Nikola Tesla, hayatını 7 Ocak 1943’te kaybetmiş olsa da, aradan geçen onca yıl, onun ününü azaltmak yerine, sürekli arttırdı. Bu Sırp-Amerikalı mucit, icatları sayesinde modern zamanın güç üretimi ve kitle iletişim sistemlerinin bel kemiği olan, harika ve tuhaf bir bilim insanıydı. Tesla’nın ömrü boyunca keşfetmeyi başardığı bütün teknolojileri, hakkında söylenen abartılı ve gerçek iddiaların detaylarını ve nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu buradaki kapsamlı analiz makalemizden okuyabilirsiniz.
“Düşmanı” ve eski patronu olan Amerikalı Thomas Edison, ampul, fonograf ve hareketli resmin mucidiydi. Edison, neredeyse istisnasız olarak her zaman Nikola Tesla’ya yaptığı maddi kötülükler ve manevi eziyetlerle anılır. Fakat Edison’u sadece Tesla ile olan tuhaf ve çıkar-temelli ilişkisiyle anmak, onun insanlığa kattıklarını hiçe saymak olacaktır. Her ne kadar Tesla’nın önünü kesmesi ve ona hak ettiği neredeyse hiçbir şeyi vermemiş olması nedeniyle Evrim Ağacı olarak biz de içten içe lanetlesek de, Edison ile ilgili bir analizi sadece bu noktayla kısıtlandırmak taraflı bir analize neden olacaktır.
/storage.evrimagaci.org%2Fold%2Fcontent_media%2Fb780620ad3b7795f95b21c2e23f342b3.png)
Bu iki kan davalı dahi, 1880’lerde dünyayı kimin aydınlatacağı üzerine bir savaşa tutuştular: Tesla’nın alternatif akım (AC) sistemine karşı Edison’un doğru akım (DC) sistemi… Alternatif akım (daha doğru ifadesiyle “alterne eden akım”), periyodik olarak yön değiştiren elektrik akımıdır ve Nikola Tesla tarafından popülerleştirilmiştir. Doğru akım ise sadece bir yönde akan elektrik akımıdır.
Günümüzde alternatif akım, evlere ve iş yerlerine elektrik gücünün aktarılmasını ve mutfak eşyaları, televizyonlar, fanlar ve elektrik lambalarının çalışmasını mümkün kılan akım türüdür. Doğru akım ise, elektrokimyasal piller gibi elektrik kaynaklarında gördüğümüz akım türüdür. Doğru akım aynı zamanda şehirlerdeki tren raylarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Alternatif akım, doğrultucu (İng: “rectifier”) isimli bir devre elemanından geçirilerek doğru akıma dönüştürülebilir. Doğru akım da, güç çevirici (İng: “inverter”) isimli bir devre elamanından geçirilerek alternatif akıma dönüştürülebilir.
Bilimseverler arasında, Tesla ve Edison’u birbiriyle kıyaslayan tartışmalar çok hararetli bir şekilde devam etmektedir. Öyle ki, bu konu birçok filmde de işlenmiştir.
Tesla, Edison’a Karşı
Peki, hangisi daha iyi mucitti? Bunu birkaç farklı açıdan incelemek mümkün. Birbirinden tamamen farklı kişiliklerinden kalıcı miraslarına kadar, düelloya giren bu iki mucidin birbirlerini nasıl, hangi yönlerden geçtiğini bir inceleyelim.
En İyi “İş Adamı”
W. Bernard Carlson, Princeton Yayınevi’nden çıkan 2013 tarihli “Tesla: Inventor of the Electrical Age” (Tesla: Elektrik Çağının Mucidi) isimli kitabında durumu şöyle özetliyor:
Onlar farklı mucitlerdi. Birinin diğerinden daha iyi olduğunu söyleyemezsiniz. Amerikan toplumunun Edisonlara ihtiyacı var ve onun da Teslalara ihtiyacı var.
Bu cümle, daha önceden Nikola Tesla analizimizde de yazdığımız gibi, kapitalizmin beklediği insan tipine uygun olabilmeyle ilgilidir. İdealizm ile realizm arasındaki çatışmanın bir sonucudur.
Thomas Edison, kapitalist bir girişimciden beklenen tüm özelliklere sahipti: Parayı yönetmeyi biliyordu, insanları yönetmeyi biliyordu, bir “patron” olmayı biliyordu. Ama hepsinden önemlisi, paranın nasıl kazanılması gerektiğini, ürünlerin nasıl pazarlanacağını, insanlarla nasıl iletişim kuracağını, doğru kişilerle bağlantı ve ağ oluşturabilmeyi biliyordu. Bu, onu iş başarısı konusunda Tesla’nın çok ötesine koyuyordu.
Nikola Tesla, hakkında yazılıp çizilen bazı şeylerin aksine, utangaç veya çekingen değildi. Sıra dışı bir psikolojisi olduğu tartışma götürmezdi, ancak birçok ünlü isimle aynı masada yer alıp, sohbet etmeyi ve sosyete ortamında yer almayı bilen biriydi. Ancak idealist doğası, iş dünyasının realizmi ile uyumsuzdu. Bu nedenle para tutma, para kazanma, pazarlama gibi konularda Edison’un çok gerisindeydi.
Bu da, iş dünyasında başarılarının nasıl karşılandığını doğrudan etkiledi. İş dünyası, ürünü, kârı, geliri, kazancı el üstünde tuttuğu için, Edison, bu dünyanın Tesla’dan çok daha gerçekçi ve doğal bir parçası olabildi. Bu da başarısının katlanarak artmasına neden oldu. Bu açıdan bakıldığında, Edison’un Tesla’dan çok daha başarılı bir iş insanı olduğu söylenebilir.
En Zeki
Zekayı ölçmenin tek ve kolay bir yolu yok ve burada tüm olası zeka türlerine değinmemiz mümkün değil. Sonuçta her iki “deha”nın da farklı zeka türlerine göre yapılmış test sonuçları elimizde yok ve bu konuda söylenebilecekler, spekülasyonun ötesine geçemeyecektir.
Fakat bilimsel/analitik bir zeka ile ilişkilendirilen konulardan birisi hafıza yeteneğidir. Bu açıdan Tesla, çok güçlü bir görsel hafızaya sahipti. Görüntüleri ve nesneleri neredeyse eksiksiz olarak, tüm hatları ile hatırlayabiliyordu. Bu özelliği onun 3 boyutlu ve karmaşık nesneleri gözünde canlandırabilmesini sağlıyordu. Sonuç olarak, sadece birkaç kabataslak çizim kullanarak, çalışan mühendislik ürünlerinin prototiplerini yapabiliyordu. Carlson’ın sözleriyle: O, icatlarını kağıt üzerinde değil, hayal gücünde geliştiriyordu.
Aksine, Edison daha çizimci ve zanaatkârdı. Carlson’un söylediğine eğer Edison’u izlemek için laboratuvarına gitseydiniz, tezgâhının üzerinde onlarca kablo, bobin ve icatları ile alakalı çeşitli parçalar bulurdunuz. Gerçek anlamıyla “dağınık bir mühendis” havası vardı.
Tabii ki zekayı sadece hafıza ile ölçemeyiz. Eğitimin bu konuda büyük bir rolü olduğunu biliyoruz. Ne var ki Thomas Edison hiçbir zaman üniversiteye gitmedi ve kendi kendini eğitti. Nikola Tesla ise Graz Teknoloji Üniversitesi’ne gidiyordu ama okulu bitirmeden bıraktı. Dolayısıyla akademik başarıyı da güçlü bir ölçüt olarak kullanamıyoruz.
Belki geleceği görme ve vizyon başarısını ve onun bir uzantısı olarak, problemler karşısında çözüm üretebilme başarısını bu konuda bir kıstas olarak kullanabiliriz. Ancak bu da oldukça öznel bir kıyaslamaya sebep olacaktır. Çünkü Nikola Tesla, hayal gücünün onu götürdüğü yere gitmekten geri durmayan, bu yolda var olan bütün parasını harcamayı göze alan biriyken, Thomas Edison daha ziyade en akıllıca yatırımların peşinden gitmeyi seçmişti. Bu açıdan biri iş başarısı anlamında, diğeri vizyon anlamında alanlarının en zeki isimleri olarak görülebilir.
En Üretken
Üretkenliği de nesnel olarak ölçmek zordur; ancak her zaman çok anlamlı olmayabilse de, bunun en nesnel ölçülerinden birisi patent sayısıdır. Dünya çapında mucit başına düşen patent ortalaması 3’tür. 15 patenti geçebilen mucitler “üretken” kabul edilmektedir. 200’den fazla patente sahip insan sayısı 115 iken, 15’ten fazla patente sahip insan sayısı on binlerle ifade edilebilmektedir.
Edison, birçok kaynak tarafından Dünya’nın en fazla patente sahip mucidi olarak belirtilse de; bunu sayma biçimi farklılıklar gösterebildiği için daha detaylı bir analiz gerekebilmektedir. Thomas Edison Ulusal Tarihi Parkı’na göre, Thomas Edison’ın sahip olduğu 1093 adet patent ailesi bulunmaktadır. Bunların 1084’ü işe yararlık patentleri, 9 tanesi ise tasarım patentidir. 2020 yılı itibariyle Japon mucit Shunpei Yamazaki, 5705 patent bulundurmaktadır ve Edison’dan çok daha fazla patente sahiptir (güncel listeyi buradan görebilirsiniz).
Tesla ise, 2006’da 6. Uluslararası Nikola Tesla Sempozyumu’nda yayınlanan bir araştırmaya göre, dünya genelinde 300’den az patent toplayabilmişti. Tesla, bu patentleriyle Dünya’nın en fazla patente sahip ilk 100 insanı arasına girememektedir.
Tabii ki Edison, Tesla’ya göre çok daha fazla asistandan yardım almış ve aynı zamanda Tesla’nın patentlerinin bazılarını kendisi satın alarak (veya kimi durumda doğrudan çalarak), kendi adına yazdırmıştır.
En İleri Görüşlü
New Jersey’de Thomas Edison Ulusal Tarihi Parkı arşivcisi ve “Edison and The Rise of Innovation” kitabının yazarı Leonard DeGraaf’in söylediğine göre; ampul, fonograf ve hareketli resim, Edison’un en önemli buluşları olarak lanse edilirken, başkaları da benzer teknolojiler üzerinde çalışıyorlardı.
Edison, elektrik gücü aktarımı için Tesla’nın pratik olmayan alternatif akım sistemi fikrini yok saydı ve bunun yerine kendisinin basit ancak daha az verimli doğru akım sistemini teşvik etti.
Aksine, Tesla’nın fikirleri mevcut piyasa talebi olmayan, daha çarpıcı teknolojilerdi. Ve onun alternatif akım motor ve Niagara Şelalesi’ndeki hidroelektrik santrali (türünün ilk örneği enerji santrali) gerçekten de dünyayı elektriklendirdi.
Tesla bunların yanında seslerin, görüntülerin ve hareketli resimlerin kablosuz aktarımını sağlayacak bir sistem üzerinde yıllarca çalışmıştır – ki bu onu gelecekçi ve aynı zamanda radyo, telefon, mobil telefonlar ve televizyonun gerçek babası yapmasa da, en azından fikir babası yapar. Marc Seifer, 2001 yılında Citadel Basımevi’nden çıkan “Sihirbaz: Nikola Tesla’nın Hayatı ve Zamanları” kitabında şöyle diyor:
Tüm kitle iletişim sistemimiz Tesla’nın sistemine dayanmaktadır.
Maalesef Tesla’nın büyük planı, mali destekçisi J.P Morgan’ın, yıllarca süren fiyaskolardan bıkması ile başarısız olmuştur.
/storage.evrimagaci.org%2Fold%2Fcontent_media%2Fd386ef4bb1eadb00678e00939d5b601f.jpg)
En Büyük Etki
Edison’un kalıcı mirası, özel bir patent ya da teknoloji değil, geliştirdiği icat fabrikalarıydı. Edison, inovasyon sürecini küçük parçalara ayırmayı başarmıştı ve her bir parça, çok sayıda işçi tarafından sürdürülüyordu. Örneğin, fotoğrafçı Edward Muybridge ile bir konuşması sonrasında Edison, “hareketli resim kamerası” (kinetoskop) üretme fikri geliştirdi. Ancak bu fikrin peşinden kendisi koşmak yerine, bu teknolojiyi mümkün kılacak deney ve prototip çalışmalarını asistanı William Dickson ve diğerlerine bıraktı. Birçok patent ve icatları paralel olarak geliştiren Edison, asistanlarının mali istikrara sahip olmalarını ve daha fazla tasarım ortaya koyabilmelerini sağladı.
Tesla’nın buluşları, modern güç ve iletişim sistemlerinin bel kemiğidir, ama tüm buluşları tarihte kayıp olurken, O da 20. yüzyılda karanlığa gömülmüştü. Ve onlarca patent ve icatlarına karşın, 1943’te öldüğünde, son derece sefil bir durumdaydı.
En İyi Akşam Yemeği Misafiri
Kariyerinin zirvesindeyken Tesla, karizmatik, kibar ve espriliydi. Seifer’e göre birkaç dil konuşuyordu ve yazar Mark Twain, Rudyard Kipling ve doğabilimci John Muir, yakın arkadaşları arasındaydı. Seifer’ın söylediğine göre Tesla, çok yüksek zümrelere karışmıştı.
Ancak, Seifer’e göre Tesla, aynı zamanda çok kibirli de olabiliyordu ve hijyen hastası olarak da bilinirdi. Devam eden yıllarda, takıntı ve tikleri (kadınların küpelerinden korkması gibi) daha da güçlendi ve New York’ta bir otel odasında beş kuruşsuz olarak öldü.
Yine Seifer’e göre Edison, aynı dönemde işitme zorluğu yaşıyordu ve birkaç yakın arkadaşı haricinde içine kapanıktı. Edison’un da kötüye eğilimi vardı ki bunu Tesla’ya karşı girdiği Akım Savaşları sırasında yaptığı hunharca saldırıları ile fazlasıyla göstermişti. Ayrıca doğru akım kullanarak bir elektrikli sandalyenin yapılmasını mümkün kılan tüm vahşi ve teknik detayları geliştiren de Edison oldu.
En Şık
Carlson’un söylemiyle Tesla uzun, ince belli ve etkileyici, gösterişli bıyıklıydı ve kusursuz anlamda bir tarzı vardı. Hatta şapkası ve kuyruklu ceketi, şu an Sırbistan’da bir müzede sergilenmektedir. Buna karşılık Edison, biraz kılıksız olarak bilinirdi. Carlson şöyle anlatıyor:
Edison’un ne giydiği ile ilgili olduğumuz söylenemez, zira genelde kolayca unutulabilecek şeyler giyerdi.
Hatta Carlson’a göre, Edison, rahatça giyebilsin ve oturup bağcıklarını çözmesi gerekmeden çıkarabilsin diye iki beden daha büyük ayakkabılar giyerdi. Kısaca tamamen üretkenliğe odaklanmış bir zihin olduğu söylenebilir.
Sonuç
Sonuç olarak, bilim tarihçileri tarafından bu iki figür arasında nihai bir kazanan ilan etmek pek mümkün gözükmemektedir. Bu iki dehadan hangisine sempati duyduğunuz, daha ziyade dünya görüşünüz, kapitalizmin değerlerine ne kadar önem verdiğiniz ve hangi teknolojilere ilgi duyduğunuz ile şekilleniyor gibi gözükmektedir. Her ikisi de insanlığın gidişatını değiştirmiştir ve bu nedenle bilim tarihinin en önemli mucitleri arasında anılmayı hak etmektedirler.
- Türev İçerik Kaynağı: LiveScience | Arşiv Bağlantısı