Hükümet asgari ücretin yılda bir kez saptanmasını dayatıyor. İktidarın bu dayatması seçim sonrasındaki kemer sıkma politikasının işaret fişeği. Tek sefer saptanacak asgari ücret pahalılık karşısında hızla eriyecek.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu daha toplanmadan 2024 yılı asgari ücretinin yılda bir kez, tek seferlik belirleneceği ve ikinci bir artışın olmayacağı önce Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanı ardından da Cumhurbaşkanı tarafından ilan edildi. Son derece hayati bir konu olan asgari ücretin kaç kez saptanacağı daha Komisyon toplanmadan ve taraflar görüş beyan etmeden tek taraflı olarak adeta tebliğ edilmiş oldu. Böylece Komisyon bir kez hiçe sayılmış oldu. Komisyon, kurul, kurum hak getire asgari ücret dahil her şey tek elden belirleniyor! Tek elden belirlenen yılda tek asgari ücret dayatması tesadüfi ve sıradan bir olay değil. Bu dayatma seçimden sonra izlenecek ücret ve gelirler politikasının, artık gizlenmeyen talebi düşürmeyi hedefleyen kemer sıkma politikasının işaret fişeği.
YILLIK DAYATMA!
Hükümet çevreleri asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesinin adeta bir kural veya gelenek olduğunu ileri sürüyor. Bu doğru değil. Öncelikle Anayasanın 55. maddesine bakmak lazım. Maddeye göre “Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.” Madde ayrıca “Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da gözönünde bulundurulur” hükmünü getiriyor. Asgari ücretin tespitinde geçim şartlarının dikkate alınması anayasal bir buyruktur. Devlet bunun için gerekli tedbirleri almak ve olumlu edimde bulunmakla yükümlüdür.
Öte yandan yasada da “asgari ücret yılda bir kez belirlenecek” diye bir kural yok. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39. maddesine göre ise “her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırları en geç iki yılda bir belirlenir.” Dolayısıyla iki yılı geçmemek üzere işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için asgari ücret her zaman belirlenebilir. Nitekim geçmişte asgari ücret artışları iki yılda bir olduğu gibi yıllık ve 6 aylık zamlar şeklinde de olmuştur.
Kanuna göre asgari ücret Komisyon aracılığı ile belirlenir ve Komisyon kararları kesindir. Ancak Asgari Ücret Yönetmeliği ile “Komisyon, Bakanlığın çağrısı üzerine toplanır ve Bakanlıkça hazırlanan gündeme göre çalışır” hükmü getirilerek dolaylı olarak asgari ücretin belirlenme dönemi Bakanlığın inisiyatifine bırakılıyor. Bir diğer ifadeyle Bakanlık çağrı yapmadıkça Komisyon toplanamıyor. Böylece Anayasada güvence altına alınan ve kanunla düzenlenen asgari ücret hakkı büyük ölçüde hükümetin inisiyatifine bırakılıyor. Bu yönetmelik hükmünün Anayasa buyruğu ve kanun hükmüyle çeliştiği açıktır.
Hükümet bu hükme dayanarak asgari ücret tespitini geciktirebilir. Şimdi hükümet Anayasal ve yasal düzenlemeleri dikkate almadan yönetmelik hükmünden hareketle asgari ücreti yılda bir belirlemeye çalışıyor. Sendikalar asgari ücret tespit sürecini hükümetin iradesine bırakan yönetmelik hükmünün iptali için harekete geçmelidir. Komisyon taraflardan birinin çağrısı üzerine toplanabilmelidir.
6 AYLIK ARTIŞ YAYGIN
Asgari ücretin en geç iki yılda bir belirlenmesi hükmü enflasyonun düşük olduğu dönemlerden, 1960’lardan kalma bir hükümdür. Nitekim enflasyonun düşük olduğu dönemlerde asgari ücretin iki yılda bir belirlendiği de oldu. Ancak enflasyonun yükselmesiyle birlikte asgari ücretin iki yıl yerine yıllık, hatta 6 aylık olarak belirlenmesine başlandı. Saptayabildiğim kadarıyla asgari ücrete geçmişte yılda 2 veya 3 kez zam/artış yapılan yıllar şöyledir: 1998’de 3 kez, 1999’da 2 kez, 2000’de 3 kez, 2001’de 2 kez, 2002’de 2 kez, 2004’te 2 kez, 2007’de kez, 2008’de 2 kez, 2009’da 2 kez, 2010’da 2 kez, 2011’de 2 kez, 2012’de 2 kez, 2013’te 2 kez, 2014’te 2 kez, 2015’te 2 kez, 2022’de 2 kez ve 2023’te 2 kez. Görüldüğü gibi ağırlıklı olarak AKP hükümetleri döneminde asgari ücrete ya 6’şar aylık zamlar yapılmış ya da Komisyon asgari ücret tespiti için yılda iki kez toplanmıştır. Dolayısıyla “Kural yılda tek zam yapmaktır. Geçmişte de böyleydi” iddiası hem hukuksal hem de uygulama açısından geçersizdir. Yüksek enflasyon, pahalılık ve zorlaşan geçim şartları asgari ücretin daha kısa sürelerle saptanmasını gerektirir. Güneş çarığı, çarık ayağı sıkar! Asgari ücretin daha sık aralıklarla saptanması hayatın olağan akışının gereğidir. Nitekim AKP hükümeti yüksek enflasyon veya seçim dönemlerini dikkate alarak asgari ücrete pek çok kez yılda iki kez zam yapılmasını kabul etmiştir.
EMEK GELİRLERİ 6 AYLIK!
Öte yandan sadece asgari ücret değil diğer ücret ve emek gelirlerinde de aynı yöntem izlenmiştir. Türkiye’de emek gelirlerinin neredeyse tümü 6 ayda bir belirleniyor. Hükümet tarafı kamu toplu sözleşmeleri ile ücret artışlarının 6 aylık olmasını kabul etmiştir. Kamuda çalışan işçilerin ücretleri ve asgari ücretleri yılda iki kez belirleniyor. Aynı şekilde özel sektör toplu iş sözleşmelerinde de genellikle 6 aylık zam düzenlemesi var. Hükümetin taraf olduğu kamu görevlileri toplu sözleşmesi de memur maaşlarının 6’şar aylık olarak artırılmasını hükme bağlıyor. Öte yandan emekli aylıkları artışı da 5510 sayılı Kanun gereği yılda iki kez yapılıyor. Özel sektörde de yılda iki kez ücret artışı uygulamasına rastlanıyor.
Hal böyleyken sadece asgari ücrette yıllık zammı dayatmak adil ve makul değil, eşitlik ilkesine hiç uygun değil. Hükümet kendi istihdam ettiği çalışanlar için 6 aylık zammı kabul ederken özel sektörün önemli bir kesimini kapsayan asgari ücret için yıllık dayatmasında bulunamaz. Asgari ücretin 6 aylık değil yıllık belirlenmesi özel sektördeki diğer ücretlere de sirayet edecek ve onların da yıllık belirlenmesi eğilimini artıracaktır. Böylece yıllık asgari ücret uygulaması özel sektörün tümünde ücretleri aşağı çeken bir işlev görecektir.
Emek gelirlerine yıllık değil 6 aylık veya daha kısa sürelerle zam ihtiyacı yüksek enflasyonun sonucudur. Daha kısa sürelerle zam ücretlerin enflasyon karşısında korunması için daha elverişli bir yöntemdir. Piyasadaki fiyat artışları serbestçe gerçekleşirken ücret artışlarının yıllık olması alım gücü kaybına yol açar. Ücret ve maaşlar fiyat artışlarının gerisinde kalır ve erir. Bu erimeyi önlemek için daha kısa sürelerle zam uygulamaları gündeme geldi. Dahası geçmişte enflasyona paralel ücret artışı anlamına gelen “eşel mobil” (oynak merdiven) ücret sistemi önerildi.
RESMİ ENFLASYON TUZAĞI!
Asgari ücretle çalışanların tüm ücret ve maaşlı çalışanların yarısına yakını olduğu düşünülecek olursa yıllık asgari ücret zammı dayatması ücret düzeyinin düşmesine yol açacaktır. Öte yandan yıllık zamlar beraberinde hedef enflasyona göre zam tehlikesini de getirecektir. Hedef enflasyonun hiçbir zaman tutmadığı ve daha çok emek gelirlerini ve talebi kısmayı hedefleyen bir mekanizma olduğu biliniyor. Şimdi hükümet yerel seçimlerin ardından bu neoliberal reçeteye yeniden dönüyor. Yıllık tek zam ve hedef enflasyona göre zam formülüyle önce asgari ücret sonra da diğer emek gelirleri baskı altına alınacak.
Hükümet Mart 2024 seçimlerinden sonra seçimsiz geçecek dört yıl boyunca kemer sıkma ve talebi düşürme politikası izleyecek. Bunun anlamı açıktır. Emekçi sınıflarının talebi ancak emek gelirleri düşürülerek kısılır. Sihirli neoliberal formül ücret artışlarını enflasyonun gerisinde tutmaktır. Böylece talep düşer! Ardından da enflasyon düşer! İşsizlik, halkın yoksullaşması neoliberal itikadın umurunda değildir. Enflasyonu düşürmek için her şey mubahtır. Özal ile başlayan bu zihniyetin Türkiye’de geçmişte yarattığı tahribat biliniyor. Şimdi yeniden neo-Özalizm, neoliberalizm denenecek. Asgari ücrete tek zam dayatması masum bir girişim değil. Esaslı bir kemer sıkma politikasının işaret fişeğidir.
Yılda tek asgari ücret dayatmasına eşlik eden diğer tehlike ise “enflasyona ezdirmeyeceğiz” söyleminde gizli. İkisi bir arada oldukça tehlikeli bir ücret politikası demektir. “Enflasyona ezdirmeyeceğiz” lafı boştur, demagojiktir. İki nedenle. İlki enflasyon doğru ölçülmüyor. TÜİK’in enflasyon ölçümü üzerindeki şaibe sürüyor. TÜİK toplum ve bilim dünyası nezdinde güvenilir enflasyon verileri açıklayan bir kurum olarak görülmüyor. DİSK’in açtığı ve kazandığı davaya rağmen TÜİK enflasyona esas madde sepeti fiyat listesini açıklamıyor. TÜİK yargı kararını tanımıyor. Yargıya meydan okuyor. 2022 Haziran ayına kadar açıklanan madde fiyat listesi TÜİK tarafından karartılıyor. Bu nedenle resmi enflasyon verilerine dayalı “enflasyona ezdirmeyeceğiz” söylemi anlamsızdır. Enflasyonu da enflasyona göre ücreti de belirleyen irade aynı olunca “enflasyona ezdirmeyeceğiz” sözü totoloji veya demagojiden öte bir anlam taşımıyor.
Öte yandan velev ki enflasyon doğru ölçülüyor olsun, yine de de “enflasyona ezdirmeyeceğiz” söylemi boştur. Aslolan emek gelirlerinin pasta içindeki, bölüşümdeki payıdır. Ekonomik büyümeden adil bir pay alamayan emek gelirleri enflasyon kadar artsa da gelir bölüşümü bozulur. Nitekim asgari ücret resmi enflasyonun oldukça üzerinde artmasına rağmen sınıflar arası gelir bölüşümü giderek bozuluyor. O yüzden ücret artışlarının resmi enflasyona hapsedilmemesi gerekir.
Yılda tek asgari ücret dayatmasına da resmi enflasyona göre asgari ücret artışı dayatması da karşı çıkmak lazım. Asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesi dayatmasına karşı sendikaların sessiz kalmaması gerekir. Yılda tek ücret dayatmasına başta Komisyonda yer alan Türk-İş olmak üzere sendikalardan güçlü bir itiraz lazım. Türk-İş kendi üyeleri için -doğru bir biçimde- 6 aylık zamda ısrar ederken, sendikasız işçileri yıllık artışa mı mahkum edecek? Türk-İş’in hızla bu soruya cevap vermesi lazım.
Öte yandan bu mesele sadece asgari ücretle çalışanların ve işçilerin meselesi değil. Asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesi gerçekleşirse ardından toplu iş sözleşmelerinde, memur maaşları ve emekli aylıklarında da yıllık zam gündeme gelecek. Kısaca sarı öküzü kaptırmamak lazım!