Öncelikle bu ülkeyi kurgularken milenyum çağına uygun olarak rasyonel ve realist olmaya çalıştım. Amacım ütopya şeklinde olan bu hikayemi okuyanlara “ Ya bu ülke gerçekte de olabilir aslında “ diye düşündürtmektir. Hayallerimdeki ülke aşağıda yazıldıklarıma yakın bir ülkedir. Herhangi bir gerçek ülke , belirli bir dinsel inanç , belirli bir millet olmadan herkese hitap eden bir şehir sistemi kurmaya çalıştım. Tam olarak kafamda tasarladığım hayalimdeki ülke belki daha ütopik olduğundan rasyonelliğe ve realistliğe en uygun hâlini okuyucuyu sıkmadan detaylara girmeyerek en önemli olan ana hatlarıyla yansıtmaya çalıştım.
GÜMÜŞ DİYAR
Gümüş Diyar ‘’Seçimler 20 Mayıs’ta’’ afişleri ile doluydu. Belki diğer diyarlara göre daha sık seçimler yapılıyordu ancak 3 senede bir seçimlerin olması o diyarda yönetime geçecek partinin uzun süre kalıp rehavete kapılmasını engellemiş oluyordu. Tütü , Gümüş Diyar’daki Genç Mahalle Meclisi’ne kaydolalı daha 1 hafta olmuştu. 12 yaşına girdiği gün okuldan geldikten sonra saat 16.00 olmadan kimliğini alıp koşa koşa ikamet ettiği mahalle meclisinin memuruna gidip kendini meclise kaydettirmişti. İlk toplantının başlama saatine saatler kala ayakkabılarını hızlıca giyip Genç Mahalle Meclisi’ne gidiyordu. Bugün mahallelerindeki kütüphanede olan eksiklikler ve yeni top sahası istemek için toplantı yapılacaktı. Gümüş Diyar’da her mahallede 12-17 yaş arası gençlik meclisleri ve 17 yaş üstü ilgili mahalle halkının katılacağı Danışma Meclisi vardı. Gençlik meclislerine üye olmak için sadece kaydolmak yeterliydi. Danışma Meclisleri ise her mahallede kurulmuştu ve her mahallede sınavlarla 50’şer kişi seçilirdi. Bu sınavların soruları ülkenin bakanlıklarınca hazırlanıp genel dersler ve yaşanılan şehirle ilgili özel sorulardan oluşan genel merkezi bir sınavdı. Sonrasında bir mülakat yoktu. En az ilkokul mezunu olan herkesin girebileceği bir sınavdı ve her mahallede en yüksek puan alan ilk 50 kişi kazanırdı. 1 yıllığına seçilen ve her yıl yeni sınavlarla seçilen 50 kişinin içinde o mahallede yaşayan her 10’lu yaş grubundan 60’li yaş grubu dahil olmak üzere en az 5 kişi olmak zorundaydı. Yani 17’ den 20 ye kadar en az 5, 20-29 yaşlar arasında en az 5… 60-69 yaş arasında en yüksek puanlı en az 5 kişi olmak zorundaydı. Örneğin en yüksek puan alanların hepsi 30 ve 40’lı yaşlardan olsun. İlk 15 kişi 30’lu yaşlardan sonraki 15 kişi olsun. Kalan 20 kişi de 10-20-50 ve 60’lı yaşlarda sınava girmiş en yüksek puanlı 5 er kişilerden oluşacaktır. 15 yaşından 69 yaşına kadar sınava herkes girebilirdi. Burada haftanın belirli gün ve saatinde toplantılar olur, halkın şikayetleri doğrultusunda oy birliğiyle alınan kararlar mahallenin bulunduğu yine aynı şekilde sınavla seçilen 100 kişilik İlçe Meclisi’ne giderdi. İlçe Meclisi’ne tüm mahallelerin kararları gelir ve ilgili eksiklikler ve istekler ivedilikle yerine getirilirdi. Bu şekilde Yerel hizmetler sağlanırdı. İlçe meclisine de genel sınavla girilirdi. Mahalle meclislerinin ilgili kararlarını bağlı oldukları ilçe meclisi üye tam sayısının 3/5’i kararla bozabilir, ilçe meclisinin de kendi sınırları içinde olan mahallerle ilgili aldıkları kararda ilgili mahalle meclisi kararı üye tam sayısının 3/5’i oranla bozabilirdi. İlçe meclislerinin kendi ilçe sınırlarıyla ilgili aldığı kararlarda bu kararı bozmak için il meclisinin üye tam sayısının 3/5’i çoğunluğuyla red oyu kullanmaları gerekmekteydi. Ayrıca her hafta da ilçe meclisleri temsilcileri bulundukları şehrin 200 kişilik İl Meclisi’nde durum değerlendirme toplantısı yapardı. Tüm meclisler en az salt çoğunluk ile toplanır, karar yeter sayısı ise tüm üye sayısının salt çoğunluğu kadar olmak zorundaydı. (Yarısı artı 1) Ayrıca tüm meclislerde yine sınavlarla ülkenin farklı şehirlerinden atanan, oy kullanamayan ama idari ve uygulamada çalışmak üzere görevli memurlar bulunmaktaydı. İl Meclislerine Genel Merkez’den ayrılan bütçede hiçbir kayırmacılık olmazdı. Çünkü illerin nüfuslarına oranla vatandaş başına göre bütçe hesaplanıyordu. Ülke Anayasası’nın izin verdiği konularla ilgili il ve ona bağlı tüm ilçe meclislerinin üye tam sayılarının salt çoğunluğunu geçecek şekilde ortak karar alınmışsa ilgili il halkının katılacağı il referandumu yapılır ve evet oyu fazla çıkarsa o konu o ilde yürürlüğe girerdi. Bu tarz illerin kendi farklı kanunları, Ülkenin anayasa mahkemeleri tarafından kontrol halinde olurdu. Anayasada her konu detaylıca yazdığından bu kararları bozmak için net bir kural ihlaline dayandırılan çoğunluk kararı gerekmekteydi. Gümüş Diyar’da 20 şehir vardı. Her biri birbirine komşu şehirlerden 5 bölüme ayrılmışlardı. İlgili bölümlerin olduğu şehirlerin meclisine Bölge Meclisleri deniliyordu. Bölgeler arası çeşitli kültürel ve sektörel yarışmalar yapılıyor en iyi şehir ve mahallelere ödüller veriliyordu. Her şehir hedeflenen gibi gelişmişlik olarak birbirine çok yakındılar. Bölge Meclisleri ilgili 5 il meclisinin 50’şer üyeleri ile toplam 250 üyeden oluşuyor ve her ay toplantı oluyordu. Bölge Meclisinden 5 ilin genel hatlarıyla ve iş birlikleriyle ilgili alınan kararlarda tam üye sayısının salt çoğunluğu gerekliydi. Mahalle Meclis sınavlarına girmek için ilkokul mezunu olmak şartken ilçe meclisi için en az lise mezunu diğer meclis üyeleri ise en az üniversite mezunu olmak zorunda ve ilgili mahalle, ilçe veya il de ikamet kaydının olması ve orda en az 1 yıldır yaşıyor olmaları gerekmekteydi. Meclislerdeki kamu görevlileri ve tüm kamu görevlileri de Gümüş Diyar geneli yapılan birçok dersin olduğu sınavlara giriyor ve başka bir sınav ya da mülakat olmadan sınav puanlarına göre atanıyorlardı. Bu sistem Gümüş Diyar’ da uzun zamandır vardı. Gümüş Diyar ülkesinin Genel ülke Meclisinde tüm halkın oyla seçtiği en az üniversite mezunu 500 kişi vardı. Bu Genel Meclisin yarısı kadın olmak zorundaydı. Genel Mecliste alınan ilgili bölgeyi ya da ili ilgilendiren kararlar Genel Meclisten en az yüzde 50 oy aldıktan sonra ilgili kararın olduğu bölge veya ilin meclisine gider orada da oylanırdı. Eğer farklı bir oranın olduğu kararlar ile ilgili madde yoksa alınan temel kararlarda oy çoğunluğu oranı üye tam sayısının salt çoğunluğu idi. Kabul edilmeyen oylamalar Genel ülke Meclisinde değiştirilerek yine oylamaya sunulabilirdi. Tüm bunların dışında yine çeşitli bakanlıklar ve ona bağlı birçok alt birimler vardı. Bakanların da yarısı Kadın olmak zorundaydı.
Kamudaki herkes yapılan genel sınavlara göre atanır asla torpil ve kayırmacılık olmazdı. Yasalara göre bu tespit edildiğinde kesinleşen cezalarda torpili yapan kişi veya kişiler ve torpil ya da hileyle işe giren kişiler hem para cezası hem de ömür boyu hücre hapsine kadar varan hapis cezaları alırlardı. Bunla ilgili hapis cezaları 10 yıldan aşağı verilmezdi. Bununla ilgili süreli hapis cezası alan kişiler cezası bitince Gümüş Diyar vatandaşlığından atılıp sürülürlerdi. Yargı bağımsızdı. Yargıda çalışan görevliler yasalara uygun adil kararlar vermek zorundaydı. Başka diyarlara göre yargıya bağlı birçok daha fazla birim vardı. Yargıda çalışıp da yasadışı kararlar veren, hile yapan, adam kayıran kişilere ve bunu yargı elemanına planlatan kişiler varsa onlara da ömür boyu hücre hapsi cezası vardı.
Gümüş Diyar’da insan hakları ile ilgili konularda yasalar esnek değildi. Cezalar caydırıcıydı. Aksi kanıtlanmadıkça cezalar değişmezdi. İnsanlar arasında öldürme, yaralama, hırsızlık gibi durumlar hemen hemen hiç olmazdı. Çünkü bir insanı meşru müdafaa olmaksızın öldüren biri yada onu azmettiren varsa kişi veya kişiler ölene kadar yaşayacağı hücre hapsi cezasına çarptırılırdı. Yaralama olaylarında ise 5 yıldan az olmamak üzere yaralanan kişinin durumuna göre (sakat kalınırsa) ölene kadar hapis cezasına çarptırılma durumu vardı. Hırsızlık gibi durumlarda ise olaya göre yine en az 5 yıl hapis cezasıyla yargılanırdı. Iztırar hali hariç mala mülke zarar vermelerde ise para cezalarından hapse kadar cezalar vardı.
Siyasiler veya kamu görevlileri ise eğer kamu mallarını çalarsa , kendi ya da başkasının zimmetine geçirirse ilgili kişilerle birlikte ömür boyu hücre hapsine kadar varan hapis cezası alırlardı. Bu hapis cezaları 10 yıldan az olamazdı. Cezalarını tamamladıktan sonra kişilerin Gümüş Diyar vatandaşlığından da kayıtları silinirdi . Sürülürlerdi . Gümüş Diyar topraklarında ölürlerse de vatansız olarak gömülürlerdi . Devlet Başkanı dahil herkes için kurallar aynıydı . Ekstra hakları ve dokunulmazlıkları yoktu. Hapis cezaları parasal cezalara asla çevrilemezdi.
Trafik de alkol kullanıp yakalananlar kimseye zarar vermese bile en az 1 yıllık gelirleri kadar para cezası alır , 5 yıl araç süremez, eğer bu şekilde kazalara karışılırsa yine 1 yıldan az olmamak üzere verilen zarara göre ömür boyu hücre hapis cezalarına kadar uzanan ceza alabilir ve ömür boyu araç kullanmaktan menedilirlerdi. Menedildiği halde araç kullanan kişiler ise bir önceki aldığı hapis cezasının 2 katını alırdı. Hız sınırına uymayanlar da en az 1 yıllık gelirleri kadar para cezası alıp bununla birlikte 5 yıl araç süremezlerdi. Karıştıkları kaza olursa cezası ömür boyu araç kullanamama ile birlikte 1 yıldan az hapis cezası olmamak üzere zarara göre ömür boyu hücre hapsi cezasına kadar çıkabilirdi. Uyuşturucu veya bağımlılık yapıcı olsun başka yasadışı maddeler satanlar da ömür boyu hücre hapis cezasına çarptırılırdı. İçenler de 2 yıldan az olmamak üzere hapis cezasıyla cezalandırılırdı. Kolluk kuvvetleri ve askerler hariç kimse silah kullanamazdı. Bu yasaktı. Cezası ise en az 5 yıl hapis cezasıyla başlıyordu.
Gümüş Diyar’da gelir dağılımı ise adaletliydi. Toplumda özel veya kamuda çalışan olsun, işveren olsun herkesin kazandığı parada, asgari ücretin maksimum olarak 4 katı fark olmak zorundaydı. Bu fark kamuda çalışanlar arasında ise maksimum 2 kattı. Örnek vermek gerekirse Aylık en düşük ücret (asgari) 1000 gümüş para olarak belirlenmişse toplumdaki en fazla para kazanan kişi örneğin ( önemli bir işveren) aylık 4000 gümüş para kazanabilirdi. Fazla kazanılan para ise Halk Fonu’na aktarılırdı. Bir kişi tek başına yaşıyorsa en fazla kendi satın aldığı 2 evi ve 1 arabası olabilir, kişi bir aile bireyi ise o aileye ait en fazla 3 ev 2 araba olabilirdi. Bir kişiye 2 ev miras kalırsa onları satmadan bir daha ev alamazdı. Özel mülkiyet vardı ama kısmen sınırlandırılmıştı. Bunun sebebi insanlara çalışma motivasyonu sağlamaktı. Ayrıca evi olmayan ailelere devlet ev tahsis ederdi. Ömür boyu aileler o evde ücretsiz yaşayabilirdi. Devletin ürettiği ve sattığı arabalara da asgari ücretin yüzde 10 unu aşmayacak şekilde taksitlerle sahip olunabilirdi. Yardıma muhtaç kişilere de asgari ücret verilmek zorundaydı. İşsiz olma sebebi olarak sağlık sorunu olanlar ve emeklilere devlet en az asgari ücret kadar para verirdi.
Satılan ürünler de fiyat kontrolü vardı. Enflasyon yok denecek kadar azdı. Asgari ücretle bir aile ayda en az 200 kilo kırmızı et alabilirdi. En düşük maaşla satın alım indeksi (EDSMAİ) standartlarına göre asgari ücret her zaman belirli oranlarda temel tüketim maddeleri satın alabilecek kadar olmak zorundaydı. Kira fiyatları evin lüksüne göre maksimum aylık bir asgari ücret olabilirdi. Yapılacak tüm zamlar enflasyon kadar oluyordu. Arabalarda çok lüks araçlar ithal edilemezdi. Mallarda da çok lüks mallar ithal edilemezdi. Satılacak evlerde ise yine fiyat kontrolü vardı. Satılacak evler arasında da arabalar arasında da özelliklerine göre maksimum 4 kat fark olabilirdi. Amaç haksız geliri engellemekti. İthal edilen mallarda büyük standartlar ve kurallara ilgili yeterlilik maddelerine uyumluluk aranırdı.
Eğitim, sağlık, güvenlik herkes için, barınma ihtiyaçları da evi olmayanlar için bedavaydı. Yardıma muhtaçlar ve çalışamayanlar için ek olarak yiyecek yakacak gibi şeyler bedavaydı. İnsanlar Gümüş Diyar’da yokluk veya açlık çekmezdiler. Hasta oldukları zaman aynı gün tedavi olabilirlerdi. Herhangi bir müdahale ameliyat vb. Ve tüm ilaçlar bedavaydı. Ülkedeki tüm insanlar her ay mal bildiriminde bulunur ve tüm ülke, internetten istediği kişilerin aldığı maaşa ve ev, araba, çok değerli ziynet eşyaları gibi aylık bir asgari ücreti geçen değerdeki mal varlıklarına erişebilirdi.
Eğitim 18 yaşına kadar zorunluydu. Birçok farklı alanda okullar ve bölümler açılır buna göre istihdam yaratılırdı. Alınan not ve puanlara dahil olarak yeteneklerine göre de öğrenciler kendilerine uygun bölümlerde okurlardı. Tüm hayatı ve dünyayı kapsayacak şekilde dersler verilir, özellikle uygulamalı derslere ağırlık verilirdi.
Üniversite sayıları çok değildi. Üniversite okuyan her bireye niteliklerine göre kamuda iş garantisi vardı. İhtiyacı olan üniversite öğrencilerine yurtlar bedavaydı ve geri ödemesiz krediler veriliyordu. Ayrıca üniversite okumayan 18 yaşında çalışmak isteyen herkese de devlet bağlı kurumlar aracılığıyla niteliklerine göre iş bulma garantisi veriyordu. Okuma yazma oranı yüzde 100’dü. Bir sağlık sorunu yoksa ve 21 yaş üzerinde üniversite okumak istenmiyorsa bu kişilerin notları ve yeteneğine göre bir işte çalışma imkanları sağlanırdı. Çalışma yaşları zorunlu haller (sağlık ) ve mücbir sebepler hariç 18-55 yaş arasındaydı. Çalışmamak için bir geçerli sebebi , hastalığı olmayan ama çalışmak istemeyen bireylere, ev hanımı olmak isteyenlere devlet parasal yardım etmezdi. Devlet tarafından bu tarz kişilere evden de çalışabilecekleri işler önerilirdi. Bu tarz evde çalışılan daha basit işlerin maaşların miktarı da iş yüküne göre belirlenirdi. Eğer yine çalışılmak istenmiyorsa Dünya Klasikleri ve çeşitli kitaplar verilir, eğitici video siteler ders verilir bunlarla ilgili sınavlı yarışmalar düzenlenirdi. Hamile kadınlara doğum sürecinde sonrası 2 yıl boyunca kullanabilecekleri izin verilir, çocuklu çalışan aileler küçük çocuklarını ücretsiz kreşlere bırakabilirlerdi. Çalışma saatleri zorunlu hizmet yerleri ( Hizmetsel özel sektör, güvenlik, sağlık vb…) dışında 09.00 ile 16.00 arasındaydı. Fabrikalarda veya inşaatlar gibi görece daha zorlu çalışma koşulları olan alanlarda insanlar belirli sağlık standartlarına göre çalışmak zorundaydılar. Bunlara uymayan işverenler yine en az 5 yıl hapis yatarlardı. Yaşlılar yurdu, çocuk yurtları, devlet yurtları gibi yerlerde birçok görevli çalışır en konforlu 5 yıldızlı otel ayarında ortamlar sağlanırdı.
İnşaat işiyle uğraşan müteahhit ve proje amirleri ve ona izin veren kamu görevlilerinin standartlara uymadan binalar yaptıkları tespit edilirse adam öldürmeye teşebbüsten ömür boyu hücre hapsi cezası alırlardı. Gayet tabi yaptıkları bina yıkılırsa da ömür boyu hücre cezası almak zorunda kalırlardı. Ayrıca her müteahhit aileleriyle yaptıkları binadaki bir konutta yaşamak zorundaydı.
Ömür boyu hücre cezaları için bir yargı komisyonu kurulur ve kesin delillerle karar alınırdı. Hükümlüler ortalama bir banyo ölçüsünde bir hücre de kalır, günde sadece 30 dakika küçük bir avluya çıkabilirlerdi. Su, ekmek ve çorba dışında bir yemek verilmezdi. Tanıdıklarıyla da görüştürülmelerine izin verilmezdi. Ölene kadar o şekil yaşarlardı. Genel ya da özel af yoktu. Hapislere süreli giren kişiler süresi bitmeden tahliye edilemez ya da izine çıkamazdı. (Nadir durumlarda aksi bir delil olmadıkça)
Gıda ürünlerinde denetim had safhadaydı. Sağlık kurallarına uymayan işletmeler kapatılır, işletme sahipleri en az 1 yıl hapis cezası alır ve ömür boyu gıda sektörü işi yapamazlardı. İnsan sağlığına zararlı olan şekerli ve yağlı ürünlerde uluslararası standartlara uymayan ürünler ithal edilmeyecekti. Fiyat tavan uygulamasına tabii olan yerler; marketler, lokantalar, mandıralar, restoranlar, manavlar, kasaplar, mobilyacılar, medikaller vb.. halka satış yapan tüm yerlerdi.
Milletvekilleri 3 yılda bir seçilir ve milletin vekili oldukları için Gümüş Diyar’da insanların ortalama kazandığı maaş kadar maaş alırlardı. Seçilen Bakanlar ve Devlet Başkanı da bu maaşı alırdı. Kimsenin özel bir makam arabası yoktu. Kendi arabalarını kullanırlardı. Yoksa devletin verdiği arabaları belirli bir ücretle kullanabilirlerdi. Siyaseten göreve gelen insanlar için kurallar çok sertti. Bu yüzden siyasete girmek rant değil gönül işiydi. Görevini kötüye kullanan, hırsızlık yapan yöneticiler ömür boyu hücre cezası alırlardı. Tüm vekiller aldıkları her şeyi kendi maaşlarıyla devlet kartlarıyla almak zorundalardı. O karttan alınan bir şişe su dahil her ürün internetten tüm halkça 24 saat takip edilebilirdi. Devlet Başkanı tüm seyahatlerini halkla birlikte yapardı. Kendine ait hiçbir aracı yoktu. Uçağa binerse de ekonomi sınıfını kullanırdı. Otobüse veya trene binerse de parası olsa bile ekonomi sınıfına binmek zorundaydı. Devlet adına yapılan tüm harcamaları halk 7-24 TV kanalları ve internetten görebilirdi. Devletin parasıyla 1 gümüş para bile harcayan görevliler tüm halkın, yetimlerin, öksüzlerin, muhtaçların hakkına göz koyduğu için ömür boyu hücre hapis cezasıyla cezalandırılmakla karşı karşıya kalırlardı. Bağımsız yargı olağanüstü toplanarak hükümetle ilgili hükümet görevlilerinin karıştığı yasadışı bir olay gördüğünde oy birliğiyle baştaki partiyi kapattırıp seçimleri yeniletebilirdi. Devlet Başkanı olan kişi de ülkedeki ortalama ücret kadar maaş alırdı. Bedava dan farklı bir ev yada araç verilmezdi.
Gümüş Diyar’ın gümüş parası dünyadaki en değerli paralardan biri olduğundan halkın refahı çok iyiydi. Çünkü herkes kendi tecrübesine uygun işlerde çalışıyor, haksız yüksek kazançlar olmuyor, maksimum seviyenin üstünde para kazananların parasından arta kalanlar Halk Fonu’ndan ihtiyaç sahibi halka dağıtılıyordu. Üstün yetenekli yada çok çalışkan olup halk fonuna daha çok para kazandıran kişiler ise onur listelerine yazılırdı. Kanunlara uygun adil bir sistemle yönetim sistemi oluşturulmuştu. Bir kere seçilen parti diğer seçimde tekrar kazanabilmek için eksi yüzde 10 ile seçime başlardı. Yani 2. Seçimde yüzde 35 almış olsun 2. Parti yüzde 26 bile alsa iktidardaki parti yüzde 25’e düşeceğinden 2. Sıraya düşerdi. Eğer 3. Kere seçime girilecekse eksi yüzde 20 ile seçime başlanacaktı. Bu şekil eksi yüzde 30 eksi yüzde 40 vb. devam edecekti. Bundaki amaç halk çok memnunsa devamlılığın sağlanmasıdır.
Önemli anayasa değişikliği ile ilgili kanun seçimleri , Devlet (Cumhurbaşkanlığı) seçimleri ve parti seçimleri 18 yaş ve üstü tüm halkın katılacağı oylama ile seçilirdi. Seçimleri denetleyen kurullar tamamen bağımsızdı. Halk gizli oy kullanır ,herkesin internetten de yerinde de takip edebileceği açık sayım yapılırdı. Seçime hile karıştırmanın suçu uzun yıllar hapis cezalarından hayat boyu hücre cezasına kadar giderdi. Gümüş Diyar’da halk devlet için değil devlet halk için vardı. Önemli olmak insan olmaktı herkes eşitti. Ayrıca her türlü etnik ve dini kimliğe saygı ile yaklaşılırdı. Halk ibadetlerini rahatça yapar, dini mekanlarını rahatlıkla inşa edebilirdi. Bunlarla ilgili karışıklık çıkarmak insanlık suçuydu ve yine belirli hapis cezaları sonrası aynı kişi veya kişilerin vatandaşlıktan atılıp ülkeden sürülme cezası vardı.
Ayrıca insanları tehdit etmek , kaçırmak , bir oluşuma yada görüşe zorlamak, gasp etmeye çalışan grup yada insanlara da uzun yıllara varan hapis cezaları verilirdi. Evrensel ahlak kurallarına uymak zorunluydu. Genel ahlakı ve huzuru bozan kişiler hakkında da cezalar verilirdi. Gümüş diyar çok hümanist bir diyardı ama suistimallere de gelinmezdi.
Her türlü sendika, konfederasyon, sivil toplum örgütleri, dernek ve partiler kurmak serbestti. Partilerin genel seçim için aday gösterecekleri kadınların aday sayısı erkeklerle eşit olmak zorundaydı. Herhangi bir yerel seçim belediye sistemi yoktu. İnsanlar miting ve yürüyüş düzenlemekte serbesttiler. Yöneticiler her mecrada eleştirilebilirdi. Düşünceleri ifade etmekten dolayı asla ceza alınmazdı.
Halktan doğalgaz, elektrik, su gibi hizmetlerin faturaları bireyin yada ailece yaşıyorsa kaldığı ailenin toplam gelirinin yüzde 10’unu aşamazdı.
Kolluk kuvvetleri için birden çok vardiyanın olduğu zor olmayan çalışma sistemi vardı. Halka karşı görevliler sert ve kötü muamele kullanamazlardı. İşten atılma ile başlayan hapis cezalarına varan bir sistem vardı. Devlet yöneticilerine halk ,saygı ve sevgiyle yaklaşırdı. Burada yönetimsel olarak baştaki partiyi beğenmeyen halk taşkınlık yolunu seçmez ve sandıkta cevabını verirdi.
Seçimden önce vaat ettiği projeleri yapmayan ve belirli yıllık ekonomik hedefleri yakalayamayan hükümet , Ekonomi uzmanları ve yargı görevlilerinin toplandığı özel bir divan tarafından oy birliğiyle iflas edilmiş sayılır yeniden seçim olurdu. Çünkü verilen vaatler namusla şerefle eşdeğerdi.
Gümüş Diyar ülkesinin tarıma elverişli her toprağı özenle işlenir , tarımda çalışanlar için her türlü makine, yakıt ve imkan sağlanır en iyi sağlık standartlarına uygun lezzetli meyveler ve sebzeler üretilirdi. Çiftçinin satılmayan tüm ürünlerine devlet satın alma garantisi veriyordu.
Diyardaki sanayileşme, ticaret ve tarım politikasında dünya liderliği hedeflenir, misyon ve vizyon olarak başka diyar ülkelerinden mal ve hizmetler ne kadar az ithal alınırsa o kadar iyiydi. Hedef tüm dünya diyarlarına başka halkların da zorlanmadan alabileceği ürünleri uygun fiyatlara ihraç etmekti. İnsanlardan vergi çok az alınırdı.
Bu güzel diyarda seçim günü gelmiş , halk neşe ile yine sandıklara koşarken yarınlara umutla bakıyorlardı.