Önceki gün Genelkurmay’dan yapılan (Jandarma Genel Komutanlığı’nın açıklaması olarak Genelkurmay sitesinden yayımlandı), “Toplu mezarlarda çatışmalarda öldürülen PKK’lilerin cesetleri” olduğu biçimindeki açıklama elbette ki insan hakkından savaş hukukuna, kayıplar ve faili meçhullerden kontrgerillaya kadar pek çok konuda gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olacak tartışmalara yol açacağa benzemektedir.
Genelkurmay’ın “toplu mezarları”, “Bunlar çatışmalarda ölen teröristlerin cesedi” diye bu kadar basitçe, “sıradan bir vaka” gibi itiraf etmesi bile kendi başına Kürt sorununun çözümüyle Türkiye’de demokrasinin ilerletilmesi arasında kopmaz bağları ortaya koymaktadır. Ve ayrıca Genelkurmay’ın bu itirafı, bu “toplu mezarlar”dan öteki faili meçhul ve kayıplara dair cesetler çıkma ihtimaline karşı da bir önlem gibi de görünmektedir. Yani olayın bir askeri çatışmanın sonucu gibi gösterilerek ayrıntıya inilmesinin önlenmesi amacıyla!
Hükümetin, “devlet içindeki çeteleri” ve onların marifetlerini ortaya çıkarmak iddiasıyla başlattığı Ergenekon soruşturmasını, AKP’nin kendi statükosunun oluşturmasının dayanaklarına dönüştürmesinden sonra, faili meçhul ve kayıpların faillerinin ortaya çıkarılması için, “toplu mezarlar”ın bulunup açtırılması tek seçenek olarak kalmıştı.
Uzun bir zamandan beri de çeşitli “toplu mezarlarda”, kemikler bulunmasına karşın bürokrasinin (adli tıp, jandarma ve savcılıkların) koridorlarında kaybolmuştu.
Şimdi bu açıklama; bu suçu işleyenlerin ağzından yapılmış ilk açıklama olması bakımından da önem kazanmış bulunmaktadır. Dolayısıyla artık “toplu mezarlar” için bütün ihbarların artık ciddiye alınması ve mutlaka resmi olarak da soruşturma konusu olması bakımından son derece önemli bir dayanak ortaya çıkmıştır. Ve Genelkurmay sitesinden yapılan açıklama, toprak altında çıkacak cesetler, o ‘90’lı yıllar boyunca, bir yandan askerlerin öte yandan JİTEM, korucular ve Hizbullah gibi kotra güçlerin marifetlerin ortaya çıkarılması da dayanak olabilecektir.
Dün Fatih Polat’ın köşesinde de belirttiği gibi, bu “itiraf”ın üstünden atlanamaz bir gelişmedir. Çünkü yapılanın ne dini ne ahlaki ne hukuki bakımdan savunulacak bir yanı yoktur. Sorun bu boyutlarda tartışılacaktır. Bunu engellemek isteyenler kendilerine fazla gerekçe bulamayacaktır: Ancak gelinen yerde artık; tüm toplu mezarların açılması, bu mezarları oluşturanların faillerinin açığa çıkarılması ve cezalandırılması mücadelesi daha belirleyicidir. Ve bu açılan yoldan ilerleyerek bölgedeki ve ülkedeki tüm faili meçhuller ve kayıpların ortaya çıkarılması mücadelesinin yenilenmesine vesile yapılması da önemli olacaktır.
Hükümetin, cumartesi günü Başbakan Erdoğan’ın kayıp yakınlarıyla yaptığı görüşme sonrasında yaptığı konuşmalara bakıldığında bugüne kadar bu konudaki tutumlarından farklı bir propaganda yapacağı anlaşılmaktadır.
Seçim dönemi ve kayıplar ve faili meçhullerin gündeme gelmesinin artacağı dikkate alındığında, AKP’nin önümüzdeki dönemde konuyu istismar edeceğini söyleyebiliriz.
Örneğin faili meçhullerin faillerin, kayıpların sadece Ergenekon davasındaki kimi “sorumlularla” sınırlamaya yönelmesi ve bunlarla sınırlı tutması sürpriz değildir.
Özellikle de bu son aylarda artık askerin de tek savunucusu olarak kendisini ilan eden Erdoğan ve hükümetinin, kayıplar ve faili meçhullerle askerin, JİTEM’in, korucuların ilişkisini kestiği ve çatışmalarla sınırlı bir çerçevede tutması şaşırtıcı olmayacaktır. Hele şu günlerde CHP’yi bile ordu ve asker düşmanı ilan eden Başbakanın askeri, Jandarmayı ve onlara bağlı kontra güçleri, kayıplara ve faili meçhullere bulaştırmayan bir çerçeve çizmesi beklenmelidir.
Ama burada asıl görev ve Türkiye’nin demokrasi güçlerine düşmektedir.
Evrensel