ve şehadet verdiklerinin yollarına değil!
Amin…