Sad Suresi 30-35. Ayetler Süleyman (a.s) kıssasıyla ilgilidir:
“Ve Davut’a, [oğlu] Süleyman’ı bahşettik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Çünkü o, Allah’a yönelen biriydi. Akşamüstü safkan koşu atları önüne getirildiğinde [içinden] şöyle dedi: “Ben malı, Rabbimi hatırlattığı için seviyorum.” Nihayet atlar perdelenip kayboldular. [Süleyman,] “Onları bana geri getirin!” [dedi,] bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. Süleyman’ı [böyle] sınamış(1) ve tahtının üstüne bir ceset bırakmıştık! Sonrasında [Bize] yöneldi. [Ve] şöyle dedi: “Ey Rabbim! Beni affet ve bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk (hükümranlık) bahşet; çünkü sen Vehhab’sın! (Karşılıksız bahşedersin)”
Kıssanın ayrıntısına girilmemiştir. Kıssayı tamamlamak için yapılan yorumlar israiliyatın ilginç örneklerindendir.
İslam bilginlerinin yorumlarını ise Razi şöyle özetlemiştir:
1) Hz. Süleyman’ın (a.s) başına gelen fitne (imtihan) şöyledir: “Onun bir oğlu oldu. Bunun üzerine şeytanlar, ‘Eğer bu yaşarsa, aynen babası gibi bize hükümran olur. Öyleyse ne yapıp edip, onu öldürmemiz gerekir.’ dediler. Hz. Süleyman (a.s) bu komployu öğrenip, oğlunu bulutlar arasında büyütmeye başladı. Bir gün işleriyle meşgulken, o çocuk ölü olarak tahtının önüne düştü. Hz. Süleyman (a.s) o an, Allah’a tevekkül etmediği için, hata etmiş olduğunu anlayıp, Rabbinden bağışlanma istedi.”
2) Hz. Peygamber’in (s.a.s) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Süleyman, (a.s) ‘Ben, her biri Allah yolunda mücahede eden bir aslan doğursun diye, her gece yetmiş hanımımı ziyaret edeceğim.’ dedi; fakat ‘inşallah!’ demedi. Derken, bütün kadınlarını dolaştı, hiçbiri hamile kalmadı; bunlardan sadece birisi hamile kaldı ki, o da, yarım adam doğurdu. Bu çocuk, Hz. Süleyman (a.s) tahtında oturduğu bir esnada kucağına verildi.”
3) Allah kendisine şiddetli bir hastalık vermişti. “Biz Süleyman’ı imtihan ettik ve onu kürsüsü üzerine, bir ceset gibi atıverdik.” Ayetinin anlamı budur. Çünkü Araplar, zayıf ve çelimsiz çocuklar hakkında, “Bu, kasabın kütüğü üzerindeki bir et ve ruhsuz bir cesettir.” derler.
4) Ben derim ki, şöyle de denilebilir: “Allah Teâlâ, bazı yönlerden kendisine gelebilecek olan bir belâyı bekleme ve ona bir musibet musallat kılma gibi şeylerle, Hz. Süleyman’ı imtihan etmiş ve işte bu korkunun şiddetinden dolayı o da, ‘taht üzerine atılmış olan zayıf bir ceset gibi’ olmuştur.”
Razi‘nin ilk iki rivayeti, tutarsızlıkta israiliyattan aşağı kalmaz. 3. ve 4. maddelerde yer alan yorumlar ise, sadece bir ayeti açıklama çabasıdır.
Bize göre kıssa şöyle kurgulanabilir:
Süleyman (a.s) soylu atlara düşkündür. Tam emin olamadığı bu baskın duyguyu, “Ben malı, Rabbimi hatırlattığı için seviyorum.” diyerek kendine izah etmeye çalışır; ancak Allah, bundan razı değildir. (Dünya süsünü “bana Allah’ı hatırlatıyor.” gerekçesiyle masum gösterme düşüncesi, Kur’an’ın bakış açısıyla izah edilemez. Zira Kur’an’ın temel itiraz noktalarından biri, insanın dünya malına karşı duyduğu hırstır. Ayrıca bkz. Ahzab:28) Atlar birden bire kaybolur. Allah kuluna bir mesaj vermek istemiştir; ancak Süleyman (a.s) bunu fark etmez ve atların mutlaka bulunmasını emreder. Atlar bulununca da, onları okşayarak, aslında nasıl bir zaaf içinde olduğunu gösterir. Allah Süleyman’ı, (a.s) bir de zorluklarla sınamak ister. Hz. Süleyman’ın iktidar gücü zaafa uğrar. “Tahtının üstüne bir ceset bıraktık.” ibaresinin anlamı budur. (Bunun başka bir anlamı da, bir cinayetin Süleyman’a (a.s.) yıkılmak istenmesi olabilir.) Çaresiz kalan Süleyman (a.s) bu sefer durumu anlar, Allah’tan af diler ve İmkânlar içinde sınanırken gösteremediği özeni, bir daha tekrarlamayacağını göstermek üzere emsalsiz bir saltanat ister. Dileği yerine getirilir. Süleyman (a.s.) sözünde durur ve sınırsız gücünü gösterdiği zamanlarda bile artık, “… Bu, şükreden biri mi yoksa nankörün biri mi olduğumun ortaya çıkması içindir… (Neml: 40)” der.
Soylu atlar, dünyanın cazibesini temsil eder.
Kıssada, H.z.Süleyman’ın zaafı konu edilmiştir.
Zaafı nedeniyle Allah’ın uyardığı Peygamber, yalnızca Süleyman (a.s.) değildir.
—————————————
(1) Metinde “Fitne” kelimesi kullanılmıştır. “Fitne” genel olarak, “imkânlarla sınanma” anlamında kullanılır.