Öcalan’ın çekilme ve silah bırakmayı içeren çözüm planının Kandil’de makes bulması, Kandil’in İmralı’nın iradesine alternatif bir direnme ya da çatışmayı sürdürme inisiyatifi içine girmeyeceğinin anlaşılması, çözüm yolundaki en önemli eşiklerden birinin aşılması oldu. Her şey yolunda giderse 21 Mart Nevruz’undan sonra şiddetin tümüyle devre dışı bırakıldığı, Türklerin, Kürtlerin ve bütün diğer kimliklerin beraberce yeni Türkiye’yi inşa ettiği bir döneme adım atabiliriz. Mela Ahmede Cizîri “Diwan”ının Mevlânâ’nın “Mesnevi”si kadar saygı gördüğü ve sahiplenildiği; vatandaş olabilmenin bedeli olarak dilini ve kültürünü unutmanı istemeyen bir ülkeye doğru.
30 yılı aşkın süredir devam eden kanlı sürecin öylece bitivereceğine birçok kişi inanmıyor. İnanmak isteyip de inanamayanlar olduğu gibi, buna inanmak istemeyenler de var. Kürt meselesi olmazsa mesleğinden, saygınlık ve itibarından olacak olanların tercih edilmiş kötümserlikleri, “Barış gelecek diye demokrasiden ödün veriliyor” şeklindeki manasız çıkışları, Kürtlere dönüp “Ne aldınız da silah bırakıyorsunuz?” kışkırtmaları şu ana dek sürece taş koymayı başaramadı. Kürtlerin ne talep etmeleri gerektiğini Kürtlerden daha iyi bilen bu “master” ve “commander”ler, nefret ettikleri bir hükümetin böylesine köklü bir sorunu çözen iktidar olarak tarihe geçmesini engellemek isterlerken kendileri tarihe geçtiler. Demokrasiyi çekilmez bir meretmiş gibi gösterme çabalarıyla…
Temennimiz, taşın altına elini koymuş olanların iyi niyetlerinin, meselenin üçüncü ve dördüncü taraflarının ajandaları yüzünden un ufak olup gitmemesi. Unutulmaması gereken “gelen dönemin” uzun soluklu bir koşu ve oldukça geniş ciğerler gerektirdiği. Terör eylemleri bitince ya da davasını silahla yürütenler şiddetten vazgeçince ortalık süt liman olacak diye bir şey yok. Kendine özgü farklı sorunları olan, belki de şiddetin silahtan çekilip kelimelere hamledildiği bir dönem olacak bu. Can sıkıcı şeyler duyacağız. En önemli tesellimiz “Ama buna değdi” olacak. “Çünkü artık can kaybetmiyoruz.”
Ama bunları o zaman konuşacağız. Oralara gelebilirsek.
“Gelebilirsek…” diyorum, çünkü tamamen kötü bir tesadüf müdür, yoksa çözüm iradesinin tarihe geçmesine mâni olmak maksadıyla yürütülen alternatif tarih yapma iddiasında olanların çabaları mıdır, emin olamadığımız manidar durumlar sıra sıra dizilip birbirinden rol çalmaya gayret ediyor, görüyoruz.
İşe bakın ki, tam da tarih 30 yıllık savaşın bitimine tutacağı ışığın renk tonunu ayarlamaya çalışırken, adaletin siyaha düştüğü görüntüsü veriliyor: Tarihin aklı karıştırılıyor.
Şimdi o ne yazsın? “Terör örgütü lideri diye bilinen Öcalan topu ‘yüce parlamento’ya attı; şiddet artık Kürt siyasetinin bir parçası değil. Devlet aklı sorunu çözdü, hem de topla tüfekle değil müzakere ile. Bu tarihi bir an” mı desin?
Yoksa “Terörle müzakere eden devlet, eski genelkurmay başkanını müebbet hapse mahkûm etti. Ne derin bir parados, tarihi bir an” diye mi yazsın?
Malum, Ergenekon davasının savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sunarak, Başbakan Erdoğan’ın “çalışma arkadaşım” dediği eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini talep etti.
Aralarında Hasan Iğsız, Dursun Çiçek, Kemal Gürüz, Yalçın Küçük’ün de bulunduğu 63 kişi için ağırlaştırılmış müebbet cezası isteniyor. Hakkını yemeyelim, İlker Başbuğ’a ayrıcalık yapılmış, “terör örgütü üyesi” sayılmamış kendisi, “hükümeti cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen ya da tamamen yapmaya engellemeye teşebbüs” suçundan müebbet mahkûmiyeti talep edilmiş. Örgüte üye olmadığı halde nasıl hükümet devirecekmiş, bu nasıl bir on kaplan gücü imiş, meçhul.
“Savcı istemiş ama daha mahkeme kabul etmedi” denilebilir. Ancak hatırlamak gerekir, o mahkeme, açık bir kanun hükmüne karşı gelerek İlker Başbuğ tarafından gösterilen tanığı dinlemeyi reddetmişti. Hem de tanık mahkemede hazır bulunduğu halde.
“Ağırlaştırılmış müebbet”, bu davaların haklılığını başından beri savunanlar için bile fazla “ağır”.
Çok merak ediyorum, acaba adı geçen kişiler bir de suçüstü yakalansaydı savcı ne talep edecekti?
(HT)