Güneydoğu Asya’nın gerçek ejderhası Mekong Nehri bugünlerde çok dertli. 50 milyon insanı besleyen nehrin barış suyu olması için kurulan komisyonun üyeleri komisyona karşı.
Bangkok Airways’in pervaneli uçağı ‘arıza’ anonsuyla pistten daha havalanmadan kısa süreliğine geri döndüğünde ister istemez film şeridi, ekranların siyah beyaz döndüğü günlere geri sarıyor. İnsan Kamboçya semalarında olunca akla Vietnam savaşı ve üzerinden süzüldüğümüz Pol Pot’un ölüm tarlaları geliyor. Çift motorlu pırpır Bangkok’tan Phnom Penh’e 1 saatte varıyor. İniş dalgalı, kalpler pır pır!
Kentte mesai bitimi, motosikletli toplu taşıma aracı ‘tuk tuk’lar vızır vızır. Ülkenin bağımsızlığını Fransızlardan aldıktan sonra Amerikan destekli darbe ile tahtan indirilen, sürgünden dönmek için umudunu Kızıl Khmerlere bağlayan ancak Vietnam’ın Kamboçya’ya askeri müdahalesi sayesinde yeniden sarayla buluşan Kraliyet ailesinin portatif heykelleri Sisowath Quay caddesi boyunca her dönemeçte. Kayıp yılları telafi etmek istercesine; Pol Pot’u kucaklamış halkın muktedire karşı derin hayal kırıklığını gidermeye çalışırcasına; yoksulluğun üzerine ihtişam şalını örtercesine. Ama örtmüyor işte. Binalarda kraliyet dönemini çağrıştıran yeni mimarı süslemeler iğreti duruyor. Sarayın önündeki trafiğe kapalı yolda turistlerin fotoğraf çektirme talebini geri çevirmeyen Budist rahipleri toplumun temiz kalan damarlarına temsil iddiasıyla bir başka geri dönüşün resmi. Günbatımında sarayın önündeki park kralın gölgesinde piknik alanına dönüşüyor.
Günün sonunda halkın nefes aldığı yerlerden biri. Khmer damak tadının sokaktaki temsilcileri her bir köşede… Bir tarafta balık, pilav, kuş ya da tavuktan şiş kebap diğer tarafta pembe rengi ve dikenli kabuğu ile dikkat çeken dragon meyvesi, kirpi kabuklu ve iç dokusu üzümü andıran rambutan, yıldızı andıran karambola, ananas, rambutanın dikensizi longan satanlar. Berbat kokusuna rağmen vazgeçilmez ‘durian’ meyvesini, kuruyemiş niyetine kızarmış karafatma, örümcek ve kurbağaları ya da harbi çerez kabuklu ve içi hurmayı andıran tamarindleri başka yerde aramalı.
Sanırım madalyonun iki yüzü birden eskimiyor. Kaderi pirinç ve balığa bağlanmış halk türbülanslı yılları hala atlatamamışken üzerimdeki ceketin aynısının iki katı fiyatla satıldığını gördüğüm lüks mağazalar ve çok iddialı lokantalarla dolu AVM müşteri çekmekte zorlanmıyor. Hala iktidarda kalıntıları olan Pol Pot döneminin canileriyle bile hesaplaşma şansı bulamamış toplum buruk.
Keşke bu kez ‘Turist Ömer’ olsaydım da bir gezi yazısı döşenseydim. O zaman belki kapısına resmi kapanıştan bir saat önce vardığım halde geri çevrildiğim Soykırım Müzesi’ne ertesi gün tekrar gidebilirdim. Memuru ikna çabaları nafile, ‘kapandı’ diyor başka bir şey demiyor. Kent hayatına savaş açıp halkı köylerde yaşamaya ve tarlalarda çalışmaya mecbur edip yaklaşık 2 milyon cana kıyan Kızıl Khmerlerin yazarları, gazetecileri, öğretmenleri, avukatları velhasıl ülkenin okumuş kesimini işkenceden geçirdiği eski Tuol Svay Prey Lisesi’nin fotoğrafını dışarıdan çekip içini görmeyi başka sefere bırakıyorum. Ertesi günün programı dolu. Davetliyiz ve resmi programa uymak zorundayız.
NEHİR UZUN, DERTLERİ DE ÖYLE
Çetrefilli bir konunun peşindeyiz. ‘Güneydoğu Asya’nın besin deposu balık ve pirinç dedik ya ziyaretimizin sebeb-i hikmeti de bunlarla alakalı. Potansiyel savaş nedeni olan Mekong Nehri havzasının işbirliği içinde paylaşımı ve sürdürülebilir planlar çerçevesinde geliştirilmesi için kurulan Mekong Nehri Komisyonu’nun (MRC) çalışmalarını yerinde görmek üzere Strategic Foresight Group’un davetlisi olarak buralardayız. Önce Kamboçya’nın başkenti Phnom Penh ardından Lao Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Vientiane’de komisyon yetkililerini dinleyip çalışmaları yerinde inceledik. 1959’da BM’nin kurduğu Mekong Komitesi’nin deneyimleri üzerine 1995’te bölgesel anlaşma ile oluşturulan MRC’de Kamboçya, Lao, Vietnam ve Tayland üye, Çin ve Myanmar gözlemci olarak yer alıyor. Üye ülke hükümetleri ulusal komitelerle komisyonla eşgüdüm sağlıyor.
Tibet platosundan süzülen coşkun sularla başlayan nehir, Çin’in dağlık güney batısından geçerek aşağıda Tayland, Laos, Kamboçya ve Vietnam’a hayat veriyor. 4350 kilometrelik yolculuğunu Vietnam’ın güneyinde geniş bir deltada 9 koldan Güney Çin Denizi’ne dökülerek tamamlayan nehir bölgenin her şeyi. Havzasıyla Türkiye büyüklüğünde bir alanı kaplıyor. Thai ve Lao halkının ‘Suyun Anası’, Khmerlerin ‘Büyük Nehir’, Vietnamlıların ‘Dokuz Ejder Nehri’, Çinlilerin ‘Girdaplı Nehir’ diye andığı Mekong’un balıkçılık, sulama ve ulaşım açısından önemi büyük. Yaklaşık 50 milyon insanın yaşamı doğrudan bu nehre bağlı. Halkın yüzde 80’inin protein kaynağı nehir. Nehirden çıkartılan balığın yıllık ekonomik değeri 4-7 milyar dolar. Vietnam pirinç ihracatının yüzde 90’ını, balık ihracatının da yüzde 60’ını, bir başka ifadeyle GSMH’nın yüzde 27’sini Mekong deltasına borçlu. Bilim adamlarının nehirde tespit ettiği balık türü 850 ama gerçek sayı 1000’in üzerinde.
TEHLİKE GELİYORUM DİYOR…
Ne var ki nehrin sunduğu yaşam tehlikede. Tehlike iklim değişikliğine bağlı kuraklık ve taşma; sanayileşme, aşırı kullanma ve evsel atıklardan kaynaklanan kirlilik; nehrin kollarında suyun akışını etkileyen hidroelektrik barajları ve ana gövdeye kurulması öngörülen barajlardan geliyor. Çin 7 baraj yaptı ve yenilerini planlıyor. 2030’a kadar toplam 77 hidroelektrik barajının yapılacağından söz ediliyor. Özellikle Mekong’un ana kolu üzerinde planlananlar kaygıları artırıyor. Çin’in yukarı havzada yaptıkları dışında aşağı havzada ana kol üzerinde baraj hâlihazırda yok. Şimdi tartışmayı alevlendiren aşağı havzada ana kol üzerinde çoğu Lao’da olmak üzere 11 baraj projesi. Tayland, Lao, Kamboçya ve Vietnam’ın yer aldığı aşağı havzadaki mevcut tüm barajlar Mekong’u besleyen yan kollar üzerinde. MRC’ye göre ana kol üzerindeki projeler hayata geçirilirse Mekong’daki balık rezervi yüzde 26-42 oranında azalacak. Balıklar için temel sorun baraj duvarlarının göçü engelliyor olması. Balık türlerinin üçte biri beslenmek ve üremek için 1000 kilometreye varan mesafelerde göç ediyor. Ayrıca bu 11 baraj yapılırsa 106 bin insanın evlerini terk etmek zorunda kalacak, 2 milyon insanın gıda güvenliği tehlikeye girecek ve milyonlarca insanın nehirden gelen gelirleri düşecek. Bütün bu sorunlar karşısında Mekong’un şansı çok sayıda koldan beslenen güçlü bir debiye sahip olması.
Peki, ülkelerin pozisyonu ne, Mekong Nehri Komisyonu ne kadar işlevsel, komisyon Dicle ve Fırat’a model olabilir mi? Bunların yanıtlarını da yarınki yazıya bırakalım. (www.radikal.com.tr)