TÜSİAD ve Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) Elazığ’da düzenlediği ‘Bölgesel Gelişme ve İş Dünyasının Rolü’ konulu toplantı Elazığ’da Sultan Sarayı Toplantı Salonu’nda yapıldı.
Toplantıya Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, bölgedeki sanayici ve işadamları katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Doğu ve Güneydoğu’ya geldiğinde ayrı bir heyecan duyduğunu söyledi. Boyner, şöyle dedi:
“Bu topraklarda farklı bir enerji var. Ama bu topraklardaki heyecanın ve enerjinin önünde de, maalesef buraların gelişmesini engelleyen çok ciddi sorunlarla da karşı karşıyayız. Terör ve güvenlik sorunu çok önemli bir sorun ve yatırımların da önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. Ama bunun sona ermesi bizim için çok önemli. Zira Doğu potansiyelini gerçekleştiremezse, Batı’nın ileri gitmesi diye bir şey söz konusu değil”
“Kutuplaşma geride kalmalı”
12 Eylül‘de yapılan referandumunun ardından çözümesi gereken iki sorun olduğunu söyleyen Boyner, “Birincisi, yeni anayasanın, yani vatandaşı devletin önüne koyan, vatandaşı devletten koruyan anayasanın geniş katılımlı ve toplumsal mutabakat sağlanarak hazırlanması. İkincisi, Kürt meselesinin çözümüyle ilgili yaratıcı, yapıcı ve birleştirici yaklaşımlar” dedi.
“Referandum sürecinde yaşanan kutuplaşmanın” geçmişte kaldığını ümit ettiğini belirten TÜSİAD Başkanı Boyner, “Yeni anayasa için uzlaşmacı, hoşgörülü ve farklı görüşlerin ortak noktalarda buluşabildiği bir zemini oluşturmamız gerekiyor. Yeni sosyal sözleşmemizi mutlaka toplumun her kesiminde geniş bir mutabakata dayandırmamız şart. Demokrasi açığımızı kapatmadıkça, toplumsal barışı sağlamadıkça enerjimizi, kaynaklarımızı 21’inci yüzyılın ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda gelişmiş bir toplumu olmak için harcayamıyoruz” diye konuştu.
Boyner sözlerine, “İki adım attıkça, bir adım geriye çekiliyoruz; düşük demokrasi standartı, potansiyel büyüme ve gelişme arzumuzu sınırlıyor. Bireysel özgürlüklerin eşit vatandaşlık çerçevesinde güvence altına alındığı, toplumsal barışın sağlandığı bir toplumla, ülkemizi dünyanın ileri ülkelerinden haline getirebiliriz. Bugün, ilerleyebilmenin temelinde, bilim, teknoloji, yenilikçilik ve nitelikli eğitim bulunuyor. Ancak huzurlu ve toplumsal barışın sağlandığı bir ortam, bu şartları bize sağlayabiliyor” diye devam etti.
“5 temel konu… “
Boyner, din ve vicdan özgürlüğü, kimlikler meselesi ve kuvvetler ayrılığını 3 birleştiren haline getiren yeni bir anayasa beklentileri olduğunu söyledi. Boyner şunları söyledi:
“Bu 3 konu aslında darbe anayasalarından üzerimize yıkılmış ve derinleşmiş sorun alanları. Bunları ancak ve ancak konuşarak, birbirimizi anlayarak, birbirimizin hak ve özgürlüklerine saygı duyarak çözebiliriz. Ötekileştirme, hor görme, toplumu kamplara bölme, kendinden olmayanları dışlama, hatta haritaları boyama ancak kendini geliştirememiş, ilkel toplumların ve çözüm değil, kavgayla beslenenlerin seçeceği yollardır. 21’inci yüzyıl Türkiye’sine yakışan anayasanın yenilikçi, bireyi merkeze alan, vatandaşlarıyla iletişimi yüksek ve elbette hazırlanış şekliyle katılımcı bir yapısı olması gerekir.
Bu nedenle TÜSİAD olarak, yukarıda belirttiğim ‘3 bölen’ konusuna iki konu daha ekledik. Anayasanın yapılış yöntemini ve temel ilke ve kurumları. Bu 5 temel konuyu farklı taraf ve görüşlerin bir araya geldiği, özgürce fikir ve değerlendirmelerini ortaya koyduğu ve toplumu besleyecek tartışma platformlarında ele almak, bizi, birbirine bağıran ve birbirini yok sayan değil, birbirini dinleyen ve anlayan Türkiye’ye ve o Türkiye’nin yeni, sivil, çağdaş anayasasına ulaştıracaktır.
Artık ne seçkin bir azınlığın, ne de salt çoğunluğun hakim olduğu değil, çoğulculuk anlayışıyla her kesim ve düşüncenin temsil edildiği, ama kontrol denge mekanizmalarıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlandığı, yasamanın çözüm ürettiği, yürütmenin de vatandaşına hesap verdiği bir sistem bekliyoruz.”
“STK’lar partilere eşit mesafede durabilmeli”
Sivil toplum kuruluşları, gelişmiş demokrasinin en önemli araçlarından biri olduğunu söyleyen Boyner, “Onların önemi ve etkinliklerinin kaynağı, objektif kriterler çerçevesinde, görüşlerini yetkili mercilere iletmeleri, gerektiğinde yapıcı eleştirilerini bir baskıya maruz kalmadan açıkça ortaya koymalarıdır. Sivil toplum kuruluşlarına bu özgürlüğü veren ise onların bağımsız ve gönüllü olmalarıdır. Sivil toplumun gönüllü olmasını, idari ve mali yönden bağımsız olmasını, şeffaf, hesap verebilir, siyasi partilere eşit uzaklıkta durabilmesini aramamız gerekiyor. Ancak bu yapıdaki bir sivil toplum örgütü, sürdürülebilir gerçek bir temsil niteliği taşıyabilir, katılımcı demokrasi açısından etkili olabilir ve o ölçüde de özel amaç ve hedeflerine ulaşabilir” dedi.
Toplantıya Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, bölgedeki sanayici ve işadamları katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Doğu ve Güneydoğu’ya geldiğinde ayrı bir heyecan duyduğunu söyledi. Boyner, şöyle dedi:
“Bu topraklarda farklı bir enerji var. Ama bu topraklardaki heyecanın ve enerjinin önünde de, maalesef buraların gelişmesini engelleyen çok ciddi sorunlarla da karşı karşıyayız. Terör ve güvenlik sorunu çok önemli bir sorun ve yatırımların da önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. Ama bunun sona ermesi bizim için çok önemli. Zira Doğu potansiyelini gerçekleştiremezse, Batı’nın ileri gitmesi diye bir şey söz konusu değil”
“Kutuplaşma geride kalmalı”
12 Eylül‘de yapılan referandumunun ardından çözümesi gereken iki sorun olduğunu söyleyen Boyner, “Birincisi, yeni anayasanın, yani vatandaşı devletin önüne koyan, vatandaşı devletten koruyan anayasanın geniş katılımlı ve toplumsal mutabakat sağlanarak hazırlanması. İkincisi, Kürt meselesinin çözümüyle ilgili yaratıcı, yapıcı ve birleştirici yaklaşımlar” dedi.
“Referandum sürecinde yaşanan kutuplaşmanın” geçmişte kaldığını ümit ettiğini belirten TÜSİAD Başkanı Boyner, “Yeni anayasa için uzlaşmacı, hoşgörülü ve farklı görüşlerin ortak noktalarda buluşabildiği bir zemini oluşturmamız gerekiyor. Yeni sosyal sözleşmemizi mutlaka toplumun her kesiminde geniş bir mutabakata dayandırmamız şart. Demokrasi açığımızı kapatmadıkça, toplumsal barışı sağlamadıkça enerjimizi, kaynaklarımızı 21’inci yüzyılın ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda gelişmiş bir toplumu olmak için harcayamıyoruz” diye konuştu.
Boyner sözlerine, “İki adım attıkça, bir adım geriye çekiliyoruz; düşük demokrasi standartı, potansiyel büyüme ve gelişme arzumuzu sınırlıyor. Bireysel özgürlüklerin eşit vatandaşlık çerçevesinde güvence altına alındığı, toplumsal barışın sağlandığı bir toplumla, ülkemizi dünyanın ileri ülkelerinden haline getirebiliriz. Bugün, ilerleyebilmenin temelinde, bilim, teknoloji, yenilikçilik ve nitelikli eğitim bulunuyor. Ancak huzurlu ve toplumsal barışın sağlandığı bir ortam, bu şartları bize sağlayabiliyor” diye devam etti.
“5 temel konu… “
Boyner, din ve vicdan özgürlüğü, kimlikler meselesi ve kuvvetler ayrılığını 3 birleştiren haline getiren yeni bir anayasa beklentileri olduğunu söyledi. Boyner şunları söyledi:
“Bu 3 konu aslında darbe anayasalarından üzerimize yıkılmış ve derinleşmiş sorun alanları. Bunları ancak ve ancak konuşarak, birbirimizi anlayarak, birbirimizin hak ve özgürlüklerine saygı duyarak çözebiliriz. Ötekileştirme, hor görme, toplumu kamplara bölme, kendinden olmayanları dışlama, hatta haritaları boyama ancak kendini geliştirememiş, ilkel toplumların ve çözüm değil, kavgayla beslenenlerin seçeceği yollardır. 21’inci yüzyıl Türkiye’sine yakışan anayasanın yenilikçi, bireyi merkeze alan, vatandaşlarıyla iletişimi yüksek ve elbette hazırlanış şekliyle katılımcı bir yapısı olması gerekir.
Bu nedenle TÜSİAD olarak, yukarıda belirttiğim ‘3 bölen’ konusuna iki konu daha ekledik. Anayasanın yapılış yöntemini ve temel ilke ve kurumları. Bu 5 temel konuyu farklı taraf ve görüşlerin bir araya geldiği, özgürce fikir ve değerlendirmelerini ortaya koyduğu ve toplumu besleyecek tartışma platformlarında ele almak, bizi, birbirine bağıran ve birbirini yok sayan değil, birbirini dinleyen ve anlayan Türkiye’ye ve o Türkiye’nin yeni, sivil, çağdaş anayasasına ulaştıracaktır.
Artık ne seçkin bir azınlığın, ne de salt çoğunluğun hakim olduğu değil, çoğulculuk anlayışıyla her kesim ve düşüncenin temsil edildiği, ama kontrol denge mekanizmalarıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlandığı, yasamanın çözüm ürettiği, yürütmenin de vatandaşına hesap verdiği bir sistem bekliyoruz.”
“STK’lar partilere eşit mesafede durabilmeli”
Sivil toplum kuruluşları, gelişmiş demokrasinin en önemli araçlarından biri olduğunu söyleyen Boyner, “Onların önemi ve etkinliklerinin kaynağı, objektif kriterler çerçevesinde, görüşlerini yetkili mercilere iletmeleri, gerektiğinde yapıcı eleştirilerini bir baskıya maruz kalmadan açıkça ortaya koymalarıdır. Sivil toplum kuruluşlarına bu özgürlüğü veren ise onların bağımsız ve gönüllü olmalarıdır. Sivil toplumun gönüllü olmasını, idari ve mali yönden bağımsız olmasını, şeffaf, hesap verebilir, siyasi partilere eşit uzaklıkta durabilmesini aramamız gerekiyor. Ancak bu yapıdaki bir sivil toplum örgütü, sürdürülebilir gerçek bir temsil niteliği taşıyabilir, katılımcı demokrasi açısından etkili olabilir ve o ölçüde de özel amaç ve hedeflerine ulaşabilir” dedi.
CNNTurk