8 Ocak Pazar günü bu köşeden “İlker Başbuğ tutuksuz yargılanamaz mıydı?” diye sormuştum. Bu soru, Başbuğ’un hükümeti devirmek için terör örgütü kurduğuna ve o örgüte talimatlar verdiğine inandıkları için şimdi bu tutukluluktan sevinç duyanların hoşuna gitmedi. Bir gün sonra Başbakan da, Başbuğ’un tutuksuz yargılanması gerektiğini düşündüğünü söyleyince, tutukluluğa ilişkin “sevinç” yerini ciddi bir hoşnutsuzluğa, askeri vesayetin geri geldiğine ilişkin yorumlara bıraktı.
İlker Başbuğ’un tutuklanmasını sevinçle karşılayanlar, Başbuğ’un şahsında genel olarak orduyu görüyor ve tutuklama kararının sembolik değerine atıfla Başbuğ’un tutuklu yargılanması gerektiğini iddia ediyorlar. Ben de diyorum ki, sembol dediğin sınırlı sayıda olursa anlam ifade eder. Bu manada sağımız solumuz, askerin sivil siyaset üzerindeki vesayetinin bittiğine ilişkin sembollerle dolu. EMASYA protokolünün kaldırılmasından girin, MGK’daki oturma düzeninin değişmesinden çıkın; TBMM bahçesinde görev yapan askeri personelin yerini terk etmesinden tutun, atamaları beğenmeyen askerin istifa restine hükümetin dik durarak karşılık vermesine kadar, yakın tarih bu yönde vereceğimiz sembollerle dolup taşıyor. Ve bir sınırdan sonrası, askeri vesayetin sonuna ilişkin bir milyonuncu sembolik değer filan olmaktan çok, kin tutmanın sembolü oluyor.
Kim adına kin tutuyorsun? Başbuğ tarafından mağdur edilen sivil siyaset adına, hükümet adına. Peki hükümet bu şahıs nezdinde mağdur duruma düşürüldüğüne inanıyor mu? Görünen o ki, hayır.
Hadi dün, kan yutup kızılcık şerbeti içtim diyen, gerçekten muktedir olmayan bir hükümet vardı ve İlker Başbuğ ile anlaşamasa bile “Yok yok, biz böyle iyiyiz” görüntüsü vermeye çalışıyordu. Bugün işler bir hayli değişti. Bugün artık, askeri vesayetten çok, sivil iktidarın otoriterliğe savrulmasından bahsedilebilir olsa olsa. Durum buyken, ülkemizde “Siyasetçinin yargı kararları hakkında konuşmaması gerekir” diye bir âdet de yokken, hükümet üyeleri çıkıp “İlker Başbuğ hak ettiğini bulmuştur” diyebilirlerdi, ama demiyorlar. Bunun bir anlamı var.
Çünkü hükümet yetkilileri de biliyor ki, İlker Başbuğ askerin klasik reflekslerine sahip olsa da, sivil-asker ilişkilerinin normalleşmesinden yanaydı. Pek tabii, önünde sonunda bir “asker” olduğu için, onun “normal”i, “sivil”in normalinden farklıydı.
Çünkü hükümet yetkilileri de biliyor ki, İlker Başbuğ çok zor bir dönemde görev yaptı. “İrticaya karşı mücadele” eylem planları, Çarşaf, Sakol, Suga, Oraj kod adlı eylem planları onun zamanında ortaya döküldü ve soruşturulmaya başlandı, Balyoz’dan dolayı tutuklanan Çetin Doğan etrafında oluşan kırılma ve öfkeyle baş etmekten tutun, Kozmik Oda’nın aranması karşısında çılgına dönen ekürinin saldırganlığını dengeleme zorunluluğundan çıkın, ben diyorum ki o dönem Başbuğ’un yerinde isterse Bülent Arınç olsun,kim olsa, emrindeki insanların yanlış yönlendirmelerine maruz kalabilir, hata yapabilirdi.
Nitekim gemi güvertesinden ulusa seslenmek, “ıslak imza”lı belgeye “kâğıt parçası” demek gibi hatalar yaptı. Çünkü bir yandan yürütmenin başıyla “normal” ilişkiler sürdürmek gerektiğine inanırken bir yandan da kendisini kalleşlik yapmakla suçlayanların/suçlayacak olanların gözündeki değeri önemsiyordu. Bazı kimseler bunu anlayamayacak kadar demokratlaşmış olabilirler. Ben anlaşılabilir buluyorum. Zira, gelmiş geçmiş en demokrat paşa olarak kabul gören Hilmi Özkök’ün “Danıştay saldırısı” sonrasında devreye girip hükümeti hedef aldığı izlenimi bırakabilecek sözler sarf etmiş olduğunu, laikliğe uzanan eller kırılır mealinde konuştuğunu, bunu yapmak zorunda kaldığını, unutmuyorum.
Emrindeki paşaları halihazırda tutuklanmış bulunan bir Genelkurmay Başkanı’nın yargılanması normaldir. Normal olmayan, bu yargılamayı demokrasi zaferi olarak görmek, dahası tutukluluk kararının sorgulanmasını “askeri vesayetin dönüşü” olarak nitelemek.
“Kökünü kazımazsan geri gelirler” korkusu sürdüğü sürece sivil-asker ilişkileri normalleşmez. Dahası bu korku öyle hatalar yaptırır ki, sahiden “geri gelirler”.
Umuyorum ki Erdoğan’ın, Başbuğ’un tutuksuz yargılanması gerektiği yönündeki görüşü, tutukluluk süresi infaz süresine dönmüş diğer tutukluların durumunun da acilen ele alınmasını sağlar.
HT